Olympos Kazıları

Türkiye’nin güneybatısında, antik adıyla Likya bölgesinde konumlanan Olympos, önemli bir kültür mirası olmasının yanı sıra günümüzde turizm açısından da ilgi çeken bir antik kenttir. Antalya kent merkezine 80 kilometre uzaklıktaki kente ulaşım iki farklı yol ile sağlanmaktadır. Araçla, Kemer-Kumluca yolu üzerinden, Olympos sapağından inilerek doğrudan örenyeri girişine ulaşılmaktadır. Diğer yol ise yine aynı güzergâh üzerinde araçla Çıralı sapağından Çıralı sahiline inilmekte ve sahilden yaklaşık 10 dakika yürünerek örenyerinin sahilinden kente giriş sağlanmaktadır. Olympos derin bir vadi içine kuruludur. Vadi ortasından akan Olympos Çayı’nın iki yakasına konumlanmaktadır. Güneyinde Sepet ve Musa Dağı, kuzeyinde Omurga Dağı’nın yer aldığı kent, doğusunda Akdeniz’le buluşmaktadır. Olympos Çayı’nın ikiye ayırdığı kentin güney ve kuzey yakası günümüze kalıntıları ulaşan üç gözlü bir köprü ile bağlanmaktadır.

Olympos adına bakıldığında Yunanca kökenli olduğu görülmektedir. Bundan dolayı bir Dor koloni kenti olarak kurulduğu düşünülmektedir. Kent tarihini aydınlatan en erken yazılı veri Likya Birlik sikkeleriyle anlaşılmaktadır. Alanda yapılan çalışmalar sonucu tespit edilen MÖ III. yüzyıla tarihlenen Hellenistik sur kalıntısı ve Doğu Nekropol alanındaki mezar anıtı, kentin Hellenistik dönemde varlığını gösteren arkeolojik bulgular olarak belgelenmektedir.

Olympos kent tarihine ilişkin en net bilgiler, Roma dönemine aittir. Bu dönemde Olympos, Likya Birliği’nin üç oy hakkına sahip altı kenti arasında yer almıştır. Birlik üyesi olduğunda basılan sikkelerde adının yer alması önemli bir yerleşim olduğuna işaret etmektedir. MÖ II. yüzyıldan I. yüzyıla geçişte Olympos’un birlikten çıkarıldığı görülmektedir. Bunun nedeni ise, Olympos’lu Zeniketes’in Roma İmparatorluğu’na karşı yaptığı ayaklanmadır. Zeniketes, MÖ 104-77 yılları arasında kente hakim olmaktadır. Bu hakimiyet, Olympos ile sınırlı kalmaz, Phaselis ve Gelidonya Körfezi’nin de dahil olduğu geniş bir alanı kapsamaktadır. Roma İmparatorluğu’nun varlığına karşı durması nedeniyle Zeniketes, Roma kaynaklarında Korsan olarak tanımlanmaktadır. Oysaki Zeniketes topraklarını Roma yönetimine karşı korumak üzere direnen Olympos’lu yerel bir bey olmalıdır. Bu durumdan rahatsızlık duyan Roma İmparatorluğu MÖ 78’de Publius Servilius Vatia kumandasında bir ordu gönderdi ve Zeniketes’e ait tüm gücü ortadan kaldırmıştır. Romalı yazar Cicero, Olympos’dan oldukça eski bir kent diye bahseder ve Komutan Vatia’nın zaferi sonrası getirdiği hazineleri anlatmaktadır. Strabon, Zeniketes’in kalesinin tüm Likya sahiline hâkim bir konumda olduğunu yazmıştır. MS 43-45 yıllarına ait Likya bölgesi yol ağını tanımlayan Stadiasmus Anıtındaki kentler arasında Olympos adı yer almamaktadır. Bu nedenle Olympos’un adı üzerine tartışma yaşanmaktadır. Bugünkü kentin Korykos olduğu; Olympos’un güneyindeki Musa Dağı’nda yer alan yerleşimin ise Olympos olacağı düşüncesi söz konusudur. Oysaki Stadiasmus anıtının tarihlendiği yıllar Olympos’un cezalı bir kent olarak Likya Birliği dışında tutulduğu bilinmektedir. Bu nedenle söz konusu anıtta adının geçmemesi şaşırtıcı değildir. Ayrıca son yıllarda yapılan kazılarda ortaya çıkan pek çok yazıtta Olympos adının görülmesi de ismi ve konumunun tartışılmaması gerektiğini göstermektedir.

