Beşiktaş Mevlevihanesi

Doğal ve Kültürel Miras Mevlevihane

(Beşiktaş, İstanbul, 1621-1870)

Günümüze ulaşamamış mevlevihanelerden olan Beşiktaş Mevlevihanesi İstanbul’da Kalenderhane Mevlevihanesi, İstanbul Mevlevihanesi (Abid Çelebi Tekkesi), Galata Mevlevihanesi (1491) ve Yenikapı Mevlevihanesi’nden (1598) sonra Bostancı Ocağı’ndan yetişerek önce Kaptan-ı Derya sonra da Veziriazam olan Ohrili Hüseyin Paşa tarafından 1621 tarihinde kurulmuş olan beşinci mevlevihanedir.

Mevlevihane, İstanbul’un Rumeli yakasında, Beşiktaş ilçesinde, Ortaköy ile Dolmabahçe arasında kurulmuştur. Günümüzde ayakta olmayan mevlevihane yapıları bugünkü adı ile Çırağan, eski adıyla Kılıç Ali Mahallesi’nde bulunmaktaydı. Mevlevihanenin Veziriazam Ohrili Hüseyin Paşa tarafından Hızırlık mevkiinde (Osmanlı’nın üst tabakasının sayfiye yeri) bulunan Yahya Efendi Tekkesi’nin güneyinde inşa ettirildiği bilinmektedir. Kaynaklarda Beşiktaş Mevlevihanesi’nin Ohrili Hüseyin Paşa’nın Gelibolu’dan İstanbul’a dönerken yaşadığı mistik bir olay üzerine yaptırdığı belirtilmektedir:

Kaptan-ı Derya Ohrili Hüseyin Paşa, Akdeniz seferinden dönerken Gelibolu’da durup, karaya çıkar ve oradaki tasavvuf büyüklerini/erenleri ziyaret eder. Daha sonra İstanbul’a doğru yola çıkar. Hüseyin Paşa’nın başında bulunduğu donanma tam Boğazlar’a girecekken kuvvetli fırtınaya tutulur ve gemileri üç kez geri döndürür. Paşa erenleri ziyaretinde bir eksiklik, bir kusur olduğuna inanarak sorup soruşturur ve Gelibolu Mevlevihanesi Şeyhi Ağazade Mehmed Hakiki Dede’yi ziyaret etmediğini öğrenir. Bunun üzerine Paşa Gelibolu’ya geri döner ve Gelibolu Mevlevihanesi’ne ziyarete giderek şeyhinden özür diler. Ağazade Mehmed Dede rahatlıkla İstanbul’a dönmeleri için dua edeceğini söyler ve Hüseyin Paşa’ya kısa süre içinde Sadrazam olacağı müjdesini verir. Hüseyin Paşa İstanbul’a sakin bir denizle ulaşır. Bir iki gün içinde de Sadrazam olur. Bunun üzerine de Beşiktaş Mevlevihanesi’ni yaptırır. Mevlevihanenin inşaası tamamlandıktan sonra Gelibolu Mevlevihanesi Şeyhi Ağazade Mehmed Hakiki Dede Gelibolu ile Beşiktaş Mevlevihanelerinin ortak meşihatını üstlenir ve ikisinde de çarşambaya rastlayan mukabelelerde sırayla yer alabilmek için, küçük bir yelkenliyle Gelibolu-İstanbul arasında gidip gelerek bir haftayı Beşiktaş’ta, bir haftayı Gelibolu’da geçirir.

Beşiktaş Mevlevihanesi’nin inşa edildiği alan Beşiktaş ve Ortaköy arasında bulunan "Kazancıoğlu Bahçeleri" ismiyle bilinen bir mesire yeridir. Bu mesire yeri eskiden beri Sultanlara ait bir arazidir ve IV. Murat döneminde has bahçeye katılarak hanedana ait yalıların yapıldığı bir bahçe olarak kullanılmaya başlanmıştır. Beşiktaş Mevlevîhânesi’nin yapısına ilişkin net bilgiler veren bir kaynak günümüze dek ortaya konmamıştır. Beşiktaş Mevlevihanesi ve işlevleri hakkındaki bilgiler yakınında bulunan Çırağan Yalısı/Sarayı’na ilişkin belgelerden edinilebilmektedir. Bunların dışında Hüseyin Ayvansarayi Hadikatü’l-Cevami adlı eserinde, Evliya Çelebi de Seyahatnamesi’nde Beşiktaş Mevlevihanesi’nden söz etmiştir. Ayrıca mevlevihanenin semahanesine ilişkin bilgi veren XVII. yüzyıl sonu / XVIII. yüzyıl başına ait bir minyatür Philadelphia Freer Kütüphanesi Rare Kitap Departmanı’nında bulunmaktadır. Bu minyatürden yararlanarak Kayahan Türkantöz mevlevihanenin semahanesi için 1998 senesinde restitüsyon denemeleri yapmıştır. Mevlevihane’nin konumuna ilişkin fikir veren diğer kaynaklar; Cahit Kayra ve Erol Üyepazarcı’nın ‘‘İkinci Mahmut’un İstanbul’u Bostancıbaşı Sicilleri’’ adlı Osmanlıca’dan Türkçe’ye tercüme edilmiş eseri ile F. Kauffer Haritası’dır. Mevlevihaneden günümüze ulaşan tek somut belge ise Bige Özkan’ın 1967 tarihine ait ‘‘İstanbul’daki Mevlevihaneler’’ isimli lisans tezinde yer alan ve kaynağı belirtilmemiş olan Musahib Abdi Bey yalısının restorasyonunda ortaya çıkan bir rölövedir. M. Baha Tanman, Bahrihüda Tanrıkorur, Handan Dindandarzade, Haluk Şehsuvaroğlu, Erdem Yücel, Muzaffer Erdoğan… gibi akademisyen ve araştırmacıların mevlevihanelere ilişkin yaptıkları çalışmalar sonucu yayınladıkları makale, kitap ve bildirilerinde Beşiktaş Mevlevihanesi hakkında da bilgiler vermişlerdir. Bu çalışmada Beşiktaş Mevlevihanesi’ne ait tüm bu kaynaklar bir araya getirilmiş ve aşağıda kronolojik sıraya göre derlenip değerlendirilmiştir.

Bölgedeki en eski yapılaşma Kanuni Sultan Süleyman’ın sütkardeşi Şeyh Yahya Efendi’nin Beşiktaş’ta kendi imkânları ile 1538 tarihinde satın aldığı bugünkü türbe ve mezarlığın bulunduğu arazide kendisi için yaptırdığı ev, mescit, medrese, hamam ve çeşmeden oluşan bir külliye niteliğindeki tekke ile başlamıştır. Yahya Efendi’ye ait olan arazinin geniş bir parçası daha sonraları Çırağan ve Yıldız saraylarının arazilerine katılmıştır.

Yahya Efendi Külliyesi’nin güneyinde yer alan ve IV. Murad döneminde Kazancıoğlu Bahçeleri’nden has bahçeye katılan arazinin mülkiyeti 1623-1659 tarihleri arasında (XVII. yüzyılın başlarında) IV. Murad’ın kızı Kaya Sultan’a geçmiş ve o da burada kendisine bir yalı yaptırmıştır.

III. Ahmed dönemine kadar mevlevihaneye çok yakın olan bu yalı ile ilgili herhangi bir bilgi mevcut değildir. XVIII. yüzyıl başlarında Vezir-i Azam Nevşehirli İbrahim Paşa’nın mülkiyetine geçen yalı yenilenerek eşi Fatma Sultan’a verilmiştir. İbrahim Paşa’nın Lale Devri’nde Padişah III. Ahmed şerefine tertip ettiği bir eğlencede yalının en büyük bahçesi binlerce kristal lambayla aydınlatılmış ve lambalar gerçekten sanatkarâne bir surette yerleştirilmiştir. Bu yeni usulle, eğlenme şekline “lale çırağanı” denilmiş ve o tarihlerden itibaren de İbrahim Paşa’nın yalısı “Çırağan Yalısı” diye anılmaya başlanmıştır.

