Maydos Kilisetepe Höyüğü Kazısı
Arkeolojik Kazı
-
2020
Antik ismi Trakya Khersonesosu olan Gelibolu Yarımadası’nda yer almaktadır. Höyük tam olarak Çanakkale’nin Eceabat ilçesinin ortasında bulunmaktadır. Maydos ismi Madytos antik kentinden gelmektedir. Yazılı kaynaklarda Madytos yerleşmesinin bir Trak yerleşmesi olarak kurulduğu daha sonra ise (muhtemelen MÖ VII. yüzyılda) Midilli Adası’ndaki (Lesbos) Mytilene yerleşmesinden Aiollerin buraya göç ettiği sanılmaktadır. Yerel halk tarafından kullanılan Kilisetepesi ismi ise XX. yüzyılın başlarına kadar höyük üzerinde bulunan, hem Çanakkale Savaşları sırasında bombalan Maydos yerleşmesi ile birlikte hasar gören hem de 1920 yıllarda cemaatinin Yunanistan’a göç etmesi sebebiyle atıl duruma düşen Ortodoks cemaatine ait Aya Dimitri (Hagios Demetrios) Kilisesi’nden gelmektedir. Maydos Kilisetepe Höyüğü’ndeki arkeolojik kazılar Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi adına 2010 yılından itibaren Göksel Sazcı başkanlığındaki bir ekip tarafından sürdürülmektedir. Höyük doğu batı yönünde eğimli bir kaya üzerinde yer almaktadır. Yapılan araştırmalarda höyüğün yaklaşık 14 metrelik bir kültür dolgusuna sahip olduğu anlaşılmıştır. Günümüze kadar yapılan çalışmalarda İlk Tunç Çağı’ndan (yaklaşık MÖ 3000) günümüze kadar sekiz farklı döneme ait kültür kalıntıları tespit edilmiştir. Henüz ana kayaya ulaşılamamıştır.
Ulaşılabilen en eski tabaka, Maydos VIII. tabaka, İlk Tunç Çağı III. dönemine (yaklaşık MÖ 2200- 2000) tarihlenmektedir. Bu tabakaya ait bir savunma duvarı temeli ve dar bir alanda da bu sura dik bir açıyla gelen yerleşim yapılarına ait duvarlar tespit edilmiştir. Savunma duvarının yerleşim içine bakan arka kenarı düz bir biçimde uzanırken dışarıya bakan kenarının ise testere dişi biçimi denilen çıkıntılara sahip olduğu anlaşılmıştır. Bu detay bölge için oldukça ilginçtir. Çünkü Troia yerleşimi incelendiğinde benzer testere biçimindeki çıkıntılar Troia VI. döneminde vardır. Troia VI savunma duvarı bu tipte inşa edilen duvarların gelişkin formuna örnektir. Öncesinde bilinen savunma duvarları Troia I- III dönemlerine aittir. Bu dönemlerde ise savunma duvarlarında testere dişi şeklindeki çıkıntılar görünmemektedir. Troia yerleşiminde Troia IV. ve V. dönemlerine ait savunma duvarlarının nasıl olduğu bilinmemektedir. Bu nedenle dönem bakımından Troia IV.-V. dönemleriyle çağdaş olan Maydos VIII tabakasına ait savunma duvarı bölgede bu tür duvar yapım geleneğinin gelişimi hakkında fikir vermesi açısından oldukça önemlidir.
