Tyana Antik Kenti Kazı Çalışmaları
Arkeolojik Kazı Doğal ve Kültürel Miras Yerleşim Kazısı Antik Kent
Orta Anadolu’nun önemli bölgelerinden Kappadokia’nın bir güney kenti olan Tyana, bölgenin en eski yerleşimlerinden biridir. Tyana önemli su kaynaklarına sahip yarı engebeli bir coğrafya üzerinde yer alan sekiz metre yüksekliğindeki bir höyüğün (Semiramis Tepeleri) üzerine kurulmaktadır. Burası günümüzde Niğde’nin Bor ilçesine bağlı Kemerhisar Kasabası’nın bulunduğu yerleşim yeridir. Tyana antik yazar Strabon’a göre Mazaka (Kaisareia/Kayseri) ile birlikte Kappadokia’nın iki önemli kentinden biridir. Kent kuzeydeki ve güneydeki kentler arasında stratejik öneme sahip bir konumda yer almaktadır. Bu nedenle MÖ ikinci bin yılın ilk yarısından itibaren pek çok siyasi otoritenin dikkatini çekmiştir. Bu nedenle kent yüzyıllar boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Kentin adı Hitit kaynaklarında Tuwanuwa/Tuuanuua, Yeni Assur kaynaklarında Tuwana/Tuhana, Ksenophon’un Anabasis/Onbinlerin Dönüşü’nde Dana, Hellenistik dönem, Roma İmparatorluğu ve Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu dönemleri kaynaklarında Tyana olarak geçmektedir.
Tyana’nın hangi dönemde kurulduğu tartışmalı bir konudur. Kentle ilgili en erken bilgilere Hitit kaynaklarında yer verilmiştir. Kentin adı bu kaynaklarda, Tuwanuwa/Tuuanuua olarak geçmektedir. Hitit hükümdarlarından Telipinu (MÖ 1525-1500), II. Tudhalya (MÖ 1380-1345) ve II. Muvattalli (MÖ 1310-1282) dönemlerine ait tabletlerdeki bilgilere göre Tuwanuwa/Tuuanuua, ilk Hitit Hükümdarı I. Labarna tarafından fethedilmiş ve Hitit İmparatorluğu’nun yıkılışına kadar merkezi yönetime bağlı kalmıştır. Bu süreçte kent giderek zenginleşmiş ve özellikle Hitit dini bayramlarında önemli roller üstlenerek iyi bir statüye sahip olmuştur. Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardında Tuwanuwa/Tuuanuua Geç-Hitit krallıklarından Tabal’ın yönetim alanında varlığını sürdürmüştür.
Hitit kaynaklarından sonra kentle ilgili bilgiler Yeni Assur kaynaklarında geçmektedir. Bu kaynaklarda kentin adı Tuwana/Tuhana şeklinde geçmektedir. Tuwana/Tuhana, kral Warpalawas döneminde (MÖ 745-710) parlak bir dönem yaşamıştır. Kral Warpalawas kentin sınırlarını neredeyse bağlı olduğu Tabal Krallığı’nın sınırlarını kapsayacak şekilde genişletmeyi başarmıştır. Ayrıca Phryg Devleti ve Yeni Assur İmparatorluğu arasında elçilik görevi üstlenmiş ve bu sayede bazı ayrıcalıklar kazanmıştır. Ancak bu parlak dönem Warpalawas’ın ölümüyle son bulmuştur. Farklı siyasi otoritelerle kurulan iyi ilişkiler kentin günlük yaşam ve sanat anlayışına da yansımıştır. İvriz ve Gökbez kaya anıtları ile Niğde ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde bulunan Warpalawas kaya anıtları bu dönemin ihtişamını gözler önüne sermektedir. Anıtlarda Doğulu (Assur) ve Anadolulu (Hitit, Urartu ve Phryg) özellikler bir arada kullanıldı. Ayrıca kent yakınlarında bulunan ve bu döneme ait olduğu kabul edilen tümülüslerin bir Frig ölü gömme âdeti olduğu da göz önüne alındığında kentin sosyo-kültürel açıdan hem içinde bulunduğu Anadolulu hem de Doğulu medeniyetlerden etkilenmiş olduğu görülmektedir. MÖ VIII. yüzyılın sonundan itibaren kısa süre içerisinde Yeni Assur, Frig, İskit ve Med devletleri arasında el değiştirdi. MÖ 546 yılında Pers İmparatorluğu egemenliğine girmiştir.
Yaklaşık 220 yıl süren Pers egemenliği döneminde Tyana, Kappadokia (Katpatuka) Satrapı tarafından yönetildi. Antik yazar Ksenophon’un MÖ 401 yılında gerçekleşen Pers taht savaşını anlattığı Anabasis/Onbinlerin Dönüşü adlı eserinde Tyana’dan Dana ismiyle bahsetmektedir. Ksenophon Dana/Tyana’nın zengin ve kalabalık bir kent olduğunu ve Sardes Satrapı Genç Kyros’un burada ordusuyla üç gün konakladığı bilgisini aktarmaktadır.
Hellenistik dönemde (MÖ 323-31) Tyana’nın içinde bulunduğu Kappadokia Bölgesi’nde önemli gelişmeler gerçekleşmiştir. Tyana, Hellenistik dönemde (MÖ 323-31) sırasıyla Eumenes (MÖ 322-316/315), Nikanoros (MÖ 316/315-312), Antigonos (MÖ 305-281), Seleukos (305-188?) ve Kappadokia Kralları (Ariarathes Sülalesi (MÖ 331-96), Ariobarzanes Sülalesi (MÖ 96-), Arkhelaos Sülalesi (MÖ 36-MS 14) tarafından yönetilmiştir. Özellikle Ariarathes Sülalesi’nden gelen Kappadokia Kralları dönemi, Kappadokia dolayısıyla Tyana için oldukça önemlidir. Anadolulu ama Pers soyuna mensup kralların soyundan gelen Kappadokia Kralı III. Ariarathes’in Seleukos Prensesi Antiokhis ile evlenmesinden sonra bölgede Hellen kültürünün etkisi artmıştır. III. Ariarathes’ten sonra Kappadokia kralı olan her hükümdar idari kimliğine, çağdaş Hellen liderlerine öykünerek Eusebes, Philopator, Philometor ve Ktistes gibi Hellenistik ünvanlar ekletmişlerdir. Saray dilini Hellence yaptılar ve Hellen etkili sikkeler darp ettirmişlerdi. Sikkelerinin ön yüzlerine Hellen kralları gibi diadem giyen kral portreleri arka yüzlerine Athena, Nike veya Tykhe gibi Hellen tanrı ve tanrıça betimlemeleri bastırmışlardır. Ancak bununla birlikte Aramice ve diğer Eski Kappadokia dilleri, Roma İmparatorluk döneminin ortalarına kadar günlük hayatta ve yazıtlarda kullanılmaya devam etmiştir. Strabon’un aktardığı bilgilere göre Kappadokia kentleri köy şeklinde olup sadece Tyana ve Mazaka (Kaisareia) Hellen polisi olarak kurgulanmıştır. Bu dönemde Tyana’da Zeus, Hermes gibi Yunan tanrıları onuruna atletik oyunlar ve festivaller düzenlenmiştir. VI. Ariarathes ve V. Ariarathes döneminde Tyana’ya gymnasium ve tiyatro gibi Hellen mimarisine ait yapılar inşa edilmiştir. MÖ 96 yılından sonra Ariobazanes, MÖ 36 yılından sonra Arkhelaos Sülaleleri Roma’nın desteğini alarak Kappadokia Krallığı’nı yönetmişlerdir. MS 17 yılından sonra bölge doğrudan Roma’nın atadığı valiler tarafından yönetilmiştir.