XVII. yüzyıldaEvliya Çelebi Beşiktaş Mevlevihanesi’nden şöyle söz etmektedir: ‘‘Beşiktaş Mevlevihane Tekkesi leb-i deryada olup sema’hanesi deryaya nazır fevkani bir mevlevihanedir. İstanbul’da ve gayri diyarda misli yoktur. Sema’hanesi bir musanna tavan kubbeli la’lündur ki şimdiki üstadlar ana nazır kubbe inşa edemezler, fukara hücreleri garb tarafındadır. Sema’hanenin meydanı serapa ceviz levhalarla müzeyyen ve üç tarafı billur ve necef taşları ile münakkaşlıdır.’’ Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde bahsettiği Beşiktaş Mevlevihanesi günümüze ulaşamamıştır; ancak mevlevihanenin semahanesine ait Philadelphia Freer Kütüphanesi, Rare Kitap Departmanı’nında yer alan XVII. yüzyıl sonu / XVIII. yüzyıl başına ait minyatür sayesinde iç düzenleme ve süslemeler konusunda bilgi sahibi olmaktayız.

28.7x11.8 santimetre. ölçülerindeki minyatüre göre mevlevihanenin semahanesinde; ön planda yer alan hünkâr ve mutrıb mahfilinden yaklaşık 1.60 m. düşük kotta, dikdörtgen planlı ve Evliya Çelebi’nin de tarif ettiği gibi ceviz tahtalarla döşenmiş olan sema meydanı bulunmaktadır. Minyatürde görüldüğü üzere, sema meydanının üstü korkuluklu, ince uzun dikdörtgen panolarla kaplanmıştır ve çevresindeki diğer mahfillerden daha düşük kotta yer alan sema meydanının sağ köşesinde korkuluklarla ayrılmış yüksek bir Mesnevi kürsüsü bulunmaktadır. Sema meydanını örten yalancı kubbe; korkulukların arasından çıkan ahşap direklere taşıtılmıştır. Kubbenin göbeğinden çıkan şemseli dokuz kol, kubbe eteğindeki yatay palmet motiflerine kadar devam etmektedir.

Genelde mihrabın karşısına yerleştirilen yüksek mutrıb ve hünkâr mahfilleri bu mevlevihanede mihrabın yanında ve arkasında konumlandırılmıştır. Şeyhin arkasındaki mahfil hünkâr mahfili, bu mahfilin solunda kalan kısım ise mutrıb mahfilidir. Minyatüre baktığımızda sağ tarafında züvvar mahfilinin bulunduğunu görmekteyiz. Yalancı kubbenin etrafındaki mahfilleri örten düz ve kare çubuklu tavan yukarıya kaldırılmıştır. 

Minyatürdeki pencerelerden İstanbul Boğazı ve Anadolu yakası görülmektedir. Minyatür ve Evliya Çelebi’nin betimlemelerinden yola çıkarak Beşiktaş Mevlevihanesi’nin XVII. yüzyıla ait semahanesi için Kayahan Türkantoz 1998 senesinde bir restitüsyon denemesi yapmıştır.

XVIII. yüzyılda yaşamış olan Hüseyin Ayvansarayi de Çırağan Yalısı’nın arkasındaki sette, Yahya Efendi Türbesi’nin güneyinde yer alan Beşiktaş Mevlevihanesi’nin ilk kurulduğu yıllarda yalnızca bir semahane ve mescitten ibaret olduğunu matbâh-ı şerifinin dahi olmadığını ve mevlevihanenin sonraki yıllarda genişletildiğini belirtmektedir.

Evliya Çelebi ve Hüseyin Ayvansarayi’nin ifadelerinden başlangıçta mevlevihanenin tam teşekküllü olmayıp zamanla yeni ekler yapılarak geliştildiği ve böylece organize bir mevlevihaneye dönüştüğü anlaşılmaktadır.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde yer alan 12425 nolu H.25 R 1143 / M.07 11 1730 tarihli Maktul İbrahim Pasa'nın Besiktaş'taki Çıragan Yalısı'nda mevcut olan esyasının Haseki Ali Aga ve Şırahane Kâtibi Ahmed Efendi tarafından yapılan Tahrir Defteri’’ne göre; Beşiktaş Mevlevihanesi’ne komşu olan ‘‘Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın yaptırmış olduğu yalı büyük bir kasır ve ondan bağımsız olarak inşa edilmiş birkaç küçük köşkten oluşmaktaydı. Büyük kasrın içinde; harem dairesi, yeni ve eski olmak üzere iki hamam, biri denize biri bahçeye bakan iki mabeyn odası, hasoda dairesi, denize bakan divanhane sofası, sultan odası, başkadın odası, darüssaade odası, silahtar ağa odası, mehterler odası, harem ağalar odası, çamesuy (çamaşır odası), usta odası gibi bölümler bulunmaktaydı. Bahçe içinde kafesli köşk, küçük başkadın köşkü, hünkâr köşkü, üç sofalı şadırvanlı çerağan köşkü yer almaktaydı. Bahçe içerisinde bir kemeriye ve limonluk ile birlikte 128 çınar ağacı bulunuyordu.’’ Bu belgedeki veriler F. Kauffer Haritası ile çakıştırıldığında Çırağan Yalısı’nın konumu tam olarak ortaya çıkmaktadır.

Bu Tahrir Defteri’ndeki bilgiler doğrultusunda Şükriye Pınar Özyalvaç’ın 2015 senesinde onaylanmış olan ‘‘İstanbul Konut Mimarisi’nde Lüks ve Konfor (18. Yüzyıl)’’  başlıklı doktora tezinin 42'inci sayfasında yer alan tekkenin altı ve üstü tanımlamaları ile tekkenin Çırağan Yalısı’nın hariciye kısmının orta katında bulunduğu alt ve üst katlarında diğer mekânların yer aldığı şeklinde yorumlanmıştır. Ancak zamanının önemli dergâhlarından biri olan olan Beşiktaş Mevlevihanesi’nin saraya ait bir yapı içinde konumlanmış olması pek mümkün değildir. Defterde bahsi geçen tekkenin altı ve üstü tanımlamaları ile alt kat ve üst kat değil de mevlevihanenin bulunduğu alanın eğimli bir arazi olduğu da göz önüne alınarak alt tarafındaki ve üst tarafındaki yapılardan bahsediyor olma olasılığı çok yüksektir. Bu durumda ise daha önce de belirttiğimiz üzere mevlevihanenin Çırağan Yalısı yapılarının hemen arkasında Yahya Efendi Dergâhı’nın güneyinde yer alan sette konumlandığı ortaya çıkmaktadır.

Bu düşüncenin doğruluğunu XIX. yüzyıl başlarında Sultan II. Mahmut döneminde hazırlanmış olan Bostancıbaşı Sicilleri’nin Cahit Kayra tarafından günümüz Türkçesi’ne tercüme edilerek basılmış olan eserinde görmekteyiz. Bu eserde Beşiktaş Mevlevihanesi; Çırağan Sahil Saray-ı Hümayunu ile Mabeyn-i Hümayun arasındaki bölgede gösterilmektedir. Bostancıbaşı Sicilleri’nde sadece su kenarındaki yapıların değil denizden bakıldığında görünen yapıların da yer aldığını varsaydığımızda Beşiktaş Mevlevihanesi’nin Çırağan Sarayı’nın hemen arkasındaki sette yer aldığı savımız güçlenmektedir.

Çırağan Yalısı ve Beşiktaş Mevlevihanesi’nin birlikte adlarının geçtiği Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde yer alan en eski belge I. Sultan Mahmud’un 1741 tarihinde büyük camlı köşkün mevlevihane cephesine bakan mahalinin Mimarbaşı El-Hac Mustafa Efendi tarafından tamir masrafının tesviyesi hakkındaki defterdir. Bu belgede ‘‘Defter-i oldur ki emr-i fermanları üzre Beşiktaş’da Çırağan Hümayun yalısında kebir camlı köşkte mevlevihane manzur-ı hümayun olan mahallin iktiza eden kereste ve mühimmat-ı saire ve ücarat-ı amelinin aliyyül müfredat defteridir: H. 17 Ca 1154 / M. 31 07 1741’’ buyurmuştur. Bu bilgi dahilinde 1741 tarihinde Çırağan Yalısı’nda bir tadilat olduğunu anlaşılmaktadır. 

