Osmanlıca sözlüklerin gelişmiş bir örneği olan LUGAT-ı NÂCÎ kitabında afruşe (آفْروُشه), kısaca un helvası olarak tanınmaktadır. Türkçe literatürde ise efruşe şeklinde yazıma da rastlanmaktadır. Lugat-i Remzi Osmanlıca sözlüğünde afruşe “un, yağ ve şekerden ibaret Gaziler Helvası” olarak tanımlanmıştır. Rudeki (H400), Rudeki-yi Semerkandi Divanı adlı eserinin 107’nci kasidesinde yer verdiği “Hiç kimse sıcak afruşe den kaçamaz…” ifadesiyle istiare yazı sanatını kullanarak, incelikli bir biçimdetüm insanların ölümlü olduğuna vurgu yapmıştır. Bu kasidede sıcak afruşe, ölünün ardından dağıtılan sıcak helva anlamına gelmektedir. Abū'l-Fazl Muḥammad ibn Ḥusayn Beyhaqī, Gazneliler devletini ve özellikle I. Mesud Gazneli hükümdarlık dönemi ile ilgili olayları ayrıntılarıyla yazdığı Târîh-i Beyhaqī kitabında (H 409-451) bazı siyasi olayların ve kararların anlatımında istişhad ve temsil yazı sanatını tercih etmiş ve bunun için yiyecek içecek terimlerinden faydalanmıştır. Nitekim kitabın “Sultan I. Mesud’un Altuntaş’a Mektubu” başlıklı 23’üncü bölümünde, yaşanan siyasi bir durumun önemi afruşes özcüğü ile karşılanmıştır. Ebu İshak Hallac-ı Şirazî’nin (H 900) yiyecek içecek ile ilgili bilgiler de içeren Divân-ı Et’ime kitabında afreuşeye en iyi helvalar kategorisinde yer verdiği görülmektedir. Farhang-e Anjuman Aara-e Nasiri (H1288) Farsça sözlüğünde afruşe, ferkuşe ve fruşe sözcüklerini helva olarak tanımlamıştır. Dilbilim çalışmaları ile arkeolojik ve tarihi araştırmalar afruşenin, yaklaşık MÖ III. yüzyılına dayanan yazılı kaynaklarda yer aldığını göstermektedir. İran topraklarında kurulmuş Part İmparatorluğu ve Sasani İmparatorluğu dönemlerinden sözlü olarak günümüze kadar aktarılagelmiş Dreḫt-ī Āsūrīg ezgisi ile Hüsrev ve Ridagadlı nasihatnamedede afruşe sözcüğüne rastlanmaktadır. Dreḫt-ī Āsūrīg ezgisi Antik İran’da ilk dönemlerde şifahi edebiyat yoluyla nesilden nesile aktarılmıştır. Bu ezgi daha sonra Part İmparatorluğu döneminde ilk defa yazıya geçmiş ve Part dilinde yazılmıştır. Kadim münazara ve müfâhare tarzını yansıtan önemli örneklerden biri olan bu ezgi aynı zamanda bir bilgelik edebiyatı olarak da kabul edilmektedir. Sasani İmparatorluğu döneminde bu ezgi Orta Farsçada (Pehlevce) yazılmıştır. Jamasp-Asana, 1897 yılında 125 beyitte Dreḫt-ī Āsūrīg ezgisini Codex MK'den düzenlemiş ve diğer el yazmalarından yaptığı derlemelerle birlikte Orta Farsça ve Yeni Farsça dillerinde Mumbai’de yayımlamıştır. Seâlibî’nin, Ġureru Aḫbâri Mülûki’l-Fürs ve Siyerihim adlı eserinde Dreḫt-ī Āsūrīg ezgisinin Arapça çevirisinde yaptığı hatalar yanında Batı dillerindeki çevirilerde de bazı hatalar tespit edilmiştir. Dreḫt-ī Āsūrīg ezgisini Tafazzolî ve Amuzgâr 1999’da yayımladıkları Tarih-i Edebiyat-ı İran Piş ez İslam adlı kitapta ele almışlar ve bu ezgi hakkındaki en güvenilir bilgileri sunmuşlardır. Bu eserde 120 beyitten oluşan Dreḫt-ī Āsūrīg ezgisi Yeni Farsça ve Orta Farsça dillerinde, detaylı açıklamalar yapılarak ayrı ayrı yazılmıştır. Dreḫt-ī Āsūrīg ezgisi bir keçi ile hurma ağacının karşılıklı övünme şeklinde yaptığı münazarayı anlatmaktadır. Ahameniş İmparatorluğu döneminde Babil yakınlarında yer alan Sūra’nın adı, Sasani İmparatorluğu’nda Sūristān veya Asūristan olarak değiştirilmiştir. Ancak her