Alanya Kalesi

Doğal ve Kültürel Miras Kale

Maddeye katkıda bulunan yazarlar:
Yazar: Aydın ÇEVİRGEN (2019) (Madde metni için tıklayınız)
Yazar: Caner ÜNAL (2020) (Madde metni için tıklayınız)
1 / 2

Tarihi Antik Çağ’a kadar uzanmaktadır. Antik Çağ coğrafyacılarına göre Coracesium (Gökkarga) adıyla bilinen Alanya, kimi zaman Kilikia’nın kimi zaman Pamphylia Bölgesi’nin içinde yer alıyordu. Bergama Kralı II. Attalos döneminde (MÖ 159-138) kurulan şehir, sonraki dönemlerde Romalıların eline geçmiştir. MÖ II. yüzyılda korsanların limanı ve merkezi haline gelen şehirde ilk kale şato şeklinde, dik ve kayalıkların olduğu yüksek bir yarımada üzerinde korsan Diodotos Tryphon tarafından yaptırılmıştır. Korsanlar Akdeniz’de korku saçmaya başlayınca Roma İmparatorluğu’nun komutanlarından Pompeius Coracesium (Alanya) Kalesi’ni ele geçirdi ve korsanların egemenliğine son vermiştir (MÖ 65). Roma döneminde yıkılan yerler tekrar inşa edilmiş, yeni surlar ve yapılarla şehir büyütülmüştür. MS VII. yüzyıla kadar Akdeniz’de askeri ve ticari açıdan stratejik önemini sürdüren Coracesium Kalesi bu tarihten sonra Arap saldırılarına maruz kalmıştır. Roma İmparatorluğu’nun bölünmesinden sonra, Bizans döneminde Alanya Kalesi Güzeldağ anlamına gelen Kalonoros adını aldı. Bizanslılar Kalonoros Kalesi’ni yeniden elden geçirmiş, Kale Kilisesi’ni inşa etmişlerdir.

1221 yılında Kalonoros Kalesi, Selçuklu ordusu tarafından kuşatılınca çaresiz kalan kalenin sahibi Kyr Vard tarafından Anadolu Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad’a teslim edilmiş ve sultanın adına izafeten Alaiye (Alaiyye) adını almıştır. Selçuklu dönemi’nde büyük bir imar faaliyetine başlanan Alaiye Kalesi’nde eski surlar güçlendirilmiş, bugünkü büyük yeni surlar, sarnıçlar, Kızılkule, Tersane, Tophane, İç Kale’de Saray Kompleksi, Ehmedek, Andızlı Camii, Akşebe Mescidi, Selçuklu ve Aşağı Kale Hamamları yapılmıştır. Selçuklu’nun Akdeniz’deki deniz üssü ve kışlık başkenti olan Alaiye Kalesi, Selçuklu Devleti’nin çöküşü ile birlikte Karamanlıların eline geçmiştir (1292). Sonraki dönemde Alaiye Beyliği idaresine giren Alanya Kalesi, Fatih Sultan Mehmet zamanında 1471’de Gedik Ahmet Paşa tarafından Osmanlı sınırlarına katılmıştır. Kalede inşa edilen Süleymaniye Camii, Deniz Feneri, geleneksel Alanya Evleri Osmanlı dönemi eserleri arasındadır. Cumhuriyet döneminde Atatürk’ün kenti ziyaretinden sonra, Atatürk halkın isteğini kırmamış ve Alaiye’nin adı 23. 05. 1933 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile Alanya olarak değiştirilmiştir.

