Likya Uygarlığı Antik Kentleri
Doğal ve Kültürel Miras Sit Alanı Antik Kent UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi
-
2024
Anadolu'nun güneybatısında yer alan ve günümüzde Teke Yarımadası olarak bilinen bölge, Antik Çağ'da “Likya Bölgesi” olarak adlandırılmaktadır. Bu bölge, doğuda Pamphylia ve Antalya Körfezi (Pamphylion Pelagos), batıda Karia, kuzeyde Phrygia ve güneyde ise Akdeniz ile sınırlandırılmıştır. Etrafı dağlarla çevrili ve kara yoluyla ulaşımın oldukça güç olduğu bu bölge, uzun kıyıları ve önemli liman kentleriyle de dikkat çekmektedir. Bu özellikleriyle, bir yandan içe kapanık bir yapı sergilerken, diğer yandan Yunanistan ile Mezopotamya arasındaki önemli bir kavşak noktası olarak rol oynamaktadır.
Likya Bölgesi’nin doğu ve batı sınırları bazı dönemlerde değişikliklere uğramıştır. Bu değişikliği bölgenin doğu sınırının kıyısında yer alan Phaselis’te görmek mümkündür. Phaselis kenti, tarih boyunca sınırlarının değişkenliği nedeniyle bazen Likya’ya, bazen de Pamphylia'ya dâhil edilmiştir. Strabon, Pamphylia ile Likya sınırını güneydeki Khelidonia adaları ile belirlemiştir. Yapılan araştırmalar, MÖ 167'de Rhodos'un yönetiminden ayrılan Likya’nın Phaselis'i birliğine dâhil ettiğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle Phaselis'in doğu kısmının Likya’ya ait olduğu kesinleşmiştir.
Bölgenin batı sınırını Karia ile kesin olarak belirlemek zordur. Ancak Telmessos, konumu gereği Likya’nın batı sınırı olarak kabul edilmiş ve MÖ IV. yüzyılda Perikles tarafından Likya’ya katılmıştır. MÖ 189'da Pergamon Kralı II. Eumenes tarafından bölgeden ayrılan bu kent, krallığının sona ermesinin ardından yeniden Likya’ya katılmıştır. Zamanla, siyasi gelişmeler sonucu MÖ II. yüzyılda sınır Indos (Dalaman) Çayı'na kadar genişlemiş, Hristiyanlık döneminde ise Kaunos'a kadar uzanmıştır.
Batı ve doğu sınırlarının yanı sıra kuzey sınırında da benzer değişiklikler yaşanmıştır. Tarihçi Arrianos’un Anabasis adlı eserine göre, kuzeydeki Milyas, başlangıçta Büyük Phrygia'ya bağlıyken, Pers kralının emriyle Likya’nın vergi bölgesine dâhil edilmiştir. Ancak daha sonra Likya’dan ayrılan Milyas, MÖ 84'te Romalı komutan Murena tarafından tekrar Likya’ya katılmıştır.
Likya, Küçük Asya'nın en dağlık ve parçalı bölgelerinden biridir. Kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan Akdağlar, Gölgelidağlar ve Beydağları ile farklı bölgelere ayrılmaktadır. Ortalama 1000 metreye kadar yükselen bu dağlar, yerleşimlerin düzensiz ve seyrek olmasına yol açmıştır. Bununla birlikte, bölge Finike, Demre, Eşen Çayı vadileri ve Elmalı Ovası gibi verimli alanlarıyla dikkat çekmektedir. Su kaynakları açısından zengin olan bölgeyi, kuzey-güney yönünde akan Ksanthos (Eşen Çayı), Myros (Demre Çayı), Arykandos (Beşgöz Çayı), Limyros (Alakırçay) ve Aidesa (Akçay) gibi akarsular beslemektedir. Ancak göller açısından yoksul olan Likya’da yalnızca Phaselis’teki gölcük ve Karalitis gibi birkaç örnek bulunmaktadır.
