Büyükada
Yerleşim Merkezi / Destinasyon Deniz Destinasyonu
Maddeye katkıda bulunan yazarlar:
-
2020
Yaklaşık 200 metre yükseklikte iki tepesi vardır. Her iki tepeye de adını veren manastırlar bulunuyor. En yüksek olanı adını Aya Yorgi Kilisesi’nden alıyor. Günümüzde Yüce Tepe deniyor. Diğer tepe de adını üzerindeki Hristos Manastırı’ndan alıyor. Bugün İsa Tepesi deniyor. Aya Yorgi, 23 Nisan ve 24 Eylül günleri çok kalabalık oluyor. Her dinden insan toplanıyor ve dua edip dilekte bulunuyor. Yan taraftaki Yücetepe Kır Lokantası yorucu çıkış sonrasında iyi bir mola yeridir. Gece geç saatlere kadar açıktır.
Diğer adalarda olduğu gibi Büyükada da karbon salınımlı motorlu taşıt yoktur. Sadece ambulans, itfaiye, polis, zabıta gibi resmi taşıtlar bulunuyor. Ulaşım 2020 başına kadar 230 faytonla sağlanırdı. Bir de bisikletler kullanılırdı. Ancak bu durum değişti. 2019 sonlarında taşımacılıkta kullanılan atlar arasında yaygınlaşan Ruam hastalığı nedeniyle faytonlar seferden kaldırıldı. Taşımacılığın akülü araçlarla yapılacağı açıklandı.
Büyükada, Adalar’ın tamamında olduğu gibi çok kültürlü, çok dinli yapısını korudu. Büyükada’da dokuz Rum Ortodoks, bir Ermeni, bir Latin kilisesi ile bir Musevi sinagogu vardır. Büyükada’nın tek tarihi camisi Hamidiye ise II. Abdülhamit tarafından yaptırıldı. Adanın en yüksek tepesi olan Aya Yorgi Tepesi’ndeki Aya Yorgi Manastırı ve kilisesi, ikinci yüksek tepe üzerindeki Hristos Kilisesi ve manastırı, küçük tur yolu üzerinde ve Maden semtinde Aya Nikola Manastırı, Kumsal semtinde Aya Dimitri Kilisesi, merkezde Saat Meydanı’ndaki Panayia Kilisesi, yine merkezde ve iskeleye 200 metre uzaklıktaki San Pasifiko Latin Katolik Kilisesi, Anadolu Kulüp’ün biraz üstündeki Ermeni Katolik Kilisesi başlıcalarıdır. Aya Yorgi Kilisesi bugünkü haliyle 1905 yılında yapıldı. Ancak çan kulesi 1870’lere tarihleniyor. Ancak bazı kaynaklarda, buradaki ilk kilise ve manastırın yapımının Bizans dönemine, altıncı yüzyıla kadar gidiyor.
Hristos Manastırı ile Luna Park’ı birbirine bağlayan yol üzerinde bulunan ve adanın iskele meydanı dışında hemen her tarafından görülebilen Rum Yetimhanesi, Avrupa’nın monoblok en büyük ahşap yapısı sayılıyor. 1898-1899 yıllarında Fransızlar tarafından otel yapılmak üzere inşa edilen ancak Sultan Abdülhamit izin vermediği için işletilemeyen 235 odalı bina, dönemin zenginlerinden Zarifi ailesinden Eleni Zarifi tarafından satın alındı ve o tarihe kadar Yedikule Balıklı Rum Hastanesi’nde bulunan yetimhane buraya taşındı. Yetimhane 1960’dan bu yana boş duruyor ve hızla yıpranıyor.
Son yıllarda yaşanan kalabalıklaşmaya rağmen, Büyükada’nın tarihi dokusu ve doğası büyük ölçüde korundu. Bir yandan zengin azınlığın, öte yandan Cumhuriyet dönemi aydınlarının, yazarlarının, üst düzey yönetici ve siyaset adamlarının ilgi gösterdiği Büyükada, 19. yüzyıl sonlarından bugüne son derece canlı ve renkli bir sosyal yaşama sahne oldu. Ahşap binalar korumaya alındı, 1984 yılında diğer yerleşimi olan adalarla birlikte tümüyle SİT alanı ilan edildi.