Maydos Kilisetepe Höyüğü’ndeki VII. tabakaya ait buluntular bölgede Troia V olarak bilinen kültürü yansıtan ve Orta Tunç Çağı’nın erken dönemlerine (yaklaşık MÖ 2000- 1800) tarihlenen buluntulardır. Kazılan alanın dar olmasına rağmen genel bir özellik olarak taş temelli kerpiç üstyapılı evlerin yan yana inşa edildiğini, iki yapının bir ortak duvarı kullandıklarını söylemek mümkündür. Mimari yapılaşma bu özelliği ile bölgede Troia IV. döneminden itibaren de bilinen Anadolu Yerleşim Şeması karakterindedir. Dört alt evre tespit edildi. En erken evrede Maydos VIII. tabakanın savunma duvarının kullanıldığı daha sonraki evrelerde yapılaşma savunma duvarının üzerine taşındığı görülmektedir. Seramik olarak bölgede İlk Tunç Çağı için tipik olan üzeri kırmızı astarlı veya yalın bırakılmış, çark yapımı bej renkli mallar çoğunluktadır. Kaplar üzerinde bıyık, spiral ve volüt bezeme dönemin modası olduğundan yaygındır. Bölgede bilinen seramiğin yanı sıra Balkanlardan bilinen seramik formları bu tabakadan itibaren görülmektedir. Bu dönemde Boğazın Anadolu Yakası’ndaki yerleşmelerde Balkan kökenli buluntu yoktur.
Orta Tunç Çağ’ın geç dönemlerine (yaklaşık MÖ 1800- 1700) tarihlenen Maydos VI. tabaka bölgede Troia VI. döneminin erken evresi ile çağdaştır. İki farklı yaşam evresi ve bir de terkedildikten sonra yaşamın devam ettiği evre olmak üzere toplam üç evresi tespit edilen Maydos VI. tabaka yerleşimi mimari açıdan bir önceki tabakanın devamı niteliğinde değildir. Maydos VI. tabaka yerleşimi tamamen farklı bir mimari tasarım ile kurulduğu görülmektedir. Yerleşime iki farklı duvardan oluşan yeni bir savunma sisteminin inşa edildiği açığa çıkarılmıştır. Birinci duvar höyüğün eteklerine düzgün kesilmiş taşlarla eğimli bir biçimde tek sıra kabuk duvar şeklinde örülmektedir. Bu duvar yerleşimin kuzeybatı kısmında yaklaşık 12,5 metre boyunca takip edilmiş ve kuzey kısımda sarp bir kayalığın başladığı yerde testere dişi gibi keskin bir girinti yaparak kuzeyde yüksek kayalığın başladığı yere doğru ilerlemektedir. Bu haliyle duvarın dış yüzeyi Troia VI. savunma duvarını anımsatır. Savunma sistemine ait ikinci duvar ise, yerleşim içindeki evlerin höyüğün yamacına denk gelen arka duvarlarının daha kalın örülüp, yer yer bastiyonlarla desteklenmesiyle oluşmaktadır.
Kazılan alanda ağır yangın geçirmiş ve tahrip olmuş, taş temelli kerpiç üstyapılı, kendi içerisinde iki alt evresi olan bir yapı kompleksi ortaya çıkartılmıştır. Yapının içerisinde ince bölme duvarları, ocak ve silo yeri tespit edilmiştir. Ayrıca batı kısımda savunma duvarı olarak kullanılmış kalın arka duvara bitişik inşa edilen, depo olarak kullanılmış küçük odalar açığa çıkartılmıştır. Bu tabakadan itibaren yerleşimde balıkçılık alanında da uzmantlaşmanın geliştiği gözlemlenmektedir. Kazılan alanda çok sayıda istiflenmiş ton balığı kalıntısına rastlanılmıştır. Bilindiği üzere ton balıklarını olta ile yakalamak güçtür. Ton balığı sürüleri muhtemelen hemen Maydos Kilisetepe Höyüğü’nün kuzeyinde yer alan ve sığ olan Kilye Koyu’na sürüklenip avlandılar. Seramik buluntuları incelendiğinde, büyük grup olarak bir ince ve bir kaba mal grubunun olduğu, el yapımı çanak çömleklerin çoğunlukta olduğu ve bölgede Troia VI. erken döneminden itibaren görülen Gray Minoan Ware= Anatolian Gray Ware ve Tan Ware olarak bilinen iki mal grubunun bu tabakadan itibaren görülmeye başladığı görülmektedir. Balkan kökenli seramikler bu tabakada da devam etmektedir.
Maydos Kilisetepe Höyüğü VI. tabakanın büyük bir yangın felaketi ile sona erdiği gözlemlenmektedir. Ev temellerinin aşırı derecede tahrip edilmiş olması deprem felaketini akıllara getirmektedir. Yangından sonra Maydos VI tabakasında kısa bir süre daha yaşam olduğu düşünülmektedir. Bu evrede bir önceki evreye ait birkaç duvarın dışında tüm mimari yapıların kulanım dışı kaldığı görülmektedir. Üzerine gelen ve Son Tunç Çağı’na (yaklaşık MÖ 1700- 1300/1200) tarihlenen Maydos V. tabakaya ait kalıntılar nispeten daha geniş bir alanda araştırılmaktadır. V. tabakaya ait yangın geçirmiş iki yapı evresinin olduğu görülmektedir. VI. tabaka mimari kalıntılarının ortaya çıkartıldığı kuzey kısmın V. tabakada tamamen fonksiyon değişikliğine uğrayarak işlik alanı haline getirildiği anlaşılmaktadır. Bu alanda çok sayıda taş ve kemik aletlerle birlikte çukurlar ve altları taş döşeli, kenarları kerpiç tuğlalardan örülmüş silolar tespit edilmiştir. Çukurların bazılarının içlerinin yaklaşık beş santimetre kalınlığında bir kille sıvandığı gözlemlendi. İçlerinde toplu miktarda herhangi bir bitki kalıntısına rastlanmasa da etrafı kille sıvalı çukurların içeriye su sızıntısını önlemek için depolama amaçlı kullanıldığı tahmin edilmektedir. Diğer çukurların ise içlerinden çıkan kül, kemik ve seramik buluntuları nedeniyle çöp çukuru olarak kullanıldığını anlaşılmaktadır. Çalışılan alanın orta ve güney kısmında ise inci uzun dikdörtgen planlı, taş temelli kerpiç üstyapılı mekânlar ortaya çıkartılmıştır. Kuzeybatı- güneydoğu yönünde uzanan yapıların tabanları sıkıştırılmış kilden, bazı kısımların ise taş döşeli olduğu gözlemlenmektedir. Oda içlerinde bazı yerlerde ise sütunlar için taştan kaideler tespit edilmiştir.
Güneybatıdaki yapıda kaide üzerindeki sütunun kalan kömürleşmiş ahşap kalıntılarından olduğu anlaşılmaktadır. Evlerin köşelerinden taş ve kil kullanılarak oluşturulmuş ince duvarlarla dikdörtgen şeklinde silolar oluşturulmuştur. Ayrıca odaların içerisinde yalnızca kalın kil platformdan oluşan ocak yeri tespit edilmiştir. Ortaya çıkartılan yapıların ilginç olan özelliği ise kerpiç duvarlarının rölyeflerle süslü olmasıdır. Rölyefler farklı formlara ve farklı motiflere sahiptir. Formlarına göre bazılarının duvarlar boyunca uzanan bordür olarak kullanıldığı, bazılarının kapı ve pencere kenarlarında söve olarak kullanıldığı, bazılarının da duvarla tavanın birleştiği köşelerde süsleme olarak kullanıldığı görülmektedir. Bezeme olarak ise kilim motifi (ya da svastika kombinasyonları), dalga meanderi, konsantrik daireler ve koşan köpek motifi (ya da kancalı spiral) tespit edilmiştir. Bazen de kilim motifi ile koşan köpek motifinin birlikte oluşturdukları kombinasyonlar mevcuttur. Rölyeflerin üzeri ve arası kırmızı, beyaz ve bej renklerle boyalıdır. Ele geçen seramikler ve diğer buluntular bu dönemde Maydos’un canlı bir liman yerleşmesi olduğunu göstermektedir. Kuzeyde Romanya, Moldova ve Bulgaristan’dan, batıda Makedonya ve Kara Yunanistan’dan güneyde Girit Adası’ndan ve doğuda Anadolu’dan ele geçirilen çeşitli buluntular vardır. Maydos V. tabaka büyük bir yangın ile sona ermektedir.