Yaklaşık 260 metre yüksekliği, 6.5 kilometre uzunluğundaki surları, 140 civarındaki burcu ve 400 civarında irili ufaklı sarnıcı ile büyük bir yapı kompleksi olan Alanya Kalesi beş bölüme ayrılmaktadır. Bu bölümler ve üzerindeki yapılar şunlardır. 1- İç Kale: Su Sarnıçları, Bizans Kilisesi, Alaeddin Keykubad Sarayı, Adam Atacağı, Soğuk Su Hamamı, Koğuşlar, İç Kale Eski Giriş Kapısı. 2- Orta Kale (Yukarı Mahalle): Süleymaniye Camii, Akşebe Sultan Mescidi ve Türbesi, Arasta, Bedesten, Mecdüddin Sarnıcı, Selçuklu Hamamı, Aya Yorgi Manastırı (Arap Evliyası), Denizci Mescidi. 3- Dış Kale: Kızılkule, Girene Çeşmesi, Eski Hamam, Tersane, Tophane (Kalealtı) Mahallesi, Tophane, Esat Burcu ve Esat Dede Mezarı, Emir Bedrüddin (Andızlı) Camii, Kasım Fakih-Orta-Şakiroğlu Camii, Uğrun Kapısı, Meyyit Kapısı, Eğri (İskele) Kapı, Er Kapı (Aya Dimitri Kapısı), Tophane Mahallesi Kapısı, Kale Giriş Kapısı, Tophane Su Sarnıcı. 4-Cilvarda Burnu ve Deniz Feneri. 5- Ehmedek (Esas İç Kale).

Bu yapılardan özellikle Kızılkule ve Tersane Selçukluların en güzel eserlerindendir. Kızılkule 33 metre yüksekliğinde, 29 metre çapında, sekiz köşeli ve beş katlı olup üst kısmı kırmızımtırak tuğlalardan Kettanizade Eburrahaoğlu Halepli Ebu Ali tarafından 1226 yılında yapılmıştır. Kızılkule’nin hasar gören tuğla kısımları 1946 yılından sonra restore edilmiştir. Tersane ise üstü kapalı ve beş bölmeli olarak 1227 yılında inşa edilmiştir. Selçuklunun deniz üssü olan bu muhteşem yapı günümüze kadar korunabilmiştir.

1985 yılından beri Alanya Kalesi’nin İç Kale bölümündeki arkeolojik kazı çalışmaları ve bazı anıt yapılardaki restorasyonlar devam etmektedir. Alanya Kalesi Dünya Kültür Mirası adayı olarak 2000 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınmıştır. Birinci derece Arkeolojik, Tarihi, Kentsel ve Doğal Sit Alanı olan kale geçmişten günümüze kadar iskân görmüştür. Tophane Mahallesi ve Hisariçi Mahallesi ile halen üzerinde yaşanılan bir kültür hazinesidir.

Yararlanılan Kaynaklar

Gürbüz, A. (2001). XVI-XVII. Yüzyıllarda Alaiye Kalesi, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, (10): 207–226; https://antalya.ktb.gov.tr/TR-67819/alanya-kalesi.html, (Erişim tarihi: 20.11.2019); http://whc.unesco.org/en/tentativelists/1405/, (Erişim tarihi: 20.11.2019); Şahbaz, M. (2018). Türkiye Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad’ın Kolonoros Kalesini Fethi ve Siyasi Evlilikleri, 21. Yüzyılda Eğitim ve Toplum, 7(19): 81-95; Yetkin, H. (2002). Alanya: Dünden Bugüne Alanya’da Yaşam. İstanbul: Çali Grafik Matbaacılık A.Ş.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Koçak, N. F. (2013). Tarihte Alanya. Konya: Özhür Ofset.

2 / 2

Antik dönemde Kleopatra’ya hediye edilen ve Korakesion ve Kalonoros (Güzel Dağ) olarak adlandırılan Alanya’nın denize doğru uzanan ve birden yükselen yarımada üzerinde kurulu kalesidir. Antik dönemin korsan kalesi, diğer bir ifadeyle Alanya’nın şatosudur. Korsanların sığınağı olmasında hiç şüphesiz ki elverişli konumunun ve korunaklı olmasının rolü büyüktür. Korsanlar elde ettikleri ürünleri korsan mağarasından kaleye açılan bir tünelle sağlamaktadır. Roma İmparatoru Pompeus MÖ 65’te korsanları ortadan kaldırıp kaleyi yıktırılmıştır. Ancak kale Selçukluların (Sultan Alaeddin Keykubat döneminde) Alanya’yı ele geçirmesiyle tekrar önem kazanmıştır. Alanya’nın Selçuklu Devleti’nin başkenti Konya’ya yakın olması Selçukluların ilgisini çekmiştir. Selçuklu Sultanı Keykubat, Alanya’ya ilk olarak “Alaiye” ismini vermiş ve kaleyi yeniden inşa ettirmiştir. Kale dışında bu dönemde büyük bir tersane kurulmuş, tersanenin savunmasını sağlamak için Kızılkule yapılmış, kent surları genişletilmiş ve “Alaiye” önemli bir deniz üssü noktası olmuştur. Ayrıca Selçuklu sultanlarının kullandığı kışlık bir merkez olarak da ün yapmıştır.

Deniz seviyesinden 117metre /384 ft. yüksekliğinde olan Alanya Kalesi, iç içe geçmiş üç surdan oluşmaktadır. Tepenin çevresinde surlar yaklaşık olarak 6,5 kilometre uzanmaktadır. Surların izlendiği plan Ehmedek, İçkale, Adam Atacağı, Cilvarda burnu üstü, Arap Evliyası Burcu ve Esat Burcu’nu inerek Tophane ve Tersane’yi geçip Kızılkule’de son bulmaktadır. 83 kulesi ve 140 burcu olan kalenin Bizans yapısı olan kilisesi, Selçuklu camisi, hamam yapısı tarihi kalıntılar arasındadır. Denize doğru uzanan Cilvarda Burnu üzerinde de kalıntılar bulunmaktadır. Helenistik, Roma, Selçuklu ve Osmanlı gibi farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan kalede surların içine yerleşmiş su ihtiyacını sağlayan 400’e yakın sarnıç bulunmaktadır. Günümüzde de sarnıçların bir kısmı faaliyettedir. Yarımadanın zirvesinde Sultan Alaeddin Keykubat’ın sarayının bulunduğu yer olarak bilinen İçkale açık hava müzesi görünümündedir. İçkale’nin seyirlik kısmında sıradağlar şeklinde uzanan Toroslar ve Alanya’nın batı kıyısı seyredilmektedir.

İçkale, Ehmedek (Ortakale) ve Dış kaleden oluşan günümüzün 1.derece arkeolojik, tarihi, kentsel ve doğal sit alanı olan Alanya Kalesinde arkeolojik kazı çalışmaları 1985 yılından beri devam etmektedir. Bu kazılar İçkale bölümünde ve Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat’ın görkemli sarayının varlığı üzerinde yoğunlaşmaktadır. 2019 yılı itibariyle Prof. Dr. Osman Eravşar kazı başkanlığını yürütmektedir.

Alanya Kalesi’ne ilişkin bilgiler, İbn-i Batuta, Katip Çelebi ve Evliya Çelebi gibi seyyahların ortaya koyduğu bilgilerden öğrenilebilmektedir. “1332 yılında İbn-i Batuta, buradaki kerestenin İskenderiye, Dimyat ve diğer Mısır şehirlerine ihraç edildiğini; 1650 yıllarına doğru Katip Çelebi, Alanya Kalesi’ni ihtişam bakımından Bağdat kalesi ile mukayese ederek burada pamuk, ipek ve susam yetiştirildiğini; 1671 yılında Evliya Çelebi ise 300 ev bulunan Orta Hisar’da Süleymaniye Camisinin ve Akşebe Mescidinin, bir sarnıcın, avlusuz evlerin, Aşağı Kale’de iki medresenin, altı çocuk mektebinin, üç hanın, bir hamamın, bir çeşmenin ve 150 dükkanın bulunduğunu, bütün sokakların merdivenli olduğunu, ulaşımın katır ve eşeklerle sağlandığını belirtir”. Alanya Kalesi ile ilgili üç efsane bulunmaktadır. Birincisi kalenin fethi, diğerleri ise “Adam Atacağı” yeri ve Kleopatra ile ilgilidir. Alanya Kalesi fethi üzerine efsane şu şekilde anlatılmaktadır: Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat Alanya Kalesi’ni uzun süre kuşatmasına rağmen bir türlü ele geçirememiştir. Bunun üzerine “bir gece, 15.000 keçinin boynuzlarına birer mum yaktırarak askerleriyle hücuma geçmiş” ve karşı cephedeki kale komutanına gözdağı vererek “boş yere kan dökülmesin, gelin siz bize kaleyi teslim edin” demiş. Kale komutanı da bu kadar fazla orduyla nasıl savaşırız diye Selçuklu Sultanı’nın isteğini kabul etmiş. Kaleye bu nedenledir ki “Keçi Kalesi” de denmektedir. Bir diğer efsane de “Adam Atacağı” olarak adlandırılan ve etrafı demirlerle çevrili denize doğru bir çıkıntı ile ilgilidir. Rivayete göre, Romalılar döneminde, ölüm hükümlüleri bu alandan aşağıya, sarp kayalıkların üzerine atılırmış. Atılmadan önce mahkumlar bu alanın altındaki kuyuda aç ve susuz üç gün bekletilirmiş. Üçüncü günün sonunda mahkumların eline üç taş verilerek bir tanesini denize ulaştırmaları istenirmiş. Mahkum eğer bunu başarabilirse kurtulurmuş, aksi takdirde sarp kayalıkların üzerine atılırmış. Bir diğer rivayete göre de Kleopatra, kaleden gizli bir yolla kumsalın içinden denizle buluşurmuş. Bundan dolayı bu alan “Kleopatra’nın özel plajı” olarak ünlenmiştir.

Kalede yaşam günümüzde de sürmektedir. Yerel halk turizm faaliyetlerinin dışında dokuma, su kabakları boyacılığı gibi işlerle de ilgilenmektedir. Kaleye ulaşım araç, teleferik gibi imkanlar ile sağlanırken, ziyaretçilerin bazıları da kaleye yürümeyi tercih etmektedir. Alanya Kalesi’nin yakın çevresinde Tersane, Kızıl Kule (Savunma Kulesi) ve dikit ve sarkıtlarıyla dikkat çeken derin bir mağara olan Damlataş Mağarası bulunmaktadır. 2018 yılında Alanya Kalesi’ni ziyaret eden ziyaretçi sayısı 250.066 iken 2019 yılında ise 223.209’dir.

Yararlanılan Kaynaklar

Alanya Kalesi Ziyaretçi Sayısı. http://www.dosim.gov.tr/assets/documents/2019-ZIYARETCI-WEB-SITESI.pdf , (Erişim tarihi: 20.09.2020); Alanya Kalesi Ziyaretçi Sayısı. http://www.dosim.gov.tr/assets/documents/2018-ZIYARETCI-WEB-SITESI.pdf, (Erişim tarihi: 20.09.2020); Alanya Kalesi. https://antalya.ktb.gov.tr/TR-67819/alanya-kalesi.html, (Erişim tarihi: 20.09.2020); Alanya Kalesi. https://www.alanya.bel.tr/S/415/Alanya-Kalesi, (Erişim tarihi: 10.09.2020); Çimrin, H. (2002). Antalya Tarihi ve Turistik Rehberi. İstanbul: Yaylacık Matbaası; Kazıbaşkanı.https://kvmgm.ktb.gov.tr/Eklenti/68361,2019bakanlarkurulukararlikazitpdf.pdf?(Erişim tarihi: 10.09.2020); Tonguç, E. S. (2018). Ayrıcalıklı RotalarTürkiye. Yücel Sönmez ve Serkan Ocak (Editör), Antalya. İstanbul: Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık; Yenen, Ş. (1998). Anadolu Destanı Türkiye Gezi Rehberi. İstanbul: Asır Matbaacılık.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Antalya İl Kültür Müdürlüğü. (2012a). Dünden Bugüne Antalya Cilt-I; Antalya İl Kültür Müdürlüğü. (2012b). Dünden Bugüne Antalya Cilt-II.