Priene Antik Kenti
Doğal ve Kültürel Miras Antik Kent UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi
Maddeye katkıda bulunan yazarlar:
Aydın’in Güllübahçe beldesi yakınında yer alan Priene antik kenti, bir liman kentidir. Büyük Menderes Nehri’nin alüvyonlarıyla limanın yok olması tehlikesi karşısında yer değiştirmiştir. Günümüzde denizden 16 km. uzaklıkta yer almaktadır. Bir İon kenti olan Priene’nin ilk kuruluşu hakkında bilgiler halen varsayımlara dayanmaktadır. Eski şehir planlamacılığının en güzel örneği olan Priene, ızgara planlı Hippodamos sistemine göre Mykale Dağı’nda kayalığın dibinde kurulmuştur. Miletli mimar Hippodamus tarafından geliştirilen “grid sistemi (ızgara planlı)” ile inşa edilen Prienede, bütün sokaklar birbirini dik açıyla kesmektedir. Helenistik sanat ve mimari örnekler ile dolu olan kent tarihte Lade Savaşıyla bilinmektedir. MÖ 494 yılında on iki gemiyle savaşa katıldı. Büyük İskender Priene’ye çok önemli bir görev verdi. Bu görev Priene’nin, güvenilmez Miletos kentini gözetlemesidir. Helenistik dönemde gelişimini sürdüren kent Pergamon Krallığı döneminden geçmiş, ancak Roma egemenliği altında zayıflamıştır. Bizans döneminde piskoposluk görevi üstlenen Priene, bu dönemden sonra kendi kaderine terk edilmiştir.
Priene Antik Kenti dört bölgeye ayrılmıştır. Bunlar: dinsel (Athena Tapınağı), siyasal (bouleterion ve prytaneion), kültürel (Tiyatro) ve ticari (Agora)’dır. Prieneliler, şehirde birçok tanrı adına tapınaklar yapmışlardır. Bunlar: Zeus, Demeter ve Mısır tanrıları tapınaklarıdır. Kent kültürel açıdan incelendiğinde, Helenistik dünyadan günümüze ulaşan en güzel tiyatrolardan biri karşımıza çıkmaktadır. MÖ 3/4. yüzyıl yapısı olan Helenistik Tiyatro, Roma döneminde yeniden inşa edildi. Roma döneminde tiyatro yeniden inşa edilmesine karşın, tepenin yamacına oyularak yapıldığı için Helenistik özellikler göstermeye devam etti. Batı Anadolu’da Helenistik özellikler göstermeye devam ederek korunmuş tek örnektir. 5000 seyirci kapasitesine sahip olan tiyatroda, rahipler ve şehrin ileri gelenler için mermerden yapılmış özel oturma yerleri bulunmaktadır. Prohedria’nın (Tiyatrolarda önemli kişilerin oturduğu özel koltuklar/yerler) ortasında Dionysos’a adanmış bir sunak da bulunmaktadır. Dor düzeninde on iki yarım sütunlu sıra sütunlardan oluşan ve çok iyi korunan Proskene (Sahne binası/ön sahne) iki katlıdır. Anadolu’daki en iyi korunmuş binalarından biri olan Bouleterion kentin meclis toplantılarına ev sahipliği yapmıştır. 640 oturma kapasitesine sahip olan bouleterionun üstü ahşap bir çatıyla örtülmüştür. Oturma kemerlerinin ortasında sunak yer almaktadır. Prytaneion, bouleterion’un doğusunda konumlanmıştır. Prytaneion’un işlevi şehrin seçimle gelen idaresinin yeridir. Diğer bir ifadeyle, kentin yürütme heyetinin resmi alanıdır. Ayrıca yabancı diplomatların kabul edildiği, resmi resepsiyonların yapıldığı yerdir. Avlunun etrafında odalar bulunmaktadır. Hiç sönmeyen Hestia’nın kutsal ateşinin yandığı yer iç odada yer almaktadır. MÖ 334’te Priene’nin koruyucu tanrıçası olan Athena Polias Tapınağı’nın inşa edilmesinde Büyük İskender’in maddi desteğiyle büyük katkıları olmuştur. Bu tapınak Büyük İskender’in kente armağanı olarak kabul edilmektedir. İon düzeninde sütunların oluşturduğu yapı, Athena Kutsal Alanı olarak da bilinmektedir. Tapınağa propylon denilen anıtsal kapıdan geçilerek kutsal alana girilmektedir. Bu tapınağın mimarı Halikarnassos Mausoleionunu inşa eden Pythios’ dur. Tapınak mimarisinde yeni bir çığır açan Pythios, “tüm plan unsurlarına, tek bir modülü esas alan ölçüler vermiştir”. Bu bakımdan Athena Tapınağı’nın ölçüleri Romalı mimar Vitruvius tarafından örnek model olarak alınmıştır. Kentin üç kapısı bulunmaktadır. Bunlar: ikisi doğuda biri ise batıda yer almaktadır. Kentin ana giriş kapısı Tiyatro’nun kuzey doğusunda yer alan “Doğu Kapısı”dır. Priene’nin en ihtişamlı kapısı olarak da bilinmektedir. Bu kapı aracılığıyla komşu Magnesia kentine de ulaşılmaktadır. Priene Ören Yeri’nin diğer yapıları arasında bazilika, agora, Zeus Olympos Tapınağı, gymnasion (iki adet) ve Demeter kutsal alanı bulunmaktadır.