üç ad İran dillerinde Süryani (Asur-Aşur) anlamına gelmektedir. Dreḫt-ī Āsūrīg Frasça’da Āsūrīg ağacı demektir. Ezgide Āsūrīg ağacı, antik İran İmparatorluğu’na yenilen Aşur İmparatorluğu’nu simgelemektedir. Keçi ise her dönemde antik İran İmparatorluğu’nun güçlü bir simgesi olmuştur. Dreḫt-ī Āsūrīg ezgisinde münazara ve müfâhare Āsūrīg ağacıyla başlar ve ilerleyen beyitlerde keçiye karşı anlatılan faydalar ve özelliklerden, Āsūrīg ağacının bir hurma ağacı olduğunu anlaşılır. Örneğin hurma ağacının meyvesi, gövdesi, yaprakları ve elyaflarından elde edilen faydalı ürünler ve bu ağaçtan üretilen aletler anlatılmıştır. Devamında yazılan beyitlerde ise keçi, kendini överek etinden ve sütünden yapılan yemeklerden ve içeceklerden söz etmiştir. Ayrıca keçi, yararlı ürünlerin üretiminde derisinin, yününün ve bağırsağının kullanmasına dikkat çekmiştir. Münâzarada İran uygarlığını simgeleyen keçinin, Aşur ve Babil uygarlıklarını simgeleyen Āsūrīg ağacına galip gelmesiyle ezgi sonlandırılmıştır. Bu ezgi, Antik İran yaşantısındaki gastronomi, din, tarım ve hayvancılık vb. hakkında önemli bilgiler barındırdığı için Bartholomae haricinde birçok araştırmacının dikkatini çekmiştir. Gastronomi bağlamında Dreḫt-ī Āsūrīg ezgisi Antik İran dönemindeki yiyecek, içecek ürünleri ve beslenme tarzı hakkında önemli bilgiler içermektedir. Nitekim Jamasp-Asana tercümesinin 98’inci beyitinde afruşenin, peynir ve yoğurt gibi keçi sütünün önemli bir ürünü olduğu bilgisine ulaşılmaktadır. Afruşe sözcüğünün geçtiği diğer bir eser, Hüsrev ve Ridag Nasihatnamesi’dir. Bu eser de Jamasp-Asana’nın  1897 yılında Orta Farsçadan Yeni Farsçaya çevirisini yaptığı metinler arasında yer almaktadır. 125 bentten oluşan bu eser 1999 yılında Tafazzolî ve Amuzgâr tarafından tekrar ayrıntılı biçimde ele alınmış ve yayımlanmıştır. Hüsrev ve Ridag Nasihatnamesi’nin Sasani İmparatorluğu döneminde yazıldığı muhtemeldir. Bu eser, Sasani Padişahı olan Hüsrev Perviz ile Hoş Arzu unvanına sahip olan genç (Ridag, ریدگ) bir asilzadenin eğitsel rehberlik diyalogunu içermektedir. Hüsrev Perviz’in dini, debiri, binicilik, okçuluk, en iyi yiyecekler ve içecekler, en iyi çiçek ve bitki kokular vb. konularda sorduğu sorulara Hoş Arzu, beğenilir cevaplar vermiştir. Hüsrev ve Ridag eserinde en iyi yiyeceklerle ilgili soru cevaplar 20 ile 54. bentler arasında, en iyi içecekler ve bu içeceklerle tüketilen en iyi yemeklerle ilgili soru cevaplar 55 ile 66. bentler arasında ve en iyi kokular ve çiçeklerle ilgili soru cevaplar 68 ile 94. bentler arasında yazılmıştır. Bu eserin 39’uncu bendinde Ridag’in, en iyi tatlıların hangisi olduğunu soran Hüsrev’e verdiği cevap lozine (لوزینه), cozine (جوزینه), coze afruşe (افروشه جوز), çerb afruşe (افروشه چرب) ve çerb angoşt (انگشت چرب) olmuştur. Antik İran’ın soyut ve somut kültürel miraslarında ārǝšǝ (آرشه), ārūšǝ (آروشه), Zxršə (زخرشه), fōršə (فُرشه), hōršə (هُرشه), həršə (هِرشه), eršə (اَرشه) adlarıyla geçen ürünlere de rastlanmaktadır. Antik İran ile ilgili araştırma yapan dilbilimciler, arkeologlar ve tarihçiler, afruşe olarak tanımlanan ve 30 yiyecek çeşidini barındıran geniş bir kelime ve ürün haznesine rastlamışlardır. Bunun nedeni İran topraklarının çeşitli ve köklü medeniyetlerin ve halkların beşiği olmasıdır. Nitekim varlığı MÖ XI. yüzyılına dayanan Sangsar Boyu’na ait olan bir efsaneye göre bu topraklarda üç aşiret hayvancılıkla uğraşarak barış ve bolluk içinde yaşamaktaymış. Fakat MÖ IX. yüzyılında Ar-Tənğə adıyla bilinen bölgede buzların erimesi sonucu Sangsar’ın dağlık bölgesindeki su değirmeninin arkasında yaşayan Gelim Gūš (گلیم گوش) adında bir dev aşağı inmiş ve halka musallat olmuştur. Nihayetinde Pishdadian Hanedanlığı’na mensup Cemşid Padişahı Sangsar Boyu’nun desteğiyle Gelim Gūš’u yenmiş ve tekrardan bölgeye bolluk ve bereket gelmiştir. Tanrı, Cemşid Padişah’ın iyilikleri karşısında güzel ve yetenekli bir kız çocuğunun dünyaya gelmesini sağlamıştır. Cemşid Padişahı eşi benzeri olmayan bu kızın adını Zerişum (زریشوم) /Zerşum( زرشوم) koymuştur. Çok büyük koyun ve keçi sürüsüne sahip olan Cemşid Padişahı kızından, ellerinde bol miktarda bulunan sütlerin değerlendirilmesini istemiştir. Yetenekli Zerişum, ilk başta sütleri peynir yapmış ancak bol miktarda ürettiği peynirlerin bozulmaması için yüksek ateşte ve büyük kazanlar içinde peynirleri eritip zerdeçal ve çok az miktarda un ve tuz ilave ederek yoğun bir emek sonucu yeni bir süt ürün elde etmiştir. Ürüne Zerişum adından türetilen ārǝšǝ (آرشه) ismi verilmiştir. Hayvancılık ve yüksek kaliteli süt ürünleriyle ünlü olan Sangsar Boyu, besin değeri yüksek  ve buzdolabına konmadan dört yıla kadar taze kalma özelliğine sahip olan ārǝšǝyi asırlardır üretmektedir. İpek Yolu üzerinde bulunan Semnan’ın Torud bölgesindeki aşiret ise asırlardır ārǝšǝ üretim sırasında yeterli miktarda un, yağ, zerdeçal ve bal (günümüzde şeker de konulmakta) ekleyerek hārūšǝ (هاروشه) adıyla tanınan besin değeri yüksek bir tatlı üretmektedir. Araplar İran’ı istila ederken besin değeri yüksek birçok güzel yiyecek içecek ürünü tanıma fırsatı bulmuşlardır. Binlerce yıl doyurucu olması ve kalite özelliği nedeniyle halkın tüketimi yanında savaşlarda İran askerlerine ekmekle birlikte verilen ünlü hārūšǝ yemeği, Araplar tarafından beğenilince tatlı olduğu için sözcük, helva eki almıştır.  Günümüz literatüründe afruşe adı ve içeriği hakkında çeşitli tanımlara ve yorumlara rastlamak mümkündür. Literatür taramasında afruşe, bazen un helvası olarak tanıtılırken, kaynatılmış ağzın dinlendirilmesiyle elde elden bir ürün olarak da adı geçmektedir.  Bir çeşit peynir helvası olarak literatürde karşımıza çıkarken kuru kaymağın ateşte kızartılmış haline de afruşe dendiği görülmektedir. Hatta bazı lehçelerde, dövülmüş yarmanın sıcak süt, şeker ve yumurtayla pişirilmesiyle elde edilen furuşek yemeğinin de afruşe tanımı kapsamında yer aldığına rastlanmaktadır. Üretim tarihi MÖ IX. yüzyıllara uzanan afruşe sözcüğünün kökü, Esmailpour’un belirttiği gibi Antik İran dilinde ā-fraušaka olarak kayıtlara geçmiştir. ā-fraušaka sözcüğünün frauš kökü iki anlamı ifade etmektedir: sıkıştırmak(koyulaştırmak) ve kızartmak. 

Etiketler:
Referanslar

Esmailpour, A. (2017). Sokohe İran. Neshre Khamosh. Tahran.; Oryān, S. (1992). Motun-e Pahlavi. İran Milli kütüphanesi yayını. Tahran.; Salamati, B ve Nemiranian, K. (2025). İran Zerdüştleri Kütüphanesi ve İran Çalışmaları Fars Eyaleti Birliği Yönetim Kurulu.; Tafazzoli,A. (1995). DRAXT ĀSŪRĪG, Encyclopædia Iranica.

Konuyla ilgili diğer maddeler için bkz.: