İzlanda Mutfağı

Gastronomi Dünya Mutfağı

Norveçliler tarafından keşfedilen bölgeye IX. yüzyılın ikinci yarısında ilk olarak Vikingler, İskandinav halkları ve onların Kelt köleleri kısa sürede yerleşti. Buraya ilk gelenler, sahil boyunca kuşlar ve fogların iç içe olduğu neredeyse hiç dokunulmamış bir coğrafyayı gördüler. Sonrasında çiftlik hayvanlarının getirildiği bölgede hayvancılık yüzyıllardır ana geçim kaynağı olarak kaldı, bölge geleneksel olarak üretim yapan koyun çiftçilerinin ülkesi oldu. Kuzu, koyun eti ve koyun sakatatları İzlanda diyetinde büyük önem taşımaktadır. Küçük teknelerle kıyı balıkçılığı da yaygın olarak yapılmaya başlandı. Sonraki 800 yıl boyunca nüfus, yaklaşık 45 bin ila 50 bin kişiye ulaştı. Ancak Laki Yanardağı’nın yaklaşık sekiz ay devam eden püskürmeleri sonucu, çiftlik hayvanlarının yüzde 80’i, atların yüzde 50’si ve 38 bin kişi, volkanik patlamadan sonra kıtlık ve florür zehirlenmesi nedeniyle hayatını kaybetti (1786). XX. yüzyılın başlarında nüfus 78 bin civarına ulaştı. Halkın büyük kısmı hala kırsal alanlarda yaşamlarını sürdürmekte ve balıkçılık kıyı şeridindeki topluluklar tarafından devam ettirilmektedir.

Egemenliğini 1918, tam bağımsızlığını 17 Haziran 1944 tarihinde kazanan İzlanda’nın Başkenti Reykjavik, hükümetin merkezidir ve çoğunlukla geçim şekli balıkçılık olan yedi bin nüfuslu bir şehirdir. O güne kadar ada Danimarka’nın kolonisi idi. Ticaret, XX. yüzyılın başlarında ithal gıda maddeleri, gurme peynirler, meyveler ve sosisler Reykjavik’te ve diğer bazı kasabalarda yerini alıyordu. Ancak 1930’lu yıllarda dış ticarette katı sınırlar vardı. Yiyecekler de dâhil olmak üzere tüm ithalatlar kontrole tabi tutuldu ve her kalem için özel izinler gerekiyordu. Bu kontroller, meyve ve sebze dâhil olmak üzere gıdaların bulunabilirliğini ciddi şekilde sınırlamakta idi. Bu durum, yerel üretimi teşvik etmekteydi. Ticaret kısıtlamaları 1950’li yıllardan başlayarak yavaş yavaş kaldırıldı. Ancak, taze et ve peynirler dahil olmak üzere bazı tarım ürünlerinde bugün bile hala kısıtlamalar vardır. Bununla birlikte, 1970 yılında EFTA antlaşması da dâhil olmak üzere serbest ticaret antlaşmaları İzlanda’daki gıdaların bulunabilirliğinde devrim yarattı.

İzlanda, Avrupa’daki en fakir ülkelerden biri olmasına rağmen, XX. yüzyılın ikinci yarısında hızla zenginleşti. İkinci Dünya Savaşı’nda tüm ülke işgal edilmiş olmasına rağmen, savaş sonrası ülke yeniden inşa edilerek istihdam ve gelir düzeyi arttı. Bu süreçte balıkçı filosu, modernize edilerek balık ve balık ürünleri değerli bir ihracat ürünü haline geldi. İnsanlar kırsal kesimden kasabalara, özellikle Reykjavik’e akın etti. 2016 itibarıyla Reykjavik toplam nüfusu yaklaşık 123 bin olan müreffeh modern şehir durumuna geldi ve bugünkü nüfusu 338 binin biraz üzerindedir.

Tarih boyunca, beslenme şekillerinde bölgeler arasında belirgin farklılıklar olduğu bilinmektedir. Halk yerel ortamlarında doğal kaynaklardan faydalanmaktadır. Örneğin; ptarmigan olarak isimlendirilen kar tavuğu, martı, deniz kuşu yumurtaları, yabani somon ve alabalık gibi yabani kuşlar, fok balığı, tuzlu su balığı, İzlanda yosunu ve yabani meyveler sıklıkla tüketilmektedir. Kurutulmuş ve tuzlanmış balık dâhil olmak üzere balık en çok tüketimi yapılan besindir. Hákarl, İzlanda’da geleneksel bir yemektir. Köpekbalığı etine belirli bir fermantasyon işlemi uygulandıktan sonra dört ila beş ay boyunca kurutulmak üzere asılır ve dilimlenerek tüketilmektedir. Kıyı bölgelerinde deniz kuşları, deniz kayalıklarının bulunduğu yerlerde deniz yosunu (dulce) toplanıp tüketilmektedir. Diğer alanlarda, somon ve alabalık gibi tatlı su balıkları önemli besin kaynaklarıdır. Westman Adaları ve Grimsey Adası gibi diğer ada topluluklarında da genç deniz kuşları ve büyük karabataklar önemli mevsimlik yiyeceklerdir. Genç martılar günümüzde hala avlanmakta ve geleneksel yiyecek olarak sunulmaktadır. Deniz kuşlarının yumurtaları ilkbaharda toplanır. Bu iş bir ekip çalışması şeklinde gerçekleşmektedir. Uçurumun üstündeki ip ile beş-yedi kişilik bir grup, yumurtaları toplamak için dik deniz uçurumuna indirilerek toplanmaktadır. Bu uygulama, o dönemlerde kişilerin diyetlerine önemli bir katkı sağladı. Günümüzde spor amaçlı düzenlenen geleneksel bir etkinlik olarak sürdürülmektedir.

