Mevlevi Mutfağı

Gastronomi

Kendine özgü mutfak kültürü, yemekleri, sofra adabı ve kuralları olan ve kültürel zenginlikleriyle dikkat çeken Mevlevîlik, yüzyıllar boyu süregelmiş bir gelenektir. Mevlevi mutfağı (matbahı), İç Anadolu Bölgesi’nde ve özellikle Konya’da XIII. yüzyıldan günümüze kadar varlığını sürdürmüş bir mutfaktır. Mevlevilik, özünü Mevlâna Celalettin Rumi’den alarak, teşkilatlı bir yapıya ise oğlu sultan Veled zamanında kavuştu. Sevgiye, merhamete, hoşgörüye, Allah aşkına ve kâmil insan olma felsefesine dayanan Mevlevilik, Mevlevi mutfağının yalnızca yemek pişirilen yer olmadığını kanıtlamaktadır. Aynı zamanda Mevlevi mutfağı, Allah’a erişme yolunu bilmeyen derviş adaylarının ilk tasavvuf eğitimi alarak tasavvuf terbiyesi ile pişip olgunluğa eriştikleri bir çilehane olarak da görülmektedir. Söz konusu bu durum, Mevlevi mutfak kültürünün gelişmesinde etkin bir rol üstlendi. Dolayısıyla, Mevlevi mutfağında bireylerin maneviyat süreci ve yemeğin pişirme yöntemleri arasında benzerlik kurulmuş olup; yemeğin pişirilme yöntemine tasavvufi motifler ve sembolik manalar yüklendi ve bu süreç bir anlamda ibadete dönüştürülerek etrafında da birtakım ritüeller ortaya çıktı.

Mevlevi mutfağında mutfak sorumlusu, Şemseddin Yusuf’tur. Şemseddin Yusuf, ateşle oynayan anlamına gelen Ateşbaz-ı Veli ismiyle ve aynı zamanda mutfak sorumlusu olduğu için Aşçı Dede ismiyle de bilinmektedir. Mevlevilikte, dede veya derviş olmak için 1001 gün süren çileyi başarıyla tamamlamak gerekmektedir. Bu bağlamda, Ateşbaz-ı Veli (Aşçı Dede), aşçılıkla birlikte, Mevleviliğe gönül veren ve nefsini terbiye etmek amacıyla gelen dervişlere yol göstererek onları eğiten ve olgunlaştıran kişidir. Ayrıca, Aşçı Dede dışında Mevlevi mutfağında 18 farklı (kazancı dede, halife dede, dışarı ve içeri meydancısı, çamaşırcı, abrizci, şerbetçi, bulaşıkçı, dolapçı, pazarcı, somatçı, içeri ve dışarı kandilcisi, tahmisçi, yatakçı, süpürgeci, ayakçı ve çerağcı) hizmet sunulduğu da belirtilmektedir. Ateşbaz-ı Veli’nin hatırasına yapılan ocak ve adından dolayı öldüğü zaman kırmızı renkli taşların kullanımıyla oluşturulan anıt mezar, XIII. yüzyılda Mevlevilikte mutfağa gösterilen saygıyı ve değeri göstermesi bakımından son derece önemlidir.

