Salat Tepe Kazıları

Arkeolojik Kazı

Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Yukarı Salat beldesinde yer almaktadır. Dicle Nehri’nin kollarından biri olan Salat Çayı sekisi üzerine kurulmuş olan Salat Tepe, Ilısu Barajı ve HES Projesi göl dolum alanından etkilenecek arkeolojik alanlardan biridir. Baraj gölünden etkilenecek yaklaşık 40 arkeolojik alanda son 20 yıldır kurtarma kazıları yürütülmektedir. Bu kazı alanlarında, bölgede insanlık tarihinin son 10 bin yılını kapsayan serüveninin her evresini temsil eden kırsal yerleşimler ile önemli kentler açığa çıkartılmıştır.

Bu alanların büyük bölümü Bismil ilçesine bağlı alanda yer almaktadır. Bunlar arasında en eski yerleşik yaşama ışık tutan Körtik Tepe, çukur barınaklarının üstyapısını dallarla örerek çamurla sıvayan, çok sayıda bezemeli ve kaliteli taş kaplar üreten bir topluluğun yerleşim alanıdır. Yeni Assur İmparatorluğu’nun Tuşhan eyaletinin başkenti Ziyarettepe’de MÖ IX. yüzyılda salonları duvar boyalı ve avluları mozaikli büyük bir eyalet sarayı kurulmuştur.

Botan Çayı’nın Dicle Nehri’ne kavuştuğu alana Roma İmparatorluk döneminde kurulmuş olan Çattepe’de etrafı surlarla çevrilmiş büyük bir yerleşim ile nehir ticaretinde kullanılmış bir liman tesisi açığa çıkartılmıştır. Barajdan etkilenmesi nedeniyle kamuoyunca yakından bilinen, Batman’ın Hasankeyf ilçesinde büyük bir Ortaçağ kenti bulunmaktadır. Budan etkilenecek alanda yapılan kazılarda saraylar, hamamlar, kamusal yapılar ve konutlar açığa çıkartılmıştır.

Etek kısmı baraj gölünden etkilenecek olan Salat Tepe Guillermo Algaze tarafından Dicle-Fırat Arkeolojik Araştırma Projesi kapsamında 1989 yılında tespit edildi, kurtarma kazıları Diyarbakır Müze Müdürlüğü'nün başkanlığında ve Kocaeli Üniversitesi’nden Prof. Dr. A. Tuba Ökse’nin bilimsel danışmanlığında 2000-2013 yılları arasında yürütülmüştür. Yaklaşık 1,8 hektar alan kaplayan, 26 metre yükseklikteki höyük, MÖ 5300’lerden itibaren yoğun biçimde iskân edilmiştir.

Tepenin alt yarısını oluşturan yayvan höyük MÖ 5300-2600 yılları arasına tarihlendirilmektedir (Dönem I). Mimari tabakalar, kalın kül katmanları ile birbirinden ayrılan alt evrelere ayrılmaktadır. Yapıların iç dolgusunda belirlenen saz tabakaları ve sıkıştırılmış toprak tabanlar ile duvarlardaki çok sayıda yenileme evresi, bu yapıları kullanan topluluğun mevsimlik olarak yer değiştirdiğine, bir süre bıraktıkları yapıları her yıl yenilediklerini göstermektedir.

En eski yerleşim MÖ 5300-5200 yıllarına tarihlenen Erken Kalkolitik yerleşimi olup, Salat Çayı’nın Geç Miosen dönemde oluşturduğu seki üzerine kerpiç bloklarla inşa edilen ızgara planlı bir yapı ile temsil edilmektedir. Yan yana alçak duvarlardan oluşan bu yapıların üzerine dallar ve sazlar yerleştirilerek üzerine yataklar serilerek ya da malzemeler yerleştirilerek topraktan ayrılan basit yaşam alanı oluşturulmuştur. Bundan sonraki tabakalarda orta salonlu ev planında inşa edilmiş kerpiç yapılar kullanılmıştır. Bu katmanlarda Kuzey Mezopotamya’nın Erken Ubeyd kültürüne ait boyalı kaplar, yontmataş, kemik ve sürtmetaş aletler ele geçmiştir.

