Mira Antik Kenti

Doğal ve Kültürel Miras Antik Kent

Mira ya da Myra antik kenti, Antalya’nin Demre ilçesinin kuzeybatısını çeviren dağların güneye bakan yamacının eteklerine kurulmuş bir kenttir. Yüzyıllar boyunca demre çayının getirmiş olduğu alüvyonlu toprağın ve özellikle XIV. yüzyılın başlarında büyük bir selin altında kalmış (yedi-sekiz metre kalınlığındaki katman) ve ancak yapılan kazılar neticesinden kısmen kazılmış bir örenyeridir. Toprağın örtemediği yerler ise eteğindeki kaya mezarları, antik roma tiyatrosunun yüksek kesimleri, Aziz Nikola Kilisesi, hamam, Nymphaion ve Çayağzı’nda bulunan Granarium gibi bazı yapılardır.

Demre Deltası'nı oluşturan Demre Çayı yaklaşık 1000 kilometrekarelik su toplama alanı ile yörenin güçlü akarsuları arasında bulunmaktadır. Yörenin en yüksek dağlarından (örneğin Akdağ ve Alacadağ) kaynaklanan Demre çayı özellikle kasaba polyesinden aldığı alüvyon ile yirmi iki kilometrekarelik Demre Deltası’nı oluşturmuştur. Bölgede verimli olan seyrek bölgelerden birisi olması nedeniyle tahminen 6000 yıldır kullanılan bir yerleşim yeri olduğu tahmin edilmektedir.

Eski kaynaklar incelendiğinde Mira kentinin iki önemli tapınağa ev sahipliği yaptığı görülmektedir: Apollon Surios Tapınağı (orakel) ve Artemis Tapınağı. Yaşlı Plinius’a göre Artemis kentin koruyucu tanrıçasıymış ve Apollon’un ise Curium isminde bir su kaynağı bulunurmuş. Rahipler üç kez düdük ile çağrıldıklarında içinde yüzen balıklar kehanet vermek için toplanırlarmış. Kentte grek tanrılar yanı sıra yerel tanrıların da tapınım gördükleri düşünülmektedir. Roma döneminde ise yerli halk bir Koine oluşturmuştur. Bu cemaatın hızlıca hiristiyanlığa geçtiği düşünülmektedir. Artemis ya da Apollon Tapınağı'na ilişkin günümüzde herhangi bir ize rastlanılmamaktadır. Artemis Tapınağı'na ilişkin bazı ipuçlarına kaya mezarları üzerindeki rölyeflerde rastalamak mümkündür. Tapınakların olasılıkla daha sonra hiristiyan cemaati tarafından yok edildiği tahmin edilmektedir.

Roma tiyatrosunun ise bölgenin en büyüğü olduğu ve Strabon’a göre kentin üç oy hakkıyla Likya Birliği'nin en önemli kenti olduğu ifade edilir. Çayağzı’nda bulunan Andriake Limanı ise kentin Akdeniz’e açılan bir ticari kapısıdır. Günümüzde dahi kutsallığını sürdüren Aziz Nikolaos’un kilisesi Bizans ve daha sonraki dönemlerde önemli bir haç merkezi görevini sürdürmüştür. Kent merkezi yoğun biçimde iskana uğramıştır, bu nedenle antik tiyatro ve etrafında bulunan kilise gibi yapılar dışında kentin geri kalanı toprak altındadır. Kentin iki kilometre çapında bir bölgenin altında olduğu tahmin edilmektedir. Toprağın altında bulunan birçok yapının yer altı su seviyesinin altında olduğu tahmin edilmektedir.

