Phaselis

Doğal ve Kültürel Miras Örenyeri Antik Kent

Antalya’nın Kemer ilçesi Tekirova Mahallesi sınırlarında bulunan Phaselis, günümüzde Tahtalı adıyla anılan Solyma Dağı’nın eteklerinde, antik dönemdeki adı Pamphylion Pelagos olan Antalya Körfezi’nin batı kıyılarındaki bir burunda, söylencelere göre MÖ II. bin yılın sonlarına doğru kurulmuş bir liman kentidir. Kentin kuruluşunu MÖ VII. yüzyıla tarihlendiren söylenceler de olmakla birlikte, bu söylencelerin kentin Hellenler tarafından kolonileştirilmesine işaret ettiği düşünülebilir.

Kentin doğu kıyılarında kurulduğu ve Türk iskânı sonrasında Teke Yarımadası olarak anılan dağlık yarımada, MÖ ikinci bin yıla ait Hitit metinlerinde Lukka olarak anılan kavme ev sahipliği yapmıştır. Lukkalılar’ın ardılı kabul edilen Lykler’e atfen, MÖ ikinci binin sonlarından itibaren Lykia adıyla anılan coğrafyanın en doğusundaki kentlerden biri olan Phaselis, zaman zaman doğusundaki Pamphylia’nın egemenliğine girdiğinden kimi antik çağ yazarları tarafından Lykia, kimileri tarafından da Pamphylia kenti olarak anılmıştır. Kentin Lykia-Pamphylia sınırında bulunması, bu belirsizliğin temel sebebidir. Bununla birlikte, MÖ II. yüzyılda Lykia Birliği’ne üye olduğundan daha çok Lykia kenti olarak kabul edilmektedir. MÖ VII. yüzyıl başlarında Rodos’tan gelen Dorlar’ın yerleştiği kent, bu dönemde Hellen kültürünün etkisine girmiştir. Kuzey, kuzeydoğu ve güneybatı limanları yanı sıra bir de lagünü bulunan Phaselis, üç doğal limanı sayesinde deniz ticaretinde söz sahibi olmuş ve özellikle MÖ ikinci bin yılın sonlarından itibaren zenginleşmiştir. Kentin denizle ilişkisine verilen önem, sikkelerde gemi tiplerine yer verilmesinden de anlaşılmaktadır.

MÖ VII. yüzyıl başındaki Dor kolonizasyonundan MÖ II. yüzyılın ikinci yarısında Lykia Birliği’ne katılmasına kadarki dönemde zaman zaman otonom olan Phaselis, büyük ölçüde demokrasiyle yönetildi. MÖ VI. yüzyıl ortalarında sikke basan kent, aynı dönemde Pers egemenliği girdi. MÖ V. yüzyılda Attika-Delos Birliği’ne üye oldu. MÖ 334 yılında Anadolu’ya geçerek buradaki Pers egemenliğine son veren bir dizi savaş yapan Makedonya Kralı Büyük İskender’e direnmeden teslim olan Phaselis, muhtemelen MÖ 333 yılı başlarında İskender’i bir ay kadar ağırladı. Büyük İskender MÖ 323’te hayatını kaybedince, önce İskender’in ardıllarından Antigonos Monophtalmos’un, MÖ 311’den itibaren de Mısır merkezli Ptolemaios Krallığı’nın egemenliğine girdi. MÖ 321’de özgürlüğüne kavuşan kent, MÖ II. yüzyılın ikinci yarısında Lykia Birliği’ne katıldı. MÖ I. yüzyılda korsanların kontrolüne giren kent, Roma tarafından cezalandırıldı. Roma egemenliği altındaki dönemin yaklaşık 250 yıllını barış ve huzur içinde geçirdi. Hinterlandı ile birlikte zengin bir flora ve fauna çeşitliliğine sahip olan Phaselis, Plinius’un belirttiğine göre, gülleri ve bu güllerden elde edilen yağlar ile önemli bir kozmetik üretim merkezi olarak tanınmıştır. Önemli bir gül yetiştiricisi olan Phaselis, gülleri yanında kırmızı zambaklarıyla da ünlüydü. Parfüm ve ilaç yapımında kullanılan bu bitkiler, kentin önemli ihraç kalemleri arasında yer almaktaydı.