Kalın kül katmanları ile bu tabakalardan ayrılan Geç Ubeyd yerleşimi MÖ 5200-4700 yıllarına tarihlendirilmiştir. Dolgularda ele geçen çok sayıda kap parçası, yontmataş ve kemik alet, sürtmetaş baltalar ve iplik eğirmede kullanılan pişmiş toprak ağırşaklar, evsel atık olarak değerlendirilmiştiir. Boynunda 2.500 üzerinde beyaz ve siyah taş boncuktan oluşan dört sıralı kolye bulunan bir bebek mezarı, kuyu girişli tarzdadır.

MÖ 4000’e tarihlenen Geç Kalkolitik dönem tabakaları taş temelsiz, kerpiç duvarlı ve çok sayıda yenileme evresi gösteren yapılarla ve dörtgen biçimli, sıvalı depolama birimleriyle temsil edilmiştir. Bu dönemin geç evresinde ortaya çıkan kıyılmış ot ve mineral katkılı hamurdan üretilmiş kaplar arasında, yüzeyi çakmaktaşı dilgilerle kazınmış çanaklar, en erken standart kapları oluşturmaktadır. Bu tabakada ele geçen, pişmiş topraktan üretilmiş bir tarak yuvasında takılı bulunan çakmaktaşı parçaları, bu kapların üretiminde kullanılmış olmalıdır. Üst tabakalarda çarkta üretilmiş gri perdahlı kaplar ve kalıpta üretilmiş devrik ağızlı çanaklara ait parçalar, Salat Tepe’deki kırsal yerleşimde Kuzey Mezopotamya’da bir ticaret kolonileri sistemi kuran Güney Mezopotamya’lı Uruk toplulukları ile çağdaş, yerli bir topluluğun yaşadığına işaret etmektedir. MÖ 4000 yıl sonuna tarihlenen, kenarlarında körük yuvaları bulunan oval çömlek fırını, bu topluluğun ateşin ısısını yükseltmeyi bildiğine ve gelişkin endüstriyel faaliyetlerde bulunduğuna işaret etmektedir.

Kalın kül katmanları ile bu tabakalardan ayrılan üst tabakalarda saptanan basit küçük yapılar, Geç Kalkolitik mimarisinin devamı niteliğindedir. Bu tabakalarda, önceki dönemin kaplarından geliştirilen biçimler üretilmiştir. Bu tabakalarda görülmeye başlanan ince çark yapımı kaplar, Kuzey Mezopotamya’nın Ninive-V kültürünün kaplarıdır. Bu dönemin son tabakasında ele geçen, MÖ üçüncü binin ilk yarısında Bereketli Hilal bölgesinde yaygın olarak kullanılan tipte bir silindir mühür, burada ticaretle uğraşan kişilerin de yaşamış olabileceğine işaret etmektedir. Bir yapı temelinin taşları arasına bırakılmış kanatlı ve sap dilli altı çakmaktaşı ok ucu, bir yapı ritüeli olarak değerlendirilmektedir.

Bir süre terk edilen tepe, tekrar uzun süre iskân edilmiştir (Dönem II). Tepe üzerine inşa edilen en erken tabaka Akkad İmparatorlarının Yukarı Dicle havzasını topraklarına kattığı dönemde (MÖ XXIII.-XXII. yüzyıl) kurulan bir kırsal yerleşimdir. Bu yerleşimin deprem ve yangınla tahrip olmasının ardından, üzerine vakit geçirmeden kurulan yerleşimde (MÖ XXI.-XX. yüzyıl) yapıların temellerine yeraltı tanrılarına kurban edilen domuz yavruları gömülerek yeni kurulan yerleşimin bu felaketten korunması amaçlanmıştır. Küçük boyutlu, tek ya da birkaç odadan oluşan konutların aralarında ince çakıl dolgu ile yapılmış dar patikalar bulunmaktadır. Yapıların yüzölçümlerinin ve yapı tarzlarının benzerliği, burada küçük çekirdek ailelerden oluşan tarımcı bir topluluğun yaşadığına işaret etmektedir. Bu konutlarda Kuzey Mezopotamya’nın çarkta üretilen, yüksek ısıda pişirilmiştir, ince, orta ve kaba niteliklerde fabrikasyon kapları kullanılmıştır. İnce nitelikli çanakların bir bölümü portakal rengi hamurlu, ağız kenarının dışı koyu renk alacak şekilde yüksek ısıda pişirilmiş. Bu tip çanaklar bölgenin Yukarı Habur havzası ile ortak maddi kültür özelliklerini de oluşturmaktadır. Mekân dolgularında ele geçen birkaç silindir mühür, burada yaşayan topluluğun Kuzey Mezopotamya’nın diğer bölgeleriyle ticari ilişkiler kurmuş olabileceğine işaret eder niteliktedir. Buna karşın, mühürlerin kolye gibi de kullanılmış olabileceği değerlendirilmektedir.

Bu yerleşim de deprem ve yangınla yıkılmış, üzerine kurulan yerleşim de aynı kaderi paylaşmıştır (MÖ XIX.-XVIII. yüzyıl). Bu yapılardan birinin temel taşları arasında yerleştirilmiş, içerisinde yeni doğmuş bir domuz yavrusu bulunan çanak, yapı ritüeli olarak değerlendirilmiştir. Bir başka yapının temelinde burada yaşayan aile için yapılmış, pişmiş topraktan üretilmiş bir kadın ve bir erkek figürü ile iki sunak modelinden oluşan ak büyü kalıntıları bulunmuştur. Yangın sırasında bu yapının içerisinde bulunan50yaşlarındaki birey yanarak yaşamını yitirdiği, çeşitli yapıların yıkıntıları arasına çömlekler içerisinde bir erişkin ve çok sayıda bebek gömülü olduğu görülmüştür. Mezarlara bırakılan minyatür birkaç kap ile birkaç boncuktan oluşan takı repertuvarı, buradaki topluluğun zengin bireylerden oluşmadığını gösterir niteliktedir.

Tepe üzeri MÖ XVII. yüzyılda tesviye edilerek çakıl taşları ile döşenmiş merkezi avlu çevresine dizilen tek ve iki katlı, iki-üç odalı birimlerden oluşan bir yapı kompleksi inşa edilmiştir. Salat Tepe çevresinde Ziyarettepe, Hirbemerdon, Müslümantepe, Kenantepe ve Üçtepe’de de açığa çıkan benzeri yapı kompleksleri, Kerkük yakınındaki Nuzi kazılarında bulunan çivi yazılı tabletlerde geçen dimtu çiftliklerini anımsatmaktadır. Bu çiftlikler, Hurri kralının belirli kişilere tahsis ettiği tarım topraklarının işletilmesi için kurulmuş görünmektedir. Salat Tepe’deki bu yapı da MÖ XVI. yüzyıl başında meydana gelen şiddetli bir deprem ve yangınla yıkılmıştır.