Likya bölgesi, MÖ üçüncü binyılın başlarından itibaren iskân edilen bir bölge olarak karşımıza çıkmaktadır. Hitit metinlerinde adı geçen ve Doğu Akdeniz kıyılarında korsanlıklarıyla ünlü Lukka, Lukku veya Rwka olarak bilinen halk, bölgenin erken sakinleri arasında yer almaktadır. “Lukka” kelimesi, tarihçilere göre "Işıklar Ülkesi" anlamına gelir. MÖ ikinci binyılın ortalarında, Hititler döneminde Lukka halkının Şuppiluliuma'nın egemenliği altına alındığı, ancak sık sık isyanlar çıkardığı bilinmektedir. Aynı dönemde, Mısır metinlerinde de Lukki halkı deniz akıncıları olarak anılmaktadır. Modern araştırmalar, bu halkın kültürel olarak birleşmiş olduğunu, ancak politik bir bütünlük oluşturamadığını belirtmektedir.
İlk kez MÖ 1400’lü yıllarda Lukkalı korsanlarla anılan Likya halkı, MÖ 1295’te Mısır ile yapılan Kadeş Savaşı'nda Hititler’in müttefiki olarak yer almıştır. Ayrıca, Troia Savaşı'nda da Troialıların yanında yer aldıkları bilinmektedir. MÖ VII. yüzyılın başlarında yerel bir krallık kuran Likyalılar, kıyı kentlerini Rhodos’un kolonizasyon hareketlerine karşı savunmuşlardır. Lydia Kralı Kroisos’un Batı Anadolu seferleri sırasında Likya, bu etki alanına girmemiştir. Ancak, MÖ 545-540 yıllarında Pers generali Harpagos’un seferiyle bölge Akhamenid İmparatorluğu’na katılmıştır.
Bryce’ın da belirttiği gibi, Likçe'deki “Trm̃mli” ismi, Hellence'ye “Termilai” olarak uyarlanmıştır. “Trm̃mli” Luvice’de "dağ doruğu" anlamına gelmektedir. Halk, kendilerini “Trm̃mli” olarak adlandırmış olsa da Helenler onları “Lykoioi” olarak tanımlamıştır.
MÖ V. ve IV. yüzyıllar boyunca Likyalı prensler, kendi adlarına sikke bastırmışlardır. Örneğin, MÖ 480'de Kserkses'in Yunanistan seferine katılan Kybernikos adlı bir Likyalı lider, kendi adıyla sikke bastırarak bir prens veya vasal kral olduğunu göstermiştir. Aynı dönemde Likyalılar, Attika-Delos Deniz Birliği'ne kısmi olarak bağlı kalmış, ancak bu ilişki uzun sürmemiştir. MÖ IV. yüzyılın ortalarında, Perslere karşı gerçekleştirilen satrap ayaklanmasına Likyalılar da katılmıştır. Ayaklanma bastırıldıktan sonra bölge, Karia Satrapı Maussolos’un yönetimine verilmiş, ancak Maussolos yalnızca batı kesimlerini kontrol edebilmiştir. Büyük İskender’in MÖ 334'te Anadolu’ya gelişiyle birlikte, Likya'nın bağımsızlığı sona ermiş ve bölge İskender'in egemenliğine girmiştir. Bu tarihten sonra Likya'da yerel sikke basımı durmuş ve İskender'e ait sikkeler kullanılmaya başlanmıştır.
Dikme mezarlar, heroonlar, lahitler ve kaya mezarları, klasik Likya medeniyetini yansıtmak açısından yerleşim alanlarından çok daha belirgin bir izlenim bırakmaktadır; zira bölgedeki yerleşimler, bu mezarlara oranla yeterince iyi korunamamıştır. Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde çoğu yerleşim yeniden düzenlenmiş ve üzerine yeni yapılar inşa edilmiştir. Bugüne ulaşabilen sadece birkaç yapı ve özellikle surlar, yerleşimlere dair kısıtlı bir izlenim edinmemize olanak tanımaktadır.