MS III. yüzyılın ikinci yarısından itibaren karadan gelen barbar akınları ve denizden gelen korsan saldırıları ile gerileme ve çöküş dönemine giren Phaselis, MÖ V. yüzyılda küçülerek önemini kaybetti. Bir yandan barbar ve korsan akınları, diğer yandan doğal limanların dolarak işlevsizleşmesi ve lagünün bataklığa dönüşmesi kenti sönükleştirirken, bölgenin çekim merkezi olan Attalia kentinin yıldızının parlaması da Phaselis’in çöküşünü hızlandırmıştır. Hıristiyanlık döneminde Myra metropolitliğine bağlı bir piskoposluk merkezi olan kent, 1158’de Selçuklular tarafından fethedildi. Ekonomik çöküş yanı sıra depremler ve bataklığa dönen lagünde üreyen sivrisinek popülasyonunun neden olduğu hastalıklar kentin terkedilmesini çabuklaştırdı. XIII. yüzyıl başlarında tamamen terkedilerek unutulan kent, 1811-1812 yıllarında Anadolu’nun güney kıyılarının haritasını çıkartan İngiliz Kraliyet Donanması’nda kaptan olan Francis Beaufort tarafından yeniden keşfedildi. XIX. yüzyılda ve XX. yüzyıl başında özellikle İngiliz ve Avusturyalı araştırmacıların daha çok epigrafik çalışmalar yaptıkları kentte, 1960’ların sonunda çalışmaya başlayan Alman arkeologlar liman topografyasını ve yapılarını inceledi. 1980’de Antalya Müzesi’nin başlattığı kazılar 1981-1985 yıllarında Prof. Dr. Cevdet Bayburtluoğlu tarafından yürütüldü. 1999-2000 yıllarında Antalya Müzesi'nin sorumluluğunda sualtı araştırmaları yapılan Phaselis’te, Akdeniz Üniversitesi’nin yürüttüğü Phaselis Antik Kenti ve Teritoryumunu Araştırma Projesi 2012 yılında başladı. Phaselis antik kenti ve çevresine sürdürülebilir bir anlayışla ve disiplinler arası yaklaşan bilimsel çalışmalar bu konuda önemli bir birikim sağladı. Lykia ve Pamphylia sınırında; Arkaik, Klasik, Hellenistik, Roma ve erken Bizans dönemlerinde önemli bir liman kenti ve ticaret merkezi olan Phaselis yoğun bir bitki örtüsü ile kaplı olup, günümüze ulaşan görünür kalıntılar çoğunlukla Roma ve Bizans dönemlerine aittir. Mimari elemanların bir bölümü de Attalia’nın imarında kullanılmak üzere denizyoluyla taşınmıştır.

Doğal limanların bulunduğu bir burun ve çevresindeki tepelik ve düzlüklerde kurulu olan kent, yaklaşık 288 dekarlık bir alana yayılıdır. Kentin yayıldığı iki ana mekân, denize uzanan burun ve kuzeydeki tepe ile çevresidir. Kentin en eski yerleşimi, surla çevrili akropolisin bulunduğu tepedir. Akropolisin kuzey batı eteklerinde Roma dönemine tarihlenen tiyatro bulunmaktadır. Zeus’a atfedilen mermer bir sunak ve bu sunakla ilişkili bir yapı kalıntısı ile L planlı stoa ile çevrilmiş, Apollon ve Artemis’e ait olması muhtemel iki tapınağın kalıntıları ve bir bazilika, kentin bu bölümündeki başlıca yapılardır.