Mevlevi mutfağında yeme içme faaliyeti, duaların ve gülbankların (bir toplulukça, hep bir ağızdan ezgili biçimde söylenen kalıplaşmış tekbir veya ilahiler) eşlik ettiği ve toplu şekilde oturulan sofralarla merasim görünümde gerçekleştirilmektedir. Mevlevi mutfağında yeme faaliyeti belli bir düzen içinde ve kurallar çerçevesinde hazırlanıp pişirilmekte ve yenilmektedir. Mevlevi mutfağında yemek yenilen düzeneğe ise somat denilmektedir. Mevlevi mutfağında edep-adap kapsamında nicelik kazanan somat, üçayaklı olan bir iskemle üzerine yuvarlak tahtadan yapılan yer sofrasıdır. Somatın etrafına insanların oturması için postlar serildiği gibi kenarı da peçete işlevi görecek olan uzun bir peşkirle (havlu) çevrilmektedir. Somat ayrıca, birtakım sembolik anlamı da içermektedir. Örneğin; kaşıklar, sapları sağa ve yüzleri ise aşağı bakacak biçimde sıralanmaktadır. Kaşıkların söz konusu duruş şekli niyazda ya da şükürde olarak nitelendirilmektedir. Kaşığın ters şekilde olmasının nedeni, kaşığın içinde kalan ağız artığının görünmesinin hoş karşılanmamasıdır. Ayrıca, somatın başında su dağıtmakla görevlendirilmiş canlar (Mevlevi adaylarına verilen isim) testi ve su bardaklarını hazırlamakla görevlendirilmiş kişilerdir.

Mevlevi mutfağında bir diğer önemli husus ise, sofrada herkesin önüne bir tutam tuzun konulmasıdır. Bu tuzu Mevleviler, yemeğe başlamadan önce ağızlarını temizlemek amacıyla kullanmaktadır. Mevlevi mutfağında yemekler ortaya konularak tek bir kaptan yenildiği gibi yemeğin altına sıcaklığını korumak amacıyla nihale konulduğu da belirtilmektedir. Yemek esnasında konuşulmadığı gibi, kişi su isteyecek olursa bunu hazır bir şekilde bekleyen cana bakışlarıyla bildirmektedir. Can, hemen bardağa suyu doldurur ve sofradaki diğer kişiler ellerini sofradan uzaklaştırıp suyu içecek olan kişinin suyu yudumlayıp bitirmesini beklemektedir. Yemeği bitip karnı doyan kişi sofradan kalkmayarak kaşığını ters çevirerek sofradaki diğer kişilerin yemeğini bitirmesini beklemekte, sofradaki diğer kişiler de kaşığını ters çevirdikten sonra en baştaki gibi yemek yiyen kişiler tuza banıp tadarak yemek yemeği sonlandırmaktadır. Mevlevi mutfağında bu ritüellerin ardındaki sebebin, insanların birbirlerine duydukları sevgi ve saygı göstergesinin bir belirtisi olduğu ifade edilmektedir.

Mevleviliğin teorik ve felsefi boyutunu açıklayan birer sembol haline gelen Mevlevi mutfağının ön plana çıkan genel özellikleri ise; şu şekilde sıralanabilir: Ekmek, Mevlevi mutfağında kutsal kabul edilen ve değer verilen yiyeceklerin başında gelmektedir. Mevlevi mutfağı, hamur işi, börek ve ekmek çeşitliliği açısından zengin bir mutfaktır. Özellikle köy ekmeği, etli ekmek, turta ve çörek Mevlevi mutfağında sık tüketilen hamur işleri arasında yer almaktadır. Mevlevi mutfağında yemek yapılacak malzemelerin yapısının bozulmamasına özen gösterilerek hafif bir şekilde pişirilmesine önem verilmektedir. Mevlevi mutfağında ağırlıklı olarak koyun eti kullanılmakla beraber, dana etine de yer verilmektedir. Özellikle buğday ile etin (gerdan eti) dövülerek yapıldığı herise (keşkek) Mevlevi mutfağında tasavvufi bir simge haline gelen etli bir yemektir. Yoğurt, Mevlevi mutfağında önemli bir yiyecektir. Cacık ve sarımsaklı olarak yapılıp tüketildiği gibi yazın ayran olarak da tüketilmektedir. Mevlevi mutfağında yaygın olarak kullanılan baharatlar arasında; kimyon, karabiber, tarçın, karanfil ve sumak yer almaktadır.

Mevlevi mutfağında çorba önemli bir yer tutar. Mevlevilikte çile zamanlarında yemek çeşitliliğini azaltmak tasavvufun gereği olarak kabul edilmekte ve bu nedenle çorbanın bazı zamanlarda tek başına tüketildiği de belirtilmektedir. Bamya çorbası, düğün çorbası, ciğer çorbası, tarhana çorbası, sütlü çorba, yoğurtlu çorba ve nohut çorbası Mevlevi mutfağında yaygın olarak tüketilen çorbalar arasında yer almaktadır. Mevlevi mutfağında sebze de önemlidir. Bamyanın taze ve kuru olarak tüketildiği; etli dolmalar ve kebapların yanı sıra kabak, ıspanak kereviz, pırasa ve patlıcan gibi sebze yemeklerinin de yapıldığı belirtilmektedir. Mevlevi mutfağında önemli olan ve merasimle gerçekleştirilen ve belli bir adap gerektiren bir ritüel ise lokma pişirmedir. Lokma; et, soğan, pirinç, kişniş, nohut ve fıstık gibi malzemelerle yapılan, gün olarak cuma ve bazen de pazartesi geceleri pişirilen pilava verilen isimdir. Mevlevi mutfağında tahıllar arasında bulgur önemli bir yere sahiptir ve bulgur aşı verilen yiyecek özellikle kış aylarında en çok tüketilen tahıl yemeğidir. Bulgurun yanı sıra, fasulye, mercimek ve nohut da Mevlevi mutfağında tüketilen tahıllar arasında yer almaktadır. Mevlevi mutfağında meyve olarak ise, ayva, şeftali, elma, nar, kavun, karpuz, armut ve incir tüketilen meyveler arasındadır. Mevlevi mutfağında tatlı olarak, sütlaç, muhallebi, pelte, mesir macunu ve birçok tekkede özel gecelerde yapılan aşure ve helva çeşitleri bulunmaktadır. Özellikle bademli helva, sohbetler, özel toplantılar ve ayinlerde en çok tüketilen ve ikram edilen tatlıdır. Mevlevi mutfağında şerbet (özellikle gül şerbeti), Mevlevi dervişlerinin sohbetleri sonrasında ikram edilen önemli bir içecektir. Şerbetin yanı sıra, boza, ayran, sirke ve balla yapılan ve Sirkencübin adı verilen içecek Mevlevi mutfağının önemli içecekleri arasında yer almaktadır.

Genel olarak belirtilen özellikler değerlendirildiğinde, Mevlevi mutfağında yemek yapımında kullanılan malzemelere ve pişirilme tekniklerine farklı birtakım sembolik ifadeler ve dini motifler yüklendiği ortaya çıkmaktadır. Söz konusu bu faktörler nedeniyle, dünyevi bir iş olan yemeğin, Mevlevi mutfağında bir ibadet tarzına dönüştürüldüğü görülmektedir.

Referanslar

Aksoy, M., Akbulut, A. B. ve İflazoğlu, N. (2016). Mevlevilikte Mutfak Kültürü ve Ateşbaz-ı Veli Makamı, Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 4(1): 96-103; Ceylan, F. ve Yaman, M. (2018). Ritüele Dönüşen Mutfak: Mevlevi Mutfağı, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 7(3): 2172-2179; Ertaş, M., Solak, B. B. ve Kılınç, C. Ç. (2018). Konya’da Mevlevi Mutfağı Yiyeceklerinin Gastronomi Turizminde Canlandırılması, Gazi Üniversitesi Turizm Fakültesi Dergisi, 1: 52-70; Özkök, F., Sünnetçioğlu, A., Karakaş, E. ve Türkmen, E. (2017). Dining Table as a Socialization Tool: An Assessment of Mevlevi Cuisine. İçinde; H. Arslan, M. A. İçbay ve M. Tomescu (Editörler), Communication and Digital Media, (ss. 245-251). Bialystok: E-Bwn.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Aksoy, M., Akbulut, A. B. ve İflazoğlu, N. (2016). Mevlevilikte Mutfak Kültürü ve Ateşbaz-ı Veli Makamı, Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 4 (1): 96-103.