Erken Demir Çağı’na tarihlenen (yaklaşık MÖ 1200- 900) Maydos IV. tabaka mimarisinde önceki mimari geleneğin devamının yanı sıra birtakım yenilikler de gözlemlenmektedir. Yenilik bazı yapıların taş temelleri ile ilgilidir. Yapıların taş temellerin alt sıraları ortostat şeklinde dikey konulmuş taşlardan oluşmaktadır. Bu tür mimari uygulama bölgede MÖ XII.-XI. yüzyıla tarihlenen Troia VIIb döneminde gözlemlenmektedir. Genel olarak bu dönem Troas bölgesinde Balkanlar'dan gelen yabancı halkların bölgeyi işgal etmesi olarak açıklanmaktadır. Hem kazılan alanın kuzey kısmının yüzeye yakın olması hem de yakın zamanda höyük yüzeyinde yapılan aktiviteler sebebiyle Maydos IV. tabaka kalıntıları büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Kazılan alanın güney kısmında ise Maydos V. tabaka yapıları ile aynı yönde kalın taş temelli, kerpiç duvarlı, yine dikdörtgen planlı yapılar inşa edilmiştir. Ortaya çıkartılan yapılardan bir tanesi de bölgenin Tunç Çağı mimarisi için tipik olan megaron planlıdır. Bu da Maydos Kilisetepe Höyüğü’ne yeni gelen kavimlerin burada yaşayan halkın tamamını yok etmedikleri, belki yönetici sınıf olarak yerel halkla birlikte yaşadıklarını göstermektedir. Benzer durum seramik repertuvarında da gözlemlenir. Yerel unsurların devam etmesinin yanı sıra Barbarian Ware (Handmade Lustrous Ware) sayısında bir artış vardır. Ayrıca bu tabakadan itibaren yine Balkan Yarımadası’ndan geniş çapta bir göçü temsil eden Knobbed Ware ya da Buckelkeramik denilen, koyu renkli, açkılı elde şekillendirilmiş seramiklere de rastlanmaktadır.
Takip eden Maydos III. tabaka buluntuları ise Geometrik (Maydos IIIb-c) ve Arkaik döneme (Maydos IIIa) aittir. Geometrik döneme ait kalıntılar oval yapılar olarak bilinen köşeleri yuvarlatılmış yapılardır. Seramik buluntularına göre MÖ VIII. yüzyılın ortalarından MÖ VI. yüzyılın başlarına kadar varlıklarını sürdürdükleri anlaşılan bu yapıların içerisinde, direk yerleri, ocaklar ve kül çukurları vardır. Yazılı kaynaklarda Maydos’un Midilli (Lesbos) Adası’ndan gelen Aioller tarafından kurulduğu belirtilmektedir. Ancak bu durumun doğruluğu ya da tersini söylemek güçtür. Çünkü Maydos Kilisetepe Höyüğü’nde tespit edilen yapılar ve buluntular aşağı yukarı aynı tarihlerde tüm Kuzey Ege Bölgesi’nde gözlemlenmektedir. MÖ VIII. yüzyılda Kuzey Ege’ye toplu bir göç olayından söz etmek mümkündür. Arkaik döneme (Maydos IIIa) ait mimari kalıntılar da kısmen ortaya çıkartılmıştır. Söz konusu kalıntılar Bizans dönemi yapıları tarafından aşırı tahrip edildiklerinden kesin planlarını tespit edebilmek mümkün olmamıştır ancak küçük dikdörtgen planlı yapılara ait oldukları tahmin edilebilmektedir.