Phaselis’in iki limanını birbirine bağlayan 25 metre genişliğindeki ana cadde, kentin ana aksını oluşturmaktadır. İki yanında dükkânların bulunduğu bu aksla ilişkili yapılar arasında, Domitianus ve Hadrianus dönemlerine ait iki agora, iki nymphaion, hamam ve gymnasion yapıları sayılabilir. Güney limanından kente girişte, Hadrianus’un kenti ziyareti anısına yapılmış anıtsal bir kapı bulunmaktadır. Kent surları dışında üç nekropolisi bulunan kentin önemli bir özelliği de Roma’nın gelişmiş mühendislik bilgisinin ürünü olan su kemerleri ve suyun kent içinde dağıtılmasını sağlayan sistemdi. Su dağıtımı yanı sıra, kanalizasyon ve drenaj sorununu da çözen kentin ana caddesinin altından, modern kentlerde olduğu gibi atık su kanalları geçmekteydi.

Yoğun bir bitki örtüsünün altında kalmış kentin keşfedilmemiş yapılarının, açığa çıkartılmışlardan fazla olması mümkündür. Baş tanrıçası Athena’ya adanmış bir tapınağı olduğu düşünülmekle birlikte bugüne kadar bu tapınak bulunamamıştır. Phaselis, deniz ticaretine dayalı geçmişi, kentsel ve mimari kurgusu ve bu bağlamda mühendislik yapıları gibi kültürel değerleri yanında, kurulduğu coğrafyanın özelliklerini yansıtan biyolojik çeşitliliği ile dikkat çekmektedir. Antik dönemdeki bu çeşitliliği günümüzde de koruyan Phaselis ve çevresinde teşhis edilen 150’den fazla bitki türünden 28 tanesi endemiktir. Bunlardan altı tanesi CITES Sözleşmesi ile uluslararası koruma altına alınmıştır. Bir baklagil türü olan Lathyrus phaselitanus, dünyada sadece Phaselis’te bulunmakta olup adını da buradan almıştır. Flora varlığı gibi fauna varlığı açısından da zengin olan örenyeri ve çevresi, sadece tarihsel ve kültürel olarak değil, habitat değeri ve biyolojik çeşitliliği ile de öne çıkmaktadır.

Phaselis, sadece coğrafi konumu, peyzaj değerleri ile bütünleşmiş mekân organizasyonu ve mühendislik çözümleriyle dikkat çeken bir antik kent değil; çevresindeki diğer rekrasyonel ve turistik değerlerle de bütünleşen bir destinasyondur. Yörenin Phaselis’ten sonra en önemli liman kenti olan Olympos, yaklaşık 15 kilometre güneydedir. Bellerophontes mitosunda geçen, ağzından ateş saçan Khimera adlı karışık yaratıkla ilişkilendirilen Yanartaş ve Tahtalı Dağı’na çıkan teleferik, yörenin turistik çekiciliğini destekleyen unsurlardır. Aralarında Phaselis’in de bulunduğu bir dizi antik kent ve doğal çekicilik unsurunu içeren, birçok doğa sporuna elverişli olan, rekreasyon potansiyeli yüksek bölge, 1972 yılında Beydağları Sahil Milli Parkı olarak ilan edildi. Phaselis, aynı zamanda Birinci Derece Arkeolojik Sit olarak tescil edildi.

Yararlanılan Kaynaklar

Aslan, M. (2016). Phaselis. İçinde; H. İşkan ve E. Dündar (Editörler), Lukka’dan Likya’ya-Sarpedon ve Aziz Nikolaos’un Ülkesi (ss. 300-317). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları; Sevin, V. (2016). Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası I (Dördüncü basım). Ankara: Türk Tarih Kurumu; Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Akdeniz Üniversitesi (2019). Phaselis Araştırmaları, http://www.phaselis.org, (Erişim tarihi: 28.02.2020).

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Akdeniz Üniversitesi (2019). Phaselis Araştırmaları. http://www.phaselis.org, (Erişim tarihi: 28.02.2020).