Türkiye’de Müzeciliğin Gelişimi

Müze Müze Yönetimi

Türkiye’de müzecilik alanında ilk girişimler Avrupa’ya göre oldukça yenidir. Osmanlı'nın son dönemlerinde müzecilik alanında bazı girişimler gerçekleştirilmiş ancak asıl gelişme Cumhuriyet Dönemi'nde yaşanmıştır. Türk kültürünü ve sanatını yaşatabilmek ve aynı zamanda bilimsel çalışmalarını gerçekleştirebilmek için Selçuklu Dönemi'nde medrese ve külliyelerde bilim ve sanat alanlarında koleksiyonlar oluşturularak materyaller hem teşhir edilmiş hem de eğitim için kullanılmıştır. Bu açıdan bakıldığında Avrupa’da XVII. yüzyılda eğitim için oluşturulan ve müzeciliğin tarihi şeklinde ifade edilen küçük koleksiyonlar, Avrupa’dan çok eski zamanlarda gerçekleştirilmiştir. Ancak modern müzecilik alanında çalışmalar konusunda Avrupa bir yenilik yaratmıştır. Aynı duruma Osmanlı’da da karşılaşmak mümkündür. Hanedan üyelerine ait savaş ganimetleri, hediye ve kıymetli eşyalar belli mekanlarda saklanmıştır. Örneğin Yavuz Sultan Selim’in (1512-1520) Orta Doğu, Kuzey Afrika ve farklı coğrafyalara yaptığı seferlerde getirdiği ve içinde kutsal emanetlerin de bulunduğu bir çok parça geçici olarak Yedikule Hisarı içinde toplanarak zengin bir koleksiyon oluşturulmuştur. Bu eserler daha sonra (Sultan III. Murad-1574-1595) Topkapı Sarayı’na taşınmıştır. İstanbul’un fethinden sonra toplanan silah, savaş ganimetleri, değerli ve kutsal eşyaların Topkapı Sarayı içinde bulunan Aya İrini Kilisesi’nde toplanmıştır. 1730’larda bu eserler binada ilk kez sergilenmeye başlamıştır. Ancak müze halka açık değil, sadece saray içindekiler, seçkin kişiler ve gezginler izinle gezebiliyorlardır. Bu yüzden tam bir müze değeri taşımıyor, ancak yine de Türkiye müzeciliği açısından değeri oldukça büyüktür.

Türkiye’de gerçek anlamda müzecilik faaliyeti Topkapı Sarayı’ndaki değerli hediye ve silahların sergilenmesiyle başlamıştır. Bu eserlerin gösterilmesi için ilk müze 1846 yılında kurulmuştur. Aya İrini’de iki tür koleksiyon bulunmaktaydı. Bunlar; eski top, silah, kılıç ve zırhlardan oluşan Mecmua-i Esliha-ı Âtika ve heykel, lahit, eski uygarlıklardan kalma eserlerden oluşan Mecmua-i Âsâr-ı Atika’dır.  Fransız Arkeolog Dumont dağınık halde bulunan bu koleksiyon parçalarının envanterini çıkarmıştır. Daha sonra bu eserlerin bulunduğu depo yeniden düzenlenerek 1869 yılında Sadrazam Ali Paşa tarafından Müze-i Hûmayun (İmparatorluk Müzesi) adını almıştır. Osmanlıda modern müzenin temeli olan bu müzeye yoğun gayretlerle çeşitli bölgelerinden yeni eserler getirtilmiştir. Bu yıldan sonra eser sayısının artması için valiliklere yazılar gönderilerek eser toplanmış, eserlerin yurtdışına satışını engellemek için 1874 yılında ”Asar-ı Atika Nizamnamesi” çıkarılmıştır. Bu kanun çıkmadan önce ve sonra Anadolu topraklarında yapılan kazılarda çıkarılan çok sayıda eser Londra, Paris ve Viyana gibi önemli bazı müzelere götürülmüştür. Kanun eser kaçırılmasında beklendiği kadar etkili olamamıştır. İmparatorluk sınırı içinde toplanan eser sayısının artması sonucu Müze Çinili Köşke taşınarak (sadece Mecmua-i Âsâr-ı Atika bölümü) 1880 yılında yeni bir müze olarak ziyarete açılmıştır. Yurtdışına kaçırılan eserlerin getirilmesi için uğraşan, bunlardan özellikle Troya eserleri için Atina’da girişimlerde bulunan, Türk müzeciliğinin kurucusu Osman Hamdi Bey 1881 yılında müdürü olmuştur. Bu dönemden sonra Osmanlı müzeciliğinde önemli gelişme ve değişmeler yaşanmıştır. Osman Hamdi Bey, İmparatorluk sınırları içinde bir çok sahada arkeolojik kazı başlatarak çıkarılan eserleri müzeye getirtmiştir. Adıyaman Nemrut Dağı, Muğla-Lagina ve Lübnan Sidon Krallar Mezarı bu kazılardandır. Buradan getirilen çok sayıda lahit, mezar ve diğer parçalar müzeye sığmadığı için yeni bir müzeye ihtiyaç duyulmuş, 1899-1907 arasında tamamlanan İstanbul Arkeoloji Müzesi (Lahitler Müzesi) Osmanlıda modern müzeciliğin başlangıcını oluşturmuştur. Osman Hamdi Bey 1889 yılında Müze-i Hümâyun’da İslam Eserleri adıyla bir bölüm kurmuştur. Ayrıca 1897 yılında Bahriye (Deniz) Müzesi açılmıştır. Buna ilave olarak günümüzdeki Askeri Müzenin temelini oluşturan, Aya İrini’deki kapalı olan Mecmua-i Esliha-ı Âtika koleksiyonunu düzenleyerek Esliha-i Askeriye Müzesi adıyla 1908 yılında tekrar açtırmıştır. Daha sonra bu müzenin adı değiştirilerek Müze-i Askerî-i Osmanî olmuştur. Osman Hamdi Bey Anadolu genelinde yaptırdığı kazılarda bulunan eserlerin korunması için ilgili yerlerde depolanmasını sağlamıştır. XX. yüzyılın başlarında da Bursa, Bergama, İzmir, Konya, Sivas gibi şehirlerde yerel müzeler kurulmuştur.  Osman Hamdi Bey’in 1910 yılındaki ölümünden sonra yerine geçen Halil Edhem Bey, ilk olarak 1913 yılında İslam Vakıfları Müzesini (1927’de Türk İslam Eserleri Müzesi oldu) kurmuştur.

Türk milli kültürünün sergilendiği müzelerin çoğalması ve yaygınlaşması girişimi 1920 sonrasında Atatürk’ün girişimleriyle gerçekleşmiştir. 1921 yılında Maarif Kongresi açılışında Atatürk özellikle başka medeniyetlerin tesiri altında kalmamak için ulusal karaktere ve tarihe sahip çıkılarak bir kültür birliğinin inşa edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Bunu da toplum geneline yansıtacak en önemli unsurlardan birisini müzeler olduğunu ifade etmiştir. Bu doğrultuda ilk girişim 1922 yılında çıkarılan “Müzeler ve Âsar-ı Âtika Hakkında Talimat”tır. Bu genelgede müzelerin görev ve sorumlulukları, envanter ve eser sayımları, arkeoloji ve etnoloji eserlerin toplanması istenmiştir. Yine bu genelge ise Ankara’da Milli Müze ve Etnografya Müzesi’nin kurulması planlanmış, 1923 yılında Ankara Arkeoloji Müzesi kurulmuştur. Bu müzenin adı 1967 yılında Anadolu Medeniyetleri Müzesi şeklinde değiştirilmiştir. 1930 yılında ise Cumhuriyet Dönemi'nin inşa edilen ilk müze binası olan Ankara Etnografya Müzesi açılmıştır. Bunların dışında Anadolu’nun farklı yerlerinde müzeler açılarak yakın çevresindeki eserler buralarda sergilenmeye başlamıştır. Osmanlı’nın uzun süre Topkapı Sarayında muhafaza ettiği kutsal emanetlerin bulunduğu alanın müzeye açılması için girişimlere başlanmıştır. Paha biçilemez eserlerin bulunduğu bu müzenin korunması ve sergilenmesi son derece önemlidir. Bu doğrultuda Topkapı Sarayı 1924 yılında müzeye çevrilmiş ancak 1962 yılında halka açılabilmiştir. 

Cumhuriyetin ilk yıllarında (1923-1950) Atatürk’ün devlet politikası devam ederek müzelere büyük önem verilmiştir. Bu aşamada önce tarihi, kültürel ve sanatsal değeri çok yüksek olan dini yapılarla birlikte bir çok sivil mimari örneği koruma altına alınmıştır. Bunların arasında İstanbul’da Ayasofya, Dolmabahçe Sarayı, Topkapı Sarayı, Kariye Camii, Fethiye Camii; Bursa’da Yeşil Türbe ve Muradiye Külliyesi ile Konya Mevlâna Dergahı gibi önemli yapılar müzeye çevrilmiştir. Kültürel hazinenin çıkarılması için kazı programları başlatılmış ve akabinde yeni müzeler açılmıştır. Atatürk kısa bir zamanda birçok şehirde müze açılmasına ortam hazırlamıştır. Antalya, Edirne, Adana Amasya, Tokat, Sinop, Kayseri, Afyon, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Erzincan, Samsun, Sinop, Van, Efes, Manisa, Kırşehir, Kütahya, Isparta ve Tire Müzesi kurulan müzelerdir. Başlatılan arkeolojik kazılarda çıkarılan eserler yakın çevredeki müzelerde sergilenmiş. Zamanla bu şehirlere müzeler kurularak etnografik eşyalar ve yazma eserler sergilenmiştir. Daha sonra Hatay, Niğde, Kastamonu, Sivas Etnografya, Gaziantep Arkeoloji, Kahramanmaraş Müzesi gibi müzeler faaliyete geçerek neredeyse her ile bir müze açılmıştır. 