Haluk Şehsuvaroğlu ‘‘İstanbul Sarayları’’ kitabında Çırağan Yalısı’nın 1767 tarihinde Şeyhülislam İbrahim Efendiye tahsis edilmiş olduğunu ve 1774 tarihindeki satışına kadar Şeyhülislam tarafından kullanıldığını ifade etmiştir. Ancak bu bilgiye kaynaklarda rastlanılmadığı gibi 1774 senesinde yapılan satışta yalının Zeynep Sultan’a ait olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu tarihte satışa çıkartılan yalı Sultan III. Selim’in kız kardeşi Beyhan Sultan tarafından satın alınmıştır.

XIX. yüzyıl başına ait Kauffer Haritaları’nı incelediğimizde de 1774 tarihindeki satıştan sonra bu haritalarda Çırağan Yalısı’nın bir süreliğine Palais de la Behan-Sultane olarak adlandırıldığını görmekteyiz.

1791-95 yılları arasında Beyhan Sultan emriyle Yorgi kalfa tarafından yalıya birtakım eklemeler yapılmıştır. 1802 tarihinde ise Sultan III. Selim Han yalıyı satın alarak yanındaki Rodoslu Yalısı’nı yıktırmış ve 1804 tarihinde yerine bir mabeyn dairesi yapımına başlanmıştır. 1804-1806 tarihleri arasında kapsamlı bir tadilat geçiren Çırağan yalısı ile mabeyn dairesi arasında kalan Beşiktaş Mevlevihanesi de bu sırada ihya edilmiştir. Bu ihyada mevlevihane onarılarak şeyh dairesi ve on iki derviş hücresi eklenerek yapı tümüyle elden geçirilmiş ve yeni görünümüyle Çırağan Sarayı’nı tamamlar duruma getirilmiştir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden edindiğimiz belgeleri ve Bostancıbaşı Sicillerini ile Kauffer Haritası ile çakıştırdığımızda mevlevihane için belirlediğimiz konum desteklenmektedir. 1802-1806 tarihleri arasında Çırağan Yalısı’nın geçirdiği tadilatlar ve Beşiktaş Mevlevihanesi’nin ihyası ile ilgili belgeler Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunmaktadır. 

Ayrıca konu ile ilgili kaynaklarda geçmeyen bir bilgi Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki AE.SSLM.III.00001.00022 numaralı belgede bulunmaktadır. Bu belgeden anlaşıldığına göre Sultan III. Selim Han Dönemi’nde H. 27 Zilhicce 1218 / M. 08 Nisan 1804 tarihinde mevlevihanenin matbahı olmadığı ve müceddeden matbah ilave edilmesi buyrulmuştur.

1786 ve 1821 tarihli Kauffer Haritaları’nda mevlevihanede görülen genişleme bu bilgileri doğrular niteliktedir.

1786 ve 1821 tarihli Kauffer Haritaları’nı karşılaştırdığımızda bu tarihler arasında yapılan tadilatların yapının planında değişikliğe neden olduğunu görmekteyiz. Evliya Çelebi’den edindiğimiz bilgilere göre Beşiktaş Mevlevihanesi’nin fukara hücreleri yani dedegan hücreleri yapının garb (batı) yönünde yer alırken, semahanesi deryaya nazır yani yapının doğu yönünde yer almaktadır. 1821 tarihli Kauffer Haritası’nda mevlevihanenin batı tarafında yer alan derviş hücrelerinin yenilenip hücreler ile şeyh dairesi arasındaki geçişin kaldırılıp yapıların bir bütün haline geldiği ve batı yönüne bir ekleme yapıldığı 1804 tarihli belgeye göre bu eklemenin matbah-ı şerif olduğu düşünülmektedir.