Kappadokia’ya ilk vali İmparator Tiberius (MS 14-37) tarafından atanmıştır. İmparator Vespasianus dönemine (MS 69-79) kadar bölgeye atanan valiler, daha çok mali işlerden sorumlu Procuratorlar’dır. Ancak Vespasianus döneminden sonra doğuda başlayan Armenia ve Parth tehlikesinden sonra Kappadokia tampon bölge ilan edilmiştir. Özellikle İmparator Traianus dönemi (MS 98-117) ile birlikte bölge daha çok askeri meziyetlere sahip valiler tarafından yönetilmeye başlanmıştır. Tyana’dan da geçen önemli yol rotaları (Ankyra-Tyana-Kilikia Pylae-Tarsus, Kaisareia-Tyana-Kilikia Pylae-Tarsus) tamir edildi ve bölgenin stratejik noktalarına askeri ordugahlar/garnizonlar kurulmuştur. MS II. yüzyılda Tyana altın çağını yaşamıştır. İmparator Traianus’tan itibaren Caracalla döneminin (MS 211-217) sonuna kadar (İmparator Commodus dönemi (MS 180-192) hariç) kentte düzenli sikke basımı yapılmıştır. Bugün antik kentin sınırları içerisinde kalan Kemerhisar ve Bahçeli kasabalarında tespit edilen çok sayıda süslemeli yapı elemanı mevcuttur. Bilimsel çalışmaları gerçekleştirilen yapı elemanlarının çoğunun stil özelliği Traianus ile Caracalla’nın yönetim yılları arasındaki döneme aittir. Bu sikkelerde ve süslemeli yapı elemanlarında bu dönem aralığında Kappadokia Valisi olarak görev yapmış bürokratların isimleri bastırılmıştır. Bu valilerin kente yaptıkları önemli icraatlardan sonra Tyanalılar tarafından bu şekilde onurlandırıldıkları düşünülmektedir. Ayrıca Tyana’da basılan sikkelerin üzerinde görülen asyl ve otonom ibarelerinden antik kentin korunma ve bazı özerk işlerde önemli yetkilere sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte İmparator Septimius Severus (MS 193-211) ve oğlu Caracalla’nın döneminde Tyana’nın önemi daha da artmıştır. Septimius Severus hem P. Niger ile olan mücadelesinde (Roma taht mücadelesi) hem de sonrasında pek çok kez Tyana’yı ziyaret etti. Oğlu Caracalla’nın döneminde ise Tyana Colonia/Koloni ilan edilmiştir. Bu sayede kent vergi muafiyetti gibi bazı ayrıcalıklar kazanmıştır. Bugün antik kent sınırları içerisinde bu dönem tarihlenen üç yapı vardır. Bunlar Roma Havuzu, Roma Hamamı ve Su Kemerleri’dir.
Erken Hıristiyanlık döneminde Tyana, Kappadokia’nın önemli bir kenti olma özelliğini korumayı başarmıştır. Tyana MS 324 yılında piskoposluk, MS 371/372 yıllarında Kappadokia Secundus’un yönetim merkezi olmuştur. Bu süreçte yapılan konsillere, katılımcılar yollamış ve popülaritesini MS VIII. yüzyılın başında gerçekleşen Arap Akınları’na kadar korumayı başarmıştır. Kazı çalışmaları sayesinde gün yüzüne çıkarılan oktagonal kilise ve vaftizhane kentin o döneminin önemli yapılarıdır. Ancak Tyana Arap Akınları’ndan sonra bir daha eski parlak dönemlerine dönememiştir.
Arap Akınları’ndan sonra kent nüfusu hızla düşmüş ve insanlar günümüzdeki Bor ve Niğde’ye göç etmişlerdir. Bu yerleşimler giderek kalabalık ve zengin hâle gelirken Tyana sessizliğe bürünmüştür. Daha sonraki dönemlerde Tyana sırasıyla Emevi Devleti, Doğu Roma İmparatorluğu, Anadolu Selçuklu Devleti, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetimine girmiştir.
