Mardin Kalesi

Doğal ve Kültürel Miras Kale

Mardin Merkez Artuklu ilçesinde şehrin kuzeyindedir. Mardin Kalesi’nin diğer bir ismi Kartal Yuvası'dır. Şehir, tarih boyunca çeşitli isimlerle anılmıştır. Şehri, Süryaniler Süryanice kale ya da kaleler anlamına gelen Merdin, Merdi, Merdo, Mirdo, Merde, Marda, Mardin; Bizanslılar Maride, Mardia; Ermeniler Merdin; Araplar Maridin; Osmanlılar ise Mardin olarak adlandırmıştır. Şehre, Mardin ismi verilmesine tarihçiler bazı sebepler göstermektedirler. Bu sebeplerden biri; Fars hükümdarlarından birinin Mardin adlı oğlunun yakalandığı hastalığın tedavisinden aciz kalan doktorlar, nihayet havası güzel, suyu hafif, yüksek bir yerde bahar, yaz, güz, kış günlerini geçirmesi gerektiğini söylerler. Bunun üzerine her tarafı aranır. Karga Kalesi’nden başka uygun bir yer olmadığı görülür. Babası, hekimlerle beraber hasta Mardini’yi oraya gönderir. Mardini orada tedavi edilerek, sıhhatine kavuştuğu için oraya yerleşir. Böylece adına ithafen şehre Mardin adı verilir. Şehrin büyük bir kısmının dayanmış olduğu arazinin üst kısmındaki kayalığın üzerine kurulan müstahkem bir mevkidir Mardin Kalesi’nin ne zaman inşa edilmiş olduğuna dair kesin bir yoktur. Mardin Kalesi’nin ismi ilk olarak Romalı tarihçi Ammianus Marcellinus tarafından IV. yüzyılda zikredilmiştir. Amid’den Nusaybin’e giden yol güzergâhı üzerinde bulunan yerleşimin Maride Kalesi olarak adlandırıldığını belirtmiştir. Süryanicede Marde sözcüğü tek kale anlamında kullanılmaktadır. Evliya Çelebi, Mardin Kalesi’nin Yunus Peygamberden beri var olduğunu belirtmektedir. Ara Altun ise kalenin Hamdaniler döneminde inşa edildiğini söylemektedir. Kalenin Subari, Sümer, Babil, Hurri, Mittani, Asur, Med, Pers, Sasani, Roma, Bizans, Dört Halife, Emevi, Abbasi, Hamdani, Mervani, Selçuklu, Artuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safaviler ve Osmanlılar dönemlerinde kullanıldığı tahmin edilmektedir. Kale hakkında birçok seyyah bilgi vermiştir. İbn-i Cübeyr Mardin Kalesi’nin dünyanın en ünlü ve büyük kalelerinden biri olduğunu yazmaktadır. İbn-i Batuta Mardin Kalesi’ni İslam âlemindeki şehirlerin en güzeli, latifi ve sağlam olanı olarak tanımlar. Evliya Çelebi ise Mardin Kalesi’ni şu cümlelerle anlatmaktadır: “Anlatılmasında dil aciz, kalemler yetersizdir, dünya gezginlerince meşhur olan pek çok kaleyi görmek bana nasip olmuştur ancak şu Mardin Kalesi’ne hiçbiri benzetilemez, o derece yüksektir ki, en yüksek yerinde bulunan yapıların burç ve kuleleri samanyolu gibi mavi bulutlara erişir”. Memlük devrinin yazarlarından Aziz bin Erdeşir-i Esterbâdî, Mardin Kalesi’ni kartalların burçları üzerinde uçmayı göze alamadığı bir yer olarak belirtmektedir. Venedikli Josaphat Barbaro Mardin Kalesi hakkında bilgi verirken; “Bu şehir o kadar yüksektir ki halkı şehrin üzerinden uçan kuşları asla göremezler” diye şehrin konumunu tasvir eder. Kale, yaklaşık olarak bir kilometre uzunluğunda, 150 metre genişliğindedir. Çeşitli zamanlarda Mardin’e uğrayan gezginlerin verdikleri bilgilerden kalede çok sayıda yapı olduğu anlaşılmaktadır. Mardin’e hâkim bir manzaraya sahip kalenin bir başka özelliği de, doğal kaya üzerine çok az eklentilerle müstahkem bir hâle getirilmiş olmasıdır. Doğal kayalık üzerine kale inşa edilirken kayalığın zayıf olduğu yerlere surlar ve burçlar yapılmıştır. Bu sur kalıntıları ve burçlar günümüze ulaşmıştır. Eserin inşasında düzgün kesme taş malzeme kullanılmıştır. Kalede günümüzde, cami, hamam, mahzen ve birçok ambar kalıntısı bulunmaktadır.

Yararlanılan Kaynaklar

Altun A. (1971). Mardindeki Türk Devri Mimarisi. İstanbul: Gün Matbaası; Altun A. (2011). Mardindeki Türk Devri Mimarisi. İstanbul: Mardin Valiliği Yayınları; Göğünç N. (1991). XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları; Gürhan V. (2010). XVIII.Yüzyılda Mardin Kalesi Üzerine Bazı Tespitler: e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi. Kasım-2015 Cilt:7 Sayı:2 (14) (s. 219-233); Yıdız İ. (2010). Tarihi Mardin Çeşmeleri. Mardin: Mardin Büyükşehir Belediyesi.