Bu çiftliklerde Yukarı Dicle havzasına özgü çark yapımı fabrikasyon kaplar ile Kuzey Mezopotamya’nın “Habur” Boyalı Kapları kullanılmıştır. Yapının yıkıntısında ele geçen bir silindir mühür ile üzerinde çivi yazısına benzeyen işaretler bulunan bir küp parçası, burada yaşayan topluluğun Kuzey Mezopotamya ile ilişkilerinin olduğuna işaret etmektedir. Salat Tepe’de herhangi bir çivi yazılı tablet veya mühür baskısı ele geçmeyişi, mührün takı olarak kullanılmış olabileceğini, yerleşimcilerin yazı kullanmamalarına karşın, bundan haberdar olduklarını ve küp üzerine çivi yazısını taklit etmiş olabileceklerini düşündürmektedir. Bazı mekânlarda ele geçen taş ağırlıklar dokuma endüstrisinin uygulandığına ve Salat Çayı’nda serpme ağ ile balık avlandığına tanıklık etmektedir.

Mekân dolgularında ele geçen pişmiş toprak levhalar ile tütsü sunakları, burada yaşayan topluluğun inançları bağlamında uyguladıkları ritüellerin araçları olmalıdır. Bazılarının ön yüzüne küçük çanakların yapıştırılmış olması, bunların Dicle Nehri’nin karşı kıyısındaki Hirbemerdon ve Müslümantepe’de, tanrılara sıvı sunu (libasyon) yapılmak için kullanıldığı değerlendirilen pişmiş toprak levhalar ve sunak modelleri olabileceğini düşündürmektedir. Yapının devrilmiş duvarları üzerine açılan küçük çukurlara bırakılan kırılmış pişmiş toprak insan hayvan figürleri, kurban edilmiş küçükbaş hayvanlar, sığır ayakları ve ağzı üzerine çevrilmiş birer çanak ile kapatılmış yeni doğmuş domuz yavruları, bu felaketin büyü ritüelleri uygulanarak kapatılmak istendiğini gösterir niteliktedir. Yapının yıkıntıları üzerine Mitanni Krallığı'nın döneminde bir yapı daha inşa edilmiştir.

MÖ XIV. yüzyılda Orta Asur kralları bölgeye egemen olmuş, Ziyarettepe’de Tuşhan kentini, Dicle kıyısına da Giricano’da kazılan bir dunnu çiftliği kurdu. Bu dönemde bir kez daha terk edilen Salat Tepe MÖ birinci binden itibaren göçer toplulukların mevsimlik barınaklarına ev sahipliği yapmıştır. Tepe üzeri MÖ birinci binin ilk yarısında çukur barınaklarda yaşayan göçebe toplulukların mevsimlik yerleşme alanına dönüşmüştür. Tabanları üzerinde at nalı biçimli ocaklar bulunan, ortalama dört-beş metre çapında, iki metre derinlikteki çukur barınakları kullanan topluluklar kaplarını, Toros dağlarından Kafkaslara kadar uzanan geniş bölgede yaygın olduğu gibi, elde üretmiş ve düşük ısıda pişirmiştir. MÖ IX.-VII. yüzyıllarda Yeni Assur imparatorlarının Yukarı Dicle havzasına hâkim olmalarından sonra üretilen standart fabrikasyon kapları da kullanan bu topluluklar, Yeni Assur fabrikasyon kaplarının elde biçimlendirilen taklitlerini de kullanmıştır. Anadolu’nun Med ve Pers egemenliğine girdiği MÖ VI.-IV. yüzyıllarda bu kapların yanı sıra çarkta üretilmiş çömleklerin boynundan dibine kadar uzanan, kırmızı boya ile çizilmiş sarkan üçgenler ve dalgalı hatlarla bezenen kaplar da kullanılmıştır.

Tepe üzerine inşa edilen kerpiç duvarlı tandır evlerinin tabanlarında, önceki yüzyıllarda kullanılan üçgen boyalı çömlekler bu kez Hellenistik döneme (MÖ III. yüzyıl) özgü, çarkta üretilmiş çeşitli niteliklerdeki kaplarla birlikte bulunmuştur. Bu yapıların kalıntıları üzerine açılmış çok sayıda tahıl depolama çukurundan elde edilen arkeolojik malzeme, MÖ II. - MS II. yüzyıllarda tepe üzerinin tahıl depolama alanı olarak kullanıldığını göstermektedir.

Bu çukurların üzerinde saptanan zayıf mimari kalıntılar, Ortaçağ’da göçer toplulukların kıl çadırların çevresine dizdikleri taş sıralarına aittir. Duvar parçaları arasında yer alan ocaklar ve tandırlar, pişirme işlemlerinin çadırlar dışındaki açık alanda yürütüldüğüne işaret etmektedir. Bu tabakalarda ele geçen az sayıdaki malzeme, geride bırakılan kırık havan parçaları, boncuklar, kandil parçaları ve pişirme kaplarından oluşmaktadır. Hayvanlarını Bingöl yaylalarında otlatan göçer topluluklar, halen Salat Çayı kenarındaki kuytu alanları kışlak olarak kullanmaktadır. Tepe üzerine Yeni Çağ’da kerpiç bir yapı inşa edilmiş, yaklaşık iki metre çapında, üç metre derinlikte çok sayıda tahıl depolama çukuru kazılmıştır. Bu kullanımın ardından tepenin üzeri ve yamaçları mezarlık alanına dönüştürülmüş. Yukarı Salat belde mezarlığı halen tepenin eteklerinde yer almaktadır.

Salat Tepe’de ele geçen eserler Diyarbakır ve Hasankeyf müzelerinde teşhir edilmektedir. Son 10 yılda yeni müzecilik kavramına göre toplum odaklı düzenlenen müzeler, ziyaretçinin eski yaşam koşullarını algılayabilmesi için diyaromalar, maketler ve silikon mankenlerle yapılan canlandırmaları da içermektedir. Diyarbakır Arkeoloji Müzesi İçkale’nin kuzey kesiminde yer alan iki hektarlık alana XIX. yüzyılda inşa edilen binaların teşhir salonlarına dönüştürülmesiyle 2015 yılında müze kompleksi olarak hizmete açıldı. Müze koleksiyonu, Ilısu Barajı Kurtarma Projesi ve diğer bazı eserler çerçevesinde yapılan kazılardan elde edilen 32.500 arkeolojik ve etnografik eserlerden oluşmaktadır.

Arkeolojik buluntular eski adliye binasında kronolojik sıraya göre sergilenmekle birlikte, Dicle Vadisi’nde kazılan yerleşimlerin her birine bir teşhir salonu ayrılmıştır. Salat Tepe’de MÖ XVII. yüzyıla tarihlendirilen yapı kompleksinde ele geçen bir tütsü sunağı, teşhir salonlarına ulaşılan geniş koridora yerleştirilen ünik eserler arasında, ayrı bir vitrinde sergilenmektedir.

Salat Tepe salonunda eserler kronolojik olarak sıralanan vitrinlerde, resimli bilgilendirme panoları eşliğinde teşhir edilmektedir. MÖ IV. – V. bin yıl tabakalarında ele geçen kaplar, aletler, idoller ve süs eşyaları üç vitrinde sergilenmektedir. MÖ 3000 sonlarından ikinci bin ortalarına kadar tarihlenen tabakalarda ele geçen eserlerin sergilendiği beş vitrinde çeşitli dönemlere tarihlendirilen kaplar, taş havanlar ve ezgi taşları, kemik ve taş aletler ile mezarlarda ele geçen buluntular sergilenmektedir. Vitrinlerin yan tarafında yerleştirilen Türkçe ve İngilizce bilgilendirme panolarında kazı alanından fotoğrafların yanı sıra plan ve canlandırma çizimleri de yer almaktadır. Salonun girişinin tam karşısına Demir Çağı göçer topluluklarının kullandığı çukur barınaklardan birinin gerçek boyutlardaki canlandırması yerleştirilmiştir. Ziyaretçilerin içini görebilmesi için taban üzerine inşa edilen barınağın tabanı üzerine konulan at nalı biçimli ocağın üzerine el yapımı bir pişirme kabı yerleştirilmiştir.