Maydos Kilisetepe Höyüğü II. tabaka buluntuları Klasik ve Hellenistik dönem ile karakterize edilen buluntulardır. Bu döneme ait mimari kalıntılar da yine Bizans ve yakın dönem aktiviteleri tarafından tahribata uğratıldığı için yok denecek kadar azdır. Yalnızca bir alanda köşe yapan duvar kalıntısı tespit edilmiştir. Bu dönem daha çok karışık halde bulunmuş boyalı ve figürlü seramik kalıntıları ile bilinmektedir.
Maydos yerleşmesinin en üstündeki Maydos Kilisetepe Höyüğü I. tabaka buluntuları ise Bizans döneminden günümüze kadar olan buluntulardır. Bizans dönemine ait kalın duvarları olan, savunmayla alakalı ya da resmi bir yapıya ait temeller ile kuyular ve toprağa gömülmüş pithoslar tespit edilmiştir. Bizans dolgusu hem Bizans dönemindeki faaliyetlerden hem de daha sonra höyük üzerindeki faaliyetler nedeniyle harmanlanmış olarak günümüze ulaşmıştır. Stratigrafik bir sıra söz konusu değildir. Bir yüksek lisans tezi kapsamında incelenen seramik buluntular MS IX. yüzyıldan XV. yüzyıl aralığına tarihlendirilmektedir. Höyük yüzeyinin hemen 15-20 santimetre altında yakın döneme ait mezarlar ortaya çıkmaktadır. Bu mezarlar höyük üzerinde yer alan kilisenin mezarlığına ait gömülerdir. Otuza yakın mezar yeri kazılmıştır. Mezarlar kadın, erkek çocuk ve yeni mezar yerleri açmak için bir araya toplanmış insan kemiklerinden oluşmaktadır. Çoğunluk çocuk mezarlarındadır. Yetişkin bir gömünün yanında bulunan para üzerinde 1845 tarihi yazmaktadır. Ortodoks mezhebinde ölenler yaygın olarak en az iki metre derinliğe gömülmüşlerdir. Yüzeyin hemen 15-20 santimetre altında mezarların olması yaklaşık 150-200 yılda höyük yüzeyinin çeşitli aktiviteler nedeniyle yaklaşık 1,5-2 metre aşındığını da göstermektedir.
Referanslar
Aslan, C. ve Sazcı, G. (2016). Across the Hellespont: Maydos (Ancient Madytos) Troy and the North- Eastern Aegean in the Late Eight to Early Sixth Century B. C., The Annual of the British School at Athens, 1- 42; Sazcı, G. (2013). Maydos Kilisetepe Höyüğü- Eine bronzezeitliche Hafensiedlung an den Dardanellen, Archäologisches Korrespondenzblatt, 43(1): 29-40; SAZCI, G. (2016), Trakya - Anadolu Sınırında bir Tunç Çağı Yerleşmesi: Maydos Kilisetepe Höyüğü. Arkeoloji ve Sanat 152, 57-70; Sazcı, G. ve Başaran Mutlu, M. (2018). Maydos- Kilisetepe: A Bronze Age Settlement on the Border Between Asia and Europe. İçinde; S. Gimatzidis, M. Pianiazek, ve S. Mangaloğlu Votruba (Editörler) Archaeology Across Frontiers and Borderlands, Fragmentation and Connectivity in the North Aegean and the Central Balkans from the Bronze Age to the Iron Age, Oriental and European Archaeology (ss. 139-157). Viyana: Austrian Academy of Sciences Press; Sazcı, G. ve Çalış Sazcı, D. (2013), Tunç Çağı’nda Çanakkale Boğazı. İçinde; E. Öner (Editör) Profesör Doktor İlhan Kayan’a Armağan (ss. 509-520). Bornova: Ege Üniversitesi Yayınları.