Çifte Minareli Medrese Kümbeti
Kümbet
(Erzurum, 1250-1275 - )
-
2024
Erzurum’da kültür turizmi kapsamında değerlendirilen önemli yapılardan biri de kümbetlerdir. Çifte Minareli Medrese'nin güney ucunda yer alan kümbet, doğal ve kültürel miraslarımızdandır.
Çifte Minareli Medrese, Erzurum’un Yakutiye ilçesi’nde ve Cumhuriyet Caddesi üzerindedir; kuzey-güney yönünde uzanan dikdörtgen bir oturum alanı üzerine inşa edilmiş açık avlulu, iki katlı ve dört eyvanlı bir yapıdır. Yapının, geçmişte şehri kuşatan dış surlara yaslanan doğu cephesi, eksenden güneye doğru hafifçe kaydırılmıştır; cephedeki beşgen çıkıntı, eski sura ait kulelerden biridir. Yapının batı cephesinin üst kısmında bir dizi mazgal pencere ve saçak altında taş çörtenler ile güneyinde bir kümbet bulunmaktadır. Bizi ilgilendiren doğal ve kültürel mirasımız Çifte Minareli Medrese'nin güney ucunda yer alan bu kümbettir. Hatuniye ya da Padişah Hatun Kümbeti olarak da bilinen kümbet, avlunun güney kanadındaki derin bir mekân özelliğine sahip ve avluya sivri beşik tonozla açılan ana eyvanın güney ucunda yer alan ve eyvana dıştan eklenmiş olduğu ifade edilmektedir. Aynı zamanda kümbetin, medreseyle birlikte inşa edilip edilmediği tartışmalıdır.
İki katlı olarak inşa edilmiş olan kümbet, kare prizmal bir kaide üzerinde on iki kenarlı çokgen bir gövdeye sahip olup konik bir külâhla örtülmüştür. Kümbetin gövdesinin dış cephesi, üç kaval silmeden oluşan sivri kemerli nişlerle on iki yüzeye taksim edilmiştir. Cephe yüzeylerini hareketlendiren ve münavebeli olarak yerleştirilen çift katlı pencerelerden alt bölümdekiler düşey dikdörtgen birer açıklıktan ibaret olup sivri kemerle çevrelenen mukarnas kavsaralı birer niş halinde tasarlandığı belirtilmiştir. Cephenin üst yarısındaki pencerelerin, sivri kemerli açıklıklar halinde olduğu, profilli silmeler ve bezemeli geniş bir bordürün kuşattığı kasnağın külâh eteğinde mukarnaslı bir saçak kornişiyle sınırlandırıldığı söylenmiştir.
Kümbetin her iki katına da medresenin güney eyvanından ulaşıldığını söylemek mümkündür. Çift kollu ve ara sahanlıklı bir merdiven kuruluşuyla ulaşılan üst kat, on iki kenarlı ve kubbeyle örtülü bir mekândır. Her kenara nöbetleşmeli olarak yarım daire ve çokgen planlı nişler ve pencereler açılmıştır. Kapının iki yanında bulunan iki küçük hücrenin eyvana açılan birer penceresinin bulunduğu, merdiven sahanlığının altındaki basık kemerli bir kapı açıklığıyla mumyalık fonksiyonu görmek üzere hazırlanmış zemin kat mekânına dâhil olduğu söylenmiştir. Haçvarî planlı mekânın merkezini oluşturan kare alan çapraz tonoz, kolları ise sivri beşik tonozla örtülü doğu, batı ve güney duvarlarına açılmış üç mazgal pencere ile mekânın hava alması sağlanmıştır. Düzgün kesme taşla kaplanmış kümbetin konik külâhında, o bölgeye has pembemsi kahverengi taşlar kullanılmıştır.
İnşa kitabesi bulunmayan medrese ve kümbetin tarihlendirilmesi tartışmalıdır; tarihî kaynaklar kadar, benzer özelliklere sahip örneklerle mukayese edilerek 1270-91 yılları arasına tarihlendirilmesi mümkündür. Yapının inşa tarihi ile ilgili Rahmi Rahmi Hüseyin Ünal şunları söyler: Yapının inşa tarihi kesin olarak bilinmemektedir. İlk defa Journal Asiatique'de yayılan, sonradan çeşitli yazarlar tarafından istinsah edilen Farsça bir kitabede, 351/962 tarihi dile getirilmiştir. Kimsenin görmediği bir kitabenin kopyası olduğu yazarı tarafından öne sürülen bu metin, türlü şekilde açıklanmış ve düzeltilmek istenmişse de medresenin bu tarihte inşa edilmiş olabileceğini kabul etmek mümkün değildir. İnşa tarihi ile ilgili arşiv kayıtlarında bulunan bir nota dayanılarak medresenin 651/1253 yılında inşa edilmiş olabileceği ileri sürülmüştür. Vakıf kayıtlarındaki bilgilerin, çoğu zaman halk ağzından derlenmiş söylentilere dayandığı göz önünde bulundurulduğu zaman yazarın rastladığı bu bilginin kesinlik taşıyıp taşımadığı sorgulanmaktadır. Süsleme özellikleri ve bazı küçük mimari ayrıntı göz önüne alındığı zaman yapının 1250 tarihinden önce inşa edilmiş olamayacağı söylenmiştir. Bununla birlikte bu tarih yine aynı nedenlerden ötürü 1275’ten öteye de götürülemeyeceği belirtilmiştir. Böylece bu medresenin 1250-1275 tarihleri arasında inşa edilmiş olduğu araştırmacılar tarafından ifade edilmiştir. Bunun yanında Çifte Minareli Medrese'nin güney ucunda yer alan kümbetin tam kesin olmamakla birlikte binaya sonradan ilave edildiğini düşünürsek yine tahmin edilen tarihler dışına çıkılmaması gerektiğini söyleyebiliriz.
Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad’ın kızı Hüdavent Hatun tarafından yaptırılmış olan bu kültürel yapı, Selçuklular dönemine aittir. Bu tarihi eserin günümüze kadar varlığını koruyabildiğini söylemek mümkündür.
Çifte Minareli Medrese ve kümbeti ile ilgili Rahmi Hüseyin Ünal’ın görüşleri şunlardır: "Çifte Minareli Medrese, Tebriz kapısı semtinde, eski şehrin kapılarından birinin yakınındadır. Doğu yönünden, vaktiyle şehri çevreleyen sur duvarına bitişik durumda olduğu ifade edilmiştir. Ana hatlarıyla dikdörtgen olan planındaki çarpıklık da bundan ileri gelmektedir. Dört eyvanlı, açık avlulu medreseler grubundandır. İki katlı olan bu yapının her iki katında da medrese hücreleri yer almaktadır. Cephede, taç kapının iki yanında, yarım daire profilli iki payandanın olduğu söylenmiştir. Taçkapı, geometrik ve nebati örneklerle süslenmiş olup iki köşesinde, şerefelerine kadar yıkılmış iki tuğla minare yükselmektedir. Minareler, sırlı ve sırsız tuğlalar münavebe ile sıralanarak süslenmişlerdir. Taçkapı çıkıntılarının cephelerinde birer, yan yüzlerinde de birer adet olmak üzere dört adet pano içinde, bir palmiye, çift başlı bir kartal ve bir çift ejder motifi görülmektedir. Binanın en geniş ve en uzun eyvanı olan güney eyvanının tonozu çökmüştür. Eyvanın yan duvarlarında kullanılan taşlarla binanın geri kalan kısmında kullanılan taşlar, gerek cins gerekse ebat bakımından birbirinden farklı olduğu dile getirilmiştir. Bu farklı malzeme ve işçilik, binanın bu kısmının diğer kısımlara kıyasla daha önce inşa edilmiş olduğu, kümbetle diğer kısımların sonradan binaya ilave olunduğu düşüncesini uyandırmaktadır. Güney eyvanının nihayetine yerleştirilmiş olan kümbetin mumyalığı haçvarî, gövdesi ise poligonal planlıdır. Gövdenin dış yüzü gibi iç yüzü de kemerlemeler dizisi, geometrik ve nebati şeritler ve sağır nişlerle süslenmiştir. Kubbe eteğine kadar mermerle kaplı olan kümbetin iç kısmındaki tezyinat, binanın diğer kısımlarındaki tezyinata kıyasla açık bir şekilde farklılıklar gösterir. Yapının diğer kısımlarındaki süslemeler kabartına olarak, kümbet içindeki şeritler ise oyularak işlenmiştir. Bu husus, kümbetin diğer kısımlarla birlikte inşa edilmemiş olduğu anlamına gelmektedir."
Medrese ve kümbetin kapılarındaki bazı taşların, 1878 yılındaki Erzurum’un Rus işgali sırasında yerlerinden sökülerek Rusya’nın bir şehri olan St. Petersburg’a götürülmüş olduğu iddia edilmektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından çeşitli onarımlar geçiren yapıda son olarak 2011 yılında başlatılan onarım çalışmaları 2015 yılı itibariyle sürdürülmekte olup onarım tamamlandıktan sonra medresenin “Vakıf Eserleri Müzesi” olarak kullanılacağı açıklanmıştır.
Medresenin, güney eyvanın doğu ve batısında kalan kısımları bugün tamamen ortadan kalkmış durumdadır. Buradaki hücrelerin durumu hakkında kesin bir fikir yürütmenin mümkün olmadığı dile getirilmiştir. Bu kesimin planı, yapılması düşünülen kazılar sonucunda öğrenilebilecektir. Çifte Minareli Medrese üzerine yapılan çalışmalardan da anlaşılacağı üzerine Çifte Minareli Medresenin güney ucunda yer alan kümbetin ve binanın diğer kısımlarının tam kesin olmamakla birlikte binaya sonradan ilave edildiği söylenebilir.
Referanslar
https://www.selcuklumirasi.com/architecture-detail/cifte-minareli-medrese-ve-kumbeti, (Erişim tarihi: 13.02.2024); Ünal, H. R. (1974). Erzurum İli Dâhilindeki İslāmî Devir Anıtları Üzerine Bir İnceleme. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Basımevi.