Maddeye katkıda bulunan yazarlar:
-
2024
Corydella Antik Kenti, Kumluca-Finike Deltası'nın doğu kenarında, Kumluca merkezinden 1bir kilometre batıda, sahilden ise altı kilometre mesafede, bugünkü Hacıveliler Mahallesi’nde bulunmaktadır. Kent iki yaklaşık 100 metrelik rakımı olan ve birbirleriyle hörgüç gibi bağlı olan iki tepenin üzerinde bulunmaktadır. Kentin kuruluşunun diğer kentler ile kıyaslandığında sadece klasik döneme kadar gittiğini söylemek mümkündür. Miletli Hekataios’a (MÖ 500) göre kent Rodos’un bir kolonisidir. Yaşlı Plinius ise kenti Likya’nın önemli kentleri arasında anar. Ptolemaios ise kenti Phaselis ile Antiphellos arasında konumlandırır ve kendisine Coridallo adını vermektedir. Diğer verilen isimleri ise Coridalion ya da Coridalium’dur. Kentin geniş ve bereketli tarlalarının olduğu ve bu nedenle varsıl kentler arasında olduğu tahmin edilmektedir. MS 129’dan sonra İmparator Hadrian’ın ziyareti ile onurlandırılmak için heykelini dikmişlerdir. Bu kent de MS 141 depreminde ağır hasar görmüş ve Likya Beyi Rhodiapolisli Opromoas tarafından destek görmüştür. Kendisi annesinin memleketi olan Korydalla’nın Şeref Vatandaşlığına sahip iken, Corydalla’ya üç kez Gymnasiark olarak hizmet etmiştir. Kentte önemli bir Leto, Serapis ve Athena kültünün olduğu da bildirilmektedir. Bizans döneminde ise Myra Metropolis’inin altında bir piskoposluk olarak varlığını sürdüren Corydalla’nın piskoposlarının adları MS 451 yılı ile XII. yüzyıl arası Kilise konsillerinde ve Notitiae epicopatuum’da sıklıkla zikredilir.
XIX. yüzyılda kenti inceleyen gezginler kent kalıntılarının kuzeydoğu sınırı 900 metre, güneybatı sınırı 300 metre olan bir bölgeye yayılmış bir ören yerinden söz etmektedirler. Kentin ismen belirlenmesi ise Hacıveliler Köyü’nde bir duvarda bulunan bir kitabe ile mümkün olmuştur. 1842 yılında küçük bir amfi tiyatrosu, su kemeri ve bazı antik binalar tarif edilirken; günümüzde bu yapıların izi kalmamış, tepenin güney yamacında tiyatroya ilişkin bir çöküntü, kaya mezarları, sarnıçlar ve su kemerinin artıkları bulunmaktadır. Antik kentin taşları ve kitabeleri zamanla civar köylere taşınmıştır.
Korydalla antik kentini meşhur eden 1963 yılında tesadüfen, keçilerini güden bir kadın tarafından bulunan Sion Hazinesi ya da Kumluca Hazinesi’dir. Erken Bizans dönemi gümüş eşyalardan oluşan bu Kilise Hazinesi, Hacıveliler Köyü’nün kuzeyinde bulunan Büyük Asar mevkiinde bulunmuştur. Erken Bizans döneminde ait en büyük hazinelerden biridir. Hazinede bulunan eserlerin 53-58 arasında olduğu, bunun yanı sıra yirmi iki kap ve muhtelif çivi, zincir ve bakır sikkenin bulunduğu bildirilmiştir. Hazinenin önemli bir kısmı Dumbarton Oaks Koleksiyonu’nda (Washington, DC, ABD) ve Antalya Arkeoloji Müzesi’nde bulunmaktadır. Kaçakçılardan bir milyon ABD Dolarına alınan eserler, Dumbarton Oaks Müzesi’ne bağışlanmışlardır. Bunun dışında George Ortiz Collection (Cenevre), Digby-Jones (Londra) ve Hewett Collection (Londra) özel koleksiyonlarda da bazı parçaların bulunduğu düşünülmektedir. Aynı yıl müzenin yapmış olduğu kurtarma kazısı ile aynı hazineye ait başka gümüş eserler koruma altına alınmıştır.
Bir taşra manastırı için oldukça zengin olan Sion Hazinesi olasılıkla kısmi kullanımı yanı sıra manastır sermayesi olarak da kullanım görmüştür. Sion’lu Aziz Nikolaos’un Vita’sında bazı mucizelerini hayata geçirebilmek için maddiyata ihtiyacı bulunmaktadır. Örneğin salgında açlık çeken halka ikramlarda bulunabilmek için, manastırından para, şarap ve buğday taşımış ve Karkabo’daki Melek Cebrail’in sunağına getirmiştir. Burada üç boğa kurban ederek, insanlara dağıtmıştır. Diğer bir hadise ise Aziz Nikolaos’un Sabandos’daki Aziz Danyal’ın kutsal alanının çökmesini engellemek için manastırından para bağışlamış olmasıdır. Sion manastırının etrafındaki köylere de faydası olmaktaydı. Ellerindeki gümüşün maddi değerinden öte kutsal değeri de bulunmaktadır. Kilisenin içindeki mimari düzenleme, kilisenin ayinler sırasında ışık oyunları ve akustiği ile kişilerde uhrevi deneyimler yaşatmaktadır. Burada kilisede sergilenen ve kullanılan gümüşlerin bu deneyime olumlu katkıları bulunmaktadır.
Eserlerde bulunan „Hagios Sion“mührü ve yazıları, bu eserlerin Likya bölgesinde bulunan Sion Kilise/Manastırı’na ait olduğunu düşündürmüştür. Bölgede Myra kentinin kuzeyinde (Karabel-Asarcık Köyü; Corydalla’ya kırk kilometre mesafede) bulunan bir tane Sion Kilisesi bulunmaktadır. Oradan mevcut bulunan yere kaçırılıp gizlenmiş olabileceği düşüncesi ileri sürülse de Hagios Sion yazısının özellikle bir kiliseyi ifade etmek yerine Kudüs’teki Sion Tepesi’ni sembolize ettiğini ileri sürenler de olmuştur. Karabel-Asarcık Köyü’nde bulunan manastır kompleksinin yerleşim planı Aziz Nikolaos’un Vita’sında bildirilen manastır ile uyum içindedir. Şapelinde bulunan mozoledeki üç lahitten birisinin Sion’lu Aziz Nikolaos’a ait olabileceği ileri sürülmektedir. Vaftiz bölümünde Nicholas ismine rastlanmıştır. Bu bağlamda bu manastırın Sion’lu Nikolaos tarafından kurulduğu düşünülmektedir.
Bu manastırdan (Karabel) Corydalla mevkiine kadar hazinenin taşınması olasıdır. Yapılan deneysel çalışmalarda eşeğe 100 kilometrelikk bir yük yükleyerek, bir günde patikalar aracılığıyla yürümenin mümkün olabileceği gösterilmiştir. Keşişlerin olasılıkla VII. yüzyılın ikinci yarısında Arap istilasında kilise hazinesini kurtarmak için gümüşleri kaçırdıkları düşünülmektedir. Finike yakınlarında Gemi Direkleri Savaşı’nda (BS 655) Bizanslılar Araplar tarafından yenilmişlerdir. MS 715 yılında Arap Donanması Finike Limanı’na demir atmıştır. MS 809 yılında Harun el-Reşit Myra’ya saldırmıştır.
Corydalla antik kentinin ünü, burada altmışlı yıllarda bulunan Sion Hazinesi’nin gölgesinde kalmıştır. Antik çağda oldukça zengin ve geniş bir territoryuma sahip olan bu kent, Arap işgallerinden sonra terk edilmiştir. Ovanın alüvyonla dolu olması ve yapı taşı bağlamında fakir olması nedeniyle, Corydalla taş ocağı olarak kullanılmıştır.
Referanslar
Arı, A. (2024). The Sion Treasure Reconsidered The Biographies and Multivalence of Sacred Silver Objects in Sixth-Century Byzantium. Routledge; İplikçioğlu, B. (2021). Die Inschriften von Korydalla (NED-New edition, 1). Austrian Academy of Sciences Press, https://doi.org/10.2307/j.ctv1z7kk82; Ševčenko, I (1986). The Sion Treasure: The Evidence of the Inscriptions; Erica Cruikshank Dodd, The Question of Workshop. Evidence of the Stamps in the Sion Treasure; R. Newman, The Technical Examination and Conservation of Objects in the Sion Treasure; Susan A. Boyd, A “Metropolitan” Treasure from a Church in the Provinces. An Introduction to the Study of the Sion Treasure. In: Susan A. Boyd, Marlia Mundell Mango (Hrsg.): Ecclesiastical Silver Plate in Sixth-Century Byzantium. Papers of the Symposium held May 16–18, 1986 at the Walters Art Gallery, Baltimore and Dumbarton Oaks, Washington, D.C. (Washington 1986) 5–33, 39–63, 76–89; Tritsch, F. (1976). The Lycian bilingual in stoichedon from Korydalla, Kadmos, 15(2): 158-167. https://doi.org/10.1515/kadmos-1976-0208; Yazıcı, E. (2019). Uranus Rehber Anadolu Uygarlıkları Likya Yollarında. İstanbul: Uranus Yayınevi.
-
2025
Antalya'nın Kumluca ilçesine bağlı Hacıveliler Mahallesi'nin kuzeyinde bulunan iki tepe ve bu tepelerin arasındaki düzlüğe kurulan Korydalla, Antik Roma ve Bizans dönemlerine ait yapıları barındıran bir antik kenttir. Kumluca ve Rhodiapolis antik kenti arasında kalan yerleşimin tarihi hakkında fazla bir bilgiye sahip olmasak da antik dönem yazarlarından Bizanslı Stephanos, Miletoslu Hekateios’u referans alarak bu yerleşimin bir Rodos kolonisi olduğundan bahsetmiştir. Pliny ve Ptoleimos tarafından da bahsedildiği üzere bir Lycia birliği üyesi kenttir. Rhodiapolis’te bulunan bir yazıta göre İmparator Hadrianus döneminde, aynı zamanda bir Korydalla vatandaşı da olan Rhodiapolis’li Opramaos tarafından kente yardım edildiği de bilinmektedir. Kent ayrıca diğer önemli Likya kentleri olan, Rhodiapolis, Limyra ve Gagai’ye olan komşuluğuyla ve Rhodiapolis ve Gagai ile oluşturduğu birlik ile de tanınmaktadır.
Kent, 1842 yılında Spratt ve Forbes tarafından keşfedilmiş, haritası çizilmiş ve kentteki bazı buluntuların isimleri yayımlanmıştır. Bu buluntular arasında en önemlisi, kentin isminin keşfedilmesinde de önemli rolü olan iki tepenin arasında bulunan eski bir duvarda yeniden kullanılmış antik dönem taş blok üzerindeki İmparator Marcus Aurelius’a (MS 161-180) adanmış yazıttır. Bu yazıtta Korydalla isminin geçmesi kentin antik dönemdeki adının Korydalla olduğunun bir kanıtı niteliği taşımaktadır. Kentteki diğer kalıntılar hakkında da bahsi geçen araştırmacılar tarafından çizilen haritadan, yerleşim hakkındaki açıklamalardan ve kentin XIX. yüzyıl fotoğraflarından bilgi sahibi olunabilir. Araştırma raporlarına, haritalara ve XIX. yüzyıl fotoğraflarına bakıldığında Korydalla antik kentinin iki tepede de günümüzden daha çok yapı barındırdığı görülebilmektedir. Eski fotoğraflarda ve Spratt tarafından çizilen haritada yerleşimin güney tepesinde, kuzey tepesinde ve aradaki düzlükte birçok yapının yer aldığı görülmektedir. Haritaya göre güneyde yer alan ve daha küçük olan tepede bir antik tiyatro yer almaktadır. Spratt bu tiyatrodan, bölgenin en küçük tiyatrosu olduğundan ve oturma sıralarının hala ayakta olduğundan bahsetmiştir. Tiyatronun yanı sıra düzlükte tanımlanamayan birden çok yapının yer aldığı tespit edilmiştir. Düz alanda aynı zamanda orta çağ yapıları olarak adlandırılan yapılar da mevcuttur. Yüksek ihtimalle bu yapılar Bizans dönemi yapısıdır. Şehrin su ihtiyacını sağlayan aqueduct (su kemeri) ise kuzeyden gelerek ortadaki düzlükte bulunan kalıntılara kadar uzanmaktadır. Büyük asar tepesi olarak da anılan Kuzeyde yer alan büyük tepede ise bir orta çağ kalesinin yer aldığından bahsedilmiştir. Bu yapı Spratt tarafından çizilen haritada görülebilmektedir. Bu yapıların yanı sıra sarnıç, hamam yapısı ve kuzey tepenin kuzey yamacında cephe düzenlemesinde ahşap konut mimarisinden esinlenilmiş Likya dönemine tarihlenen bir kaya mezarı bulunmaktadır. Spratt ve Forbes tarafından belirtilmemiş olsa da Charles Fellows’un tanımına göre Büyük Asar tepesinde bir kilisenin varlığından da bahsedilmiştir. Bahsi geçen yapılardan günümüze su kemeri, sarnıç, hamam kalıntısı ve kaya mezarı kalmıştır. Kalenin bulunduğu alanda ise duvar kalıntıları mevcuttur.
Kent bu harita ve fotoğraflardan sonraki tarihlerde yaklaşık 100 yıl boyunca yağmalanmıştır. Tiyatronun oturma sıralarından hiçbir iz kalmamıştır. Yazıtlı kireçtaşı bloklar yerleşimin doğu tarafında yer alan Türk mezarlığında ve Kumluca’da farklı yapılarda devşirme malzeme olarak kullanılmıştır.
Korydalla Antik Kenti, 1963 yılında Sion/Korydalla eserlerinin yaşlı bir kadın tarafından tesadüfen bulunması ve yağmalanıp yarısından fazlasının yurtdışına kaçırılması ile tekrardan gündeme gelmiştir. Kurtarılan eserlerin bazıları ilk önce İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne götürülerek restorasyon sürecinden geçtikten sonra Antalya Arkeoloji Müzesi'ndeki yerini almıştır. Kaçırılan eserler ise o zamanlar İstanbul’daki Beyazıt Kapalı Çarşı’da olan George Blitz tarafından İsviçre’ye kaçırıp, bir kısmını İsviçre’deki George Ortiz Koleksiyonu’na, bir kısmını Londra’da bulunan Hewett ve Digby Jones Koleksiyonu’na verip çoğunluğunu ise daha sonra bu eserleri Washington Dumbarton Oaks’a bağışlayacak kişi olan Robert Woods Bliss’e satmıştır. Eserlerin bulunması ve kaçırılış hikayesi sadece bulunan parçaları değil, Korydalla’yı da tekrardan ilgi odağı yapmıştır. Böylece antik kent araştırmacıların yeniden dikkatini çekmiş ve 1966’da İhor Ševčenko ve Nezih Fıratlı, 1982’de Hansgerd Hellenkemper tarafından tekrar ziyaret edilerek eski gezginlerin araştırmalarına ve raporlarına ek olarak antik kentle ilgili yeni detaylı raporlar ve yayınlar hazırlanmıştır. Fakat bu araştırmaların temel amacı eserlerin bulunduğu yeri ve bu alandaki bir yapının varlığını saptamaktı. Bu araştırmalara göre eserlerin Korydalla antik kentinin kuzeyinde yer alan Büyük Asar tepesinin batı yamacında bulunduğu saptanmıştır. Buluntuların keşfedildiği konuma sadece yirmi metre uzaklıkta ayrıca bir kilise yapısına ait olduğu düşünülen duvar kalıntılarının ve mozaikli taban kalıntısı olduğu yayınlardaki fotoğraflarla belgelenmiştir. Bahsi geçen mozaikli tabanın günümüzde inşa edilen modern evin altında diğer yarısının ise önünde yer aldığı tespit edilmiştir. Bu mozaikli alanın aslında bir kilisenin güney nefine ait olduğu iddia edilmiştir. Bu düşünceye neden olan keşif ise, evin duvarlarının altında aslında kilisenin stylobat bölümünün güney tarafına ait kalıntıların olmasıdır.
Yapılan bu çalışmaların üzerine Sion/Korydalla Hazinesi olarak bilinen buluntuların gerçekte ait olduğu yapı hep bir tartışma konusu olmuştur. Buluntulara bakıldığında toplamda elli yedi parçadan oluşan eserler; kilise içerisinde litürjik ayinlerde kullanılan kalis, paten ve buhurdanlar, aydınlatma gereçleri ve altar tablosu kaplamalarından oluşmaktadır. Bazı araştırmacılar eserlerin Korydalla Antik Kenti’ndeki bir kiliseye ait olduğunu düşünmektedir. Bazıları ise bahsi geçen kentte bu kadar çok eserin kullanılmasını gerektiren büyüklükte bir kilise olmadığını savunur. Bu araştırmacılara göre eserlerin birkaçının üzerindeki yazıtta Sion ibaresinin geçmesi nedeniyle, Myra Antik Kenti’nin kuzeyinde konumlanan Sion Manastırı'na ait olması ve sonradan buraya gömülmesi daha yüksek bir ihtimaldir. Bu eserler, üzerlerindeki damgalardan da anlaşıldığı üzere VI. yüzyılın ikinci yarısında üretilip kısa bir süre sonra manastıra bağışlanmıştır. VI. yüzyılda Finike açıklarındaki Bizans donanmasının yenilgisi, IX. yüzyılda Akdeniz bölgesindeki Bizans kentlerine yapılan Arap baskınları ve özellikle Harun Reşit tarafından Myra Antik Kenti’nin 809 yılında ele geçirilmesi bu eserlerin daha güvenli bir alana götürülmesi düşüncesini tetiklemiştir. Benzer bir durum Suriye’de de yaşanmıştır. Bu bölgedeki Bizans kiliselerindeki eserler koruma amacıyla gömülüp saklanmıştır. Eserlerin toplu olarak bir arada bulunması da bu görüşü desteklemektedir. Çünkü kalıntılar incelendiğinde, bazılarının bir sandık içerisine konulmak için büküldüğü, bazılarının ise hiç zarar görmediği, hatta altar tablosu levhalarını tutturmak için kullanılan gümüş çivilerin bile eserler arasında bulunduğu görülmektedir. Bahsedilen eserler kilise için hem dini hem de ekonomik anlamda büyük öneme sahip olan eserlerdir. Eserlerin hepsi gümüşten yapılmıştır ve bazılarının üzerinde altın yaldızlı süslemeler mevcuttur. Diğer hazinelerle karşılaştırıldığında, Sion hazinesine ait eserlerin hem ağırlık olarak hem de üzerlerindeki süslemeleri açısından daha özenli bir işçilikle yapıldığı gözlemlenmektedir. Bu kadar değerli eserleri korumak için özenle bir kutuya koyup güvenli bir alana saklamaları daha yüksek bir ihtimaldir. Eserlerin bu kadar çok olması da ait oldukları kilisenin önemli bir kilise olduğunu açıklamaktadır. Çünkü aynı dönemde kiliselere yapılan bağışlar ve kiliselerin bünyesinde barındırdığı kıymetli eserler dikkate alındığında, İmparator bağışları hariç, Sion hazinesinde yer alan objeler dikkate değer bir sayıdadır. Eserler arasında ayinde ekmeğin konulması için kullanılan 6 adet paten, şarap konulması için kullanılan yedi adet kalis ve çok sayıda aydınlatma gereci vardır. Bu aydınlatma gereçleri, birden çok cam kandili taşıyabilen toplamda on iki polykandilion, dört adet kantharos tipli kandil, sekiz adet kandil zarfıdır. Bu aydınlatma gerekçelerinin, kalislerin ve patenlerin bu kadar çok sayıda olması, objelerin kullanıldığı yapının yeterince büyük bir yapı olduğunun ve kiliselerdeki ayinlerin ne derece büyük olduğunun kanıtıdır. Böyle eserlerin bağışlandığı yer çok önemli bir kilise ya da manastır olmalıdır. Bu yüzden eserlerin Myra antik kentinin kuzeyindeki Sion Manastırı'na ait olması ihtimali daha yüksektir.
Eserler Korydalla kentinde bulunan bir yapıya ait olmasa bile, buraya gömülmesi kentin Bizans döneminde önemli bir yerleşim olduğunu, varlığı iddia edilen kilise kalıntısı da bu eserlerin bir kilise yapısının hemen yanına saklandığını kanıtlamaktadır. Fakat şu an eserlerin bulunduğu alanda birkaç çukurdan ve yirmi metre ötedeki duvar kalıntısı ve mozaikten başka kalıntı yoktur. Bütün bu sorulara cevap ancak daha detaylı bir kazı çalışması ile verilebilir.
Referanslar
Arı, A. (2024). The Sion Treasure Reconsidered The Biographies and Multivalence of Sacred Silver Objects in Sixth-Century Byzantium. Londra: Routledge; Çevik, N. (2021). Lykia Kitabı: Arkeolojisi, Tarihi ve Kültürüyle Batı Antalya. Ankara: Türk Tarih Kurumu; Fellows, C. (1841). Discoveries in Lycia. London; Hellenkemper, H. (1992). Ecclesiastical Silver Hoards and Their Findspots: İmplications for the Treasure Found in Korydalla. İçinde; Lycia. S. A. Boyd ve M. M. Mango (Editörler), Ecclesiastical Silver Plate in Sixth-Century Byzantium (ss. 65-68). Washington DC: Dumbarton Oaks; Spratt , T.A.B. ve Forbes E. (1847). Travels in Lycia. Londra: Milyas and the Cibyratis.
Ayrıntılı bilgi için bakınız
Kumluca; Antalya; Antalya Arkeoloji Müzesi; Rhodiapolis Antik Kenti; Likya Uygarlığı Antik Kentleri; Corydella Antik Kenti