Zeytinliada Kazı Alanı

Arkeolojik Kazı Doğal ve Kültürel Miras Örenyeri Sit Alanı Arkeolojik Sit Alanı

Zeytinliada, Balıkesir’in Erdek ilçesine bağlı Yalı Mahallesi mevkiinde, kıyıdan yaklaşık olarak 250 metre açıkta yer alan 170 metre uzunluğa, 50 metre genişliğe sahip, Erdek’e en yakın adadır. Ada, üzerinde bulunan zeytin ağacından dolayı Zeytin Adası veya Zeytinliada olarak bilinmektedir. Zeytinliada ilk olarak coğrafyacı Strabon tarafından “Kyzikosluların adasındaki güzel ormanlarla örtülü Arteka dağını ve hemen kıyıda, aynı isimdeki dağın uzantısı denebilecek Arteka adacığını işaret edelim” sözüyle günümüzde Zeytin Adası ya da Zeytinliada olarak bilinen adayı işaret etmektedir. Zeytinliada’nın Strabon tarafından Arteka olarak adlandırıldığını kanıtlayan tezlerden biri de yine antik yazarlardan olan Plinius’un Kyzikos çevresindeki adaları sayarken Artaceon adında bir adadan bahsetmesi, Arteka ya da Artaceon’un Zeytinliada olduğunu kanıtlayan görüşlerdir.

Zeytinliada’da bir Meryemana Kilisesi olduğundan ise XIII. yüzyılda Erdek’ten geçen keşiş Planudes, Protosebastus Tarkhaniotis’e gönderdiği 55. mektubunda söz etmiştir. Planudes Meryemana Kilisesinden bahsederken adada bulunan sıcak su kaynağından da söz etmiştir. Sıcak su kaynağından bahseden bir diğer yazar ise Evliya Çelebi’dir. Evliya Çelebi adada bulunan kaynaktan bahsederken, su sıcaklığının oldukça yüksek olduğunu ve insanların sadece suyun denize karıştığı yerde sudan yararlandıklarını ifade etmektedir.

Zeytinliada hakkında yapılan ilk detaylı çalışma, 1891 yılında adadaki eserleri tek tek inceleyip yayımlayan Dr. Makris’tir. Araştırmacı çalıştığı eserleri 11 başlık altında toplamıştır.

Zeytinliada, 1946 yılında 120 lira bedel ile dönemin Erdek kaymakamı Reşit Mazhar Ertüzün tarafından Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’ne satılmış ve ada sadece kuruma bağlı kişilerin tatil merkezi olarak faaliyet göstermiştir. Erdek Belediyesi’nin adanın geri kazanımı için başlattığı hukuk mücadelesi Danıştay kararıyla onanarak 12.03.2002 tarihinde adanın tapusu Erdek Belediyesi’ne tescil edilmiştir.

Erdek Belediyesi’nin girişimleriyle ada üzerinde ilk olarak 2006 yılında günümüz yapılaşmasına ait binaların yıkımıyla başlanmıştır. Bilimsel kazılar ise Balıkesir Kuva-yi Milliye Müzesi başkanlığında, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Nurettin Öztürk’ün bilimsel danışmanlığında 2007-2013 yılları arasında kesintisiz olarak gerçekleştirilmiş olup 2016 yılında ise restorasyon ve konservasyon çalışmaları olarak devam edilmiş ve bu yıl itibari ile çalışmalar sonlandırılmıştır.

Zeytinliada arkeolojik kazı çalışmalarında Meryemana Manastırına ait ortaya çıkartılan başlıca yapı toplulukları şöyledir; Meryemana Kilisesi, Vaftizhane, Şapel, İnziva Odası, Açık Hava Tapınım Alanı, Küçük Ayazma, Büyük Ayazma, Sarnıç, Kil Çökertme Havuzları, Fırınlar, Odalar, Latrina, Su Tekneleri, Depo, İşlik, Liman, Kayıkhane, Batı Kilisesi ve Yeraltı Kilisesi’dir.