Splendid Palas Oteli, Anadolu Kulübü, kaymakamlığın bulunduğu Hacapoulos Köşkü, uzunca bir süre ilkokul olarak kullanılan İskenderiye Patriği Sofranios’un Köşkü, Con Paşa Köşkü ve İzzet Paşa Köşkü adanın gözalıcı yüzlerce yapısından yalnızca birkaçıdır. Yine Çankaya caddesi üzerindeki Fabiato Konağı, Turing tarafından restore edilerek Kültür Evi oldu ancak Turing’e kayyum atanmasının ardından boşaltıldı, son yıllarda ise adliye binasına dönüştürüldü.
Adalar, burada yaşayan ya da yaşamının bir bölümünü geçiren ünlülerin evleriyle de dikkat çekiyor. Sovyet Devrimi’nin liderlerinden Troçki sürgün yaşamının ilk dört yılını adanın Heybeli’ye bakan bölümündeki iki yalıda geçirdi. Son kaldığı ve bugün viran durumdaki Sivastopulo Köşkü Troçki Evi olarak biliniyor. Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir de Şakir Paşa Köşkü’nde doğup büyüdü. Büyükada’da iz bırakmış edebiyatçılar arasında Nurullah Ataç, Melih Cevdet Anday, Ahmet Refik Altınay, Recaizade Mahmut Ekrem, Yahya Kemal, Ahmet Rasim, Tahsin Nahid, Yakup Kadri, Ziya Gökalp gibi isimler yer alıyor. Reşat Nuri Güntekin eserlerinin bir bölümünü Maden semtindeki konutunda kaleme aldı.
Büyükada’yı ziyaret eden gezginler, tarihi binaları, manastırları, farklı tur rotaları izleyerek ziyaret edebiliyorlar. En çok ilgi gören tur yolu, merkezden başlayıp, Çankaya ya da Yılmaztürk caddesini izleyerek yapılan ve Aya Yorgi Manastırı’na çıkış noktasını oluşturan Luna Park Meydanı’ndan geçen küçük tur yoludur. Geçen yıla kadar faytonla da yapılabilen bu tur, artık bisikletle ve yeni gelecek akülü toplu taşıma araçlarıyla da yapılabilecektir. Ama en güzeli adayı yürüyerek keşfetmektir. Bir başka tur yolu, adanın tamamını çepeçevre dolaşan Büyük tur yoludur. Yolun Dil Burnu’ndan sonraki bölümü tümüyle ormanlık alandadır ve özellikle de adanın Aya Yorgi Manastırı eteklerindeki arka bölümü, olağanüstü bir deniz-orman manzarası sunuyor. Tüm bu yolların üzerinde, tümüyle orman içinden geçen güzel patika yollar da vardır ve bilenler için güzel bir tur rotasıdır. Aya Yorgi Manastırı’na çıkış ise başlı başına bir rotadır. Manastır kilisesinin bulunduğu tepe nokta, tüm Marmara ve İstanbul’u içine alan güzel bir manzara noktasıdır.
Adanın plajları da İstanbul’un denize girilebilecek en güzel plajlarıdır. Her plaja merkez iskeleden plaj motorları düzenli sefer yapıyor. Adanın son yıllarda gelişen güzel bir tur rotası da Denizden Adalar turudur. 2010 yılında Adalar Vakfı tarafından kurulan Adalar Müzesi, adanın uzak ve yakın tarihi, bugünü ve yarınını tanımak anlamak için mutlaka ziyaret edilmelidir. Aya Nikola mevkiindeki müzeye, merkezden kırk dakikalık bir yürüyüş, bisiklet ya da toplu ulaşım araçlarıyla gidilebiliyor. Kafesi ve kitapçı dükkanı da olan müze pazartesi hariç her gün açıktır.
Referanslar
Adalar Müzesi, https://www.adalarmuzesi.org/cms/component/content/category/84, (Erişim tarihi: 26.08.2020); Adalar Turizm Geliştirme Merkezi, www.adalarturizm.org, (Erişim tarihi: 26.08.2020).
-
2020
5,4 kilometrekarelik yüzölçümü ile İstanbul adalarının en büyüğüdür. Maltepe sahiline 2.300 metre uzaklıktadır. Büyükada, biri güneyde diğeri kuzeyde olmak üzere iki tepe üzerine kuruludur. Güneydeki tepe, 203 metre yükseklikteki Yücetepe’dir. Kuzeydeki tepe ise 164 metre yükseklikteki Manastır Tepesi’dir. Seyahatnamelerden ve tarihi olaylardan anlaşıldığı kadarıyla Büyükada, Bizans döneminde de, Osmanlı döneminde de hep meskûn kaldı.
İlk çağ tarihi hakkında kesin bir şey bilinmeyen Büyükada, Pringhipo, Prinkipo, Prinkiponissos, Prenkipos, Megali Demonissia (Büyük Cin Adası), Demonesca gibi adlarla tanındı. Osmanlı döneminde ise Ada-i Kebir adını aldı. Romalı doğu bilgini Plinius, Megale (Büyük) adını verdi. Kantakuzinos döneminde Büyükada iskân edilmedi. Bizans döneminde bu ada Prens Adası anlamına gelen Prinkiponissos adı ile tanındı ve XIX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar bu isimle tarihi kaynaklara geçti. Bizans tarihçisi Kedrenos’a göre imparator İkinci Justinianus Kuropalatis, kendi mülkü olan Büyükada’da bir saray ve manastır yaptırdığı için Prinkipo Prens Adası dendi. VI. yüzyılda bu adla bilindi. Sonrasında takımadaların tamamına bu isim verildi. Büyükada’nın tarihi önemi ilk olarak Bizans kaynaklarında bulundu. Batı literatürü Les Iles des Princes deyimini kullandı. Büyükada’nın eski isimlerinin çoğu “büyük” sıfatı etrafında toplandı.
2018 yılının Adalar Kaymakamlığı’na ait nüfus verilerine göre, adalar toplam nüfusu 14.907 olup, Büyükada’nın nüfusu 7.449’dur. Büyükada’nın nüfusu diğer Prens Adaları’na nazaran daha çoktur. XIX. yüzyılın ilk yarısında üç bin kadar olduğu tahmin edilen Büyükada nüfusu, adalara vapur seferleri başladıktan sonra arttı, XX. yüzyılın başlarında beş bini aştı. Ada, yazları günübirlik ziyaretler ve yazlıkçılar nedeniyle kalabalıklaştı. Büyükada’nın iskele çevresindeki şıklığı, zarafeti, sahil gezintileri buraya gelen yabancıların hatıralarına konu oldu. XX. yüzyılın ikinci çeyreğine kadar ağırlıklı olarak Rumlardan oluşan ada halkı ve gayrimüslim yazlıkçıların yanı sıra, Osmanlı aydın ve yazarlarının önemli bir bölümü Büyükada’nın güzelliklerini ve toplumsal atmosferini paylaştı. Büyükada’daki canlılık, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1930’lara kadar Rumların burayı terk etmesiyle büyük ölçüde kayboldu. 1940’lı yıllara doğru ise Cumhuriyet dönemi devlet ileri gelenlerinin, yüksek bürokrasinin ve varlıklı kesimlerin rağbet ettiği bir sayfiye yeri olma özelliğini yeniden kazandı. Bu dönemde Büyükada yeni köşklerle, özenli ve zevkli yapılarla süslendi, İstanbullular için günlük gezilerin yapıldığı yerlerin başında yer aldı.
Bugün büyük bir kısmı çam ormanları ile kaplı Büyükada, yaklaşık yedi yüzyıl boyunca Bizans’ın sürgün yeri olarak kullanıldı. O dönemde taht kavgaları ve siyasi anlaşmazlıklar yüzünden adaya gönderilen devlet adamlarının maruz kaldığı işkenceler adanın tarihine geçti. Konstantinopolis Bizanslılar tarafından büyük surlarla korunurken, adalar kendi kaderlerine terk edildi ve düşman kuşatmaları sırasında büyük zarar gördü. Arap istilaları ve Haçlı Seferleri sırasında yağmalanan adanın tarihi yazgısı, Osmanlı egemenliği ile değişti. İşkence ve vahşet artık son buldu. Cezaya çarptırılan devlet adamlarının hesabı Topkapı Sarayı’nda görüldü. Ada, 400 yıl boyunca az sayıda papaz ile bahçıvan ve balıkçıya kaldı. Burada inzivaya çekilen din adamları, kıyıdaki Kadınlar Manastırı’nın taş kalıntılarında, sonraki dönemlerde İsa Tepesi’nde ve ondan daha yüksekteki Aya Yorgi Manastırı’nda ömrünü tamamladı. XIX. yüzyılın ortalarına gelindiğinde İngiltere’de yaşanan teknik ilerlemeler sayesince icat edilen ve buhar gücüyle çalışan vapurların İstanbul’a da gelmesiyle Büyükada’nın yazgısı kökten değişti. Başta zenginler olmak üzere ünlü azınlık aileler ve onların modasına kapılan bir kısım yüksek makamlı devlet adamları yazlık evler yaptırmaya başladı. 1850 ile 1870’li yıllar arasında gösterişsiz olan ahşap yapılar, 1880’lerden sonra Batı ile temaslar arttıkça değişmeye başladı. Daha yüksek ve görkemli köşkler sağda solda yükselmeye başladı. Buna paralel olarak sosyal yaşamda da değişiklikler yaşandı. Cumhuriyet döneminde başkentin İstanbul’dan Ankara’ya taşınması ile ada kısmen sönükleşse de, adanın rafine dokusu ve yaşam kalitesi büyük oranda korundu. 1960 ve 1970’lerden sonra artan betonlaşmadan Büyükada da kısmen nasibini aldıysa da, günümüze değin hem tarihin hem de doğanın son nimetlerini ada sakinlerine ve ziyaretçilerine sunmaya devam etti.
Arkeolojik açıdan ilk çağlara ait herhangi bir bulguya rastlanmayan Büyükada’da Bizans döneminde üç kale yapıldı. Bunlardan bir tanesi Ayanikola’da inşa edildi. Enkazı olmayan ve son yarım asırda adı bile unutulan ikinci kale kuzeyde deniz kenarında yapıldı. Üçüncü ve son kale ise aşağı kuyu olarak adlandırılan yerdedir. 1930 yılında Batık Manastır olarak bilinen Ayios Yeoryios Tepesi’nin eteklerindeki Ayios Nikolaos Manastırı’nın çevresindeki bahçelerden birinin kazılışı sırasında altın sikkelerle dolu bir küp bulundu. MÖ V. ve IV. yüzyıla tarihlendirilen Büyükada Definesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Nümismatik Bölümünde muhafaza ediliyor. Ayrıca Büyükada’da define avcılarının rastgele kazıları nedeniyle manastır, lahit ve diğer tarihi eserler büyük oranda tahrip oldu.
Büyükada, pek çok yazarın ve gezginin notlarında yer aldı. Yedi yıl boyunca Avusturya sefiri olarak İstanbul’da bulunan Ogier Ghiselin de Busbecq notlarında Büyükada ile ilgili bilgiler verdi. Ayrıca Fransız yazar Pierre Gilles’in İstanbul Boğazı isimli kitabında XVI. yüzyılın Büyükada’sına rastlamak mümkündür. Bizans arkeolojisi konusunda uzman olan yazar ve gezgin Leon Gustave Schlumberger da 1884 yılında İstanbul Adaları’na yaptığı seyahat sonrasında yazdığı kitabında Büyükada ile ilgili gözlemlerine yer verdi. Ayrıca Büyükada’da yaşamış olan yazar ve şairler bazı eserlerini burada yazdı. Bu yazarlar arasında Mehmed Celal, Tahsin Nahid, Cevat Şakir Kabaağaçlı, Ziya Gökalp, Melih Cevdet Anday, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yahya Kemal Beyatlı, Reşat Nuri Gültekin gibi isimler yer alıyor.
1984 yılında SİT alanı olarak kabul edilen Büyükada, Nizam ve Maden mahalleleri üzerinde kuruldu. Bilhassa Türk-Yahudi toplumu üzerinde önemli etkileri olan Büyükada’da II. Abdülhamit döneminde yapılan Sinagoga Hesed Le Avraam (Avramın İyiliği) sinagogu bulunuyor. Büyükada’nın en güneyinde Yüce Tepe üzerinde Aya Yorgi Kilisesi ve Manastırı yer alıyor. 23 Nisan günleri kutlanan Aziz George günü, dünyanın dört bir yanından gelen binlerce hacı şafak vakti yalın ayak tepeyi tırmanarak kiliseye ulaşmaktadır. Bunun dışında Büyükada’yı ziyaret edenler de manzarayı izlemek için bu tepeye tırmanmaktadır.
Büyükada’da yer alan Rum Yetimhanesi, Reşat Nuri Gültekin’in Evi, Müslüman Mezarlığı, Rum-Ortodox Mezarlığı, Meryem Ana Kilisesi, Adalar Müzesi, Hamidiye Camii, Hızır İlyas Tepesi’ndeki Adakule ziyaretçilerin önemli uğrak yerleridir. Ayrıca doğa ile iç içe olmak isteyenler için Dilburnu parkı bulunmaktadır. Alanın kuzeyinde Değirmen Koyu, güneyinde ise Yörük Ali Koyu yer almaktadır. Nizam Mahallesi’nde 1929-1933 yılları arasında Stalin tarafından sürgün edilen eski Gürcü Sovyet Lideri Lev Troçki’nin kaldığı ev de adanın önemli yerlerindendir. İstanbul’un ilk çağdaş müzesi de burada kuruldu. Aya Nikola mevkiindeki eski hangar alanı müzeye dönüştürüldü. Her yerde dik yokuşların yer aldığı adada, ulaşım bisiklet ve faytonlarla sağlanmaktadır. Tarihi köşklerin çoğu bugün otel olarak hizmet vermektedir. Özellikle yaz aylarında ziyaretçi akınına uğrayan Büyükada, geçmişi, kültürel mirası ve doğal güzelliğiyle yerli ve yabancı çok sayıda misafiri ağırlamaktadır.
Referanslar
Adalar Belediyesi (2016). Büyükada, http://www.adalar.bel.tr/ilcemiz-sayfasi/buyukada.html, (Erişim tarihi: 24.05.2020); Garipağaoğlu, N. (1998). İstanbul Adaları’nda Korunması Gereken Tarihi Doku: Büyükada Örneği, Marmara Coğrafya Dergisi, 2: 75-94; Gülersoy, Ç. (1997). Büyükada. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları; Kohen, S. (2016, 1 Ağustos). Tarihten Bugüne Büyükada, http://www.salom.com.tr/arsiv/haber-100002-tarihten_bugune_buyukada.html, (Erişim tarihi: 24.05.2020); Yılmaz, K. (2008). Cumhuriyet Dönemi’nde Büyükada’nın İktisadi ve Sosyal Tarihi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Ayrıntılı bilgi için bakınız
Akpınar, S. (2014). Büyükada: Bir Ada Öyküsü. İstanbul: Adalı Vakfı Yayınları; De Tchihatchef, P. (2019). İstanbul ve Boğaziçi (Çev. A. Berktay). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.