Köprülü Kanyon Milli Parkı

(Antalya, Isparta, 1973 - )

Antalya ve Isparta illerinin içerisinde bulunan Köprülü Kanyon Milli Parkı’nın yüzölçümü 36.614 hektar olup, 1973 yılında ulusal park ilan edildi. Akarsular tarafından yarılmış derin vadiler ve kanyonlar ile bu kanyonların üzerinde tarihi köprülerin bulunması nedeniyle bu parka Köprülü Kanyon Milli Parkı adı verildi. Doğal güzelliklerinin yanında arkeolojik bakımdan da zengin olan parkta Roma dönemine ait köprüler, çok sayıda harabe ve Selge antik kenti de bulunmaktadır.

Orman, tarım, mera, yerleşim yeri ve taşlık-kumlu alanları barındıran milli parkın doğal kaynak değerlerini; Köprüçay Irmağı, Kanyon, Bozburun Dağı, doğal servi ormanı, doğal yaşlı ormanlar ve jeolojik oluşumlar (karstik kaynaklar, kanyonlar, kokurdanlık alanlar, mağaralar, lapyalar ve adam kayaları) oluşturmaktadır.

Bölgede iklim koşullarının da uygun olması, karst topoğrafyasının gelişmesine neden oldu. Kalkerler, marn, kil, kumtaşı ve konglomeraların yaygın olduğu milli parkta, 13 farklı litolojiye sahip jeolojik oluşum bulunmaktadır. Milli parkı değerli yapan bu oluşumlardır. Sahadaki en eski taşlar Karadağ bölgesinde görülebilen kloritli şistlerdir. Parktaki kıvrım ve faylar Alp orojenisinin etkisi ile oluşmuştur. Bu oluşumlardan kanyon ve adam kayaları ya da şeytan kayaları milyonlarca yıllık bir sürecin sonucunda oluşmuştur.

Parktaki en önemli jeomorfolojik oluşum ise kanyonlardır. Köprülü Kanyon Vadisi, Miosen yaşlı konglomeralar içinde gelişmiştir. Köprüçay Irmağının Bolasan Köyü yakınında meydana getirdiği vadi, Türkiye’nin en uzun kanyonlarından biridir. Kanyon 14 kilometre uzunluğundadır ve 100 metreyi aşan duvar yüksekliğine sahiptir. Köprü Çayı’nın yatağına fazlaca gömülmesi, 60 metreyi bulan şelalelerin oluşmasına neden olmuştur. Parkta bu kanyondan başka, vadiye dökülen yan derelerin oluşturduğu daha küçük kanyonlar da bulunmaktadır.

Kanyonların yukarısında Selge yakınlarındaki eğimli arazide lapyalar görülür. Diğer karstik şekillerden en ilginç olanı ise, genellikle yamaçlar üzerinde bulunan şeytan kayalar ya da adam kayalar olarak adlandırılan peribacalarıdır.

Köprüçay Irmağı dünyanın en temiz ırmaklarından biridir. Birçok karstik kaynaktan (yeraltı suyu) beslenen ve yeşilimsi mavi renkteki akarsu, Köprüçayı kanyonundan sonra yine geniş bir vadide akmaya devam etmektedir. Yaz-kış yüksek bir debiye sahip, suyu soğuk ve olan yağışa bağlı olan ırmakta rafting yapılabilmektedir. Rafting turizmi ilkbahar sonunda yoğunluk kazanmaktadır. Denize yakın olmasına rağmen, köprülü kanyonda yüksekliğin birdenbire arttığı görülür. Nitekim Bozburun Dağı 2.505 metre yüksekliğe sahiptir.

Vadi boyunca kalkerler arasında küçük ağızlara sahip mağaralar görülür. Bu mağaralarda arkeolojik buluntulara rastlanmaktadır.

Akdeniz iklim tipi etkilidir. Dağların güney yamaçlarında, deniz kıyısına oranla yağış ve sıcaklık açısından farklılık görülmektedir. Akdeniz üzerinden gelen nemli hava kütleleri dağların yamaçlarına çarpıp yükselmektedir ve orografik yağışlara neden olmaktadır. Ancak; alanın Konya ve Isparta sınırındaki yüksek rakımlarda karasal iklim hâkim olup bu alanda mikroklima oluşmuş durumdadır.

Milli parkın zengin bir flora ve faunaya sahip olması, onun ekosistem ve habitat çeşitliliğinden kaynaklanmaktadır. Vadi, iyi korunmuş maki toplulukları, ormanlar, yüksek dağ çayırları ve nehir kıyısı bitki topluluklarını barındırmaktadır. Parkta; karaçam, kızılçam, servi, sedir ve yabani zeytin orman toplulukları bulunmaktadır. Birçok anıt bireyi barındıran yaşlı karaçam ormanları büyük ekolojik öneme sahiptir. Milli parkın en önemli doğal kaynak değeri ise, yaklaşık 195 hektarlık dünyanın en iyi korunmuş saf dallı servi ormanıdır. Çok dik yamaçlarda, kayaların yarıkları arasındaki boşluklarda yetişebilen servi, 289 ile 1.246 metreler arasında yayılış göstermektedir. Yaşlı karaçam ve sedir ormanları yaklaşık 4.000 hektarlık alanda yayılış göstermektedir.

Milli parkta, 230’u Türkiye endemiği, 19 tanesi bölge endemiği olmak üzere 950 bitki türü tespit edildi. Servi ormanları içerisinde yedi adet endemik bitki türü bulunmaktadır. Alandaki 44 endemik bitkinin nesli tehlikededir. Günümüze kadar 37 memeli, 148 kuş, 25 sürüngen ve yedi balık türü tespit edildi. Parkta yaşayan önemli türlerden bazıları; yaban keçisi, kızıl akbaba, kuşlardan dünya popülasyonun çoğunluğunu Türkiye’nin barındırdığı Anadolu Sıvacısı ve Köprüçay Irmağı’nda yaşayan Türkiye endemiği kırmızı benekli alabalıktır.

Milli park sınırları içinde arkeolojik ve tarihi açıdan önemli yerler bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi MÖ 2000 sonuna doğru kurulan Selge antik kentidir. Büyük bir kent olan Selge; yağ, şarap, tıbbi ve kutsal bitkiler ile kereste gibi ürünlerin üretiminde önemli bir yere sahiptir. Günümüze ulaşan Selge kenti kalıntıları Roma döneminden kalmadır. Üç tepenin üzerinde kurulmuş olan şehrin etrafı surlarla çevrilidir. Tepelerde antik tiyatro, Zeus ve Artemis tapınakları ve Nymphaeum bulunmaktadır. Büyük kısmı görülebilen surların yedi ana kapısı ve belirli aralıklarla dizilmiş kuleleri vardır. Alanın batısında tapınakların bulunduğu tepenin arkasında, yağmur sularını biriktirmek ve yine buraya bir kanalla gelen suyu tutmak amacıyla bir sarnıç yapıldı. Güneydoğuda bulunan tepede ise bir agoranın kalıntıları, bunun yanın da apsidli bazilika vardır. Agora (pazar yeri ve forum) kare şeklindedir ve üç tarafı kapalıdır. Agora, tapınak ve bazilika şehir surlarının dışındadır. Üç tepenin arasında, kamu binaları, sütunlu girişi olan uzun bir cadde, Nymphaeum ve bir hamamın kalıntıları vardır. Antik tiyatro restore edilmiş olup en belirgin yapıdır. Selge antik kentinin terasları, günümüzde halen tarım için kullanılmaktadır. Antik kentin büyük bir kısmı Selge (Altınkaya) Köyü’nün yerleşim yeridir. Köyde bulunan evlerden 57’si Birinci Derece Arkeolojik Sit Alanı'nın içerisindedir.

Köprüçay Irmağı üzerinde bulunan Oluk Köprü, Böğrüm Köprü gibi yapılar dışında, ırmağı takip eden yol güzergâhında Antik yol, garnizon binaları, su yolu ve şapel gibi çok sayıda antik yapı bulunmaktadır. Köprüçay Irmağı üzerinde MS II. yüzyıl civarında Romalılar döneminde yapılan Oluk Köprü, taştan yapılma kemerli bir köprüdür. Köprü aslına uygun restore edilmemiş olup halen trafiğe açıktır. Yine Romalılar döneminden kalan Büğrüm Köprü, tek kemerli köprü olup restore edilmedi. Bu iki köprü arasında kalan şapel MS VI. yüzyıldan kalmadır. Alanda bulunan garnizon yapısı Oluk Köprü’nün güneyinde yer almaktadır. Bu yapı Selge Yolu’nu, köprüleri ve Kanyonu görebilen bir noktada konumlandırıldı. Garnizona su temin etmek için yapılan su kemeri kalıntılarının bir kısmı halen ayaktadır.

Çaltepe Köyü yakınlarında düzgün blok taşlarla inşa edilmiş 20 metre uzunluğunda tarihi yol görülmesi gereken diğer kalıntıdır. Tarihi yol Bozburun Dağı’nın güneyinden batıya doğru devam ederek diğer tarihi şehirlere bağlamaktadır.

Uzunluğu 500 kilometre olan St. Paul Yolunun yaklaşık 45 kilometresi milli park içinde kalmaktadır. Park içinde kalan yolun yolun bir kısmı taş döşelidir. Bir kısmı da dağlık ve kokurdanlık alanda kalmaktadır.

Hayvancılıkla birlikte yaylacılık yapılan bölgede, taş malzemenin kullanıldığı mimar yapılar önemli kültürel değerdir. Milli park içerisinde ve çevresinde bulunan 11 adet köy görülecek yerler arasındadır.

Barındırdığı doğal, tarihi ve kültürel zenginlikler ile ziyaretçiler için oldukça caziptir. Milli park; rafting, kano sporu, doğa yürüyüşü, bisiklet turu, çadırlı/karavanlı kamp, kaya tırmanışı, cip safari, fotoğrafçılık, atlı geziler, jeolojik yapı-botanik-yaban hayatı gözlemciliği, kanyoning, oryantring, olta balıkçılığı, kuş gözlemi, yayla turizmi, piknik gibi birçok etkinliğe imkân sağlamaktadır. Kuş gözlem kulesi, Büğlüm Köprü günübirlik kullanım alanı, nehrin iki yanında konumlanan yeme-içme tesisleri ve bungalov evleriyle hizmet veren pansiyonlar bulunmaktadır.

Antalya kent merkezi, ilçeleri ve milli park içinde, etkinlikleri kapsayan günübirlik turlar düzenleyen seyahat acentaları mevcuttur. Milli parka Antalya–Manavgat karayolunun 49. kilometre civarında ayrılan asfalt bir yol ile ulaşım sağlanmaktadır.

Referanslar

http://koprulukanyon.tabiat.gov.tr/, (Erişim tarihi:20.11.2019); Ercenk, G. (1992). Pamphylia Bölgesi ve Çevresi Eski Yol Sistemi, Türk Tarih Kurumu Belleten, VI (216): 361-381; Karahalil, U., Köse, S., Çelik, D. A. ve Küçümen, A. (2011). Köprülü Kanyon Milli Parkı Orman Amenajman Planının Koruma Hedeflerine Göre Modelleme ile Hazırlanması, KSÜ Mühendislik Bilimleri Dergisi, Özel Sayı: 122-130; Kocakuşak, S. ve Yiğitbaşıoğlu, H. (1988). Köprülü Kanyon Milli Parkının Coğrafi Özellikleri, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, 11 (11): 151-156; Özçelik, H. (2018). Flora inventory of Köprülü Kanyon National Park (Antalya-Isparta), Turkish Journal of Forestry, 19 (1): 40-50; Sağdıç, M. veBozyiğit, R. (2008). Köprü Çayı Havzası’nda Alternatif Turizm Olanakları, Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 1 (2): 19-41.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Sağdıç, M. ve Bozyiğit, R. (2008). Köprü Çayı Havzası’nda Alternatif Turizm Olanakları, Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 1 (2): 19-41.