Limira Örenyeri

Doğal ve Kültürel Miras Antik Kent

Limira (Limyra), Antalya'nın Finike ile Kumluca ilçeleri arasında bulunan bir örenyeridir. Toçak Dağı’nın (1223 metre) güney eteğine kurulmuş bir antik kenttir. Doğusundan geçen Alakır Çayı’nın (Limyros) bir kolu kentin bir kısmını sular altına bırakmıştır. Plinius’a göre Limyros’a kuzeyden gelen Arycandos çayı karışır. Roma Dönemi'nde basılan sikkelerde Limyros kamış yaprağı ve bombe kaplarla birlikte sakallı bir nehir tanrısı olarak resmedilmiştir. 
Yüzey araştırmaları kentin teritoryal alanının 140 kilometre kare olduğunu göstermiştir. Toçak Dağı’nın güney eteklerinin 315 metrelik kotunda kalesi, anıtsal mezarıyla Finike ovasına hakimiyet kurmaktadır. Geç geometrik seramik bulgulara dayanılarak kentin tarihçesi MÖ VIII. yüzyıla kadar geri gitse de Hitit kaynaklarında Zemurri olarak adlandırıldığı anlaşılmaktadır. 
Zemurri olarak da adlandırılan Limyra'nın MÖ V. yüzyıla Xanthos’lu Kuprlli Dinastları (Kheriga, Kherei ve Erbbina) döneminde önemli bir konuma sahip olduğu düşünülmektedir. Erken IV. yüzyılda ise Perikles döneminde kentte yoğun imar faaliyetleri neticesinde kalesinin ve ovanın sınırına surlarının yapıldığı tahmin edilmektedir. 
MÖ. V. yüzyılın ilk yarısında Kralı Perikles’in Xanthos’un dinastlarını yenmiş ve Likya’ya hakimiyet kurmuş olması olasıdır. Anadolu’daki Satrap isyanına geç MÖ 360 yıllarında katıldığı ve bu dönemde birçok anıt yaptırdığı ve Limyra sikkeleri bastırdığı ifade edilmektedir. Zeus adına tapınak yaptırdığı gibi yasa yapıcısı olarak da görev almıştır. Satrap isyanı Karia Satrapı Mausalos’un da Pers Kralı’nı desteklemesiyle, II. Artakserkses tarafından bastırılmış ve Perikles’in hükümdarlığına son verilmiştir. Ceza olarak Likya Lydia Satraplığı’ndan alınıp, Karya Hekatomnid Satraplığı’na bağlanmıştır. 
Pers Kralı söz verdiği üzere Likya’nın idaresini Karia Satrapı’na vermiş ve bu yönetim olasılıkla Büyük İskender Likya’yı ele geçirene kadar (MÖ 334) devam etmiştir. Limyra kalesinde ve Delice Deresi'nde Karia Beylerine ait tümulüslere (Hekatomnosların çifte balta kabartması bulunur) rastlanmıştır. Büyük İskender’in ölümüyle (MÖ 321) bölge Anitgonos Monophtalmos’un yönetimine girmiştir. 
MÖ 309 yılında ise diğer bir Diadok olan I. Ptolemaios Soter bu bölgeye el koymuştur. Strabon’a göre II. Ptolemaios kenti Galatlara karşı çetin biçimde savunduğu için onuruna Ptolemamaion (Kral evi) inşa edilmiştir. MÖ 197 yılında III. Antiokhos tarafından alındıktan sonra, kentteki tesislerin ve konutların kullanımı konusunda uyumsuzluklar olmuştur. Limyralıların inadı neticesinde gymnasiumun yönetimine iki gymnasiark atanmıştır. Bu yöneticiler işgal güçleri ile yerli halkın gymnasiumun kullanımını düzenlemişlerdir. Sonunda Limyra halkının talebi ve olasılıkla tazminat ödemeleri karşısında gymnasiumun kullanım hakkını tamamen geri aldığı bildirilmektedir. 
Apamea Barışı’ndan sonra (MÖ 188/187) bölge Romalılara geçmiş, ancak yumuşak bir geçiş sağlamak amacıyla Rodos Krallığı'nın denetimine bırakılmıştır. Bundan pek memnun kalmayan Limyra halkı, Rodos hakimiyetinin MÖ 168/167 yılında sona ermesini sağlamış ve aynı yüzyıl içinde Likya Birliği’ne katılmıştır. Anadolu kıyılarında korsanların hakimiyet kazanması ve Romalıların bunlarla mücadele etmeleri neticesinde MÖ 78 yılında Olympos, korsanlara yataklık yapması nedeniyle tahrip edilmiş ve Likya ligindeki üç oy hakkı Limyra’ya verilmiştir. Roma egemenliğine giren Limyra, Perikles döneminden sonra en parlak dönemini yaşamıştır (MÖ I. yüzyıl-MS II. yüzyıl). İmparator Commodus devrinde metropol statüsüne yükseltilen kent, MS 141 yılı depremi sonunda ağır biçimde tahrip olmuştur.  Bu bölgenin önemli bir hayırseveri olan Rhodiapolisli Opromoas kentin bazı binalarını onarımında yardımcı olmuştur.  Kent Hristiyanlık döneminde bir piskoposluk merkezi olarak varlığını sürdürürken, bölgede gerçekleşen depremlerden ve VII ve IX. yüzyıllarda Arap istilalarından etkilenmiş ve daha sonra terk edilmiştir. 
Antik kent doğal afetler nedeniyle çok tahrip olmuştur. 
Kentin kalesinin eteklerinde aşağı şehir doğu ve batı olarak ikiye ayrılmıştır. İki kısmı surlarla çevirilidir. Kentte bulunan belli başlı anıtsal yapıları inceleyecek olursak ilk olarak I. Ptolemaios onuruna yapılmış olan Ptolemaion dikkat çekmektedir. Limyra halkı tarafından, I. Ptolemaios’a kenti bölgeyi istila eden Galatlara karşı koruduğu için yaptırıldığı bildirilmektedir. Anıtın  10x10 metre ölçüsünde kare kaideli bir podyum üzerinde bulunduğu düşünülmüştür. Yapılan kazılar neticesinde bazı fragmanlar bulunmuştur. Örneğin Anıtın arşitravını süsleyen metoptrifli frizler yanı sıra Kentauromakhi içeren rölyef şu anda Antalya Müzesi'nde teşhir edilmektir. Ayrıca bu tapınağı süsleyen, hareket halinde şekillendirilen ve kötüyü defeden aslan figürleri bulunmuştur. Kaidenin üstünde yuvarlak biçimde ve iyon başlıklı sütunlarla çevrili bulunan ve üstünde bir çatı ile örtülü olan bir sellası olduğu tahmin edilmektedir. Ptolemaion ’un naosunda Helenistik ve Mısır etkisi altında olan bir kralın mezarı olduğu düşünülmektedir. Cellanın üstünde imparator çiftinin heykellerinin olabileceği tahmin edilmektedir. Bizans döneminde eserin üzerine duvar örülmüştür. 
Kentin diğer önemli bir anıtı ise Gaius Caesar’ın Kenotaphı’dır. Gaius Augustus’un üvey torunudur. Üvey oğlu Tiberius Nero ile arasının açık olması ve torunlarından Lucius’un erken ölümü nedeniyle Armenia sorununu halletmek üzere deneyimsiz Gaius’u görevlendirmiştir. Proconsul yetkisi ile MÖ I. yılında sefere çıkan Gaius (on dokuz yaşında), Ermeni Beyi Addon’un ya da taraftarının sinsice kılıç saldırısı ile yaralanmış ve yarasının enfekte olmasıyla MS 4 yılında Limyra’da ölmüştür. Naaşı deniz yolundan Roma’ya sevk edilen genç Gaius Caesar’ın ve Augustus’un veliahtı anısına Limyra kenti Likya Birliği’nin bütçesinden karşılayarak  içi boş bir mezar yaptırmıştır. Bu kenotaph 1966 yılında bataklığın içinde keşfedilmiştir. Bu görkemli yapıyı süsleyen altmış sekiz metre uzunluğunda, altmış sekiz adet dikey ve ikişer metre yüksekliğindeki frizlerin sadece yüzde 5’den azı günümüze kadar ulaşmıştır. Geri kalanı parçalanmış ve duvarların onarımında kullanılmıştır. Anıt 16x16 metre büyüklüğünde kare planlı bir kaidenin üzerine 4,7 metrelik yüksekliktedir. Anıtın etrafına yerleştirilen  yüksek rölyef bloklarla süslenmiştir. Günümüze sekiz adet blok kalmıştır. Anadolu’da Augustus döneminde yapılmış en görkemli anıt olduğunu ifade eden bilim insanları olmuştur. Blokların üzerinde Gaius Caesar’ın gençler arasında birinci olarak (princeps iuventutis) resmedilmiş olması olasıdır. İki süvarinin ellerindeki zeytin dalı taçlarıyla Gaius ve Lucius Caesar’ın principes iuventutis mertebesine seçilmelerini kutlayan görüntü olması olasıdır. Günümüzde bloklar Antalya Müzesi’nde sergilenmektedir. 
Kenarından geçen çayın kenti basmasıyla Agora su altında kalmıştır. Kentin doğusunda ise kentin hamamı bulunmaktadır. Hamamın yapı taşları kent duvarının tamirinde kullanıldığı için, hamamın bazı kısımları günümüzde kadar korunmuştur. 
Örenyerinde iki yol tespit edilmiştir. Ana cadde olarak doğudan batıya uzanan ve Piskoposluk Sarayı’nda sonra eren cadde ve Ptolemaion’dan güneydoğuya ilerleyen sütunlu yol kabul edilmektedir. Bunun dışında doğu kentte yedi yol hattı dikkat çekmektedir.  
Örenyerinin batısında ise Perikles’in Sarayı olması muhtemel kalıntılara rastlanmıştır. Satrapların saraylarını andıran bu yapının etrafında MÖ X-VII. yüzyıllara tarihlenen seramikler bulunmuştur. 
Kentin doğusunda ise bir zamanlar Limyros Çayı’nın bir kolu üzerinden geçen 360 metre uzunluğunda yirmi altı kemerli bir köprü kalıntısı bulunmaktadır (Çayın üzerinden geçen iki köprüden birisi). Alüvyon altında kalan bu köprü dünyanın en eski segment köprülerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Yine köprünün yakınında bulunan MÖ II. yüzyıl başlarına tarihlenen bir mil taşı köprüye bağlanan civar yollar hakkında bilgi vermektedir. 
Limyra’nın aşağı şehrini yukarıdan bir asfalt ayırmaktadır. Yolun kuzey kenarında MÖ I. yüzyılda yapılmış ve MS 141 yılında tadilat görmüş bir Roma Tiyatrosu bulunmaktadır. 
2800 seyirci kapasitesi olduğu tahmin edilen tiyatronun yirmi yedi oturma sırası ve bir diazoması bulunmaktadır. Sahne binası ise yıkılmış durumdadır. 
Toçak Dağı’nın 315 metre yamacında Perikles’in inşa ettiği kale bulunmaktadır. Kaleiçinde Pers ateş sunaklarına benzer oyuklar bulunmaktadır. Sarnıçlarla su ihtiyaçları karşılanmıştır. Kalenin güney surlarının ucunda ise Perikles’in Heroon’u bulunmaktadır. Bu yapının görkemli konumu ve mimari özellikleri Xanthos’ta bulunan Nereidler Anıtına karşılık gelmektedir. Grek mezar mimarisi etkileri taşıyan bu mezarın Likya dışında bütün Anadolu için örnek teşkil ettiği iddia edilmektedir. Anıt mezarın kaidesi 10x7 metre büyüklüğündedir. Anıt Yunan tapınak tipinde yapılmış, çatısını karyatitler taşımaktadır. Tapınağın akroterlerinde mitolojik olayların figürleri yerleştirilmiştir (Perseus-Medusa mücadelesi, Belerophontes, kaçışan Gorgolar, Khimara, Solym’ler, Amazonlar). Tapınağın cellasının uzun kenarlı duvarlarının dış yüzünde kabartmalar (toplam altı metre uzunluğunda) bulunmaktadır. Kabartmalarda her iki cephede ordu, Likya Kralı ile birlikte kaleden kente doğru inmektedir. Saray erkanı müzikle eşlik etmektedir. Savaş arabasını çeken atlar zorlukla kontrol edilebilmektedirler, alayın ortasında ise at sırtında ise Pers Kralı resmedilmiştir (bir cephesi Antalya Müzesi’nde sergilenmektedir). 
Kent gelişiminin ivmelenmesi ile Limyra’nın nekropol sayısı altıya (400 kadar mezar) kadar yükselmiş ve anıt mezar yoğunluğu bakımından Likya’nın en zengin mezarlığına dönüşmüştür. Mezarlar MÖ IV. yüzyıla tarihlendirilmektedirler. Nekropol I, en batı tarafta Elmalı yolu üzerinde bulunur. Buradaki mezarların Likya ahşap ev tipine sahip olduklarını söylemek mümkündür. Nekropol II’de, tiyatronun kuzeybatısında 200 kadar mezar ve en dikkat çekici üç mezardan birisi Sidarios Anıt Mezarı (Cockerell Lahdi), Tebursselli’nin mezarı (Tımar Beyi Tebursselli, Perikles ve üçüncü bir Limyralının yedi düşmana karşı savaşmalarını betimleyen kabartma) ve Xuwata’nın mezarı (ikili savaşçı kabartması) bulunmakta ve sahne Phidias’ın Athena Parthenos’un kalkanına benzeyen kalkanlı mücadele sahnesini temsil etmektedir. Başka bir mezarda ise Tebursseli, lideri Perkle ile birlikte Xanthos vadisinde komutan Arttumpara’yı yenmektedir. 
Yamaçta, kentin doğu kapısı civarında bulunan Nekropol III’te elli iki mezar tanımlanmıştır. Özellikle iki dikkat çeken mezar bulunur: Xfitabura'nın mezarı ile Kaineus Mezarı (Kafi Baba Türbesi’nin yakınında). Xfitabura'nın mezarı kaide üzeri lahit biçiminde bir mezardır. Mezar zengin rölyeflerle süslenmiştir. Alınlıklarında kartal grifonlar, kapağında ise karışık yaratıklar ile bezenmiştir. Güney yüzeyinde ölü ziyafeti sahnesi varken, batı tarafında Xfitabura çıplak vaziyette iki ölü yargıcına hesap vermektedir. Kaineus Mezarı suyun içinde bulunmaktadır ve iki katlıdır. Alt katında su çıkmaktadır. Xfitabura'nın mezarı gibi Hipoje-Lahdi biçimindedir ve üzerinde canlı grifon av sahneleri bulunmaktadır. Nekropol IV kentin doğusunda bulunmaktadır (Zengerler Kavağı’nda). Burada Chrustti’nin mezarı bulunmaktadır (iyon sütunlu mezar). Yazıtlarına dayanarak bu bölgenin krallığın harası olduğu düşünülmektedir.
Nekropol V daha da doğuda bulunan geç klasik dönem 128 mezarın bulunduğu yerdir. Bu nekropolde dört tip mezar bulunmaktadır: fasadlı mezar, ev tipi mezar, lahit teknesi ya da sandıklı mezar ve Tümülüs. Artimas’ın mezarında ise Aramice yazılmış kitabe Likya’nın Pers İmparatorluğu ile bağını ortaya çıkaran ender yazıtlardan birisidir. Bu nekropolde ayna, kalem, deniz kabuğu, kukla bebek, yiyecek içecek kapları gibi mezar hediyeleri bulunmuştur. Nekropol VI ise Roma imparatorluk dönemine aittir ve çoğunlukla lahitlerden oluşmaktadır. Limyra akropolünde ise 1974 yılında keşfedilmiş bir Tümülüs bulunmaktadır. Çapı on metre olan yapının on metre batısında Labrys (çift balta) kabartması olan bir stel  bulunmuştur. Keşfedildiği yıllarda Likya’lı olmayan bir yöneticinin mezarı olduğu ve olasılıkla Karya’lı Hekatomnid kökenli olduğu düşünülmekteydi. O yıllarda bu tarz Tümülüsler Karya ve Milyas bölgelerinde yaygındı. Daha sonraki yıllarda ise yapılan Likya yüzey araştırmalarında Likya’da tümülüslerinin sayıca yaygın oldukları ve kaya mezarı döneminden önce arkaik döneminde (en eskisi MÖ VII. yüzyıl) Tümülüslerin yapıldığı anlaşılmıştır. Yine de Karya etkilerini yok saymak mümkün değildir, çünkü Labrys kabartması yakınlarında bulunmuştur. Tümülüs’ün kale içinde ve Heroon’a yakınında bulunması Doğu Likya’nın bir Archon’una ait olduğunu düşündürmektedir.
Kentin Hristiyanlık dönemi yapıları ise 4Iv. yüzyılda başlamıştır. MS V-VI yüzyıllarda aşağı kent ikiye yarılmış ve iki sur ile çevrilmiştir. Burçların eklenmiş olmasının savunma amaçlı yapıldığını düşündürmektedir. Yapı taşları ise mevcut anıtlardan elde edilmiştir. Kentin özellikle MS VII. yüzyılda tehdit altında olması duvarların onarımına neden olmuştur. 
Kentin piskoposlarının Myra Metropolitine bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Bilinen Piskoposları ise Diatimos (375), Lupikinos (381)(Birinci Konstantinapol Konsili’ne katılmış), Stephanos’tur (451) (Kalkedon Konsili’ne katılmış), Theodoros (553) (İkinci Konstantinapol Konsili’ne katılmış), Leon (787) (İkinci İznik Konsili’ne katılmış) ve Nikephoros’tur (879) (Dördüncü Konstantinapol Konsili’ne katılmış). Ardından piskoposlarına ilişkin isimlere Bizans kayıtlarından rastlanılmamaktadır, çünkü Notitiae episcopatuum Ecclesiae Constantinopolitanae’de kilisenin yeniden düzenlendiği anlaşılmakta ve X. yüzyılın başlarında Likya’da on üç piskoposluğun kaldırıldığı anlaşılmaktadır. Buna mukabil Phoinix (Finike) gibi yeni piskoposluklarının kurulduğu da öğrenilmektedir. Annuario Pontificio’da ise Roma Eyaleti Likya’ya ait işlevi olmayan (ölü) piskoposluk olarak listelenmiştir.  
Bu dönemde birçok dini yapı yıkılmış ve yerine kiliseler inşa edilmiştir. Kente moloz artıkları ile surlar örülmüştür. En büyük kilise, V. yüzyılda yapılan ve VIII. yüzyılda yıkılan Piskoposluk Kilisesidir. 40x25 metre boyutlarında olan kilisenin, günümüzde duvar kalıntıları yanı sıra apsisinde mozaikler görülmektedir. Güneyinde ise Piskoposluk Sarayı bulunmaktadır. 
Kentin muhtelif yerlerinde şapel kalıntıları bulunmaktadır. Kenotaph’ın da Hristiyanlık döneminde dini amaçlara hizmet ettiği düşünülmektedir. 
Limyra’da bir Yahudi cemaatine ilişkin bir aktarım olmamakla birlikte, kaya mezarlarında Yahudi sakinlerine ilişkin bir kitabe bulunulmuş ve 2012 yılı kazılarında geç antik dönemine ait bir havra keşfedilmiştir. 
Osmanlı döneminde ise XVI. yüzyılda Kafi Baba Bektaşi Tekkesi kurulmuştur. Buraya XIX. yüzyılda uğrayan gezginler tekkede kırk kadar dervişin yaşadığını bildirmişlerdir. Kâfi Baba Elmalı Abdal Musa Teknesi’nde uzun süre aşçı olarak hizmet etmiştir. Yeniçeri ocaklarının 1826 yılında kaldırılmaları ile Bektaşi Tekkeleri de kapatılmıştır. Tekke 1960’larda onarılmış ve yeniden ziyarete açılmıştır. 
Kentin Perikles ve Roma Dönemi dışında MS V-VI. yüzyıllarda en yüksek nüfusa sahip olduğu düşünülmektedir. Ardında Arap istilaları, depremler, salgınlar kentin terk edilmesine neden olmuştur. 

Referanslar

Baybo, S. (2020). Limyra Antik Kenti. İçinde; Kozak, N. (Editör), Online Türkiye Turizm Ansiklopedisi, https://turkiyeturizmansiklopedisi.com/limyra-antik-kenti (Erişim tarihi: 11.06.2024); Bes, Ph.(2020). Early Byzantine Pottery from Limyra’s West and East Gate Excavations. Adalya, no. 23 (November 2020): 378-407; Brandt, H., Kolb, F. (2005). Lycia et Pamphylia. Eine römische Provinz im Südwesten Kleinasiens. Orbis Provinciarum. Philipp von Zabern, Mainz; Işık, F. (2010). Anadolu-Lykia Uygarlığı- Lykia’nın ‘Hellenleşmesi’ Görüşüne Eleştirel Bir Yaklaşım. Anadolu,36: 65-125; Kropp, A.J.M. (2008). Journal of Roman Studies, 98: 253-254; Pollini, J. (1986). Das Kenotaph für Gaius Caesar in Limyra, American Journal of Archaeology, 90(1):134; Pülz, A., Ruggendorfer, P. (2004). Kaiserzeitliche und Frühbyzantinische Denkmäler in Limyra: Ergebnisse der Forschungen in der Oststadt und am Ptolemaion (1997-2001), Mitteilungen zur Christlichen Archäologie, 10: 52-79; Seyer, M. (2011). Die intraurbanen Grabmäler der klassischen Periode in Limyra. 2èmes Rencontres d'archéologie de l'IFEA : Le Mort dans la ville Pratiques, contextes et impacts des inhumations intra-muros en Anatolie, du début de l'Age du Bronze à l'époque romaine, Istanbul, Turkey, 207-222. ⟨halshs-00808316⟩; Seyer, M., & Lotz, H. (2013). A Synagogue in Limyra?: Preliminary Report on a Byzantine Building with Jewish Elements, Journal of Ancient Judaism, 4(1): 133-148; Taşdöner, Ö. K. (2014). Augustus Dönemi’nde Armenia: Roma-Parth hâkimiyet mücadelesi, Tarih Araştırmaları Dergisi, 33(56): 55-72; Wörrle, M. (1970). Epigraphische Forschungen zur Geschichte Lykiens X: Limyra in seleukidischer Hand. Chiron, Mitteilungen Der Kommission für Alte Geschichte Und Epigraphik Des Deutschen Archäologischen Instituts, 41: 377–416; Wörrle, M. (2007). Limyra in der frühen Kaiserzeit, in: Ch. Schuler (ed.), Griechische Epigraphik in Lykien, Vienna 2007: 85-97; Yazıcı, E. (2019). Uranus Rehber Anadolu Uygarlıkları Likya Yollarında. İstanbul: Uranus Yayınevi.