Kent, MS II. yüzyıl başlarında, Roma İmparatoru Hadrianus tarafından ziyaret edilmiştir. Roma İmparatorluk çağında Olympos yeniden Likya Birliği’nin seçkin üyelerinden biridir. Bunun en önemli göstergesi, Kuzey kentte MS II. yüzyıl sonları - MS III. yüzyıl başlarına tarihlenen Lykiarkh Mezarıdır. Yazıtından Markus Aurelius Arkhepolis’in, Likya Birliği’nde Lykiarkh (Birlik Başkanı) olarak görev yaptığı anlaşılmaktadır. Olympos’un bu dönemde önemli bir kent olduğunu gösteren bir diğer veri ise Likya Birliği’nin aldığı bir kararı İmparatora iletmesi için Olympos’lu birinin seçilmesidir. Bölgenin güvenlik organizasyonunda kentin önemli bir konum aldığı da ayrıca izlenmektedir. MS III. yüzyıla ait bir yazıt, Olympos’ta eyalet valisine bağlı bir karakol olduğunu göstermektedir. Yazıttaki ünvanlar Olympos’taki askerlerin Attaleia’ya (Antalya) giden güzergâhın güvenliğini sağladıklarını göstermektedir.

Geç Roma döneminde giderek yaygınlaşan Hıristiyanlık inancı Olympos’a erken tarihlerde gelmiştir. Hıristiyanlık ile ilgili önemli eserleri olan Methodios, kilise babalarından biridir. Olympos’un ve Likya bölgesinin ilk piskoposu olan Aziz, martyr (din şehidi) piskopos Methodios’un Anadolu’da ve özellikle Akdeniz çanağında Hıristiyanlık için önemli bir kişi olduğu anlaşılmaktadır. Olympos’un Hıristiyanlık döneminin tanımlanmasında önemli rol oynayan Methodios Fenike’deki (günümüzde Lübnan) Tyros (Tyre) piskoposu olduğu ve Suriye’deki Halkidi şehrinde öldürülerek martyr unvanı ile İmparator Diokletianos döneminde (284-312) hayatını tamamlamıştır. Dönem kaynakları, MS 431 yılında Efes, MS 451 yılında İstanbul konsillerine katılan Aristokritos, MS 458 tarihli Myra Metropolitliliğinin imparator I.Leon’a gönderdiği mektupta Piskopos Anatolius ve MS 518 - 520’deki Konstantinopolis Synodu’na katılmış olan Ioannes’in de Olympos piskoposları olduğu bilgisini içermektedir. Ayrıca, MS VI. yüzyıl sonu – VII. yüzyıl başına ait kurşun bir mühürde Anania/Anianos ya da Ioannes isimli Olympos’lu piskoposun adı geçmektedir.

Olympos’un MS V. – VI. yüzyıllarda gerek nüfus gerekse ticaret ve üretim açısından refah dönemi yaşadığı izlenmektedir. Bu dönem MS VII. yüzyılda tüm Akdeniz’de etkili olan Arap akınları ile kesintiye uğramıştır. İmparatorluğun genelinde olduğu gibi Olympos için de ortaya çıkan bu olumsuzluk nedeniyle bu dönemde kente ait bilgiler oldukça azdır. Bunun yanı sıra, Akdeniz Bölgesi’nde MS VI. yüzyıldan başlayarak görülen doğal afet ve salgın hastalıklar da bu dönem için kent hakkında bilgi sahibi olunmasını engellemektedir. Halen aktif olarak nitelenen fay hatları, Antalya ve Antalya Körfezi’ndeki yerleşimleri, depremler ve veba salgınları nedeniyle sürekli nüfus kaybına uğratır. Olympos’un da içinde yer aldığı birçok kıyı kenti, hem ölüm hem de göç nedeniyle önemli nüfus kayıplarına uğramıştır.

Olympos’ta yapılan arkeolojik kazı çalışmaları, MS VII. yüzyıl sonrasında kentin adeta terk edilmiş olduğu izlenimi vermektedir. Anadolu’da Türklerin hâkimiyeti ve Teke Yarımadası’nın Selçuklular tarafından alınması sonrasında Olympos’un Türkler tarafından yerleşim görmemesi ise dikkat çekicidir. Kentte, Türk dönemine ait bilgilerden, XVIII. ve XIX. yüzyıllar ile XX. yüzyıl başlarında Yörükler tarafından kışlak olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Mimari açıdan Türk dönemini yansıtan tek unsur ise 1850’li yıllarda Kıbrıslı Hacı Hasan isimli biri tarafından Kuzey Kent Liman Caddesi üzerine inşa edilen su değirmeninin izleridir.

Olympos’ta ilk bilimsel çalışmalar 1991 ve 1992 yıllarında Antalya Arkeoloji Müzesi Başkanlığı’nda kurtarma kazısı olarak gerçekleştirilmiştir. 2000 yılında Anadolu Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümünden bilimsel bir ekibin katılımıyla başlatılan yüzey araştırması, antik kentin günümüzdeki konumunu ve mevcut arkeolojik kalıntılarını belgelemeye yönelik olarak sürdürülmüştür. Bu çalışmalar sonrasında alanın mevcut haliyle topografik kent planı hazırlanmıştır. Çalışmalar sonucunda, kent planı sahip olduğu bütün yapıları ile topografik plana ve uydu fotoğrafı üzerine aktarılır, böylece kentin günümüzdeki durumu bütünüyle belgelenmiştir. Kazı çalışmaları, 2006 yılından itibaren Bakanlar Kurulu Kararıyla Anadolu Üniversitesi adına Prof. Dr. B. Yelda Olcay Uçkan'ın başkanlığında devam etmektedir. 2019 yılından itibaren yıl boyu kesintisiz olarak kazı ve onarım çalışmaları sürdürülmektedir. Kazı çalışmalarının yanı sıra bölgedeki turizm potansiyelini de göz önüne alarak bütüncül bir yaklaşımla alanı korumak adına 2009 yılında Alan Yönetimi çalışmaları başlatılmıştır. Alanın korunması ve sürdürülebilirliğini amaçlayan Olympos Alan Yönetimi hem kültür mirası hem de kültür turizminin bir arada olduğu bir örnek oluşturmayı hedeflemektedir.

Olympos, günümüzdeki konumu ile yalnızca bir örenyeri değil aynı zamanda halkın kullanımına açık bir plaj içermektedir. Bu nedenle, sürdürülen kazı çalışmaları koruma ve kullanma dengeleri gözetilerek gerçekleştirilmektedir. Örenyeri olarak, günübirlik gelen ziyaretçilerin yanı sıra Yazır Mahallesi’nde yer alan konaklama birimleri ile de ilişkilidir. Yazır Mahallesi konaklama tesislerine sahip olmanın yanı sıra tarım faaliyetlerini sürdüren yerel halkın sürekli yaşadığı bir yerleşimdir. Son yıllarda toplumun geniş kesiminde giderek artan bir taleple ortaya çıkan Ağaç Ev konseptindeki yerel turizm modeli, özellikle yaz aylarında yoğun ilgi görmektedir.