Priene Ören Yeri’nden çıkan buluntular Milet Müzesi’nde sergilenmektedir. Priene Ören Yeri’nin yakın çevresinde Didim Ören Yeri, Milet Ören Yeri ve Milet Müzesi bulunmaktadır. Priene’de kazılar yirminci yüzyılın ilk yıllarında kazı başkanı Prof. Dr. Wulf Raeck (Alman Arkeoloji Enstitüsü) tarafından başlatılmıştır. 2018 ve 2019 yılında ise bu görev Prof. Dr. Hakan Mert (Bursa Uludağ Üniversitesi) yürütülmektedir.
Referanslar
Kazıbaşkanı, https://kvmgm.ktb.gov.tr/Eklenti/68361,2019bakanlarkurulukararlikazitpdf.pdf?0, Erişim tarihi: 23.09.2020); Priene Örenyeri Ziyaretçi Sayısı, http://www.dosim.gov.tr/assets/documents/2019-ZIYARETCI-WEB-SITESI.pdf, Erişim tarihi: 20.09.2020); Priene Örenyeri. https://muze.gov.tr/muze-detay?SectionId=PRI01&DistId=MRK, Erişim tarihi: 23.09.2020); Priene.https://muze.gov.tr/s3/MysFileLibrary/Ayd%C4%B1n%20Priene%20%C3%96ren%20Yeri-31832ef7-1590-461a-a368-dae630bf7c7c.pdf, Erişim tarihi: 23.09.2020); Yenen, Ş. (1998). Anadolu Destanı Türkiye Gezi Rehberi. İstanbul: Asır Matbaacılık.
Ayrıntılı bilgi için bakınız
Priene Örenyeri, https://muze.gov.tr/muze-detay?SectionId=PRI01&DistId=MRK, (Erişim tarihi: 20.09.2020); Priene, https://muze.gov.tr/s3/MysFileLibrary/Ayd%C4%B1n%20Priene%20%C3%96ren%20Yeri-31832ef7-1590-461a-a368-dae630bf7c7c.pdf, (Erişim tarihi: 20.09.2020).
-
2020
Orta batı Anadolu’yu kapsayan İonia bölgesinin güneyinde, antik adıyla Mykale, günümüzdeki ismiyle Samsun Dağı’nın güney eteklerindedir. Herodotos Priene’nin Karia’da bir kent olduğunu yazmıştır. Bu coğrafyada, Priene’ye komşu önemli antik merkezler olarak kuzeyde Ephesos, doğuda Magnesia ad Maeandrum, güneyde ise Miletos ve Didyma gösterilebilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin idari bölümlemesine göre ise Priene Aydın’ın Söke ilçesine bağlı Güllübahçe Mahallesi'nin sınırları içindedir. Bu bölge, günümüzdeki gibi, antik dönemde de eski adı Maiandros olan Büyük Menderes Nehri’nin hâkim olduğu bir coğrafyadır. Topografik olarak kentin kalıntıları Büyük Menderes’in oluşturduğu büyük alüvyon ovasının kuzey kenarında yaklaşık 22 kilometrekare bir alana yayılıdır. Priene’nin sarp bir kayalıktan meydana gelen ve uzak mesafelerden dahi görülebilen 371 metre yükseklikteki akropolü Teloneia olarak adlandırılmaktadır. Küçük (yaklaşık 6.000 nüfuslu) ve gezilmesi zor olmayan Priene, Geç Klasik ve Hellenistik dönemlere ait anlaşılması kolay kalıntıları ve doğal güzellikleriyle ziyaretçileri cezbeden bir özelliğe sahiptir.
Priene’nin en erken maddi kalıntıları ve kent hakkında antik kaynakların verdikleri bilgiler Arkaik döneme kadar gider. Kentin bu döneme ait ilk yerleşim yerinin konumu bilinmemektedir. Çünkü Priene yaklaşık MÖ IV. yüzyılın ortalarında taşınmış ve günümüzdeki yerinde yeniden kurulmuştur. Kentin taşınması ve tekrar kuruluşunun nedenleri konusunda sadece hipotez şeklinde tahminler yürütülebilir: Muhtemelen Maiandros’un taşıdığı alüvyonlar ve oluşan sedimantasyon, nehrin ağzını sürekli güneybatıya kaydırmasıyla kentin deniz bağlantısı kesilmiş ve Prieneliler’i ilk yerleşim yerlerini terk etmeye zorlamıştır.
Priene’nin erken yerleşiminin tarihçesi şu şekilde özetlenebilir: Priene, antik kaynaklarda ilk defa MÖ VII. yüzyıl ortalarındaki olaylarla ilgili olarak geçmektedir. Buna göre kent, Thebaililerle karışmış olan İonlar tarafından bugün bilmediğimiz bir yerde kurulmuştur. Priene, Miletos ve Ephesos gibi kentlerle beraber, MÖ VIII. yüzyılda kurulmuş olan İon Birliği’nde yer alıyordu. Hatta bu birliğin merkezi olan Panionion’daki Poseidon Kutsal Alanı Priene kent devleti sınırları içinde yer almakta ve bu kutsal alanın yönetimi de Priene’li rahipler tarafından yürütülmekteydi. Söz konusu kutsal alan ve tanrı Poseidon kültü geleneğinin Priene’de Hellenistik dönemde halen devam ettiğini, üzerinde deniz tanrısının tridentinin tasvir edildiği kent sikkeleri göstermektedir.