Beşiktaş Mevlevihanesi’nin semahanesine ait XVII. yüzyıl sonu / XVIII. yüzyıl başına ait minyatür incelendiğinde dergahın ilk semahanesinin divanhane planında en az iki cephesinden denizi gördüğü anlaşılmaktadır. Kauffer haritakarında mevlevihane yapısı incelendiğinde batı yönündeki kare planlı bölümün ya da doğu yönünde cümle kapısının hemen sağında kalan bölümün semahane olması mümkündür. Elimizde Beşiktaş Mevlevihanesi’ne ait bir plan şeması olmadığından kesin bir yargıya varmak mümkün değildir. Arazinin topografik özellikleri yapının her yerinden denizi görmesine olanak sağladığından semahane için düşünülen iki konumun da doğru olma olasılığı vardır.III. Selimden sonra başa geçen padişah II. Mahmut da ihyalara devam etmiş ve bu doğrultuda yalının bulunduğu alanı ve çevresini yeniden yapılandırma kararı almıştır. 

1834’de mimarlığını Ebniye-i Hassa Müdürü Es-Seyyid Abdülhalim Bey’in yaptığı ilk Çırağan Sarayı’nın inşaasına başlanmıştır. 1836 senesine eski kasır ve köşkler ile Hanım Kadın Mescidi, Mısır Tüccarlarından Eğribozlu El-Hac Ahmed Ağa’nın 1765’te yaptırdığı mektep gibi diğer bazı hayır eserleri ve Beşiktaş Mevlevihanesi de tamamen yıkılarak, ortadan kaldırılmış yapıların arsaları saray arazisine katmıştır. 1860-1870 tarihleri arasında Josef Scheada tarafından çizilmiş haritası ve 1870 tarihli Stolpe, C. Haritası incelendiğinde Çırağan Sarayı’nın çevresindeki yapıların tamamen ortadan kaldırıldığı gözlemlenmektedir.

1834 tarihinde inşaasına başlanan ilk Çırağan Sarayı Thomas Allom, Rouargue Brothers ve W. H. Bartlett gibi ressamlar tarafından resmedilmiş ancak bu tarihte Beşiktaş Mevlevihanesi yıktırılmış olduğundan bu resimlerde yer alamamıştır.

Çırağan Sarayı’nın inşaası nedeniyle 1836 tarinde Beşiktaş Mevlevihanesi’nin yıktırılmasının ardından dergâh geçici olarak bitişiğindeki Musahib Abdi Bey yalısına taşınmış ancak mevlevihanenin hamuşanı saraya eklenen bölümde kalmıştır. Mevlevihane hizmet ve faaliyetlerine 30 sene süreyle Musahib Abdi Bey yalısında devam etmiştir. 

Bilge Özkan’nın 1967 tarihine ait ‘‘İstanbul’daki Mevlevihaneler’’ isimli lisans tezindeki kaynağı ve yeri bilinmeyen, II. Mahmud veya hemen sonraki döneme (XIX. yüzyılın ikinci çeyreği) ait olan Beşiktaş Mevlevihanesi rölevesinden; küçük çaplı semahanenin büyük bir binanın güneydoğu tarafında olup müstakil olmadığı, kuzey tarafından başka bölümlere bağlantısının bulunduğu, güneybatı tarafında ise semahaneye bitişik bir türbenin yer aldığı anlaşılmaktadır. Bu bilgiler doğrultusunda rölevesinin yapıldığı semahanenin; Beşiktaş Mevlevihanesi’nin yıktırılmasının ardından geçici olarak taşındığı Sultan II. Mahmud’un tamir ettirdiği Musahib Abdi Bey Yalısı’nın semahanesine ait olduğu tahmin edilmektedir.