Tyana XIX. ve XX. yüzyıllarda Ramsay, Kinneir ve Texier gibi seyyahlar tarafından ziyaret edilmiştir. Bu seyyahlar kentin konumu, bulunduğu coğrafya için önemi, su kemerleri ve Kilikia kapıları ile olan ilişkisi hakkında bilgiler vermişlerdir. İlk kazı çalışmaları 1946 yılında dönemin su müdürlüğü tarafından Roma Havuzu’nda gerçekleştirilmiş ve o tarihe kadar tamamen toprak altında olan Roma Havuzu gün yüzüne çıkarılmıştır. 1982-1990 yılları arasında Prof. Dr. Uğur Silistreli, 1990-1995 yıllarında ise Prof. Dr. Aliye Öztan'ın başkanlığında yine Roma Havuzu’nun bulunduğu Köşk Höyük’te kazı çalışmaları gerçekleştirilmiş ve burada Neolitik dönemden beri yerleşimin olduğu tespit edilmiştir. 1984-1986 yıllarında antik kentin kurulu olduğu höyüğün doğu tarafında Ambar Tepe’de Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu başkanlığında iki sezonluk kazı çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalar yerli ekiplerle gerçekleştirilmiştir. Ancak Tyana Türk bilim insanlarının yanı sıra yabancı bilim insanlarının da dikkatini çeken bir kenttir. 1996-1998 yılları arasında Prof. Dr. Dietrich Berges başkanlığında Alman bir ekip kent ve çevresinde yüzey araştırması gerçekleştirilmiştir. 2001 yılında kent yine yabancı bir ekip (İtalyan) tarafından incelenmiştir. Bu ekip Padova Üniversitesi’nden Prof. Dr. Guido Rosada'nın başkanlığında 2002-2014 yılları arasında antik kentin kurulu olduğu höyüğün güney yamacı (Roma Hamamı’nda) ve kuzeydoğu yamacında (Kilise ve Vaftizhane’de) kazı çalışmaları yapılmıştır. 2016 yılından itibaren ise Tyana, bir Türk kazı ekibinin bilimsel çalışmalarına ev sahipliği yapmaktadır. 2016-2019 yılları arasında Niğde Müzesi yönetimin başkanlığında ve Doç. Dr. Osman Doğanay’ın bilimsel danışmanlığında yürütülen kazı çalışmaları, 2020 yılından itibaren Cumhurbaşkanlığı'nın kararıyla bir kazıya dönüşmüştür. Bu çalışmanın başkanlığını önceki kazı çalışmalarına bilimsel danışmanlık yapan Doç. Dr. Osman Doğanay üstlenmiştir.
Tyana, günümüzde Niğde’nin Bor ilçesine bağlı Kemerhisar ve Bahçeli Kasabaları’nın sınırları içerisine lokalize edilmektedir. Antik kent özellikle içinde bulunduğu Güney Kappadokia’yı etkisi altında bırakmayı başardı ve teritoriuma kendi adından türeyen bir isim almasını sağlamıştır. I. Archelaos döneminde (MÖ 36/31- MS 17) burası Tyanitis olarak isimlendirilmiştir. Bu bölge günümüzde Niğde’nin tamamı ile Aksaray’ın güney kısmını içerisine almaktadır. Tyana’nın bu teritoriumdaki dominasyonu aslında tarihsel süreçte de görüldüğü üzere MÖ VIII. yüzyılın ikinci yarısına, yani Geç Hitit Beylikleri dönemine kadar geri gitmektedir. Tuwana/Tuhana Kralı Warpalawas (MÖ 745-710) kentin sınırlarını içinde bulunduğu Tabal Krallığı’nın (Bölgeye hâkim olan Geç Hitit Beyliği) sınırlarının neredeyse tamamını kapsayacak kadar genişletmiştir. Bununla birlikte kentin bölgedeki hâkimiyeti Doğu Roma (Bizans) döneminde de sürmüştür. Tyana MS 371/372 yıllarından güney Kappadokia’yı içine alan Kappadokia Secundus’un yönetim merkezi olmuştur.
Tyana’nın içinde bulunduğu coğrafya kuzeyde Melendiz Dağı, güneyde Bolkar Dağ sırası ve doğuda Pozantı Dağları’yla çevrilidir. Burası yarı engebeli, deniz seviyesinden 1.000 metre yüksekte, yağmur ve kar sularının akışı sonucu oluşmuş bir platodur. Antik kent bu plato üzerinde bulunan sekiz metre yüksekliğindeki bir höyük üzerine kuruludur. Kentin etrafındaki geniş düzlükler günümüzde olduğu gibi antik dönemde de tarım için elverişliydi. Höyüğe yakın üç su kaynağı ile bir termal su ve şifalı çamur kaynağı tespit edilmiştir. Antik yazarlar ve arkeolojik çalışmalar sayesinde Köşk Pınarı ile Horthasan Mevkii’ndeki termal kaplıcanın antik dönemde kullanıldığı hem bilimsel kazı çalışmaları hem de antik yazarlar (Philostratus ve Marcellinus) tarafından aktarılan bilgilerden bilinmektedir.
Tyana bu coğrafyanın tam merkezinde yer almaktadır. Ayrıca Tyana kuzeydeki Kaisareia, Nysa ve Arkhealis kentleri ile güneyindeki Kybistra ve Tarsus kentleri arasında bir istasyondur. Bu nedenle Tyana’nın antik yol rotaları üzerinde stratejik bir öneme sahip olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle Tyana’nın Kilikia ile Kappadokia bölgelerini birbirine bağlayan Kilikia Kapıları’na (Kilikia Pylae) olan yakınlığı belki de kentin buraya kurulmasının nedenini oluşturmaktadır. Tyana, M.Ö ikinci bin yıldan itibaren ticari ve askeri amaçla yapılan yolculuklarda önemli bir istasyon olmuştur. MS IV. yüzyılda özellikle Hristiyanlığın Avrupa’da geniş kitleler arasında yayılmasından sonra ortaya çıkan doğudaki (Hristiyanlık dini için) önemli merkezlerin ziyaret edilmesi yani Hac ibadeti bir yol güzergâhı ihtiyacını doğurmuştur. İlk kez MS IV. yüzyılda kullanılmaya başlanan Fransa’nın Bordeux kentinden Kudüs’ün Jeruselem kentinde son bulan Hacı Yolu’nun Anadolu’daki istasyonlarından bir tanesi de Tyana olmuştur. Zaten kentte tespit edilen kilise ve vaftizhane gerek ölçüleri gerekse mimari özellikleri kentteki Hristiyan nüfusunun gücünü gözler önüne sermektedir. Kentin tarihsel geçmişi de üstte bahsi geçen bilgileri desteklemektedir.
Tyanalı Apollonius, MÖ dört yılında kentte doğdu ve MS 96 yılında ölmüştür. Henüz çok genç yaşlarında Tyana’dan ayrılan Apollonius Kilikia’nın önemli kentlerinden Tarsus ve Aigai’da (Adana/Yumurtalık) güzel konuşma, tıp ve felsefe üzerine eğitim aldı. Doğu’ya yaptığı seyahatte pek çok yeni kültür ve inançla karşılaştı. Aldığı eğitim ile kendi birikimini, yeni öğrendikleri ile harmanlayarak özgün bir fikir insanı olmuştur. Bu sayede hem yaşamında hem de ölümünden sonra pek çok insanı peşinden sürüklemeyi başarmıştır. Apollonius, Tyana için oldukça önemlidir. MS 193-235 yılları arasında Roma İmparatorluğu’na hâkim olan Severus Sülalesi Apollonius’a oldukça yoğun bir ilgi duymaktadır. Hatta Severus Sülalesi’nin evlerindeki Lararium (Koruyucu ev tanrı ve tanrıçalarının bulunduğu oda) bölümünde Apollonius’un büstünün bulunduğu dönemin yazarları tarafından söylenmiştir. Septimuis Severus ve oğlu Caracalla onun onuruna Tyana’ya tapınak ve heroon yaptırdığı, Septimius Severus’un eşi Iulia Domna’nın onun hayatını ve öğretilerini yazar Flavius, Philostratus’a derlettiği bilinmektedir. Kentte Severuslar döneminde ait heykeltıraşlık eserleri, mimari süslemeli yapı elemanları ve sikkeler gibi oldukça yoğun arkeolojik esere ulaşılmıştır.
Tyana’nın önemini gösteren en önemli olgulardan bir diğeri ise kentte bulunan ve günümüze ulaşmış antik yapılardır. Bugün antik kentin sınırlarında Roma dönemine ait üç, Doğu Roma (Bizans) dönemine tarihlenen iki olmak üzere toplam beş yapı mevcuttur.