Priene, MÖ VI. yüzyıl başlarında akıllı bir devlet ve hukuk adamı olan Bias sayesinde bölgesinde önemli bir nüfuz kazanmıştır. Priene’nin Thebai kökenli ailelerinden birisine mensup olan Bias, kentin ileri gelenleri arasındaydı. Daha sonraları Bias, Milet’li Thales ve Atina’lı Solon gibi, Yedi Bilge'den biri sayıldı. Bias’ın yaşadığı dönemde Priene Batı Anadolu’da önemli bir güç olan Lydialılar’ın egemenliği altındaydı.
Herodotos’un verdiği bilgilere göre, MÖ 545 yılında Pers Kralı II. Kyros’un komutanlarından Med’li Mazares Priene’yi tahrip eder ve halkını da köleleştirmiştir. Priene, MÖ 500 yılında Perslere karşı başlatılan İon ayaklanmasına katılmış, ancak Priene de diğer birçok İon kenti gibi MÖ 494 yılında Persler tarafından tahrip edilmiştir. Tarihe Ionya Ayaklanması olarak geçen döneme ait ve MÖ 500 yıllarında darp edilmiş olan bir elektron sikke (stater) Priene kenti hakkında şimdiye kadar bilinen en erken buluntudur. Bu sikke Urla-Klazomenai hazinesi içinde ele geçmiş olup, ön yüzünde tanrıça Athena miğferiyle tasvir edilmektedir. İonya, dolayısıyla Priene MÖ 479’da Sparta kralı Leotykhidas komutasındaki Yunan donanmasının Persler’in Mykale’deki donanmasını ve kampını yakıp yıkmasıyla, Pers hükümranlığından kurtulabilmiştir. Anadolu kentlerinin Pers egemenliğinden kurtarılması için kurulan Birinci Attika-Delos Deniz Birliği’nde Priene de yer almıştır. Priene, Atinalıların önderliğindeki bu ittifaka, 450-442 ve 427-425 yılları kayıtlarına göre bir talent gibi mütevazi bir aidat ödemiştir.
MÖ 442-40 yılları arasında Samos ve Miletos arasında Priene’ye hâkim olma savaşı cereyan etmiştir. Bu olayda Atina Garantör Kent Devleti olarak müdahale etmiş ve Miletos lehine karar vermiştir. Atina’nın MÖ 404 yılında Peloponnes Savaşı’nda yenilmesiyle deniz birliği son buldu. MÖ 387’de Spartalılar ile Persler arasında gerçekleştirilen ve Kral Barışı adıyla tarihe geçen antlaşma ile Anadolu’daki tüm kentler gibi, Priene de tekrar Pers egemenliğine girmiştir Bu dönemde Persler çok baskıcı bir rejim uygulamadılar. Örneğin, MÖ 373’de eski kült merkezi Panionion ile beraber Kent Birliği’nin yenilenmesine çalışılmıştır. Bu sırada birlik kutsal merkezindeki Poseidon rahibinin her defasında Prieneliler arasından seçilmesi konusundaki mutabakat Priene’nin yeni yerine naklinden önceki son bilgilerdir.
Bölgede 2000’li yılların başında Marburg Üniversitesinden Helmut Brückner başkanlığında yürütülen jeoarkeolojik araştırmalar, Büyük Menderes deltasının MÖ IV. yüzyılın ortalarında yeni kurulan kentin hemen güneyinden geçtiğini göstermiştir. Böylece yeni Priene`nin, kentin doğu ve batısındaki koylarda birer limana sahip olduğu görülmektedir.
Priene kenti, kuruluşundan sonraki ilk üç asırda refah düzeyi yüksek ve varlıklı bir durumdaydı. Bu zenginlik sayesinde uzun inşaat süreleri göze alınarak mermerden gösterişli kamu binaları ve tapınaklar inşa edilebilmiştir. Hatta kentin ana tanrıçası Athena’ya adanmış tapınağın planlanması için, MÖ IV. yüzyılda dönemin en ünlü mimarı ve Halikanassos’taki Mausoleum’un tasarımcısı olan, Pytheos görevlendirilebilmiştir. Pytheos’un ünü Roma İmparatorluğu dönemine kadar canlı kalmış ve adı Romalı mimar ve yazar Vitruvius’un yazdığı eser sayesinde günümüze dek ulaşmıştır.
Yeni kurulan Priene kentinin, antik dönemdeki anlamıyla demokratik yapıya sahip bir kent devleti olduğunu bilmekteyiz. Büyük İskender, Anadolu’daki diğer Yunan kentleri gibi Priene’ye de otonomi vermiştir. Dış işlerinde önceleri Hellenistik krallıklardan Seleukoslar ve Ptolemaioslar’a, daha sonraları da Romalılar’a bağlı olan bu demokratik kent devleti, Roma İmparatorluğu döneminde de iç işlerinde kararlarını kendi başına almıştır.
MÖ II. yüzyıl ortalarında Kapadokya kralı Orophernes Priene’ye 400 talent’den oluşan hazinesini emanet etmiştir. Ancak Pergamon kralı II. Attalos ile ittifak kuran rakibi V. Ariarathes bir süre sonra Orophernes’i tahttan indirir ve Prieneliler’den Kapadokya kraliyet hazinesini geri istemiştir. Prieneliler’in, Orophernes yaşadığı sürece parayı ancak bunu kendilerine emanet edene vereceklerini söylemeleri üzerine, II. Attalos ve V. Ariarathes kenti kuşatmışlardır. Prieneliler kentlerini savunmak için Romalılar’dan yardım istemişler ve Romalılar saldırıyı haksız bularak her iki kralı da geri çekilmeye zorlamışlardır. Priene agorasının Kutsal Stoa olarak adlandırılan kuzey galerisi, belki bu olaylarla bağlantılı olarak, şükran borcu niteliğinde Orophernes veya tazminat olarak V. Ariarathes tarafından yaptırılmış olabilir.
