Türk kahvesinin geçmişi XVI. yüzyıla, Osmanlı dönemine kadar uzanmaktadır. Kahve çekirdekleri, Yemen'den İstanbul’a getirilmiştir. 500 yıl önce Türk kültürüne gelen kahve “Türk kahvesi” adını almıştır. Türk kahvesi, kahve çekirdeklerinin öğütülmesiyle elde edilir. Öğütülme şekline göre farklılık göstermektedir. İri, orta ve ince olarak farklı şekillerde öğütülür. Bu öğütme şekli kahvenin aromasını değiştirmektedir. Türk kahvesi kendine özgü pişirme yöntemiyle diğer kahvelere göre farklılık göstermektedir. Pişirilirken köpüklü ve yumuşak bir kıvamı olmasına dikkat edilmektedir. Geçmişte bakır ve çelik cezvelerde pişirilirken günümüzde Türk kahvesi için özel üretilmiş kahve makinelerinde pişirilir. Türk kahvesi sade, orta ve şekerli olarak üç farklı şekilde hazırlanmaktadır. Kahve, Türk kahvesi için üretilmiş kahve fincanında su ve lokum ile birlikte ikram edilmektedir. Su ise kahvenin içimini kolaylaştırmaktadır.

Türk kahvesi, Türk toplumunun kolektif bilincinde farklı bir yere sahiptir. Toplumun bütün bileşenlerinin kabul ettiği, benimsediği ve sürdürdüğü bir geleneği temsil etmektedir. Misafirlere ikram edilen özel bir içecek olarak kabul edilmektedir. “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” sözü de kahvenin dostluk bağları kurduğunu ifade etmektedir. Evlenme geleneği içerisinde kız isteme törenlerinde misafirlere Türk kahvesi ikram edilmektedir. Bu tören sırasında damat için pişirilen kahveye tuz koyma geleneği vardır. Türk kahvesi pişirme, sunum ve geleneğin içindeki yeri düşünüldüğünde özel bir yere sahiptir. Günümüzde Türk kahvesi yapma makineleri üretilmiş, Türk kahvesi yapılan mekânlar açılmıştır. Kültürün icrasında metalaşan durumların görülmesi de kültür endüstrisi bağlamında da değerlendirilmektedir. Türk kahvesi, toplumun ortak hazinesini temsil etmesi ve gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamak hasebiyle 2013 yılında UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi'ne alınmıştır. Bu bağlamda UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Temsilî Listesine alınması; geleneğin korunması, gelecek kuşaklara aktarılması ve sürdürülebilir bir kültürel miras oluşturması açısından önemlidir.