Olympos’un bulunduğu coğrafyanın büyük bölümü Beydağları Olympos Milli Parkı'nın sınırları içinde yer almaktadır. Milli park ve orman alanı içinde kalan kent ve çevresinde bir kısmı endemik olmak üzere tespit edilen bitki türleri Olympos’u doğasıyla da özgün bir konuma taşımaktadır. Buna bağlı olarak fauna içinde saptanan çok sayıda kuş türü Olympos ve çevresinin farklı turizm modellerine açılım sağlayacak niteliktedir. Antik Kent ile bağlantılı Çıralı Sahili ise Caretta caretta deniz kaplumbağalarının yumurtlama alanı olarak korunmaktadır. Olympos çevresinde yaşayan sakinlerin aynı yerde doğmuş ve yaşamlarını sürdürüyor olmaları özellikle kültür turizminin geliştirilmesi için önemli bir altlık sunmaktadır. Sahip olunan tüm unsurlar doğru şekilde değerlendirildiğinde Olympos’un farklı turizm türlerine örnek model olması uzak bir ihtimal değildir.

Olympos’un kuruluşundan itibaren suyla birlikteliği göze çarpan bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Akdeniz ve Olympos Çayı ile birlikte kurgulanmış olan kentin içindeki çok sayıda su kaynağı da sıra dışı bir durum sergilemektedir. Günümüze gelen izler, Olympos’un yapılandırılırken su kaynaklarını verimli bir şekilde kullandıklarını ve buna uygun drenajlar oluşturduklarını göstermektedir. Bu drenaj sisteminin Olympos Çayı’na ulaştığı halen izlenebilen kanallarla sağlanmıştır.

Gerek kent dokusuna ilişkin veriler gerek son yıllarda yapılan kazılar Olympos’un Akdeniz’de önemli bir liman kenti olduğunu ortaya koymaktadır. Olympos’un günümüze gelen kent dokusu ve yerleştiği topografya göz önüne alındığında büyük tarım alanlarına sahip olmadığı izlenebilmektedir. Benzeri diğer Likya kentlerinde olduğu gibi (Örneğin: Patara, Andriake, Phaselis) yaşamın deniz ticaretine bağlı sürdürüldüğü rahatlıkla söylenebilir. Liman kenti kimliği Roma döneminde Kaptan Eudemos ile karşımıza çıkar. Liman anıtsal mezarları içinde saptanana Eudemos Lahdi üzerindeki yazıttan Olympos’lu bir kaptan olduğu anlaşılmaktadır. Dönemin en elverişli seyahat şeklini oluşturan denizyolunun erken dönemlerden itibaren Olympos’a gerek ticari gerekse askeri veya sivil amaçlarla ulaşımda kullanıldığını gösteren somut bir veri olması açısından önemlidir. Bizans döneminde de önemli ticaret ağlarının denizyoluyla sağlandığı bilinmektedir. Olympos kazılarında henüz Bizans dönemi gemi strüktürüne ilişkin bir veri bulunmamakla beraber, güney kentte duvar üzerine tek renk boya ile yapılmış gemi tasviri dikkat çekicidir. Tümü algılanmamakla birlikte gemi kısmen tanımlanabilir niteliktedir. Benzerleri Bizans sanatında tespit edilebilen kırmızı tek renk boya ile yapılan bu tasvir Kentin ve kentlilerin denizle bağlantısını vurgulaması açısından dikkat çekicidir.