Priene’de MÖ 140/30 yıllarında nedeni bilinmeyen büyük bir yangın neticesinde özellikle kentin batısındaki konut alanlarında yoğun bir tahribat meydana gelmiştir. Ağır yıkıma uğrayan yapılar tekrar inşa edilmese de kent bu dönemde halen Athena Kutsal Alanı’nın bazı bölümleri, Aşağı Gymnasion ve Stadion gibi projeleri uygulayacak maddi güce sahipti.
Roma İmparatorluk döneminin ortalarında ise, Priene artık önemli sivil ve kamu yapıları inşa ettirebilecek zenginlikte değildi. Priene’yi Bizans döneminin ortalarına kadar, boyutları küçülerek yaşamın devam ettiği bir kasaba olarak düşünmek gerekir. Bölge ile beraber Priene de XIII. yüzyılda Türklerin hakimiyetine geçmiştir. Yerleşim daha sonra – muhtemelen su sisteminin çökmesi nedeniyle- terk edilmiştir. XVIII. yüzyılda tekrar, yakın bir yerde Gelebeç adıyla yeni bir yerleşimin varlığı görülmektedir. Gelebeç Köyü'nün yakın zamanlardaki bir depremde büyük hasar gördüğünden dolayı ovaya doğru kaydırılmış ve bugün Güllübahçe adını almıştır.
Kentin asıl geçim kaynağı ticaretten ziyade tarımdı. Tarlaların sulanması da Maiandros Nehri’nden sağlanıyordu. Maiandros Nehri, kentin hayatında ve geçim kaynaklarında her zaman o kadar belirleyici bir rol oynar ki Prieneliler kaderlerini belirleyen bu nehri –maeander şeridi şeklinde stilize ederek –kent sikkelerinin arka yüzünde tasvir etmişlerdir.
Priene antik kentinde yerleşimin sona ermesinden yaklaşık dört asır sonra, örenyeri ilk kez 1673 senesinde, İzmir’de ikamet eden İngiliz tüccarlardan oluşan bir grup tarafından ziyaret edilmiştir. Bu ziyaretle o zamanki Samsun Köyü'nün yakınındaki kalıntılar Priene olarak tanımlanmıştır. Bu geziye katılan Salter ve Pickering, daha sonra G. Wheler’in 1682 yılında yayımlanan A Journey in Greece adlı kitabında basılan Priene ile ilgili notları kaydetmişlerdir.
Bundan sonra Priene’nin araştırılması, antik yazarların etkisinde kalarak tarihe ilgi duyan meraklılar tarafından belirlenmiştir. İlgi ve merakın odağındaysa Vitruvius’un Mimarlık Üzerine On Kitap adlı eserinde mimar Pytheos’un eseri olarak bahsi geçen Athena Tapınağı’nı arayıp bulmak yer alıyordu. Athena Tapınağı’ndaki ilk bilimsel araştırmalar, XVIII. yüzyılda Yunan klasiğini taklit eden mimariye fikir verebilecek orijinal örnek modeller kazanmak amacıyla İngiltere tarafından yaptırılmıştır.
1750 yılında İngiliz seyyah Robert Wood ve arkadaşları, Priene’nin o zaman görülebilen kalıntılarını ziyaret edip incelediler. İtalyan teknik ressamı Giovanni Battista Borra daha sonra Wood’un yaptığı notlardan ve eskiz çizimlerinden Athena Tapınağı’nın İon düzeninin ilk rekonstrüksiyonlarını geliştirmiştir.
Londra’daki Society of Dilettanti cemiyeti tarafından Priene’ye ilki 1764 ve ikincisi 1811 yılında olmak üzere iki araştırma seferi düzenlenmiştir. Bu araştırmaların sonuçları Ionian Antiquities adlı bantlarda 1769 ve 1821 yıllarında yayımlanmıştır. Özellikle son ciltte diğer planların yanı sıra ilk kent planı, Athena Tapınağı ve propylonuna ait pek çok çizim ve agoradan bazı bölümler yayımlanmıştır.
1868/69’da Richard Popplewell Pullan, Athena Kutsal Alanı’ndaki ilk kazı çalışmalarını yürütmüştür. Bu kazılarda ele geçen mimari parçalar, heykeller, küçük buluntular ve yazıtların seçme örnekleri Londra’daki British Museum’a götürülmüştür.
Pullan’ın kazı raporları ise 1881 yılında Antiquities of Ionia’nın IV. cildinde yayımlanmıştır. Yazıtlar 1886 yılında E. L. Hicks tarafından neşredilip yorumlanmıştır (The Collection of Ancient Greek Inscriptions in the British Museum III 1. Priene and Iasos -1886- S. 1-53). 1983 yılında ise J. C. Carter tarafından heykeltıraşlık eserleri bir monografi şeklinde yayımlanabilmiştir (The Sculpture of the Sanctuary of Athena Polias at Priene).
1873’de Olivier Rayet ve Albert Thomas, Athena Tapınağı’nın mimarisini inceleyip araştırdılar. Bu araştırmacıların kaleminden çıkan 1880 tarihli ve Milet et le Golfe Latmique II isimli yayında ilk defa fotoğraf basıldı ve renkli levhalarla tapınağın rekonstrüksiyonları gösterilmiştir.