Bu rölöveye göre; yamuk dikdörtgen planlı ahşap ana bina taştan bir bodrum kat ile kırma bir çatıya sahiptir. Yapının doğu cephesinin ortasında yer alan semahanenin çift kanatlı cümle kapısına (10,50 X 5,40 metre) iki basamakla çıkılır ve bu cephedeki pencere-kapı açıklıkları yuvarlak yalancı kemerlerle bezenmiştir. Kuzeybatı cephesinde ikinci bir giriş mevcuttur. Bu çift kanatlı tali kapıya üç basamakla ulaşılır ve bu cephede kapının yan tarafında mahfellere ait altta iki, üstte ise üç pencere yer almaktadır. Semahanenin yamuk ve sağır olan güney cephesinin iç duvarıda yer alan ekseninden doğuya kaydırılmış yuvarlak kemerli sade mihrab nişi; 130 santimetre genişliğindedir ve döşemeden 80 santimetre yukarı kaldırılmıştır. Tali kapı ile mihrab nişi arasında kalan köşede fevkani mahfile ulaşımı sağlayan merdiven bulunmaktadır. Tali kapının yanında merdivene doğru konumlanmış olan kare planlı (9,80 X 9.80 metre) semahanenin güneybatı köşesindeki eğri duvar üzerinde yer alan 1,95 X 1,40 metre ebatlarındaki kafesli niyaz penceresi türbeye açılmaktadır. Yapının kuzeybatı köşesinde girişin hemen yan tarafında semahaneye bakan yamuk üçgen planlı bir mekân bulunmaktadır ve bu mekânın kadın mahfili ya da şerbethane olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Batı yönünde yer alan üç metre genişliğindeki fevkani asma mahfil katı kare kesitli iki sütun ile taşıtılmış ve üst mahfilin önü sade, alçak bir korkulukla kapatılmıştır. Ayrıca kuzey yönünde selamlık ve harem bölümlerine bitişik olduğu düşünülen semahanenin kuzeydoğusunda bir pencere, kuzey batısında ise bir kapı bulunmaktadır.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan 1855 tarihine ait bir belgede Beşiktaş Mevlevihanesi’ndeki dedelerin Musahib Abdi Bey Yalısı’nda hizmet verdiği dönemde yoksulluk çektikleri ve bu nedenle kendilerine senelik 1500 kuruş tahsis edildiği buyrulmuştur.

Maliye Nezareti Celilesine; Beşiktaş Mevlevihanesi’nin kıllet-i muayyenatı cihetiyle mevcud olan dedeganı zaruret çekmekte olduklarından ve dergâh-ı mezkurun şeyhi Hacı Nazif Efendi ashab-ı halden bulunduğundan saye-i ihsanvaye-i hazret-i melukanede bunların zaruretten vikayeleri zımmında maliye hazine-i celilesinden bundan böyle düşecek mahsulatten şehriye 1500 kuruş tahsis-i istizan olunmak üzere zeyl defter olunmasının sub-ı valalarına havalesi meclis-i valada tensib olunarak irade-i seniyye-i cenab-ı şehingahı dahi olmadığından müteallik ve şerefsudenr buyrulmuş olmada mantuk-ı alisince icabının icrası hususuna himmet buyrulduğu H. 14 R 1271 / M.4 01 1855.

1859-60 tarihinde tamir gören Beşiktaş Mevlevihanesi olarak hizmet veren Musahib Abdi Bey Yalısı’nın tamir gördüğü yıla ait tek beyitli kitabesi daha sonra inşa edilmiş olan Bahariye Mevlevihanesi semahanesinin kapısının üzerine konulmuştur.

Sultan II. Mahmud’dan sonra başa geçen Sultan Abdülaziz’in 1857 senesinde eski Çırağan Sarayı’nı yıktırarak yenisinin inşaatına başlamış ancak maddi sıkıntılar nedeniyle bu inşaat yarım kalmış ve kendisinden sonra tahta geçen Sultan Abdülaziz döneminde tamamlanabilmiştir. Yeni Çırağan Sarayı inşaası nedeniyle Musahib Abdi Bey Yalısı’nın da yıktırılmasının ardından dergâh geçici olarak önce Fındıklı’da Karacehennem İbrahim Paşa Yalısı’na taşınmış bu esnada bugünkü İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi’nin bulunduğu yerde yeni mevlevihanenin yapımına başlanmıştır. Beşiktaş Mevlevihanesi 1870’de Maçka’da yaptırılan yeni mevlevihaneye nakledilmiştir. Ancak dört sene sonra 1874’de Maçka Kışlası’nın inşasının kararlaştırılması nedeniyle mevlevihane yıkılmıştır. Maçka kKşlası olarak inşa edilen yapı bugün İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi’nin bir parçası olarak kullanılmaktadır.