Roma dönemi yapılarını yakından inceleyecek olursak; ilk ele alınan yapı bölgede örneği çok az olan Roma Havuzu’dur. Günümüz olimpik havuz ölçülerine sahip havuz Bahçeli Kasabası’nın Köşk Mevki’nde bulunmaktadır. Roma Havuzu’nun kazı çalışmaları 1946 yılında yapılmıştır. Güney kısa kenarının tamamı ile güney kısa kenara temas eden uzun kenarların 5-10 metrelik kısımları restore edilmiş ve günümüzdeki görünümüne kavuşturulmuştur. Uzun kenarları 66 metre, kısa kenarları ise 23 metredir. Derinliği 2,5 metredir. Kenar duvarları dört kademeli mermer blok taşlardan oluşmaktadır. Havuzun inşa amacının antik kente giden su yolunun ilk noktası yani Köşk Pınarı’ndan (kaynak) çıkan suyun biriktirildiği toplama havuzu olduğu bilinmektedir. Kent sınırlarında bulunan ikinci yapı Roma Havuzu ile bağlantılı olarak yapılan Su Kemerleri’dir. Su Kemeleri Bahçeli Kasabası ile Kemerhisar Kasabası’nın sınırından höyüğün kuzeydoğu yamacına dalgalı hatlar çizerek uzanmaktadır. Tespit edilen uzunluğu 1,7 kilometredir. Toplam 141 tane kemer günümüze korunmuş olarak ulaşmıştır. Yapının inşasında yerel kireç taşı kullanılmıştır. Yaklaşık 3,5 metre açıklığa sahip ayaklar tek ya da nadiren iki parça bosajlı bloğun yan yana koyulmasıyla inşa edilmiştir. Ayak yüksekliği beş metredir. Ayakların hemen üzerinde kemer yastıkları bulunmaktadır. Yastıklar üzerinde ise kemerler bulunmaktadır. Kemerlerin arası çift sıra duvar örgüsü ile kapatılmıştır. Örgüde ayaklardakinin aksine daha küçük ve çokgen taşlar kullanılmıştır. Buranın üstünde ise dikdörtgen, düz tıraşlanmış bloklar yerleştirilmiştir. Onların hemen üzerinde de olasılıkla üzeri kapaklı su kanallarının olduğu düşünülmektedir. Kemerin korunmuş toplam yüksekliği 7,5 metredir. Üçüncü ve son Roma dönemi yapısı antik kentin kurulu olduğu höyüğün (Kemerhisar Kasabası) güney yamacında bulunan Roma Hamamı’dır. Hamamın buraya yapılmasının nedeni güneş ışığından ve ısısından olabildiğince yararlanmak olduğu düşünülmektedir. Çünkü höyüğün güney yamacı yerleşimin en çok güneş alan noktasıdır. Ayrıca buranın sahip olduğu yükseklik hamamdan çıkan atık suyun yerleşim dışına atılması için yeterli drenaj yüksekliğine de sahiptir. Yapı genel olarak kare bir plana sahip, 40x42 metre ölçülerinde, dikdörtgen bölümlerden meydana gelen kompleks bir yapıdır. Yapının batısında yan yana sıralı tabarnaeler (dükkânlar), onların hemen arkasından yan yana sıralı kuzey-güney akslı üç bölüm bulunmaktadır. O bölümlerin sırasıyla caldarium (sıcaklık), tepidarium (ılıklık) ve frigdarium (Soğukluk) olduğu düşünülmektedir. Tepidarium ve frigdarium’un güney kısa kenarları yarım daire şeklindedir. Bu iki bölümün kuzey kısa kenarlarına denk gelen kısımda basilica thermarum (orta salon) yer almaktadır. Onun doğu ucunda preafurnium (ocaklık/külhan), kuzey tarafında ise apodyterium (soyunma odası) bölümleri yer almaktadır. Preafurniumun doğusunda Legmaia (odunluk) odası bulunmaktadır.
Tyana’da Doğu Roma (Bizans) dönemine tarihlenen iki adet yapı vardır. Bir kısmı açıkta olan bu yapılar özellikle 2002-2014 İtalyan ve 2016-2019 yılları arasında Türk kazı ekiplerinin çalışmaları sayesinde tamamen ortaya çıkarılmıştır. İlk olarak kiliseyi incelediğimizde, yapının iki evreli olduğu anlaşılmaktadır. İlk evreye ait yapı özellikle Erken Hıristiyanlık döneminde Judea, Jerusalem, Antiocheia, Constantinopolis ve Ravenna gibi önemli Hristiyanlık merkezlerindeki yapılarda gördüğümüz merkezi/oktagonal (sekizgen) bir planda inşa edilmiştir. Bahsi geçen bu merkezlerde MS IV. yüzyılda aynı planda kiliseler inşa edilmiştir. Bu yüzyılda Tyana’nın hem piskoposluk hem de Kappadokia Secundus’un yönetim merkezi olduğu, ayrıca MS IV. yüzyılda ilk kez varlığı bilinen Hac Yolu’nun Anadolu’daki istasyonlarında olması kilisenin bu yüzyılda inşa edilmiş olabileceği önerisini güçlendirmektedir. Kilise sekiz köşeye sahip merkezi bölüm etrafında