Adanın güneydoğusuna inşa edilen Meryemana Kilisesi, üç nefli bazilikal plana sahip bir kilisedir. Kilisenin üstyapısı ve duvarları zamanla tahrip olmuştur. Fakat yapının ana kayadan traşlanarak oluşturulan duvarları sağlam kalabilmiştir. Kilisenin ön kısmında jamatun (dış hol) yer almaktadır. Jamatuna güneybatı kısımda yer alan ana kayanın traşlanması ile oluşturulan mermer bir kapı ile geçilmektedir. Eşik kısmına yüksekçe mermerden yapılmış olan bir basamakla çıkılmaktadır. Kapının iki yanında bulunan mermer sövelerin situ olarak ele geçmiştir. 1,91 metre kapı açıklığına sahip olan yapının, zemin mermerinde zamanla oluşan aşınmadan dolayı çift kanatlı kapı uygulamasına gidildiği anlaşılmaktadır. Kazı çalışmaları esnasında yüzeyde tespit edilen mermer kornişin kapının üst söveleri üzerine oturan korniş olduğu aşikardır. Bu korniş üzerinde süsleme olarak diş sırası ile bezenmiştir. Ayrıca kapının sağ kanadındaki silme üzerinde kazıma olarak NIKA yazmaktadır.

Kapının gerisinde 10x15 metre ölçülerinde sınırları kayalığın başladığı traşlanmış duvara kadar devam eden bölüm yer almaktadır. Bu bölümün iki katlı olduğu düşünülmektedir. Yapı altında kalan ve yapıdan tamamen bağımsız hiçbir işlevi olmayan ana kayanın traşlanmasıyla oluşturulmuş duvarlar yer alır. Muhtemeldir ki bu duvarlar kilisenin inşasından önce adada yer aldığı düşünülen Kybele kültü ile ilgili olmalıdır.

Mermer kapının sağında, yuvarlak planlı, tuğla döşemeli, merdivenli alan yer almaktadır. Bu alanın, adanın konumundan dolayı deniz feneri olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Yapıyı deniz feneri olarak düşünmemizin sebebi, batısında Çanakkale boğazı, Avşa ve Marmara Adası’na hakimken, doğusunda Kyzikos Körfezi’ne hakim olmasıdır.

Mermer kapı ile kilise arasında 20,70 metre uzunluğunda 2,35 santimetre genişliğinde zemini mermer kaplı koridor yer almaktadır. Zemin kaplamasında kullanılan mermerlerin, manastır kazılarından ele geçen eserlerle karşılaştırıldığında, manastıra ait olmadığı ve Hıristiyanlık öncesi eserler olduğu anlaşılmaktadır. Geç dönemde kilisenin işlevini yitirip adanın arka kısmında başka bir kilisenin inşa edilmesiyle bu alan nekropol (mezarlık) olarak kullanılmıştır.

Manastır kilisesinde yapılan kazı çalışmalarında apsise rastlanılmamıştır. Bunun sebebi kilisenin apsisinin bulunduğu kısma 1943 yılında bir kayıkhane yapılmasıdır. Kayıkhane yapılırken bu alanda bulunan apsisin söküldüğü düşünülmektedir. Kayıkhanenin kuzeybatısında naos’a açılan kapı yer almaktadır. Naos’ta bulunan kiborion’un tabanı mermer plakalar ile kaplıdır. Bu bölümde in situ olarak mermerden yapılan sütun ele geçmiştir. Bu sütunların üzerinde haç bezemesi göze çarpar. Sütunlardan birinin üzerinde “NIKA” yazıtı kazıma olarak yazılmıştır. Bu yazıt da bizlere MS 532 yılında büyük bir isyana dönüşen NIKA isyanını getirmektedir. Kiborion’un ön kısmında yapılan kazı çalışmaları sırasında MS 490’lara tarihlendirilen korinth düzeninde ve köşelerinden birinde güvercin figürü olan sütun başlığı ele geçmiştir. Yine bu alan içerisinde kilisenin pastoporhion hücreleri açığa çıkarılmıştır.

Vaftizhanenin kuzeydoğusunda inziva odası yer almaktadır. Dikdörtgen planlı ve doğu-batı doğrultusunda inşa edilen bu odaya mermer kapı ile ulaşılmaktadır. Oda içerisinde güney köşede iki niş yer alırken doğu kısımda küçük bir pencere açılmıştır. Bu pencerenin halkla, din adamlarının konuşması için yapıldığı sanılmaktadır.

Jamatun’un kuzeydoğu girişinde vaftizhane yer almaktadır. 5,40x5,40 metre ölçülerinde altıgen planlı olarak inşa edilen vaftizhanenin üzerinin, kubbe ile örtülü olduğu anlaşılmaktadır. Vaftizhaneye giriş batıdan sağlanmaktadır. Ayrıca bu kısımda yer alan kapının sağında ve solunda pencereler bırakılmıştır. Fakat Osmanlı döneminde vaftizhaneye girişi sağlayan kapı ve pencereler tuğla ile kapatılmıştır. Bu bölüme ana giriş haricinde iki kapıdan daha ulaşılır. Vaftizhanenin orta kısmında ince beyaz damarlı monolit mermerden haç planlı vaftiz havuzu yer almaktadır. Mermer iç içe iki kademe halinde at nalı şeklinde oyulmuş, alta doğru tam daire oluşturacak şekilde havuzun haznesi ve gideri oluşturulmuştur. Zeytinliada Meryemana Kilisesi’nde bulunan vaftizhane ve vaftiz havuzunun boyutları düşünüldüğünde bu yapının yetişkinleri de vaftiz etme amacıyla kullanıldığını göstermektedir. Erken dönem Hıristiyanlık kiliselerinde yetişkinlerin MS VI. yüzyıla kadar vaftiz törenlerinin yapıldığı bilinmektedir. Fakat V. yüzyıldan sonra inşa edilen kiliselerin havuzları daha küçük olarak yapılıyordu.

Adanın batısında 10,30x7,0 metre ölçülerinde yonca planlı küçük bir şapel inşa edilmiştir. Şapelin güney duvarı yapıya yer açma amacıyla ana kayanın traşlanmasıyla oluşturulmuştur. Yapıya batı yönünden 1,36 metre açıklığa sahip kapıdan girilmektedir. Apsis 3,50 metre yüksekliğe ve 2,50 metre genişliğe sahiptir. Şapelin duvarlarının yapım tekniğinden dolayı yapı MS V. yüzyıl Hıristiyanlık mimarisini işaret etmektedir.

Zeytinliada’nın en merkezi yerinin güney yamacında ana kayaya işlenmiş olan üç niş yer almaktadır. Bu nişler Roma döneminde Apollon, Artemis ve Leto üçlüsüne adanmış olmalıdır. Hıristiyanlık döneminde ise bu Açıkhava tapınım alanın Meryemana, İsa ve Vaftizci Yahya’ya adanmış olduğu düşünülmektedir. Nişlerin hemen önünde 0,50 metre derinliğe sahip ana kayanın traşlannasıyla oluşturulan bir zemin bulunmaktadır. Bu zemin içerisinde adanın günümüz iskele yakınında tespit edilen boyu 2,15 metre, taban kalınlığı 1,21x0,95 metre olan Zeytinliada Baitylos’u yer almalıdır. Zeytinliada Baitylos’unun tabanı düzgünce işlenerek zeminde sağlamca durması amaçlanmıştır. Zeytinliada Baitylos’u adadan ele geçen taş eserlerle karşılaştırılmış ve teknik analizleri yaptırılarak adaya dışarıdan yani başka bir bölgeden getirildiği görülmüştür. Bu taş muhtemelen manastırdan önce adada var olduğuna inanılan Hellenistik dönemde yapılan tapınağın içinde tapınım görüp Roma döneminde de tapınım gördükten sonra Erken Bizans döneminde Meryemana Kilisesi içerisinde de kullanılmıştır. Daha sonra adanın Beden Terbiyesi Gevnel Müdürlüğü tarafından kullanılmaya başlamasıyla taş bugünkü konumuna dönüşmüştür.

Ada üzerinde inşa edilen bir diğer kilise ise Zeytinliada batı kilisesidir. Adında anlaşılacağı üzere kilise adanın batı kısmında yer almaktadır. XVIII. yüzyılda Meryemana Kilisesi’nin işlevini kaybetmesinin ardından batı kilisesi inşa edilmiştir. Üç nefli bazilikal planlı inşa edilen kilisenin, apsis kısmında yedi basamaklı synthronon yer almaktadır. Apsisin batısına iki adet pastophorion odası inşa edilmiştir. İlk odanın ölçüleri 3,58x3,30 metre iken ikinci odanın ölçüleri 2,6x2,8 metre olarak yapılmıştır. İki odanın da tabanı mermer plakalar ile kaplıdır.

Zeytinliada’nın antik dönemden itibaren kesintisiz olarak yerleşim görmesinin başında adada bulunan şifalı sıcak su kaynakları gösterilebilir. Adada iki sıcak su kaynağı bulunmaktadır. Adanın orta kısmında yer alan büyük ayazma 10 metre çapında ana kayanın oyularak kubbe şekline getirilmesiyle oluşturulmuştur. Ayazmanın girişi güneyden iki açıklıkla sağlanırken, kuzey batıdan Dr. Makris tarafından havalandırma amacıyla bir pencere açılmıştır. Ayazmanın içine beş adet merdivenden inilerek girilmektedir. Bu merdivenler Geç Roma mermerlerinin kullanılmasıyla oluşturulmuştur. Büyük ayazmanın iç ölçüleri, genişlik 6,8x4,6 metre boyutlarındadır. Ayazmanın girişinin üst kısmında tuğla ve horasan harçlı kemer kalıntısı bulunmaktadır.

Dr. Makris 1892 büyük ayazmadan aldığı su örneğini İstanbul’da analiz ettirmiş ve suyun magnezyum klorürlü sular kategorisine girdiğini tespit etmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda bu suyun insan vücudunda müshil etkisi yaptığını mide, bağırsak, böbrek, cilt, sinir hastalıkları ve kansızlığa iyi geldiği görüldü. 2011 yılında kazı çalışmaları esnasında MTA (Maden Tetkik Arama) tarafından ada etrafında ve Kapıdağ civarından alınan örneklere analiz yapılmış ve suyun ince taneli, çubuksu, horublend ve piroksen minerallerince zengin andezitik lav ve proklasitikler Edincik volkaniti olarak adlandırılmıştır.

Büyük ayazmanın batısında, ikinci bir sıcak su kaynağı olan küçük ayazma yer almaktadır. Küçük ayazmada tıpkı büyük ayazmada olduğu gibi kubbeli bir iç yapıya sahiptir. İki metre derinliği olan ve etrafı tuğla malzeme ile örgülü kuyu görünümündeki ayazmada suya dar bir merdiven ile inilmektedir.

Paul Lucas, burayı suyu soğuk kubbe şeklinde küçük bir havuz olarak tanımlarken Texier ise Ayazma ismiyle buradan bahsetmiş ve Rumların buraya birçok menkıbeler istinat ettiğini söylemiştir. Dr. Makris, küçük ayazmadaki suyun, deri hastalıklarını iyileştirici özelliği olmasından dolayı Erdekliler’in buraya Psora Ayazma (Uyuz Ayazması) adını verdiklerini ve Erdek’li annelerin hasta olan çocuklarını burada yıkayarak tedavi ettiklerinden bahsetmektedir. Bu su, Erdek halkı arasında Göz Suyu olarak bilinmektedir. Küçük ayazma göz ve cilt haslıkları tedavisinin yanı sıra içme suyu olarak da kullanılmıştır. Kerim Ömer Çağlar tarafında 1946 yılında yaptırılan analizde suyun sıcaklığı 26 °C derece ve içeriğinde potasyum, sodyum, kalsiyum, magnezyum, aliminyum, klorür, nitrat, sülfat, hidro fosfat, hidro karbonat iyonu, karbon dioksit ve metasilikat asit olduğu tespit edilmiştir.

Zeytinliada’nın güney batı ucunda 6,50 x 18 metre ölçülerinde bir sarnıç bulunmaktadır. Sarnıcın kuzey duvarı ana kayanın traşlanması sonucu oluşturulmuştur. Fakat ana kaya duvarın suyla temasını kesme amacıyla tuğla malzeme ve horasan harcından yapılmış duvar bulunmaktadır. Adanın güney ucunda su altı çalışmaları sırasından bu yapıya ait taşıyıcı sütunlar denizin içerisinde tespit edilmiştir. Bu durum bizlere erken dönemlerde adanın daha büyük bir alanı kapladığını göstermektedir. Ayrıca sarnıç yapısının zemin başlangıcı, deniz seviyesin altında bulunmaktadır. Adada oluşan çökmenin zamanla meydana gelen tektonik hareketlerden kaynakladığı tahmin edilmektedir.

Reşit Mazhar Ertüzün Zeytinliada’da mermer hamam ve patrik hamamı adında iki hamamdan bahsetmektedir. Yapılan çalışmalar sırasında patrik hamamı olarak adlandırılan hamamın kazısı gerçekleştirilmiştir. Son derece küçük bir su haznesine sahip olan hamamın havuzu 2,10x1,85 metre ölçülerindedir. Mermer hamam ise tespit edilememiştir. Patrik hamamı 1860-1863 ve 1873-1878 yılları arasında iki kez İstanbul patrikliği yapmış olan II. Joachim tarafından yaptırılmıştır. Patrik II. Jaochim Avrupa’da tedavi ettiremediği egzama hastalarına, bu hamamda banyo ettirerek çare bulması sonucunda hamama Hamameri tu Ptriarku yani (Patriğin hamamı) adı verilmiştir. Adada zamanla oluşan çökme izleri bu hamamda da görülmekte olup hamamın suyuna deniz suyu karışmaktadır.

Adanın güneydoğu bölümünde ana kaya oyulmuş seramik yapımında kullanılan toprağın dinlendirilerek kil elde etme amacıyla dört adet çökertme havuzu yer almaktadır. Kazılar esnasında tespit edilen bu havuzların boyutları birbirlerinden farklıdır. Bu duruma neden olarak toprağın dinlendirilmesi sonucu elde edilecek olan kilin ince ve kalın olacak şekline ihtiyaç duyulmasıdır.

Kil çökertme havuzlarının güneybatısında 8,40x3,0 metre ölçülerinde fırınların bulunduğu alan yer almaktadır. Bu alan içerisinde boyutları aynı olan tuğla örgü sistemiyle oluşturulmuş üç fırın tespit edilmiştir. Fırınlardan ikisinin gövdeleri sağlam olarak tespit edilmişken orta kısımda yer alan fırının yapı izleri ve ateşin yanmasından dolayı zamanla oluşan yanık tabakası görülmektedir. Her ne kadar fırınların üstyapısı sağlam olarak ele geçmese de üst kısımlarının kubbe şeklinde olduğunu gösteren izler bulunmaktadır.

Günümüz iskelesinden, adanın en yüksek noktasına çıkan merdivenlerin güneybatısında beş oda yer almaktadır. Odaların duvarları belli bir kısma kadar ana kayanın traşlanması ile oluşturulmuştur. Zeminleri pişmiş toprak plakalar ile kaplı olan bu odaların seramik işliği olarak düşünülen kil çökertme havuzları ile ilgili ya da adada yaşayanların konaklaması amacıyla kullanıldığı düşünülmektedir. Bu bölüm içerisinde bothros (seramik çöplüğü) olarak adlandırılan küçük bir bölüm açığa çıkarılmıştır. Bu kısımdan ele geçen seramiklerin hepsi Geç Roma dönemine tarihlendirilmektedir.

Küçük ayazmanın güneyinde kaya oyuğu içerisinde 3,78x11,67 metre ölçülerinde 4,75 metre derinliğe sahip depo yer almaktadır. İki odaya ayrılan bu bölümün ön odası 3,78x3,05 metre ölçülerindedir. Arka ve ön oda birbirinden duvar ile ayrılmaktadır. Birinci oda içerisinde yapılan kazılar esnasında yaklaşık 100 adet kandil ve seramik parçalarına rastlanılmıştır. Yoğun bir şekilde seramik kalıntısına rastlanılan bu bölümün bothros olabileceği düşünülmektedir.

Adanın güneydoğu yönünün orta kısımlarına doğru antik liman yer alır. Limanın kalıntılarına su altı çalışmaları sırasında da rastlanılmıştır. Bu kısmın Erdek Körfezi’nde hakim olan lodos rüzgarına kapalı olması sebebiyle liman yapımında tercih edildiği düşünülmektedir.

Zeytinliada’nın herhangi bir tarihi öneme sahip olmayan yapısı kayıkhane kısmıdır. Bu kısmın bulunduğu alan Meryemana Kilisesinin apsis kısmının yok edilerek yerine kayıkhanenin yapıldığı kilisenin plan çalışmalarıyla anlaşılmıştır.

Zeytinliada’da yapılan kazı çalışmaları sırasında sanduka mezar, kiremit mezar, basit toprak mezar, urne ve lahit gibi mezar tipleri tespit edilmiştir. Özellikle Meryemana Kilisesi’nin işlevini kaybetmesinin ardından kilisenin hemen hemen tüm bölümleri mezarlık olarak kullanılmıştır. Mezarlardan ele geçen iskeletler üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda ölümlerin genelde doğal ölüm olduğu anlaşılmıştır. Adada bulunan her boş yere defin yapılmasının iki nedeni vardır. Birincisi Ortodoks Hıristiyanların vasiyet ile kendilerini adaya gömdürerek cennete gidecek olmalarına inanmaları ikincisi ise Arteka’ya gelen gemilerin karantina süreçlerini adada geçirerek hastalıktan ölenlerin adaya gömülmesidir.

Yararlanılan Kaynaklar

Ertüzün, R. M, (1998). Kapıdağ Yarımadası ve Çevresindeki Adalar, Tarih ve Arkeolojisi Üzerine Araştırmalar. İstanbul: Ozan Yayınevi; Öztürk, N. ve Kavaz, B. (2012). Zeytinliada 2011 Yılı Kazı Çalışmaları ve Arkeopark Projesi. İçinde; 34. Kazı Sonuçları Toplantısı, Cilt- 2 (ss. 365-374). Çorum; Öztürk, N. ve Kavaz, B, (2014). Erdek Zeytinliada Meryemana Manastırı, Anadolunun Zirvesinde Türk Arkeolojisinin 40 Yılı. Ankara; Öztürk, N. ve Kavaz, B. (2012). Erdek Zeytinliada Meryemana Manastırı. Bandırma: Banmat Matbaacılık ve Ambalaj San. Tic. A. Ş.