Hasankeyf antik kentinin karşısında kurulan yeni yerleşimin kenarındaki yaklaşık yedi hektarlık alanı kapsayan arkeopark içerisindeki, 8150 metrekarelik müze binası, 2013 yılından bu yana Yukarı Dicle Bölgesi arkeolojik mirasının tanıtıldığı bir bölge müzesi olarak düzenlenmektedir. Bu amaçla Diyarbakır, Mardin ve Batman’daki müzelerin depolarında korunan çok sayıda eser getirilerek vitrinlere yerleştirilmiştir. Salat Tepe eserleri müzenin ikinci katında oluşturulan Kalkolitik Çağ, Tunç Çağları ve Demir Çağ salonlarındaki vitrinlerde sergilenmektedir. Bu eserler ait oldukları konseptlere göre diğer kazı alanlarında ele geçen benzerleri ile birlikte, bilgilendirme etiketleri ile vitrinlere yerleştirilmiştir. Teşhire 2020 yılında açılacak olan müzede diyaromalar, maketler ve silikon heykellerle yapılan canlandırmalar aracılığı ile bölgenin son 14 bin yıllık yaşamından çeşitli kesitler sunulmaktadır. Salat Tepe kazılarına ilişkin Türkçe ve İngilizce kaleme alınmış çok sayıda bilimsel makale, kongre bildirisi ve kitap bölümü yayımlanmıştır.

Yararlanılan Kaynaklar

Ökse, A. T. (2011). Salat Tepe Kalkolitik Dönem Yerleşimi. İçinde; A. Öztan ve Ş. Dönmez (Editörler), Karadeniz’den Fırat’a Bilgi Üretimleri. Önder Bilgi’ye Armağan Yazılar (ss. 269-298). Ankara: Bilgin Kültür Sanat; Ökse, A. T. (2012). Salat Tepe Stratigrafisine göre Yukarı Dicle Havzası Kronolojisi, Arkeoloji Dergisi, 17: 1-29; Ökse, A. T. (2014). Salat Tepe Orta Tunç Çağı Mezarları, TÜBA-AR, 15: 47-68; Ökse, A. T. (2015). Doğu Anadolu Demir Çağı Kültürünün Güneye Yayılımı: Yukarı Dicle Havzasından Yeni Bulgular. İçinde: M. Işıklı ve B. Can (Editörler), International Symposium on East Anatolia-South Caucasus Cultures II (ss. 262-270). Cambridge: Cambridge Scholar Publishing; Ökse, A. T. (2017). Yukarı Dicle Havzası’nda Akkad dönemine Tarihlenen Bir Yapı: Salat Tepe IIA:6, Olba, 25: 17-47; Ökse, A. T. (2017). Salat Tepe: Overview of the Stratigraphic Sequence and The Early EBA Levels Excavated in the Last Two Seasons. İçinde S.R. Steadman ve G. McMahon, Archaeology of Anatolia II: Recent Descoveries (2015-2016) (ss. 40-65). Newcastle: Cambridge Scholars Press; Ökse, A. T. ve A. Görmüş (2014). Demir Çağında Salat Tepe. İçinde; A. Özfırat (Editör), SCRIPTA: Essays in Honour of Veli Sevin (ss. 233-255). İstanbul: Ege Yayınları; Ökse, A. T., E. Oybak Dönmez, A. Görmüş, M. Gürbüz ve M. Özdeğer (2012). The Middle Bronze Age Farming Economy of the Upper Tigris Region: A Reconstruction Basing on Archaeological, Archaeobotanical and Ethnoarchaeological Analysis, Akkadica, 133(1): 67-106.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Diyarbakır Müzesi Salat Tepe Salonu ve Çukur Ev Canlandırması, https://www.mekan360.com/sanaltur_diyarbakir-muzesi_3071.html, Erişim: 30.12.2019).