Tütsüleme, kurutma ve fermentasyon yöntemleri kullanılmaktadır. Kış ayları için hazırlanan tütsülenmiş kuzu eti, skyr veya peynir altı suyu turşusu en bilinen geleneksel yiyeceklerdir ve mutfak sanatı boyutunda gıda korumaya yönelik geliştirilen en iyi örneklerdir. Peynir altı suyu, et, balık ve tereyağını muhafaza etmek için kullanıldı. Çok pahalı olduğundan yiyecekleri muhafaza etmek için tuzu yaygın olarak kullanamadılar. Yiyecekleri kısmen korumak için alternatif ve bazen ustaca yöntemlerle ilgili eksiklikleri giderdiler. Örneğin; koyun ürünleri ve sakatatları, benzersiz olarak kabul edilen, bir çeşit peynir altı suyu içinde muhafaza ettiler. Peynir altı suyu, evrimleşen geleneksel taze peynir skyr’nin bir yan ürünüdür. Skyr, 1000 yıldan fazla süredir İzlanda mutfağının bir parçasıdır, yoğurt kıvamında fermente bir süt ürünüdür. İzlandalılar genellikle skyr’i meyvelerle tüketirler. Günümüzde smoothilerde, dondurma ve cheesecake yapımında da yaygın olarak kullanılır. Teknik olarak, Skyr yumuşak bir peynirdir, ancak yaygın bir şekilde yoğurt olarak kabul edilmektedir. Son zamanlarda diğer ülkelerde de popülerlik kazanmaya başlayan peynir, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere gibi ülkelerde satılmaktadır.

Liken, kayalar üzerinden toplanarak çorba ve yulaf lapasında kullanılmak üzere kış için kurutulurdu. Likenin sağlığa olumlu etki sağladığına inanılırdı ve bu amaçla halen bir ölçüde hasat edilmektedir. Çilek ve yaban mersini gibi yabani meyveler İzlanda mutfağında geleneksel besin kaynaklarındandır. İzlanda’daki geniş alanlar ekilmemiş olduğundan bugün de hala kova ve kutularla yabani meyveler ve çilek toplama ailelerin popüler ve yaygın bir etkinliği durumundadır.

Kan ve peynir altı suyunda karaciğer sosisleri, iç organlar ve et saklandı. Yakacak odun neredeyse yok denecek kadar az olan bir ülkede, tahıl ve sebze yetiştirilemedi. Kesilmiş koyunların her kısmı, kuzunun bacağı ve omuzu genellikle odun yerine tütsülemede kullanıldı. Koyun gübresinin de tütsülemede kullanıldığı bilinmektedir. Geleneksel füme bacak Hangikjöt, çoğu İzlandalı için geleneksel Noel yemeğidir. Genellikle Noel’den hemen önce et füme edildikten sonra büyük bir tencerede suda pişirilip ve soğuk servis edilmektedir. Kjötsúpa (kuzu çorbası) kuzu incik, patates, pırasa ve havuçla yapılan İzlanda’da yüzyıllardır tüketilen geleneksel bir çorbadır.

Son birkaç yıla kadar gıda istatistiklerinde neredeyse hiç kayıtlı olmayan diğer et türleri de günlük tüketimde yer almaya başladı ve 1950’li yıllarda domuz eti et tüketiminin yaklaşık yüzde 1’ini oluştururken tavuk, XX. yüzyılın son 10 yılına kadar yemek masasında pratik olarak hazırlanan yemek olarak yerini aldı. Şimdilerde tavuk İzlanda’daki en popüler et haline geldi. Kuzu ve domuz eti de sırasıyla ikinci ve üçüncü sıradadır. İzlanda mutfak kültüründe Danimarka mutfağından esinlenilen hamur işi ürünler de bulunmaktadır.

Yararlanılan Kaynaklar

Björnsson, A. (1995). High Days and Holidays in Iceland. Reykjavık: Ma´l og menning; Petersen, A. (2004). Traditional seabird fowling in Iceland. İçinde Traditional seabird fowling in the North Atlantic (ss. 194–215). The Islands book trust conference. Dualchas Nadar; Steingrímsdóttir, L., Thorkelsson, G. Eythórsdóttir, E. (2018). Food, Nutrition, and Health in Iceland. İçinde; V. Anderson, E. Bar ve G. Wirtanen (Editörler), Nutritional and Health Aspects of Food in Nordic Countries (ss. 145-177). New York: Elsevier.