Beşiktaş Mevlevihanesi’nin devamı olan yeni mevlevihanenin (Maçka Mevlevihanesi) de yıkılmasının ardından 1874 tarihinde tekkenin son postnişini olan Şeyh Hüseyin Fahreddin Dede Efendi’ye ait Eyüp Bahariye’de Haliç kıyısındaki ahşap bir konağa taşınmış ve Bahariye Mevlevihanesi olarak yeni yerinde hizmetlerine devam emiştir. 1874-75 tarihine ait belgeyle bu ihya kayda alınmıştır.

Beşiktaş Mevlevihanesi ilk kurulduğu 1621 tarihinden ‘‘Tekke, zaviye ve türbelerin kapatıldığı 30 Kasım 1925 tarihine kadar beş ayrı yapıda faaliyetlerine devam ederek, hizmetlerini sürdürmüştür. 

Beşiktaş Mevlevihanesi’nin Bahariye’ye taşınmasından sonra Çırağan sarayı’nın bodrumunda yer alan mezartaşları üzerine bir kemer çekilmiş ve korumaya alınmıştır. Uzun yıllar sarayın bodrumunda duran bu mezartaşları 1987’de Çırağan Palas Kempinski Oteli’nin inşaatı nedeniyle Galata Mevlevihanesi’nin haziresine taşınmıştır.

Referanslar

Tanman, M.B. (1990). İstanbul Tekkelerinin Mimari ve Süsleme Özellikleri Tipoloji Denemeleri. (Yayınlanmamış Doktora Tezi). İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Evliyâ Çelebi, Seyâhatnâme; Çeviren: Kahraman, S.A. ve Dağlı, Y., (2014). Yapı Kredi Yayınları; Yücel, E., (2004). İstanbul Mevlevihaneleri. İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları; Dizdarzade, H. (2010). İstanbul Mevlevihaneleri. İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları, Araştırma Yayınları Serisi VII; Tanman, B. (2013). Mevlevi Dünyasında Bahariye Mevlevihanesi. İstanbul: İlim Sanat Tarih Edebiyat Vakfı Yayınları; Tanrıkorur, B. (2000), Türkiye Mevlevihanelerinin Mimarî Özellikleri. (Yayınlanmamış Doktora Tezi). Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Can, S. (1997). Belgelerle Çırağan Sarayı. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). İstanbul: T.C. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Kayra, C. ve Üyepazarcı, E. (1992). İkinci Mahmud’un İstanbul’u Bostancıbaşı Sicilleri. İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Dairesi Başkanlığı Yayınlar; Tanman, B., Beşiktaş Mevlevîhanesi, DİA, 5:553-554. Uzun, H., (2012). İslami Uyanış, Çoklu Modernlik ve Popüler Kültür Bağlamında Mevlevi Semasının Dönüşümü: Afyonkarahisar Örnek Olayı. (Yayınlanmamış Doktora Tezi). İzmir: T.C. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü; Ayvansarayi, H., (1781). Hadikatü'l Cevami; Çeviren: Galitekin, A.N. (2001). İstanbul Camileri ve Diğer Dini-Sivil Mimari Yapılar, İşaret Yayınları, İstanbul. Pakalın, M.Z. (1948). Son Sadrazamlar ve Başvekiller. İstanbul: Ahmet Sait Matbaası; Yücel, E. Bahariye (Beşiktaş) Mevlevihanesi. İstanbul: Sanat Tarihi Yıllığı Philadelphia Freer Kütüphanesi, Rare Kitap Departmanı, Philadelphia; Akdeniz, M.G. ve Erdoğan, H. (2016). 16. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Şeyh Yahya Efendi Tekkesi, FSM İlmî Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, Sayı: 8; Şehsuvaroğlu, H.Y. (1954). İstanbul Sarayları. İstanbul: Doğan Kardeş Yayınları.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Azsöz, G.P., (2018). İstanbul Mevlevihanelerinde Mimari Düzen ve Beşiktaş Mevlevihanesi. (Yayınlanmamış Doktora Tezi). İstanbul: Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü; Doğan, A.I., (1977). Osmanlı Mimarisinde Tarikat Yapıları, Tekke Zaviye ve Benzer Nitelikteki Fütüvvet Yapıları. (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.