İzmir’deki Berlin Kraliyet Müzeleri İstasyonu’nun müdürü Carl Humann 1894 yılında Priene’yi ziyaretinden sonra, aynı yılın Aralık ayında Osmanlı İmparatorluğu makamlarından Priene için kazı ruhsatı talebinde bulunmuştur. Humann, daha iznin verilmesi ihtimali kuvvetlendiğinde kazı için gerekli altyapıyı oluşturmaya başlamıştır. Bu aşamada Söke’den Priene’ye giden yol iyileştirilmiş ve günümüzde halen kullanımda olan kazı evi inşa edilmiştir.
Daha sonra 1895 yılının Eylül ayında başvurunun bütün ilgili makamlarca onaylanmasıyla Humann kazılara başlayabilmiştir. Humann’ın 1896 yılında İzmir’de vefat etmesinden sonra, kazı başkanlığını Theodor Wiegand devralmıştır. Wiegand çalışmalarını, özellikle Hans Schrader’in katkılarıyla 1899 yılına kadar yürütmüştür. Antik kentin büyük bir kısmını kapsayan kazılar, kentin bilimsel olarak araştırılmasına hizmet etti ve küçük bir Hellenistik kentin nerdeyse hiç bozulmamış görüntüsünü ortaya çıkarmıştır. Bu durum Wiegand’ı Priene için Anadolu’nun Pompeiisi gibi coşkulu bir tanımlama yapmaya yönlendirmiştir. Bu kapsamlı kazılarla, kentin kamu yapıları ve en önemli kutsal alanlarla beraber tüm merkezi unsurları ile Batıdaki buluntu bakımından zengin ve iyi korunmuş konut alanları tamamen ortaya çıkartılmıştır.
Wiegand ve Schrader’in Priene’deki bu kazılarının hemen akabinde, mimar Armin von Gerkan 1911/12 yıllarında tiyatroyu birkaç sondajla destekleyerek titiz bir şekilde araştırdı ve 1921 senesinde detaylı bir eser ortaya çıkarmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti makamları 1965 yılında Priene’yi turizm için daha cazip hâle getirmek arzusundaydı. Bir müteahhit yönetiminde Athena Tapınağı’nın kuzey bölümünde bugün halen ayakta olan beş sütunu yeniden ayağa kaldırılmıştır. Ancak bu onarım orijinalde birbirine ait olamayan parçalarla ve bazı kısımlar eksik olarak gerçekleştirilmiştir.
1977 ve 1982 yılları arasında mimarlar Wolfgang Müller-Wiener ve Wolf Koenigs Priene’nin Araştırılmasını Alman Arkeoloji Enstitüsü İstanbul Şubesi’nin programına almışlar ve Athena Kutsal Alanı’nın tamamında yoğun bir şekilde çalışmışlardır. Bu çalışmalarının bilimsel amacı, MÖ IV. yüzyıldaki kuruluşundan MS XIV. yüzyıla kadarki zaman sürecinde kentsel gelişimin dinamiklerini incelemek ve araştırmaktı.
1998-2013 yılları arasında Priene’de Frankfurt Goethe Üniversitesinden Wulf Raeck’in başkanlığında bilimsel arkeolojik kazılar ve araştırmalar yürütülmüştür. Bu yeni dönem Alman kazılarının amacı ise mimarlık tarihi ile arkeolojinin ortak çalışmasıyla kent gelişiminin önemli sorularına cevap aramaktır. Priene’deki bilimsel kazılar 2014-2017 yılları arasında Milet Müze Müdürlüğü'nün başkanlığında ve Bursa Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyelerinin bilimsel danışmanlığında gerçekleştirilmiştir. Kentteki kazı ve araştırmalara 2018 yılından itibaren aynı üniversiteden İbrahim Hakan Mert’in başkanlığındaki bir ekip tarafından devam edilmektedir. Priene’deki bu yeni dönem kazılarının öncelikli çalışma alanı ise kentin nekropol alanları ve mezar yapılarıdır. Ayrıca kent içindeki agora gibi bazı alanlarda mimari düzenleme ve sergileme çalışmalarına da program kapsamında devam edilmektedir.
Priene’de değişik bilim kurumları adına gerçekleştirilen kazılarda ele geçirilen eserler Londra British Museum, Berlin Pergamon Museum, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, İzmir Arkeoloji Müzesi ve Milet Müzesi’nde sergilenmektedir.
Kent Planı, Kapılar ve Surlar: Priene kenti hippodamik plan olarak da adlandırılan ızgara planı tipinde tasarlanmıştır. Priene’nin tam olarak kuzey-güney, doğu-batı istikametinde yerleştirilmiş olan kent planı, önem derecelerine göre aralarında farklı genişliklerde yolları bulunan eşit büyüklükte dikdörtgen şeklinde insula adı verilen alanlardan, yani adalardan oluşmaktadır. Normalde insulalar, arazinin imkân tanıdığı ölçüde, doğu-batı doğrultusunda yaklaşık 35,5 metre eninde ve kuzey-güney doğrultusunda yaklaşık 47,1 metre boyundadır. O zamanlar Priene’de ve Athena tapınağında kullanılmış olan 29,44 santimetre uzunluğa eşit ayak ölçüsüne göre, bir insulanın eni 120 ayak, boyu ise 160 ayaktır. Priene’nin savunma sistemi kenti çevreleyen yaklaşık iki kilometre uzunluğundaki bir sur duvarı ve bunu belli aralıklarla destekleyen 16 kuleden meydana gelmektedir. Kente giriş-çıkış ve ulaşım sur duvarına açılmış üç kapıyla sağlanıyordu: Batı ve Doğu kapıları ile Kaynak Kapısı.
Caddeler: Kenti doğu-batı yönünde kat eden dört cadde vardır. Agorayı kuzey ve güney yönden sınırlayan iki ana cadde, diğerlerinden daha geniş olmalarıyla dikkat çekicidir. Bunlardan kuzeydeki Batı Kapısı Caddesi olarak adlandırılır ve 7,1 metre genişliğindedir. Güneydeki ise yaklaşık beş metre genişliğe sahip Kaynak Kapısı Caddesi'dir. Athena Caddesi ve bu caddenin kuzeyindeki Tiyatro Caddesi ise yaklaşık dört metre genişlikleriyle daha dardır. Bu caddeleri dik kesen sokaklar, topografik şartlardan dolayı, genellikle daha yüksek eğime sahiptir. Genişlikleri değişebilse de (3,5-4 metre), caddelerden daha dardır ve genellikle merdivenlidir.
Önemli Yapılar
Priene’nin kamu alan ve yapıları ile önemli tapınaklarının çoğu kent merkezindeki geniş teraslarda konumlanmıştır.
1. Athena Polias Kutsal Alanı: Athena, Priene kent devletinin koruyucu ve ana tanrıçasıydı. Bu nedenle de burada Athena polis (kent) kelimesinden türemiş olan polias sıfatını taşımaktaydı. Bu önemden dolayı Athena kutsal alanı kentteki en büyük temenos alanına sahiptir ve yapı kompleksi kentin yeni yerinde kurulmasından sonra yapılan ilk kutsal alandır. Athena Kutsal Alanı, alana girişi sağlayan anıtsal bir kapı (propylon), sunak, tapınak ve sütunlu galeriden (stoa) meydana gelmektedir. Tapınağa konum olarak, çevresindeki diğer alanlardan daha hâkim noktada bulunmasını ve bu haliyle Antik dönemde denizden bile görülmesini sağlayan yüksek bir teras seçilmiştir. Son araştırmalara göre, kutsal alanı oluşturan yapılar zaman içerisinde kısım ve aşamalar halinde inşa edilerek tamamlanmıştır. Alandaki inşaat faaliyetlerine MÖ IV. yüzyılda başlandı ancak Augustus döneminde, yani MÖ I. yüzyıl sonlarında tamamlanmıştır. Böylece bu alan yaklaşık 300 sene boyunca büyük bir yapı şantiyesi görünümündeydi. Tapınağın stylobatı yaklaşık 37,15 x 19,5 metre ölçülerindedir. Kısa kenarlarda altışar, uzun kenarlarında ise 11’er sütuna sahip olan yapı İon düzeninde ve peripteral planlıdır. İçteki esas yapı kısmı pronaos, naos ve opisthodomos’tan meydana gelmektedir. Tapınak için şu husus vurgulanmalıdır: yapı Pytheos’un tasarımına sıkı sıkıya bağlı kalınarak tamamlanmış ve inşaat faaliyetlerinin uzaması nedeniyle Augustus dönemine dolayısıyla Vitruvius’un yaşadığı zamana kadar güncel kalmıştır. Priene gibi küçük bir İon kentinin bu tapınağı daha Antik çağda Klasik İon Tapınağı olarak kabul görmüştür. Yapının örnek teşkil eden etkisi Anadolu’nun daha geç yapılarında da gözlenebilir.
2. Agora: Kent devletinin en önemli alanıdır. Burada tören alayları düzenlenmekte ve kentin hak eden vatandaşlarını onurlandırmak için heykelleri veya anıtları dikilmekteydi. 75 x 16 metre ölçülerindeki bu alanı oluşturmak için yoğun hafriyat çalışmaları yapılmıştır. Meydanı her yönde MÖ III. ve II. yüzyılda inşa edilmiş galeriler (stoa) çevrelemektedir. Alanın ortasında ise olasılıkla tanrı Hermes’e adanmış bir sunak bulunmaktadır.
3. Prytaneion ve Bouleuterion: Bu iki yapı kent merkezinde Agora’nın kuzey doğu bölümünde yer almakta olup, her ikisi de kentin yönetimi ile ilgili idari kamu yapılardır. Prytaneion’da kentin üst yürütme heyetinin makamları yer almaktaydı. Yabancı devlet konukları da burada ağırlanmakta, ayrıca Prytaneion’da aile ve ocak tanrıçası Hestia’nın kutsal ateşi devamlı yanmaktaydı. Günümüze kadar korunmuş yapı Roma İmparatorluk dönemine ait olmalıdır. Prytaneion’un ortasındaki açık avluyu her yönde odalar çevirmektedir. Bouleuterion’da ise kent meclisi toplanmaktaydı. Priene’deki yapının ilk evresi muhtemelen MÖ 200 yıllarında inşa edilmiş olmalıdır. Yapıda 500 meclis üyesi toplanıp kararlar alıyorlardı. Bouleuterion’un ortasındaki alanda ise üzerinde tanrı büstleri bulunan bir sunak yer almaktadır.
4. Asklepios Tapınağı: Agora’nın doğusunda sağlık tanrısı Asklepios’a adanmış küçük bir kutsal alan yer almaktadır. Bu alanın etrafı galerilerle çevrelenir, alanın ortasında ise 8,50 x 13,5 metre boyutlarında in-antis planlı İon düzeninde küçük bir tapınak yer almaktadır. Yapı MÖ II. yüzyılın sonuna tarihlenmektedir.