Ortasından geçen Olympos Çayı ile iki yakaya kurulan kentin sahip olduğu bu şemanın Roma döneminde oluşturulduğu Bizans döneminde ise aynı planın büyük ölçüde korunarak dönüştürüldüğü izlenmektedir. Gerek Kuzey Kent gerekse Güney Kent, günümüzde Roma ve Bizans dönemlerine ait yapı bakiyeleriyle rahatça okunmakta ve pek çok yapının işlevi tanımlanabilmektedir. Buna göre bakıldığında Roma döneminde Kuzey Kent’te tapınım alanı ve mezar anıtlarının var olduğu ve dini işlevli biçimlendirildiği tespit edilmektedir. Güney Kent ise ağırlıklı olarak kamu yapılarını içermektedir. Dolayısıyla Roma dönemi Olympos’unda sosyal ve ticari yaşamın Güney Kent’te kurgulandığı anlaşılmaktadır. Kentin bu iki yakasını birbirine bağlayan köprü ve Köprü Caddesi ise kentin iki yakasının aynı anda planlandığına ilişkin önemli bir bulgudur. Roma dönemi kamusal yapılarını barındıran güney kentte sürdürülen çalışmalarla ortaya çıkan yol ağı ve ada düzenlemesine Bizans döneminde de büyük ölçüde sadık kalındığı izlenmektedir. Özellikle Köprü Caddesi’nin ana aks olarak kullanımının devam ettiği son yıllarda yapılan kazılarla netleşmiştir. Köprü Caddesi’nin kuzey kentte devam eden aksı üzerinde yer alan Tapınak temenosu; sınırları değiştirilmeden Piskoposluk yapı kompleksi olarak Bizans döneminde dönüştürülmüştür.

Roma İmparatorluğu’nun kültürel birikimi üzerine kurulan Bizans imparatorluğu özellikle erken döneminde mevcut kentleri kullanmaya devam etmekte, bir süre sonra Hıristiyanlığın devreye girmesiyle birlikte değişen yönetsel unsurlarla kentlerde değişim ve dönüşüm süreci yaşanmaktadır. Bu genel değerlendirmenin günümüzdeki arkeolojik bulgulara dayalı olarak Olympos için de geçerli olduğu izlenmektedir. Özellikle Roma döneminin meclis yönetimleri, yerini Hristiyanlıkla birlikte kentlere atanan Piskoposlara bırakmıştır. Bu yönetsel değişimin ister istemez kentlere yansıması kaçınılmazdır. Özellikle Piskoposların hem dini hem kamusal hem de özel ikametgâh olarak kullandıkları Piskoposluk Sarayı’nın (Episcopeion) Kuzey Kent’te ortaya çıkan kent dokusunu belirleyici odak oluşturduğu kent planı üzerinden de rahatlıkla izlenmektedir. Roma döneminde Kuzey Kent’in iki önemli güzergâhı olan Kuzey Kent Liman Caddesi ve Köprü Caddesi’nin kesiştiği alanda yer alan Tapınak alanına konumlanan Piskoposluk Sarayı bu dönüşümün en belirgin örneği olması açısından da önemlidir. Olympos’un en büyük boyutlu yapı topluluğu olan Piskoposluk Sarayı’nda transeptli bazilika ve vaftizhane, rölik şapeli, sütunlu avlu (peristylium) ve yemek/toplantı salonu (triclinium), piskopos konutu ve çok sayıda mekân yer almaktadır. Dolayısıyla Roma döneminin dini merkezini oluşturan alanın, Bizans döneminde de benzer işlevle kullanılmaya devam ettiği izlenmektedir.

Olympos kentinin tarihine ilişkin bulgular, günümüzdeki kentin MS II. yüzyıl sonrası cezalı kent olmaktan çıkarılması ile MS VII. yüzyılda yukarıda sözü edilen nedenlerle bir şekilde terk edilmesi sürecine ait bir doku içerdiğini göstermektedir. Yaklaşık 500 yıllık süreci kapsayan kent, tüm değişim ve dönüşümü de net olarak yansıtması bakımından önemli bir kentsel dokuya sahiptir. Bu doku incelenirken kentin sahip olduğu kronolojik dönemler de ortaya çıkmaktadır. Olympos kentinin genel yapısının Roma döneminde kurgulandığı; Erken Hıristiyanlık ve Bizans dönemlerinde ise bu düzenin temel alınarak dönüşümün gerçekleştirildiği izlenmektedir.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Olcay-Uçkan, B.Y. (2017). Olympos I. 2000-2014 Araştırma Sonuçları. Koç Üniversitesi Suna İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü, Akmed Series in Mediterranean Studies. İstanbul; Olympos Antik Kenti Kazısı. www.olymposkazisi.com, (Erişim tarihi: 30.08.2020).