İzmir Boyozu

GASTRONOMİ DOĞAL VE KÜLTÜREL MİRAS Yemek/Yiyecek Gastronomik Değer

İzmir Boyozu, İzmir'in zengin mutfak mirasının özgün ve tarihi açıdan önemli bir unsurudur. Kendine has özellikleri ve kentin gastronomi kimliğinin bir sembolü olarak kabul görmesiyle öne çıkar.

İzmir Boyozu’nun kökenleri, 1492 yılında İspanya'dan Osmanlı İmparatorluğu'na göç eden Sefarad Yahudileri'ne kadar uzanmaktadır. Sefarad Yahudileri, bu mayasız hamur işini Anadolu'ya ve özellikle de İzmir mutfağına katmışlardır. Bu tarihi bağ, boyozun sadece bir yiyecek olmanın ötesinde, bir kültürel miras niteliği taşıdığını göstermektedir. "Boyoz" adının, İspanyolca'da "küçük somunlar" veya "hamur işleri" anlamına gelen "bollos" kelimesinden türediği düşünülmektedir. İspanyolca'da "bollos" kelimesinin "boyos" şeklinde telaffuz edilmesi de bu etimolojik bağlantıyı desteklemektedir. Bu dilsel bağlantı, boyozun kökenlerinin İspanya'ya dayandığını ve Sefarad Yahudilerinin kültürel mirasının bir parçası olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.  

Boyozun, Mağrip ve Endülüs mutfaklarının katlamalı hamuru olan "katmer" türünden evrilmiş olabileceği de düşünülmektedir. XIII. yüzyılda Sefarad Yahudileri'nin bu tür bir hamur işine "Şabat" adını verdikleri ve Şabat günleri için hazırladıkları bilinmektedir. İzmir'de de boyozun Şabat günlerinde tüketilme geleneği, bu Sefarad âdetinin bir devamı olarak kabul edilmektedir. Bu durum, boyozun tarihsel kökenlerinin XV. yüzyıldan daha eskiye uzanabileceğini ve farklı kültürel etkileşimlerle şekillendiğini göstermektedir.  

Boyozun fırınlarda üretilmeye başlanması ise 1930'lu yıllara dayanmaktadır. İlk olarak Agora yakınındaki Mezarlıkbaşı'nda Yahudi ustalar tarafından üretilmeye başlanmıştır. Başlangıçta evlerde yapılan katmerden pek farklı olmayan bu üretim, 1950'lerde Rumeli göçmeni ustaların "serpme" adı verilen hamur açma yöntemini öğretmesiyle önemli bir değişim yaşamıştır. Bu yeni yöntem sayesinde hamur daha ince ve hızlı bir şekilde açılabilmiş, bu da seri üretime olanak sağlamıştır. Bugünkü İzmir Boyozu'nun şeklini almasında sadece Yahudi ustaların değil, aynı zamanda Rumeli'den göç eden ve İzmir fırınlarında çalışan farklı kökenlerden börek ustalarının da katkısı olmuştur. Bu ustaların bilgi ve deneyimlerini paylaşmasıyla boyoz, İzmirlilerin beğenisine uygun, ince katlı ve ağızda dağılan bir yapıya kavuşmuştur. 1990'lara gelindiğinde ise boyoz, İzmir'de büyük bir coşkuyla karşılanmış ve kentin simgesi olabileceği fark edilerek tüm İzmir'e tanıtılmıştır. O yıllara dek boyoz fırınları genellikle Agora, Azizler Sokağı, Kahraman Sokağı ve Kapılar gibi belirli bölgelerin dışına pek çıkamamıştı. Ancak bu dönemden sonra boyoz, İzmir'in her yerinde tanınır ve sevilir hale gelmiştir.  

İzmir Boyozu'nun temel malzemeleri buğday unu, su ve tuzdur. Geleneksel tarifte hamurun açılması için tahin (susam ezmesi) önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca, hamurun katlanması sırasında pastacılık sektöründe kullanılan pastacılık yağı ile en az yüzde 15 oranında tahin karıştırılarak bir karışım hazırlanır. Pişirme öncesinde ve hazırlık aşamasında hamurun üst ve alt kısımlarına az miktarda ayçiçek yağı da sürülmektedir. Bu basit ama özel malzemeler, boyozun kendine has lezzetini ve dokusunu oluşturmaktadır.  