İskender’in ölümünün ardından Likya, sırasıyla Antigonos Monophthalmos, Ptolemaioslar ve Lysimakhos’un egemenliğine girmiştir. MÖ 296'da Ptolemaioslar bölgeyi tekrar ele geçirerek Hellen kültürünün etkisini artırmışlardır. MÖ 3. yüzyıla gelindiğinde ise Likçe tamamen ortadan kalkmış ve yerini Hellence’ye bırakmıştır.
Likya Birliği, bölgenin en dikkat çekici özelliklerinden biridir. MÖ 167'de kurulan bu birlik, Ksanthos, Patara, Pinara, Olympos, Myra ve Tlos gibi büyük kentlerin de dahil olduğu toplam yirmi üç kenti kapsamaktadır. Teke Yarımadası'nda, Likya Birliği'ne bağlı daha küçük kentler de yer almaktadır ve bu kentler, sistematik kazılar, sikkeler ve yazıtlardan tanınmaktadır. Bu kentler arasında Andriake, Sura, Kyaenai, Limyra, Theimmusa, Simena, Istlada, Trebende ve Aperlae sayılabilmektedir. Birlik meclisinde büyük kentler üç, orta büyüklükteki kentler iki ve küçük kentler ise bir oy hakkına sahiptir. Birlik, özellikle memur atamaları ve dış politika gibi alanlarda önemli bir rol oynamıştır. MÖ 88'de Pontos Kralı VI. Mithridates tarafından ele geçirilen Likya, Pontos-Roma savaşlarının ardından bağımsızlığını kazanmış ve MÖ 84'te kuzeydeki Kibyra, Boubon, Balboura ve Oinoanda kentlerini topraklarına katmıştır. MS 43'te Roma İmparatoru Claudius, Likya'yı Pamphylia ile birleştirerek bir eyalet haline getirmiştir.
Likya bölgesi, yaklaşık kırk iri ufaklı antik yerleşime ev sahipliği yapmaktadır. Likya uygarlığından günümüze ulaşan kalıntılar arasında, başkent Patara’daki Meclis Binası, atalar kültüne dair yazıtlar içeren özgün mezarlar, şehir ve deniz manzarasına hâkim kaleler, dini inançları yansıtan tapınaklar, antik evler ve Likya sivil yaşamını temsil eden şehir kalıntıları yer almaktadır. Antik dönemde benzersiz bir özellik taşıyan Likya parlamentosu, şehirlerin büyüklüklerine göre orantılı bir temsil sistemiyle örgütlenmiş ve mali, ekonomik, dini ve hukuki konularda karar alma yetkisine sahip konumdadır. Likyalılar, kendi alfabeleriyle yazılmış ve bu antik şehirlerde bulunan yazıtlardan kısmen çözümlenmiş bir dili konuşmaktadırlar. Bu özellikler göz önüne alınarak, 'Likya Uygarlığı Antik Kentleri', 06.02.2009 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından UNESCO'ya yapılan başvuru sonucunda Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi'ne alınmıştır.
Referanslar
Bean, G. E. (1997). Eski çağda lykia bölgesi. İstanbul: Arion Yayınevi; Bryce, T. R. ve Zahle, J. (1986). The Lycians: a study of Lycian history and civilisation to the conquest of Alexander the Great. Cilt-1, The Lycians in literary and epigraphic sources. Denimarka: Museum Tusculanum Press; İşkan H. ve Dündar E. (2020) Lukka'dan Likya'ya Sarpedon ve Aziz Nikolaos'un Ülkesi. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları; Keen, A. G. (1998). Dynastic Lycia. A Political History of the Lycians and their Relations with Foreign Powers C. 545-362 B.C. Brill, Leiden. UNESCO (2009), https://whc.unesco.org/en/tentativelists/5408, (Erişim tarihi: 06.12.2024).