şekillenmektedir. Orta salon, tek çevre koridoru ile çevrelenmektedir. Kilisenin doğu tarafında bema ve apsis bulunmaktadır. Apsis köşelidir. Apsisin her iki kenarında postophorion (diakonikon (kutsal eşyaların bulunduğu güney oda) ve prothesis (din görevlisinin hazırlandığı kuzey oda) bölümleri bulunmaktadır. Kilisenin diğer üç tarafında (kuzey, batı ve güney) birer narteks bulunmaktadır. İlk evrenin hemen üzerine konumlandırılan ikinci evre yapısı ise yine Hristiyanlık mimarisinde sık rastlanılan bazilikal planlıdır. İkinci evre yapısı ilk evredeki gibi doğu batı akslıdır. İlk evreye ait bema ve apsis bu evrede hiç değiştirilmeden kullanılmıştır. Yapının orta salonu dikdörtgen formlu ve üç neflidir. Neflerin son bulduğu batı kısımda dikdörtgen formda bir narteks bulunmaktadır. Kazı çalışmaları sırasında ele geçen kırık mermer plakalar üzerinde bazı din görevlilerinin adı geçmektedir. Bu din görevlilerinin MS V. yüzyıllarda yapılan konsillere katılan Tyanalı rahipler olduğu düşünülmektedir. Bu yüzden ikinci evreye ait kilisenin MS V. yüzyılda inşa edilmiş olabileceği düşünülmektedir. Aynı döneme tarihlenen bir diğer yapı kilisenin hemen kuzeyinde bulunan vaftizhanedir. Yapı dikdörtgen bir plana sahiptir. Uzun kenarlar 22 metre, kısa kenarlar 9,5 metredir. Yapının uzun kuzeydoğu tarafındaki kenarda apsis bulunmaktadır. Vaftizhanenin apsisi, kilisenin apsisi gibi köşeli ve yaklaşık aynı ölçülerdedir. Yapının tam ortasında bağımsız, mermerden yapılmış bir vaftiz havuzu bulmaktadır. Havuzun dört kenarı Yunan Haçı kabartma şeklinde verilmiştir. Bu yapıların dışında günümüze ulaşmayan Zeus Asbamaios Tapınağı, nymphaeum, heroon, gymnasium ve tiyatro gibi yapıların kente inşa ettirildiği bilinmektedir.
Referanslar
Berges, D. ve Nolle, J. (2000). Tyana I-II, Archäologisch-historische untersuchungen zum südwestlichen Kappadokien. Bonn; Bölükbaş, M. (2000). Bir Kappadokia Kenti: Tyana (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Mersin: Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Bryce, T. (2009). The Routledge handbook of the people and place of Ancient Western Asia. Londra ve New York: Routledge Taylor & Frencis Group; Evren, M. (2019). Tyanalı Apollonius ve Yunan/Roma Medeniyetine Katkıları. İçinde; O. Doğanay (Editör), Tyana Kazı ve Araştırmalar I (ss. 155-181). İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları; Hild, F., & Restle M. (1981). Tabula imperi Byzantini II Kappadokien, Österreichische akademie der wissenschaften, Viyana; Karauğuz, G. (2019). Orta Anadolu’da Hitit ve Geç Hitit Dönemi kenti Tuwanuwa Üzerine Birkaç Söz. İçinde; O. Doğanay (Editör), Tyana Kazı ve Araştırmalar I (ss. 63-72). İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları; Ksenophon, (1974). Anabasis ‘’Onbinlerin dönüşü’’ (Çev. T. Gökçöl). İstanbul: Hürriyet Yayınları; Magie, D. (1950). Roman rule ın Asia Mınor/ to the end of the third century after Christ/ Vol I: Text. New Jersey: Princeton University Pess; Melchert, H.C. (2003). The Luwians. Boston: Leiden Brill; Philostratus (19). Life of Apollonius of Tyana. Çev.: F.C. Conybeare. Londra: William Heinemann; Ruge, W. (1948). Tyana, stadt in Kappadokien, Paulys realencyclopädie der classischen Altertumswissenschaft. Stutgart: Alfred Druckenmüller verlag; Speidel, M.A. (2019). Hellenistik Kappadokia krallığı. İçinde; O. Tekin (Editör), Hellenistik ve Roma Dönemlerinde Anadolu Krallar, İmparatorlar ve Kent Devletleri (ss. 118-132). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları; Strabon (1987). Coğrafya (Anadolu). Kitap XII, XIII, XIV (Çev.: A. Pekman). İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları; Turchetto, J. (2012). The Via Tauri and the Ancient Road Network of Southern Cappadocia (Turkey), İçinde; Proceedings of the 8th International Congress on the Archaeology of the Ancient Near East (ss. 775-784). Varşova.