Karacahisar Kalesi Kazısı

ARKEOLOJİK KAZI VE YÜZEY ARAŞTIRMASI Yerleşim Kazısı

(Odunpazarı, Eskişehir, 1999 - )

Karacahisar Kalesi, Eskişehir kent merkezinin yaklaşık yedi kilometre güneybatısında, 1010 metre rakımlı bir plato üzerinde yer almaktadır. Stratejik konumu sayesinde bölgedeki ovaya hâkim geniş bir görüş alanına sahiptir ve tarih boyunca önemli yolların kesişim noktasını oluşturmuştur. Karacahisar ismine ilk kez Osmanlı kroniklerinde rastlanmaktadır. Osmanlı Beyliği’nin kuruluş dönemine tarihlenen bir Osmanlı kroniği günümüze ulaşmamış olmakla birlikte, XIV. yüzyıla dair çeşitli tarihsel olay anlatılarında —muhtemelen Yahşi Fakih Menakıbnamesi’nden beslenen— ilk Osmanlı tarih yazarları, kalenin H. 687 / M. 1288-89 yılında Osman Gazi tarafından fethedildiğini bildirmektedir. Bu kroniklerde Karacahisar Kalesi, Osmanlı Beyliği’nin ilk hutbesinin okunduğu, ilk kadının ve subaşının görevlendirildiği yer olarak anılmaktadır. Anlatılara göre, 1299 yılında okunan ilk hutbe ile birlikte Osmanlı Beyliği’nin kuruluşunun ilan edildiği yer de burasıdır. Arkeolojik bulgular, Osmanlı öncesinde Karacahisar’ın bir Bizans kalesi olarak inşa edildiğini ortaya koymaktadır. Arkeolojik veriler, VII. yüzyıldan (I. Evre) itibaren kalede yerleşim olduğunu ve bu kullanımın XV. yüzyılın ikinci yarısına kadar sürdüğünü göstermektedir. XIX. yüzyılın sonlarından itibaren Ramsay, Radet ve Von Diest gibi araştırmacıların tarih ve tarihi coğrafya ağırlıklı çalışmalarında kısmen bahse konu olan Karacahisar Kalesi ile ilgili ilk sistematik bilimsel araştırmalar, 1999 yılında başlamıştır. Prof. Dr. Halil İnalcık’ın öncülüğünde, Kültür Bakanlığı izni ile Doç. Dr. Halime Doğru başkanlığında, Anadolu Üniversitesi’nin Tarih, Sanat Tarihi ve Arkeoloji bölümlerinden akademisyenlerin katılımıyla yürütülen yüzey araştırmaları bu sürecin ilk adımını oluşturmuştur. İlk kazı çalışmaları ise 2000 yılında, Prof. Dr. Ebru Parman’ın bilimsel danışmanlığında ve Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi başkanlığında başlatılmıştır. 2002-2005 yılları arasında Bakanlar Kurulu kararıyla sürdürülen çalışmalar, 2005-2009 yılları arasında kesintiye uğramıştır. 2009’da yeniden başlayan kazılar, 2011-2018 yılları arasında Prof. Dr. Erol Altınsapan başkanlığında yürütülmüş; 2015-2018 döneminde kazılara ara verilmiş, ağırlıklı olarak yayın çalışmalarına odaklanılmıştır. 2019 yılında kazılar, Eskişehir Arkeoloji Müzesi başkanlığında ve Dr. Öğr. Üyesi Hasan Yılmazyaşar’ın bilimsel koordinasyonunda tekrar başlatılmış; 2020’den itibaren ise Cumhurbaşkanlığı kararlı 12 aylık kazı statüsü kapsamında Doç. Dr. Hasan Yılmazyaşar başkanlığında kesintisiz olarak sürdürülmektedir. Karacahisar Kalesi, Türkiye’de Osmanlı arkeolojisine doğrudan katkı sağlayan ve erken Osmanlı dönemine ışık tutabilecek az sayıdaki kazı alanından biridir. 1999 yılında Halil İnalcık’ın önerisiyle başlatılan çalışmaların temel amacı kalenin arkeolojik ve mimari dokusunun ortaya çıkarılmasının yanı sıra, yazılı kaynakların sınırlı olduğu Osmanlı’nın kuruluş sürecine ilişkin güvenilir veriler elde etmek ve ulaşılan sonuçları bilimsel yayınlarla tanıtmaktır.

Karacahisar Kalesi'nin Mimari Tanımı

Yaklaşık 20 yılı aşkın süredir aralıklarla sürdürülen kazı çalışmaları sonucunda elde edilen arkeolojik buluntular ve tarihsel veriler, Karacahisar Kalesi’nin oluşum ve değişim evrelerine ilişkin önemli ipuçları sunmaktadır. Ancak kalenin yalnızca sınırlı bir bölümünde kazı yapılabilmiş olup büyük kısmı hâlâ toprak altındadır. Bu durum, bazı mimari yorumların ilerleyen süreçte değişebileceğini göstermektedir. Mevcut veriler, kalede MS VII. yüzyılın başlarından itibaren bir iskânın bulunduğunu ortaya koymaktadır. Kale, iç sur duvarıyla iki ana bölüme ayrılmış ve kurulduğu platonun doğal sınırlarına bağlı olarak asimetrik bir plana sahip olmuştur. Giriş cephesi hariç tüm sur duvarları moloz taşla inşa edilmiştir. Giriş cephesi ise farklı olarak, büyük kesme taşlar ile tuğlaların almaşık düzende kullanıldığı, özenli bir işçilikle yapılmıştır. Bu taşların çevredeki antik kentlerden devşirildiği anlaşılmaktadır. Giriş cephesinde ikisi kapı açıklığının iki yanında, diğer ikisi ise köşelerde olmak üzere toplam dört burç yer almaktadır. Giriş cephesiyle ana sur duvarı arasında yer alan ve yaklaşık 70 metre uzunluğundaki iç duvar, kalenin ilk evresine (I. evre) aittir. Bu duvar üzerinde, bir arşitrav bloğu olduğu tespit edilen mimari parça, burada bir kapı açıklığının bulunduğunu düşündürmektedir. Bugüne kadar tamamlanan kazılar kalenin bütününü temsil etmese de surlara bitişik inşa edilmiş mekânlar, güneydoğudaki sarnıç ve sur duvarları boyunca belirli aralıklarla yerleştirilmiş burçlar, ilk evreye ait mimari dokunun ana bileşenlerini oluşturmaktadır. Özellikle 2019–2022 yılları arasında kazısı yapılan sarnıç, hem konumu hem de malzeme-teknik özellikleri açısından kalenin su ihtiyacını karşılamaya yönelik inşa edilmiş zorunlu bir yapıdır ve ilk evre kapsamında değerlendirilmektedir. Orta Bizans döneminde kalede kapsamlı bir onarım ve yeniden tahkimat gerçekleştirilmiştir. Bu durum, kalenin ilk evresine ait dokunun Bizans döneminde büyük ölçüde değiştirildiğini göstermektedir. Muhtemelen savunma açısından işlevsiz hale gelen giriş cephesi ve burçlar tamamen yeniden inşa edilmiştir. Bu kapsamda giriş cephesi yaklaşık 2,5 metre genişletilmiştir. Aynı dönemde, iki sur duvarı arasında paralel bir duvar daha yapılmıştır. Bu müdahalelerin XII. yüzyılın üçüncü çeyreğinde, Miyokefalon Savaşı öncesinde gerçekleştirildiği düşünülmektedir. Savunma ihtiyacına yanıt vermek amacıyla hızla yapılan bu tahkimatlara ait malzeme ve işçilik kalitesi, ilk evreden belirgin şekilde farklıdır. Bu ikinci inşa süreci, kale çevresindeki mevcut yapı duvarlarından da yararlanılarak gerçekleştirilmiş ve arkeolojik veriler ışığında II. evre olarak tanımlanmıştır. Kaledeki üçüncü yapı evresi (III. evre), 1288 yılında Karacahisar’ın Osman Gazi tarafından fethedilmesiyle başlamıştır. Bu evre, II. evreye ait iç sur ile giriş cephesi arasındaki alanda konumlanan mekânlar ve sokak dokusuyla şekillenmiştir. Yeni yerleşim dokusu, birinci ve ikinci evrelere ait duvarlara bitişik şekilde inşa edilmiş yapılar ile bunlar arasında kalan sokaklardan oluşmaktadır. Bu yapılar genellikle doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlıdır ve moloz taşla, kuru duvar tekniğinde inşa edilmiştir. Mekânların birçoğunda tuğla döşeli zeminler ve duvar nişleri içerisine yerleştirilmiş ocaklar bulunmaktadır. Arkeolojik buluntular, Karacahisar Kalesi’nde Osmanlı’nın erken dönemlerinde yoğun bir iskânın olduğunu göstermektedir. Ancak XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren buluntularda büyük bir azalma görülmektedir. Bu azalma, kalenin Fatih Sultan Mehmed dönemiyle birlikte terk edildiğine dair Maliyeden Müdevver Defteri’nde yer alan bilgileri doğrulamaktadır. Bu terk edilişin temel sebebi, bölgenin artık tam olarak Osmanlı kontrolü altına girmesi ve güvenlik sorununun ortadan kalkmasıyla birlikte kalenin stratejik önemini yitirmesidir.

Referanslar

Yılmazyaşar H., Avcı O. ve Zafer N. (2024). Karacahisar Kalesi Kazısı 2022 Yılı Çalışmaları. İçinde; Candaş Keskin (Editör), Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu-43. Kazı Sonuçları Toplantısı, 16-20 Ekim 2023 (ss. 277-294), Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları; Yılmazyaşar, H. (2023). Karacahisar Kalesi Kazıları (2019-2021). İçinde; Adil Özme (Editör), Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu-42. Kazı Sonuçları Toplantısı 3, 23-27 Mayıs 2022 (ss. 115-133), Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları; Yılmazyaşar, H. (2023). Karacahisar Kalesi Kazısı, Cumhuri̇yeti̇n Bi̇ri̇nci̇ Yüzyılında Anadolu’da Türk Dönemi̇ Arkeoloji̇ Çalışmaları. İçinde; Harun Ürer (Editör), Türkiye Bilimler Akademisi-Bilim ve Düşün Serisi No: 53 (ss. 387-408), Ankara: Türkiye Bilimler Akademisi; Yılmazyaşar, H., Karasu, Y. E., Özkul Fındık, N. (2023). Bizans’tan Osmanlı’ya: Karacahisar Kalesi Seramikleri (2019-2022), Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları; Yılmazyaşar, H., Teoman, B. ve Teoman, G. (2024). Karacahisar Kalesi Osmanlı Sikkeleri. İçinde; Haşim Şahin, Mehmet Şeker, Mehmet Ersan, Mehmet Tuğrul (Editörler), Beylikten Cihan Devleti’ne Osmanlılar (ss. 325-351), Ankara: Türkiye Bilimler Akademisi Yayınları.

Konuyla ilgili diğer maddeler için bkz.: