-
2024
Müzeler insanoğlunun biriktirme, koruma, saklama, sergileme isteği, arzusu ve zorunluluğundan ortaya çıkmıştır. Bu yüzden müzeler, tarihi, kültürel, sanat ve bilim gibi süreçler sonunda ortaya çıkan eserlerin korunduğu, saklandığı ve sergilendiği mekanlar olarak tanımlanmaktadır. Temel olarak günümüzde müzeler dün olduğu gibi bugünde toplumun geçmişi ve geleceği arasında bağ kuran, sosyo-kültürel hafızasını oluşturan mekanların başında gelmektedir. Müzeler halka açık, insanların yaşadığı çevreye tanıklık eden unsurlar üzerinde araştırmalar yapan, bunları toplayan, muhafaza eden, mevcut bilgiyi paylaşan, eğitimlerin yapıldığı ve devamlılığı olan bir kurumdur. Müzeler, geçmişi günümüze taşımanın yanında insanların sosyalleşme ve bilgilenmesini keyif alarak yaptığı bir merkez durumundadır. Müzeler toplumların kendi kültürel değerlerini ve insanlık tarihinin değerli eserlerinin korunması amacıyla bir araya getirilmesi gibi özel veya genel bir amaca hitap edebilmektedir. Bir devletin politikasını yansıtabildiği gibi özel teşebbüslere dayalı olarak kurulmuş da olabilir. Bu yüzden müzeler devlet, vakıf veya özel şahıslar tarafından kurulabilmektedir.
Müzeler ilk olarak bazı eşyaların sergileme arzusuyla kapalı mekanlarda açıldığından akla ilk olarak bir bina gelmektedir. Ancak günümüzde müze kavramı oldukça gelişmiş durumdadır. Müzeler günümüzde kapalı mekanlar gibi açık alanlarda da olabilmektedir. Açık alanlardaki müzeler bazı eserlerin gerçeği veya replikası, olayın yaşandığı mekan üzerinde taşınması mümkün olamayan veya gerek duyulmayan, çevresel koşullardan çok fazla etkilenmeyen ve bir koruma alanı içine alınarak muhafaza edilen yapı ve nesnelerin bulunduğu mekanlar şeklinde ifade edilebilmektedir. Bu şekildeki müzelere Açık Hava Müzesi denilmektedir. Açık Hava Müzeleri eserlerin genel olarak açık havada sergilendiği müzelere denilmektedir. Bu müzeler insanlık tarihi ve kültürel gelişimi açısından kaybolmaya yüz tutmuş değerlerin korunması, yaşatılması ve sergilenmesine imkân sağlamaktadır.
Müze kelime anlamı olarak Yunanca ”mouseion”den türemiştir. Bu, kelime”bilimler tapınağı” veya ”ilham perilerinin yaşadığı yer” anlamı taşımaktadır. Dünyada ilk müzenin MÖ 300’lerde I. Ptolemaios tarafından İskenderiye kentinde kurulduğu kabul edilir. İlk etapta Orta Çağda kale ve şatolarda soylulara ait saklanan değerli eşyaların korunaklı mekanlarda tutulması ve bakımının yapılması amacıyla bu yol izlenmiştir. Daha sonra daha büyük nitelikte kültürel değere sahip eserlerin muhafaza edilmesi gibi yollar izlenerek müzecilik bir sektör durumuna dönüşmeye başlamıştır. Avrupa’da XV. yüzyıl sonrasında bu şekilde oluşturulan koleksiyonların ziyarete açıldığı bilinmektedir. Rönesans ve reform süreçlerinde bilgiye verilen önemin artması kültür ve sanat alanında da ilerlemelere yol açmış, bunda en önemli katkıyı müzeler görmüştür. Bu dönemde önceki medeniyetlere ait değerli kabul edilen nesneler ve doğa bilimlerine ait unsurlar sistematik bir şekilde toplanmıştır. Dünya tarihinde sivil halka açılan ilk müze 1683 yılında Oxford’da faaliyete geçen Ashmolean’dır. Bu müze içinde tarihi-kültürel ve sanatsal ürünlerin yanında botanik ve tabiatla ilgili bölümlerde bulunmaktaydı. Halka açılan diğer bir müze ise Louvre’dir. Louvre sarayının bir bölümünde yer alan müze 1793 yılında halka açılmış, tablolar, doğu medeniyetleri, Mısır, Yunan, Roma’dan getirilen eserler ile Avrupa heykelleri sergilenenler arasında bulunmaktadır. İngiltere’de ilk müze 1759 yılında açılan British Museum’dir. Farklı medeniyetlerin eserlerinin sergilendiği müze ile yakın dönemlerde farklı ülkelerde müzeler açılmıştır. Almanya’da 1830 yılında, Rusya’da XVIII. yüzyıl ve Amerika’da 1750’li yıllarda faaliyete başlamıştır. Kapalı ortamlarda kurulan bu müzelerin dışında Açık Hava Müzesi olarak adlandırılan girişimler başlamıştır. İlk açık hava müzeleri 1881 yılında Oslo ve 1891 yılında Stockholm açılmıştır.
İlk olarak 1XIX. yüzyıl sonlarına doğru İskandinavya'da ortaya çıkan Açık Hava Müzeleri buradan dünyaya yayılmıştır. İlk örnekleri ise Oslo ve Stockholm’da bulunmaktadır. Dünyadaki ilk Açık Hava Müzesi 1881 yılında Oslo yakınlarında kurulmuştur. Bir diğer Açık Hava Müzesi ise 1891 yılında Stokholm’de kurulan Skansen’dir. Genellikle tarihi bir yerleşme, bir olayın yaşandığı mekan, açık ortamlarda koruma altında sergilenen nesnelerin bulunduğu alanlar açık hava müzesi kapsamına alınmaktadır. Kapalı veya açık fark etmeksizin her türlü müze bir nevi araştırma ve eğitimlerin gerçekleştirildiği birer enstitü görevi gören mekanlardır. Açık Hava Müzeleri kendi içinde üç farklı gruba ayrılmaktadır. Bunlar yerelden ulusala doğru farklı bir şekilde gruplandırılırlar. Bunlardan kırsal açık hava müzeleri, bir köy, kasaba gibi lokal alanların tarihi, kültürel ve doğal özelliklerinin muhafaza ve sergilenmek için oluşturulan müzelerdir. Bir diğeri olan bölgesel açık hava müzeleri ise lokalden daha geniş bir alanı yani bir bölgenin halk kültürünü yansıtan müzelerdir. Sonuncusu olan ulusal açık hava müzeleri ise ülke genelinde ulusun genel kültürünü yansıtan müzelerdir. Türkiye Açık Hava Müzesi açısından Avrupa’daki gibi planlamaya sahip değildir. Ancak son yıllarda bu müze türünde bir gelişme söz konusudur. Her ne kadar bu alanda oluşturulmuş müzeler oldukça az olsa da koruma altına alınan açık ortamda bulunan arkeolojik alanlar, tarihi kentler ve dokular birer Açık Hava Müzelerini oluşturmaktadır.
Açık Hava Müzelerinin kurulmasındaki ana amaçlarından birisi arasında da geçmişin yaşam biçimlerini o günün koşullarına en uygun olacak bir şekilde, oldukları gibi, devam eden hayatın içerisinde sergilemektir. Tarihi nitelikteki bir köy, mahalle, ev, doğal çevre, yaşam biçimi, yemek kültürü, giyecek türleri ve ulaşım araçları bu nitelikteki müzelere örnek verilebilmektedir. Avrupa’da açık hava müzelerinde genellikle eski yapı ve evlere odaklanırken, Kuzey Amerika’da XX. yüzyılın başında ortaya çıkan açık hava müzelerinde ise tarihi dönemlere ait kıyafet ve doğal çevresi birlikte sergilenmektedir. Açık Hava Müzesi kendi içinde aktif (yaşayan) ve hareketli bir ortam olması açısından eski yaşam biçimlerini uygulamalı olarak ziyaretçilere gösterebilmektedir. Bu müze türüyle ilişkili olabilecek Kuzey Amerika’da açık alanda yaşayan tarih müzesi olarak faaliyete geçen ilk müze 1928’de Michigan’da kurulan Greenfield Köyü’dür.
Açık Hava Müzesi kavramının ve yönteminin ortaya çıkmasında, korumanın uygulanmak istendiği mekanın kapalı ortama uygun olmamasından dolayı açık ortamda sergilenmesi fikri yatmaktadır. Koruma kavramı daha çok XX. yüzyılın ikinci yarısında gündeme gelen yönetmelik ve tüzükle bir resmiyet çerçevesine alınmıştır. İlk olarak 1946 yılında UNESCO bünyesinde Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM) kurularak müze yönetim ve bilimi üzerine çalışan akademik ve bilimsel oluşum meydana gelmiştir. 1967 yılında ise “Venedik Tüzüğü” olarak ifade edilen metinde özellikle “anıt” kavramı üzerinde durulmuştur. Korumanın ilk evrensel dili olarak kabul edilen bu tüzükte bir yapının tümü veya bir kısmı belirli şartlar dışında başka bir yere taşınmamalıdır diye ifade edilmektedir. İlk olarak İskandinav ülkelerinde gerçekleşen açık hava müzesi kavramında kırsal mimari yapının korunması amaçlanmıştır. ICOM 2008 yılında açık Hava Müzesi ve Açık Alan Müzesini aynı kategoride değerlendirerek aynı anlama geldiğini ifade etmektedir. Ayrıca Ekomüze ve Yaşayan Müze’de Açık Hava Müzesi grubunda değerlendirilebilecek müzelerdendir. Bu koruma yöntemi sonucunda Avrupa ve ABD başta olmak üzere bir çok ülkede açık hava müzeleri faaliyete geçmiştir. 1972 yılında Avrupa’da Açık Hava Müzeleri Birliği’nin kurulması genel anlamda bir birliğin oluşmasında etkili olmuştur. Bu kuruluşla birlikte müzelerin düzenlenmesinde standart bilimsel yöntemler kullanılmaya başlanmıştır. Açık Hava Müzesi hakkında yapılan toplantılarda özellikle belirli standartlar getirilmeye çalışılmıştır. 1957 yılında İsveç’te yapılan Açık Hava Müzesi toplantısında bu kapsamda müze bilim ilkeleri genelleştirilmeye çalışılmış ve ana hatlar belirlenmiştir.
Türkiye’de açık hava müzesi sayısı her geçen gün artış göstermekte olup, ülkenin en büyük ve ilk açık havası 4341 hektar üzerine kurulu olan Karatepe Aslantaş Açık Hava Müzesi’dir. Türkiye’de başlıca açık hava müzeleri arasında, Göreme Açık Hava Müzesi, Gaziantep Yesemek Açık Hava Müzesi, Malatya Arslantepe Açık Hava Müzesi, Ankara Roma Hamamı Açık Hava Müzesi ve Ören Yeri, Iğdır Karakoyunlu Koçbaşlı Açık Hava Müzesi, Ankara Beypazarı Anadolu Açık Hava Müzesi Yaşayan Köy ve Muğla Balıkpazarı Açık Hava Müzesi bulunmaktadır. Açık hava müzeleri içerisinde genellikle baskın bir unsur bulunmaktadır. Farklı unsurların bir araya gelmesiyle de bir saha açık hava müzesi kapsamına alınabilmektedir. Örneğin Göreme Açık Hava Müzesi doğal süreçlerin bir eseri olarak peri bacalarına ev sahipliği yapmanın yanında geçmişte bu peribacalarının bulunduğu geniş topoğrafyada yeraltı ve yerüstüne inşa edilen manastır, kilise, şapel ve yaşam alanları gibi insan eserine sahiptir. Bu bölgeyi ziyarete gelenler iki farklı unsuru aynı anda gözlemleyebilmektedir.
Referanslar
Çal, H. (2009). Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Müzeler. Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 7 (14): 315-333; https://arkeopolis.com/muzeciligin-kisa-tarihi-ve-turk-muzeciliginin-gelisimi, (Erişim tarihi: 18.02.2024); https://kvmgm.ktb.gov.tr/TR-69904/turkiye39de-muzecilik.html, (Erişim tarihi: 18.02.2024); https://kvmgm.ktb.gov.tr/TR-43253/genel-mudurlugumuze-bagli-muzeler-ve-orenyerleri.html, (Erişim tarihi: 18.02.2024); https://kvmgm.ktb.gov.tr/TR-135633/ozel-muzeler.html#:~:text=29.11.2023%20tarihi%20itibari%20ile,390%20%C3%B6zel%20m%C3%BCze%20faaliyet%20g%C3%B6stermektedir, (Erişim tarihi: 18.02.2024); Özkasım, H. ve Küçükhasköylü N. (2018). Müzecilik ve Sergileme, Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2958. Eskişehir; Öztekin, S. (2022). Tarihi Yapıların Bir Açık Hava Müzesine Taşınması Örneği: Altınköy Açık Hava Müzesi. Haliç Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi 2022, 5 (1): 1-24; Salderay, B., & Gönülay Çalımlı, Z. (2020). Müze Kavramı, Süleyman Saim Tekcan ve Imoga-İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi. Sanat ve Tasarım Dergisi, (26): 83-99.