Dijital Göç
KAVRAM Üretim Yönetimi ve Pazarlama Coğrafya İletişim Bilimleri Disiplinlerarası
-
2025
Dijital göç, günümüzde yalnızca teknolojik ya da sosyolojik bir dönüşüm olarak değil, aynı zamanda mekân kuramlarının ve insan-mekân ilişkilerinin yeniden yorumlanmasını gerekli kılan karmaşık bir coğrafi olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Mekânsal çözülmenin, yer kavramının yeniden tanımlanmasının ve dijitalleşen yaşam pratiklerinin incelenmesinde coğrafi düşünce temel bir kavramsal arka plan sunmaktadır. Dijital göç, bireylerin dijital teknolojiler aracılığıyla mekândan kopuşunun ötesinde, yeni dijital mekânlar yaratma, bu mekânlara anlam atfetme ve bu alanlarda toplumsal ilişkiler kurma süreci olarak ele alındığında, özellikle insan coğrafyasının çağdaş yaklaşımlarıyla örtüşen çok boyutlu bir olguyu temsil etmektedir. Bu çerçevede öncelikle yer kavramının dönüşümü üzerinde durulmalıdır. Klasik coğrafya yaklaşımlarında yer, fiziksel niteliklere sahip, sınırlarla belirlenmiş, sabit bir konum olarak değerlendirilirken, postmodern coğrafya kuramları yerin anlamının yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda toplumsal, kültürel ve dijital olarak da kurulduğunu ileri sürmektedir. Dijital göç, tam da bu dönüşümün bir ürünü olarak, bireylerin geleneksel yer-yurt bağlılıklarını aşarak, sanal mekânlara yerleştiği, dijital ortamları yeni yaşam ve üretim alanları olarak inşa ettiği bir süreci ifade etmektedir. Bu anlamda yiğit mekân (placelessness) kavramı, Edward Relph ve Marc Augé gibi düşünürlerin katkılarıyla dijital göçü anlamada önemli bir yere sahiptir. Relph’in "yerin yokluğu" (placelessness) kavramı, dijitalleşmeyle birlikte kimliksizleşen, standartlaşan mekânlara işaret ederken; Augé’nin “non-lieux” (yer olmayan yerler) kavramı, dijital ortamları, fiziksel karşılıkları olmaksızın ilişki kurulan, zaman geçirilen ve kimlik inşa edilen yerler olarak tanımlamaktadır. Dijital göç, bireyin fiziksel mekânda konumlanmaktan çok, bu tür sanal “yer olmayan yerlerde” toplumsal ilişkiler kurmaya yönelmesi anlamında değerlendirilmelidir.
Dijital göçün mekânsal boyutunu anlamada David Harvey’in "zamansal-mekânsal sıkışma" kavramı, coğrafi düşünceye önemli katkı sunmaktadır. Harvey, geç kapitalist toplumlarda zaman ve mekânın teknoloji aracılığıyla sıkıştığını, uzakların yakınlaştığını, fiziksel uzaklığın artık anlamını yitirdiğini belirtmektedir. Dijital göç de bu bağlamda, mekânsal uzaklıkların dijital bağlantılar aracılığıyla aşılması, bireylerin mekânlar arası “dijital akışlara” katılması ve yerel coğrafyalardan sanal küresel ağlara taşınması süreci olarak tanımlanabilmektedir. Örneğin dijital göçebeler (digital nomads), fiziksel olarak farklı coğrafyalarda bulunsalar da, üretim süreçlerine dijital ağlar üzerinden katılarak coğrafi mesafeleri işlevsiz hâle getirmektedir. Ancak bu durum, yalnızca teknolojik bir olanak olarak değil, mekânsal eşitsizliklerin yeniden üretildiği bir düzlem olarak da değerlendirilmelidir. Bu noktada eleştirel coğrafya perspektifinden hareketle dijital göçün mekânsal adalet ve mekânsal erişilebilirlik bağlamında ne tür eşitsizlikler yarattığı sorusu önem kazanmaktadır. Dijital altyapının coğrafi olarak eşitsiz dağılımı, dijital göç olanağını tüm bireyler ve topluluklar için eşit kılmaz. Özellikle küresel güney ülkelerinde, kırsal alanlarda ya da düşük gelirli bölgelerde dijital altyapı eksiklikleri, bu toplulukların dijital göç süreçlerine katılımını sınırlamakta ve mekânsal dışlanma biçimlerini dijital zeminde yeniden üretmektedir. Bu bağlamda mekânsal adalet, sadece fiziksel hizmetlere erişim değil, dijital hizmetlere ve dijital mekânlara erişim açısından da yeniden tanımlanmalıdır. Edward Soja’nın "üçüncü mekân" (thirdspace) yaklaşımı, bu tartışmaya önemli katkı sunmaktadır. Soja’ya göre üçüncü mekân, fiziksel ve zihinsel mekânın ötesinde, toplumsal pratikler aracılığıyla inşa edilen bir deneyim alanıdır. Dijital göç, bireylerin fiziksel yerlerden dijital üçüncü mekânlara geçiş yaptığı; burada yeni kimlikler, topluluklar ve üretim biçimleri yarattığı bir dönüşüm süreci olarak bu kuramsal çerçevede anlam kazanmaktadır.
Dijital göç olgusunun coğrafi yaklaşımlar bağlamında ele alınmasında, insan-mekân ilişkilerinin yeniden kurgulanması da temel bir tartışma alanı oluşturmaktadır. Geleneksel coğrafyada insanın mekâna bağlılığı, doğal çevreyle kurduğu fiziksel etkileşim üzerinden değerlendirilirken; günümüzde bu bağ kuramsal olarak daha karmaşık, çok düzeyli ve çok aktörlü bir yapıya bürünmüştür. Dijital göç, bireyin doğal çevreden koparak soyut dijital çevrelere yönelmesini değil; tersine fiziksel mekânla dijital mekân arasında kurduğu yeni etkileşimsel düzeni ifade etmektedir. Örneğin bir dijital göçebe, Endonezya’daki bir kıyı kasabasında yaşarken dijital platformlar üzerinden Avrupa’daki bir şirkette çalışabilir ve aynı zamanda farklı dijital toplulukların aktif bir üyesi olmaktadır. Bu durum, çok mekânlılık (multi-spatiality) ve çok kimliklilik gibi kavramlarla açıklanabilmektedir. Birey, artık tek bir yerle özdeşleşmemekte; dijital yollarla birden çok yerle eşzamanlı bağlar kurmakta ve bu bağlar üzerinden kimliğini inşa etmektedir. Coğrafi olarak düşünüldüğünde bu, yerin anlamının sabit değil; akışkan, çoğul ve bağlamsal olduğuna işaret etmektedir. Ayrıca toplumsal mekân kuramı çerçevesinde dijital göç, bireylerin mekânsal deneyimlerinin dijital ortamlar aracılığıyla nasıl yeniden üretildiğini de sorgulamaktadır. Henri Lefebvre’in "mekânın toplumsal üretimi" yaklaşımı, dijital göçü anlamada kritik bir kuramsal zemindir. Lefebvre’e göre mekân, yalnızca fiziksel bir zemin değil; üretim ilişkileri, ideolojiler, söylemler ve toplumsal pratikler aracılığıyla inşa edilen bir süreçtir. Bu anlamda dijital göç, bireylerin sadece fiziksel mekânları terk etmesi değil; yeni dijital üretim mekânları yaratması, bu mekânlarda ekonomik ve kültürel sermayesini kullanarak yeni bir yaşamsal örgütlenmeye yönelmesidir. Örneğin sosyal medya fenomenleri, dijital girişimciler veya çevrimiçi topluluklar üzerinden yaşamını sürdüren bireyler, Lefebvre’in anlamıyla dijital mekân üreticileridir. Son olarak, dijital göçün küresel coğrafya perspektifiyle değerlendirilmesi de önemlidir. Dijital göç, yalnızca bireysel bir strateji değil; aynı zamanda küresel ölçekte sermayenin, emeğin ve bilginin yeni mekânsal dağılımlarını mümkün kılan bir süreçtir. Bu bağlamda dijital mekânın neoliberalleşmesi, veri kolonizasyonu, dijital emeğin mekânsal görünmezliği ve platform kapitalizmi gibi kavramlar, dijital göçün politik ekonomisine işaret etmektedir. Özellikle dijital göçmenlerin ve dijital göçebelerin iş gücü piyasasında mekânsal olarak dağıtılması, gelişmiş ülkelerden çok uluslu teknoloji şirketlerinin dijital emek kaynaklarına erişimini kolaylaştırmakta, ancak bu sürecin yarattığı mekânsal eşitsizlikler ve güvencesizlikler görünmez kılınmaktadır.
Referanslar
Alonso-Calero, C. ve Cano-García, E. (2022). Reflections on digital nomadism in Spain during the COVID-19 pandemic: Mobility, work and public policies, Sustainability, 14(23): 16253. https://doi.org/10.3390/su142316253MDPI; Bahri, M. T., & Widhyharto, D. S. (2021). Social network analysis (SNA) on #Kristengray hashtag: Understanding gentrification side effects behind the digital nomad phenomenon, Jurnal Studi Pemuda, 10(1): 75–90. https://doi.org/10.22146/studipemudaugm.65255ResearchGate; Cocola-Gant, A., & Lopez-Gay, A. (2020). Transnational gentrification, tourism and the formation of new urban elites: The case of Barcelona, Urban Studies, 57(15): 3025–3043. https://doi.org/10.1177/0042098019883734Lund University; Leurs, K. (2024). Digital migration. Information, Communication & Society, 27(3): 345–360. https://doi.org/10.1080/1369118X.2024.2323978Tandfonline; Mancinelli, F. (2021). Digital nomads, the new frontier of work in the digital age, Sustainability, 13(5): 1906. https://doi.org/10.3390/su13051906MDPI; Nilsson, J.-H. (2023, September 21). Borders to digital nomadism: Reflections based on science-driven mobility. 31st Nordic Symposium on Tourism and Hospitality Research, Östersund, Sweden. https://portal.research.lu.se/en/publications/borders-to-digital-nomadism-reflections-based-on-science-driven-mLund University; Orel, M. (2020). Digital nomadism: A new form of leisure or a new way of working? International Journal of the Sociology of Leisure, 3(1): 27–42. https://doi.org/10.1007/s41978-019-00040-wResearchGate; Reichenberger, I. (2018). Digital nomads: A quest for holistic freedom in work and leisure, Annals of Leisure Research, 21(3): 364–380. https://doi.org/10.1080/11745398.2017.1358098Vikipedi; Sheller, M. ve Urry, J. (2006). The new mobilities paradigm. Environment and Planning A: Economy and Space, 38(2): 207–226. https://doi.org/10.1068/a37268Açık Yayınlar Dergileri; Thompson, B. Y. (2019). Digital nomads: Employment in the online gig economy, Glocalism: Journal of Culture, Politics and Innovation, 2019(1): 1–20. https://doi.org/10.12893/gjcpi.2019.1.3Vikipedi.