Devlet erkanının yıllardır bir gelenek şeklinde devam ettirdiği Devlet Resim ve Heykel Sergisi müzeye dönüştürülmüştür.  Atatürk’ün talimatıyla Türkiye’nin ilk modern sanat müzesi olan İstanbul Resim ve Heykel Müzesi açılmıştır. Yeni Cumhuriyeti kültürel anlamda da inşa etme politikası olarak çok önemsenen müzeler, uluslararası teşkilatlarla işbirliği ve üyeliklerle güçlendirilmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda 1950’li yıllarda UNESCO ve Uluslararası Müzeler Konseyi’ne (ICOM) üye olunmuştur. 1938 yılında Atatürk’ün ölümü sonrası önemli devlet adamları ve ünlü kişilerin ev ve konakları müzeye dönüştürülerek, müze ev ve hatıra müzeleri ortaya çıkmıştır. Bu müzelerin başlıcaları arasında; İstanbul-Şişli Atatürk Evi (İnkılap Müzesi-1939), Tevfik Fikret’in Aşiyan Evi Edebiyat-ı Cedide Müzesi (1945), Bursa Şemaki Evi Müzesi (1945), Ankara-Mehmet Akif Ersoy Evi (1949), Ankara Müze Köşk (1950), İzmir-Birgi Çakırağa Konağı (1950) Diyarbakır Ziya Gökalp Müze Evi (1956) bulunmaktadır. İlerleyen yıllarda Cumhuriyetin tarihini anlatan müzeler kurulmaya başlamış, ilk meclis binası 1961 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi Müzesi’ne dönüştürülmüştür.

Türkiye’de 2023 yılı sonu itibariyle 217'si Bakanlığa bağlı, 390'ı özel müze (Bakanlık denetiminde) olmak üzere toplam 607 müze bulunmaktadır. Bu müzelerden bir çoğu Avrupa'da yılın müzesi ödülünü kazanmış ve alanında başarılı sayılı müzeler arasına dahil olmuştur. Türkiye’de çok farklı idarenin yönetiminde, farklı alanlarda (koleksiyonda) ve mekana göre müzeler bulunmaktadır. Türkiye’de idare şekline göre müzeler Devlet Müzeleri, Yerel Yönetim Müzeleri, Üniversite Müzeleri, Askeri Müzeler, Vakıf Müzeleri ile Özel müzeler bulunmaktadır. Bu müzeler koleksiyon gruplarına göre ayrıldığında, Arkeoloji Mezeleri, Sanat Müzeleri, Etnoğrafya Müzesi, Tarih Müzeleri, Doğa Tarihi ve Jeoloji Müzesi, Askeri Müze, Haritacılık Müzesi, Sanayi ve Teknoloji Müzesi, Tematik Müze, Anıt Müze, Müze Ev, Açıkhava Müzesi, Kent Müzesi ve Milli Saraylar olarak ayrılmaktadır. Sergilendiği mekana göre Kapalı Alan Müzeleri ve Açık Hava Müzeleri olarak iki ana gruba ayrılmaktadır. Ülkemizde son yıllarda ise günün koşullarına uygun olacak müzeler açılmıştır. Bunlardan bazıları Sanal Müze, Uzmanlık Müzeleri (Kağıt Müzesi, Oyuncak Müzesi, Organik Tarım Müzesi, Spor Müzesi, Pul Müzesi, Balmumu Müzesi) ve Çocuk Müzeleridir. Ayrıca Türkiye’de son yıllarda müzeciliğin diğer bir yüzü olan Açık Hava Müzeleri yaygınlaştırılarak, müze kavramı ve algısı geliştirilmeye çalışılmaktadır.

Yararlanılan Kaynaklar

Çal, H. (2009). Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Müzeler, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 7 (14): 315-333; https://arkeopolis.com/muzeciligin-kisa-tarihi-ve-turk-muzeciliginin-gelisimi, (Erişim tarihi: 18.02.2024); https://kvmgm.ktb.gov.tr/TR-69904/turkiye39de-muzecilik.html, (Erişim tarihi: 18.02.2024); Keleş, V. (2010). Modern Müzecilik ve Türk Müzeciliği, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2: 1-2; Özkasım, H. ve Küçükhasköylü N. (2018). Müzecilik ve Sergileme. Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2958. Eskişehir; Salderay, B., ve Gönülay Çalımlı, Z. (2020). Müze Kavramı, Süleyman Saim Tekcan ve Imoga-İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi, Sanat Ve Tasarım Dergisi, (26): 83-99.