Geleneksel hamur hazırlama sürecinde un, su ve tuz yoğrularak pürüzsüz bir hamur elde edilir. Kullanılacak su miktarı unun yaklaşık yüzde 55-60'ı, tuz miktarı ise yaklaşık yüzde 3,5-4'ü oranında olmalıdır. Hazırlanan hamur, üzeri nemli bir bezle örtülerek oda sıcaklığında (yaklaşık 20-25 °C) yaklaşık 10-15 dakika dinlendirilir. Dinlenen hamur, 250-350 gramlık parçalara bölünerek "beze" adı verilen yuvarlak şekiller oluşturulur. Bezeler, tezgâh üzerinde elle veya parmaklarla hafifçe bastırılarak açılır ve kat yerleri üst üste gelecek şekilde yayılır. Bu dinlenme ve ilk açma aşamaları, hamurun işlenmeye hazır hale gelmesi için kritik öneme sahiptir.  

Hamurun açılmasında geleneksel olarak tahin kullanılır. İzmirli ustaların 1950'lerden sonra Rumeli göçmeni ustalardan öğrendiği "serpme" yöntemi de yaygın olarak benimsenmiştir. Bu yöntemde hamur havada döndürülerek daha ince ve hızlı bir şekilde açılır ve seri üretim imkânı sağlanır. Açılan hamurlardan birinin üzerine tahin ve pastacılık yağı karışımı sürülür ve diğer hamur üzerine kapatılarak kenarları birleştirilir. Bu işlemde kullanılacak tahinli yağ miktarı, iki hamurun toplam ağırlığının yüzde 8-10'u arasında olmalı ve en az yüzde 8 olmalıdır. Ardından, bu iki katlı hamurun alt ve üst kısımlarına az miktarda ayçiçek yağı sürülerek tekrar 10-15 dakika dinlendirilir. Dinlenen hamur, tezgâh üzerinde önce merdane ile kenarları ve içi eşit kalınlıkta olacak şekilde genişletilir. Daha sonra, elle havada döndürülerek ince bir daire şeklini alana kadar açılmaya devam edilir. Bu inceltme süreci, boyozun karakteristik katlı yapısının temelini oluşturur.  

İstenilen inceliğe ulaşan hamurun yarısı tezgâhın kenarından sarkacak şekilde serilir ve üzerine az miktarda ayçiçek yağı serpilir. Sarkan kısım, tezgâh üzerindeki hamurun üzerine katlanır. Ardından, tezgâh üzerindeki hamur sırasıyla sağ ve sol uçlarından tutularak orta kısma doğru katlanır. Son olarak, tezgâhın karşı tarafındaki hamur kısmı da ortaya doğru katlanır ve bu işlem bir kez daha tekrarlanır. Katlanan hamur hafifçe bastırılır ve yukarıdan aşağıya doğru yuvarlanarak uzun bir silindir şekli verilir. Elde edilen silindir şeklindeki hamur, oda sıcaklığında nemli bir bez altında 10-15 dakika daha dinlendirilir. Dinlenen hamur elle koparılır ve koparılan orta kısımlarından merkeze doğru bastırılarak "göbek" adı verilen karakteristik şekil oluşturulur. Şekil verilen hamurlar, pişirme tepsisine yerleştirilir ve yuvarlak şeklini alması için hafifçe bastırılır, ardından 10-15 dakika daha dinlendirilir. Pişirme öncesinde hamurların üzerine az miktarda ayçiçek yağı serpilir ve önceden ısıtılmış fırında (yaklaşık 180-200 °C) üstü hafifçe karamelize olana kadar yaklaşık 15-25 dakika pişirilir. Geleneksel olarak boyozun taş fırında, odun ateşinde pişirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Pişen boyozlar soğuduktan sonra servise sunulur. İyi pişmiş bir boyoz altın renginde, hatta kestane renginde olmalı ve ısırıldığında kat kat olduğu hissedilmelidir. Yağı dengeli olmalı, ağızda dağılmalı ve çiğnerken yormamalıdır. Ayrıca, hafif karamelize renkte olmalı, çiğ veya yanık görünümünde olmamalı, dağılma veya kırılma gibi kusurları bulunmamalıdır. Tipik olarak yedi-dokuz santimetre çapında ve 2.5-3.5 santimetre kalınlığındadır ve yanık veya yabancı tat ve kokudan arındırılmış olmalıdır.  