Mira isminin kökeni konusunda farklı görüşler olmakla birlikte, Mersin bitkisinin Latince adı olan Myrrha’dan (Adonis’in annesi) ya da eski Likçe “Meri’den de gelebileceği düşünülmektedir. Anadolu’nun tarihinin benzerini bu kentin de deneyimlediği söylenebilir. MÖ V. yüzyılda Pers hakimiyetinin kaya mezarlarına yansıması, İskender’in bölgeyi almasıyla kentlerin gelişmesi, MÖ II. yüzyılda Likya Birliği'nin kurulması ve Mira’nın burada temsil edilmesi (en fazla oy hakkı olan altı kentten biri), MÖ I. yüzyılda Roma’lıların Akdeniz’i korsanlardan temizlemek amacıyla Anadolu kıyılarına gelmeleri, Aziz Paul’un Roma’da yargılanmak üzere çıktığı son yolculuğunda Mira’ya gelmesi, MS I. yüzyılda limanda gümrük yapılanmasına gidilmesi, MS II. yüzyılda Hadrian adına liman yapılarının inşa edilmesi söz konusu olmuştur. Mira sürekli olarak depremler tarafından tahrip olmuştur. Bölgenin aktif tektonik ve deprem bölgesi olması, gerek kentin sarsılmalara bağlı yıkılmasına, gerekse tektonik çökmelere ya da Akdeniz’de bulunan ada kaynaklı tsunamilere maruz kalmasına neden olmuştur. Tektoniğe neden olan yapılar Ege-Kıbrıs yapıları; Fethiye-Burdur Fay hattı ve yerel Finike ve Myra faylarıdır. Bölgenin en önemli depremleri MS 60-68, 141, 240, 529- 530 ve VII. yüzyıl depremleridir. Kayda geçen önemli depremlerden biri MS 141 depremidir. Mira Antik Tiyatrosu'ndaki sahne binasının sağ alt duvarı yeniden inşa edilmiştir,Bu depremden sonra Rhodiapolis’li Oproamos ve başka hayırseverler Mira Tiyatrosu ve zarar gören yapıların onarılması için bağışta bulunmuştur. Erken bir tarihte Metropolis ünvanını almıştır ve bölgedeki dört metropolis’ten bir tanesidir. Aziz Nikolaos IV. yüzyılın ilk yarısında bu kentte piskoposluk yapmış ve burada vefat etmiştir. Bizans döneminde ise, V. yüzyılın ilk yarısında Likya bölgesinin başkenti ilan edilmiştir. MS 529 yılında yeniden büyük bir deprem ile sarsılmıştır. Mira, MS VI. yüzyılda deniz yoluyla gelen veba salgınından etkilenmiştir. Bir Synod’un VI. yüzyılın ortalarında burada toplanmasıyla Mira Hac merkezi konumuna yükselmiştir. Mira’nin limanı Andriake VII. yüzyıla kadar kullanılmıştır.

Arap istilaları VIII. yüzyılın sonlarından itibaren bölgenin terk edilmesine neden olmuştur. Mira 809 yılında Abbasi Halifesi Harun el Reşit tarafından ele geçirilmiştir. 9 Mayıs 1087 yılında Bari’den Tüccarlar Aziz Nikolaos Kilisesi’ni yağmalamışlar ve açmış oldukları sözde Aziz Nikolaos mezarındaki kemikleri alıp, İtalya’ya kaçırmışlardır. Bu kutsal kemikler günümüzde İtalya’da bulunan iki kilisede muhafaza edilmektedir (Bari ve Venedik). Ayrıca aceleyle unutulmuş olan bazı kemik parçaları bir kutuda Antalya Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. Bizans İmparatoru Alexius I Comenus devrinde (1081-1118) bu bölge Selçukluların eline geçmiştir (MS 1147). Mira’nın dini idaresi XVII. yüzyılda Meis Adası'na aktarılmıştır. Yine de 1863 yılında Rus Çarı Aziz Nikolaos Kilisesi binasını satın almış ve kısmen restorasyonunu sağlamıştır. Nüfus mübadelesi ile Rumlar'ın son kalanları Mira bölgesinden ayrılmıştır. Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte Mira’nın üzerine yörükler yerleşmiş ve şimdiki Demre ilçesini kurmuşlardır. 1963 yılında kilise kazı çalışmaları başlamıştır ve 2007 yılından beri kilise Hristiyan ayinleri için kullanılmaktadır.

Mevcut görünen Mira antik kentinin tepesinde bir kale tepesi bulunmaktadır. Bu akropol oldukça dik bir yamacın üzerine kurulmuş ve en az MÖ V. yüzyıldan itibaren kullanılmıştır. Helenistik dönemde onarımdan geçtikten sonra Osmanlı döneminde dahi kullanılmaya devam edildiği bildirilmektedir. Kentin büyümesiyle Akropol’den ovaya ve nihayetinde Andriake Limanı’na doğru kentin geliştiğini söylemek mümkündür. Mira kentinin savunma sistemini, etrafında bulunan kule yapıları (Beymelek, Gürses vb.) ve askeri birliklerin desteklediğine dair kanıtlar bulunmuştur.

Mira antik kentinde antik roma tiyatrosunun sağında solunda bulunan kaya mezarları Mira kentinin en görkemli yapılarıdır. Mira örenyerinde tiyatronun önünde sağa sola baktığınızda onlarca kaya mezarını görmeniz mümkündür. Bir dağın eteğinde yoğunlaşmış kaya mezarları Likya kaya mezarları içerisinde en etkileyici olanlarıdır. Kentin özellikle klasik Çağ’daki (MÖ V-IV. yüzyıllar) refah ve zenginliğine ilişkin bir işarettir. Bu bölge mezarların yerleşimine göre Batı, Güney ve Doğu nekropolleri olmak üzere üçe ayrılmış durumdadır. Tiyatro bu mezarlardan daha sonra yapıldığı için, tiyatronun kaveasının altında da hala açılmamış mezarların bulunduğuna dair söylentiler mevcuttur. Cepheleri incelendiğinde taşa işlenmiş birer ev şeklindedirler. Kapıları binlerce yıl öncesinde kırılıp açılmış olan bu yapıların içleri boştur ve ziyarete kapalıdır. Mira nekropollerinde toplam elli sekiz kaya mezarı (Batı Nekropolü=47, Güney Nekropolü=11 ve Doğu Nekropolü =13) bulunmaktadır. Nekropollerdeki kaya mezarlarının bazılarında yazıtlar bulunduğu gibi, bazılarındaki görkemli rölyefler de günümüze kavuştur. Nekropolde 17 röylef bulunmaktadır. Nekropol alanı ilk olarak XIX. yüzyılda seyyahlar tarafından incelenmiş ve kayıt altına alınmış ve daha sonra 1965 yılında J. Borchardt ve ekibi tarafından ayrıntılı biçimde arkeolojik, mimari, epigrafik ve fotoğrafik olarak kayıt altına alınmıştır. Kaya mezarlarının yüzde 17’sinde bir antre ve on beş mezar bir ya da birden fazla kitabe bulunmaktadır ve yedisi rölyeflerle süslenmiştir. Örneğin Hurttuweti mezarı deniz (batı) nekropolünde bulunur ve yapısı ve hacmi itibariyle en görkemli mezarlardan birisidir. Üç yatağı ve on kişilik rölyefi ve üç satırlık likçe kitabesi ile diğer mezarları aşmaktadır. Mezar yapısı rölyeflerin tarihlendirilmesine bakılarak muhtelif bilim insanları tarafından MÖ 320-385 yılları arasına tarihlendirilmiştir.

Yapılan yüzey incelemeleri kaya mezarlarının zamanında boyanmış olduklarını ve dış yüzeylerinin bej bir sıva ile kaplandıklarını göstermiştir. Likya kültüründe ölenlerin mezarlıklarında yaşamaya devam edeceklerine dair inanışın varlığı olasılıkla ev tipi kaya mezarlarının yapılmasına neden olmuştur. Mezar soygunlarının ölenlerle birlikte verilen bazı kıymetli takı ve eşyalara bağlı olduğu düşünülmektedir. Mindi isimli bir teşkilatın kurulmuş olması ve mezar soygunun cezalandırmış olması bunu düşündürmektedir.

Kentin içme suyu ihtiyacı ise Mira Vadisi’nden karşılanmıştır. Yapılmış olan yirmi kilometrelik kanal ile getirilen su, kentin ihtiyacını giderdikten sonra bir su kemeri aracılığıyla Andriake’ye sevk edilmiştir. Andriake Yolu üzerinde bulunan Nymphaion ise yine bu su ile beslenmiştir.

Yapılan jeolojik incelemeler Mira antik kentinin doğrudan kıyısının olmadığını göstermiştir. Bu nedenle Andriake Limanı Mira kentinin limanı olmuştur. Özellikle Roma döneminde yoğun iskana uğramış Andriake Limanı’nda Hadrian döneminde (MS II. yüzyıl) bir granarium/ Horrea Hadriani (56 metre x 32 metre büyüklüğünde, yedi odalı) yapılmıştır. Burada tahıl depolanmıştır. Günümüzde restore edilmiş ve Likya Uygarılıkları Müzesi olarak hizmet vermektedir. Granaryumun yan tarafında ise Mureks (murex trunculus, murex brandaris ve thais haemastoma türleri) kabuğu yığını bulunmuştur. Yapılan kazılar neticesinde purpur boya maddesini üretmek için mureks işliklerine rastlanmıştır. Purpur boyasının elde edilmesinin çok zor olması nedeniyle bu boya roma imparatorları, senatör ve zenginlerinin giysilerinin kenarına çekilen şeritlerde boya maddesi olarak kullanılmıştır. Civar kıyılardan toplanıp getirilen mureks deniz kabukları işlendikten sonra, artan deniz kabukları zamanla hacmen çok yer kaplamıştır, işliklerde üretilen bu moloz daha sonraları harçlara eklenmiştir. Yöresel olarak mureks harcı kullanılmaya başlanmıştır. Likya’ya ilişkin diğer somut kanıt ise ilk Sinagogun Andriake’de bulunmuş olmasıdır. MS V. yüzyıla tarihlendirilen bu dini yapıda mermer üzerine işlenmiş bir menorah levhası ve muhtelif sembol ve süslemeler içeren kitabeler bulunmuştur. Andriake’de ayrıca bir agora ve bir sarnıç (24 metr8e x 12 metre büyüklüğünde ve altı metre derinlikte) bulunmuştur. Sarnıçtan çıkarılan suyun mureks endüstrisinde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Ezilen mureks deniz kabukları günlerce kaynatılmış ve elde edilen renkli özüt daha sonra bazı kimyasallarla zenginleştirilip, şişelenmiştir. Bu endüstri 6VI. yüzyıla kadar sürmüştür. Sarnıç doğrudan agora ya da Plakoma olarak adlandırılan meydanın altında bulunmaktaydı. İki kuyu ağzı vasıtasıyla su çıkarılmaktaydı. Helenistik dönemden beri varlığı bilinen Andriake Limanı’nın en görkemli döneminin MS I-V. yüzyıllar arasında olduğu bildirilmektedir. Özellikle Hadrian döneminde granarium yanı sıra plakoma inşa edilmiştir. Mira kentinin limanı Andriake’de ayrıca iki hamam ve beş kilise bulunmaktadır. Granariumda tahıl yanı sıra zeytinyağı gibi başka ticari ürünler de muhafaza edilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra kurulan Demre ilçesinin ev sahipliği yaptığı kültürel miras, önemli bir Hristiyan dininin hac mekanı olan Aziz Nikolaos Kilisesi’nin yanı sıra, birçok doğal güzelliğe sahiptir. Kekova bölgesi yanı sıra bu tarihi mekanlardan adını aldığı Noel Baba Kuş Cenneti ve Beymelek Lagunu önemli doğa gözetimi alanlarıdır. Beymelek’te bulunan Mira Akropolisi Kalesi savunma sistemine ait kuleler ve dini yapılar yanı sıra, deniz canlılarına (örn. Deniz kaplumbağası, mavi yengeç) ve 149 kuş türüne (örn. Küçük batağan, karameke, ördek, kılkuyruk, sakarmeke, elmabaş, balıkçıgil vb.) rastlamak mümkündür.

Yararlanılan Kaynaklar

Akyürek, E. (2014). Andriake: Geç Antik Çağ'da Myra'nın Limanı, Toplumsal Tarih, 246: 52–57; Baybo, S. (2020). Andriake Liman Yerleşimi, İçinde, Kozak, N. (Editör), Online Türkiye Turizm Ansiklopedisi, http://turkiyeturizmansiklopedisi.com/andriake-liman-yerlesimi (Erişim tarihi: 07.06.2024); Çevik, N. ve Bulut, S., (2011). Likya’nın Mür Soluyan Kenti Myra ve Limanı Andriake, Aktüel Arkeoloji Dergisi, 20: 50-65; Keser, N. (2013). Demre Çayının Paleocoğrafi Dönem Vadi Değişiklikleri ve Beymelek Lagünü’nün Jeomorfolojik Evrimi, Doğu Coğrafya Dergisi, 17(28): 175-192; Külzer, A. (2018). Pilgerzentren in Kleinasien: Heilige, Orte und Wege. Für Seelenheil und Lebensglück: Das byzantinische Pilgerwesen und seine Wurzeln. Ed. Despoina Ariantzi ve Ina Eichner. Byzanz Zwischen Orient und Okzident 10. Mainz: Der Leibniz-Wissenschafts Campus, ss. 163-174; Likya Uygarlıkları Müzesi ve Andriake Örenyeri. https://muze.gov.tr/muzedetay?sectionId=DAL01&distId=MRK, (Erişim tarihi: 07.06.2024); Mellink, M. J. (1979). Myra. Eine lykische Metropole in Antiker und Byzantinischer Zeitby Jürgen Borchhardt, American Journal of Archaeology, 83(1): 123–125; Özer, E., (2000). Likya Bölgesi Ölü Gömme Adetleri Üzerine Genel Bir Bakış, Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 1(2): 359-388; Özyol I. Mor boyalı tarih, https://www.antalyaekspres.com.tr/mor-boyalitarih?fbclid=IwAR2bNrkwrQve6mV_gbK6-FH5M-64_GLvX0xM4ZVtLZyFAPfeh6-fSLlu4D0, (Erişim tarihi: 07.06.2024); Pliny the Elder, Natural History. LCL 418: 474-475, https://www.loebclassics.com/view/pliny_elder-natural_history/1938/pb_LCL418.475.xml?readMode=recto, (Erişim tarihi: 07.06.2024); Seyer, M. (2009). Das Grabmal des Hurttuweti in Myra. Enthalten in Jahreshefte des Österreichischen Archäologischen Institutes in Wien, 77: 335 - 362; Softa M. ve Turan, M. (2013). Demre ve Çevresini Etkileyen Tarihsel Depremler,
DepremMühendisliği ve Sismoloji Konferansı, 25 - 27 Eylül; Strabo, Geography. Book XIV. (H.C. Hamilton, Esq., W. Falconer, M.A., Editörler) http://www.perseus.tufts.edu/hopper/text?doc=Perseus%3Atext%3A1999.01.0239%3Abook%3D14, Erişim tarihi: 07.06.2024)