5. Tiyatro: Priene’deki Tiyatro yapısı, geç dönemlerde herhangi bir değişikliğe uğramadan, Hellenistik dönem haliyle korunagelmiş olmasından dolayı türünün önemli bir örneğidir. Seyirci oturma yerlerinin kapasitesinin yaklaşık 6.500 kişilik olduğu varsayılmaktadır. Oyunların oynandığı orchestra kısmını kentin önemli şahsiyetleri için özel düzenlenmiş şeref koltukları (prohedrie) sınırlamaktadır. Aynı alanın orta kenarında Tiyatro tanrısı Dionysos’a adanmış mermer bir sunak yer almaktadır. Başlangıçta oyunlar aşağıda, yani orchestra’da oynanırken, MÖ II. yüzyıldan itibaren oyun tarzı ve mimarinin değiştirilmesinden dolayı oyunlar proskenion adı verilen ön sahnenin üzerinde sunulmaya başlamıştır.
6. Bazilika: Kentin bu önemli Hristiyanlık dönem yapısı Tiyatro’nun güneyinde yer almaktadır. Piskoposluk kilisesi olarak hizmet eden Bazilika, MS V. ve VI. yüzyıllarda bir bölümü Athena Kutsal Alanı’nın güney galerisine ait devşirme malzemeden inşa edildi. Bazilika plan olarak üç nefli bir kilisedir. Din görevlilerinin konuşma yaptıkları kürsü (ambon), kilisenin ortasında yer alır. Doğuda ise kilisenin yarım yuvarlak apsisi bulunmaktadır.
7. Mısır Tanrıları Kutsal Alanı: Tiyatro’nun güney doğusundaki bu bölgede MÖ III. yüzyılda büyük evler yer alıyordu. Kentte Mısırlı tanrılar İsis, Serapis ve Anubis’in itibar görmeye başlamasıyla bu alanda değişiklikler yapılmaya başlanmıştır. Kutsal Alan’da bulunan yazıtlar bu konuyla ilgili bilgi vermektedir. Bölgenin güneyindeki duvarların karmaşık yapısından da anlaşılacağı gibi Kutsal Alan zaman içerinde birçok kere değişikliğe uğramıştır. Kutsal Alan’ın kuzey kısmında muhtemelen MÖ I. yüzyılda, 7,31 x 14,6 metre ölçülerinde in-antis planlı bir podyum tapınak inşa edilmiştir.
8. Demeter ve Kore Kutsal Alanı: Birçok antik kentte olduğu gibi, Priene’de de tanrıça Demeter ve kızı Kore’ye adanmış kutsal alan, kent merkezinden uzakta sapa ve kayalık bir bölgede konumlandırılmıştır. Böylece bu kutsal alan deniz seviyesinden 130 metre yükseklikte Tiyatro’nun kuzey batısında bir teras üzerinde yükselmektedir. Söz konusu teras yaklaşık 46 metre uzunluğunda ve 20 metre genişliğindedir. Terasın batı bölümünde adak kuyusu ve tapınak yer alırken, doğu tarafta ana giriş ve bunun iki yanında küçük mekânlar inşa edilmiştir. Kapının kuzeydoğusunda ise kutsal alana hizmet eden iki rahibe heykeli duruyordu.
9. Nekropoller: Priene’nin doğusunda, Doğu Kapısı’ndan başlayarak Magnesia ad Maeandrum kentine kadar devam eden yolun kuzey ve güneyinde mezarlar bulunmaktadır. Yine aynı şekilde kentin daha az gösterişli olan Batı Kapısı’ndan şehrin dışına çıkıldığında, çok sayıda mezar görülebilmektedir. Bu nedenle Priene’de ilk kapsamlı kazıları yapan arkeologlar, Priene’nin Nekropol sahasını Batı Nekropolü ve Doğu Nekropolü olarak ikiye ayırdılar.
Referanslar
Blümel, W. ve Merkelbach, R. (2014). Die Inschriften von Priene. Bonn: Dr. Rudolf Habelt GmbH; Herodotos (1973). Herodot Tarihi. Çev.: M. Ökmen. İstanbul: Remzi Kitabevi; Hiller von Gaertringen, F. (1906). Inschriften von Priene. Berlin: Georg Reimer Verlag; Kleiner, G. (1962). Priene, RE Suppl. IX, 1181-1221. Stuttgart: Alfred Druckenmüller Verlag; Mert, İ. H. (2020). Priene Doğu Nekropol’den Tonozlu Bir Mezar, H. G. Yalçın – O. Stegemeier (ed.), Metallurgica Anatolica. Ünsal Yalçın 65. Yaşgünü Armağan Kitabı, 275-282. İstanbul: Ege Yayınları: Mert, İ. H. ve Kuru, B. (2019). Priene Nekropolleri. İçinde; M. Şahin – G. Özkılınç – A. S. Özbey (Editörler), Nekropol ve Peyzaj. Uygulamalar, Yaklaşımlar ve Örnekler, Apollonia a. R. Araştırmaları 2, 145-164. Bursa: Nilüfer Belediyesi Yayınları: Regling, K. (1927). Die Münzen von Priene. Berlin: Verlag von Hans Schoetz & Co. GmbH: Rumscheid, F. (2000). Priene “Küçük Asya’nın Pompeisi” Rehberi. İstanbul: Ege Yayınları: Schede, M. (1964). Die Ruinen von Priene. Berlin: Walter De Gruyter & Co. Verlag; Wiegand, T. ve Schrader, H. (1904). Priene. Ergebnisse der Ausgrabungen und Untersuchungen in den Jahren 1895-1898. Berlin: Georg Reimer Verlag.
-
2020
Priene Örenyeri, Aydın’ın Söke ilçesinin 15 kilometre güneybatısında Güllübahçe Köyü sınırları içerisinde bulunan antik bir kenttir. Menderes Nehri’nin yaklaşık 500 metre kuzeyinde, Ege Denizi’nden on beş km içeride ve Samsun Dağı’nın güney yamaçlarında yer alıyor. Priene’nin 370 metre yükseklikteki dik bir yamacın üzerinde bulunuyor ve döneminde saldırılara karşı koymak ve savaşlarda korunmak amacıyla avantaj sağlamış. Varlığı MÖ iki bin yılına kadar uzanan kentin ilk kuruluşu hakkındaki bilgiler hâlen varsayımlara dayanıyor. Priene hakkındaki ilk bilgilere MÖ VII. yüzyıl ortalarında antik kaynaklarda rastlanır. Helenistik dönem boyunca kent, Ptolemaic ve Seleucid Krallıklarının ve Pergamun Krallığı’nın yönetimi altına daha sonra ise; MÖ 133’de Pergamum Kralı II. Attalus’un ölümünden sonra Roma egemenliği altına girdi. İmparatorluğun çöküşüne kadar yerleşimin devam ettiği kanıtı bulundu. Bu dönemin sonunda ise Priene kenti tamamen terk edildi.
Priene, Hellen dünyasının içinde ve Roma etkisinin çok dışında kalan nadir bir kent özelliği gösteriyor. Roma döneminde kentin mimarisine hiçbir katkı yapılmaz. Basit yapı ile inşa edilir ve kullanışlı ev örnekleri, sınıfsal bir ayrım yapılmadığını ortaya koyuyor. Yaklaşık beş bin nüfusu bulunan Priene kentinin meclis binası yaklaşık yedi yüz kişiliktir. Bu büyüklükteki bir meclis binası her hanenin temsil edilmesi anlamına geliyor. Antik dünyanın en önemli dini-politik birliklerinden birinin kutsal alanı olan ve Priene bölgesinde bulunan Panionion, Priene rahipleri tarafından yönetildi. Priene, demokratik bir anayasaya modelline sahiptir ve aynı zamanda bir kültür merkezidir. Priene, eski İyon bölgesinde sosyo-politik tarih açısından da önemli bir rol oynadı. Ayrıca bu küçük kentte MÖ 350 yılında inşa edilmiş beş bin kişilik bir tiyatronun da bulunması, sanatsal aktivitelerinde yapıldığına dair ipuçları vermektedir.
Priene kentine yönelik ilk araştırmalar 1765 ve 1868-1869 yıllarında İngilizler tarafından yapıldı. 1895-1899 yılları arasında ise Almanlar tarafından kazılar gerçekleştirildi. Carl Humann, Theodor Wiegand ve H. Schrader tarafından gerçekleştirilen bu kazılar, küçük bir Hellenistik kentin hiç bozulmayan yapısına dair görüntülerini ortaya çıkardı. 1977 yılında ise gerçek anlamda bilimsel kazılar Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün İstanbul Şubesi adına başlatıldı. Antik çağlardan günümüze kadar en iyi korunan şehir planlama örneğini temsil eden Priene, modern şehir planlamasının gelişimini anlamak için oldukça önemlidir. Şehir planı ve kamu yapıları o dönem için son derece ilerici olan bu devlet yapısını, diğer tüm şehirlerden daha güçlü bir şekilde yansıtıyor. Kentin bu yapısı günümüzde arkeoloji ve mimari yapıyla ilgilenen birçok bilim insanı için ilham oldu. Kentin en önemli yapıları arasında Athena Tapınağı, Mısır Tapınağı, Demeter Tapınağı, Zeus Tapınağı, Yukarı Gymnasion, Aşağı Gymnasion, Tiyatro, Agora, Büyük İskender’in evi, Nekropol, Bizans Kilisesi ve konut alanları bulunuyor. Günümüzde Priene’nin, turistik gelişimi için iki önemli nokta vardır. Biri en iyi koruma durumuna sahip olan bir model şehir olarak Priene’dir. Diğeri ise romantik bir harabe olarak Priene’dir. Ziyaretçiler, Priene’nin sınırlı görünürlüğü nedeniyle ağaçların ve doğal ortamın içinden geçerek kenti keşfedebilirler. Bu nedenle turist bir kâşif, Priene ise keşiftir.
Priene Arkeolojik Alanı 2018 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine alındı. Tanrıça Athena için kentin en önemli yerine inşa edilen, önünde Athena’nın fildişinden ve altından yapılan heykeli bulunan tapınak sunağının günümüzde sadece bir bölümü ayakta kalmıştır.
Referanslar
Aydın İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü. (2020). Priene, https://aydin.ktb.gov.tr/TR-64435/priene.html, (Erişim tarihi: 10.06.2020); Gürcün, D. (2011). Aydın İli Turizm Potansiyelinin Analizi (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi). Aydın: Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Şar İşbilen, E. (2017). I. Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı Devleti’nde eski eserlere yaklaşım ve Anadolu’da yapılan arkeolojik kazılar, Mediterranean Journal of Humanities, 7(2): 307-322; UNESCO. (2020). Priene Arkeolojik Bölgesi, https://whc.unesco.org/en/tentativelists/6348, (Erişim tarihi: 10. 06. 2020); UNESCO. (2020). UNESCO Dünya Mirası Listesi, http://www.unesco.org.tr/Pages/125/122/UNESCO-D%C3%BCnya-Miras%C4%B1-Listesi, (Erişim tarihi: 10.06.2020).