İzmir Boyozu, yaklaşık 500 yıldır orijinalliğini koruyarak İzmir kültürünün bir parçası ve bir simgesi haline gelmiştir. Kentin zengin gastronomi kimliğinin önemli bir unsuru olarak kabul edilir. Boyoz, İzmir'de sadece bir yiyecek olmanın ötesinde, adeta bir yaşam biçimi ve bir kahvaltı ritüeli halini almıştır. Geleneksel olarak kahvaltıda, genellikle karabiberli haşlanmış yumurta ve çay ile birlikte tüketilir. Bu ürün 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında 13.07.2012 tarihinden itibaren korunmak üzere 08.12.2017 tarihinde İzmir Ticaret Odası tarafından tescil ettirilmiştir (Mahreç İşareti No: 268).

Boyozun kültürel önemi, İzmir'in yerel kültürünü yansıtması, kültürel mirasın korunmasına katkıda bulunması ve yerel işletmeleri desteklemesi açısından büyüktür. Aynı zamanda, İzmir'in tanıtımına katkı sağlayarak yerel ekonomiye de destek olmaktadır. 2012 yılında ilki düzenlenen ve her yıl binlerce kişinin katıldığı Boyoz Festivali, bu yiyeceğin köklü tarihi ve kültürel önemini göstermektedir.

Besin değeri açısından bakıldığında Boyoz; buğday unu, su ve tuzdan yapılan bir hamur işidir. Bu, boyozun karbonhidrat açısından zengin bir yiyecek olduğunu göstermektedir. Hazırlık aşamasında yağ kullanılması da boyozun yağ içeriğini etkiler.

Sonuç olarak; İzmir Boyozu, Sefarad Yahudileri'nin getirdiği bir hamur işinden doğmuş, zamanla İzmir'e özgü bir lezzet ve kültürel simge haline gelmiştir. Hazırlanışında kullanılan özel teknikler ve malzemeler, özellikle Rumeli göçmenlerinin katkısıyla gelişen "serpme" yöntemi, boyozun kendine has dokusunu ve lezzetini oluşturmaktadır. İzmir'in kahvaltı kültüründe önemli bir yere sahip olan boyoz, aynı zamanda kentin hoşgörülü ve çok kültürlü tarihini temsil etmektedir. Taranan kaynaklarda besin değerleri hakkında sınırlı bilgi bulunsa da, temel malzemelerinden yola çıkarak karbonhidrat ve yağ içerdiği söylenebilir. İzmir Boyozu, coğrafi işaret tescili de almış olup, kentin mutfak mirasının korunması ve gelecek nesillere aktarılması açısından önemli bir yere sahiptir.  

Referanslar

Akman, M., Bayrak, E. ve Kalkan, I. (2013). Boyoz, The 2nd International Symposium on “Traditional Foods from Adriatic to Caucasus” 24-26 October 2013 Struga (Ohrid Lake) / Macedonia.; Yentürk, N. (2019). İzmirlinin Zihin Dünyasında Bir Yahudi Böreği: Boyoz, Meltem İzmir Akdeniz Akademisi Dergisi, 6 (Kış): 103-110, DOI 10.32325/iaad.2019.20.; Gaberli, Y. C., Gaberli, Ü. ve Genç, V. (2023). İzmir’in Coğrafi İşaretli Lezzeti: Boyoz Yeme Motivasyonunun Tekrar Ziyaret Etme Niyeti Üzerine Etkisi, Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 11(3): 2599-2617.; İpkoparan, B. ve Özkanlı, O., (2020). İzmir Sefarad Mutfağının Günümüzdeki Yeri, Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 2020, 8 (2): 1527-1541; https://www.turkpatent.gov.tr/TURKPATENT, (Erişim tarihi: 30.03.2025).

Konuyla ilgili diğer maddeler için bkz.: