Zincirli Höyük (= Sam’al)

Doğal ve Kültürel Miras Höyük

Gaziantep’in Islahiye ilçesine bağlı Zincirli Mahallesi’nde yer alan höyük 40 hektarlık bir alanı kaplar. Karagöl Ovası’nın bereketli topraklara sahip batı yakasındaki küçük bir bataklığın kıyısında bulunan bu mahal Karasu ile sulanan 10-20 kilometre genişliğindeki bir vadi tabanı içerisinde bulunmaktadır. Bu vadi, doğuda Kurt Dağ silsilesi ile sınırlanırken batıda Amanos (Nur) Dağları’nı doğu-batı istikametinde kesen Beylan Geçiti aracılığıyla Suriye, Mezopotamya ve Doğu Akdeniz kıyılarını Anadolu’nun iç kesimlerine bağlayan stratejik bir konuma sahiptir. Bu nedenle höyük İlk Tunç Çağ’dan başlayarak kesintilerle de olsa XIX. yüzyıllara değin iskân görmüştür.

İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin kurucusu Osman Hamdi Bey’in 1882’de Nemrut Dağı’na yaptığı yolculuk sırasında gerçekleştirdiği ziyarete değin höyük arkeoloji literatüründe kendisine yer bulmamıştır. Ertesi yıl, Prusya Kraliyet Bilim Akademisi (Königlich-Preußische Akademie der Wissenschaften) tarafından yürütülen Kuzey Suriye Expedisyonu üyeleri C. Humann, O. Puchstein ve F. Von Luschan’dan oluşan bir heyet daha önce Osman Hamdi Bey tarafından fotoğraflanan kabartmaları yerinde inceleyerek Zincirli Höyük’ü araştırma programına almıştır. Kazılar, Doğu Araştırmaları Komisyonu (Orient-Comité zu Berlin) ve Kraliyet Müzesi Yakındoğu Seksiyonu’nun (Königliche Museen zu Berlin) desteğiyle 1888’de C. Humann tarafından başlatılmıştır. 1890, 1890/91, 1894 ve 1902 yıllarında devam eden çalışmalar F. von Luschan ve R. Koldewey’ın yürütücülüğünde gerçekleştirilmiştir. Ekip, izleyen süreçte kazılara devam etmek istemişse de finansal sorunlar nedeniyle 1902 sezonunun ardından çalışmalarını sonlandırmıştır.

İlk dönem kazılarında Demir Çağ kentine odaklanılarak sitadel, aşağı kenti kuşatan savunma duvarı ve anıtsal kapı yapılarında çalışılmıştır. Ele geçen yazıtlar Zincirli Höyük’ün Demir Çağ’da Batı Sami dil grubuna mensup Aramca konuşan topluluklarca iskân edildiği ve Sam’al (kuzey anlamında yön bildiren Sami dilince bir sözcük) olarak adlandırıldığını ortaya koymuştur. Beş sezon süren kazılara ilişkin sonuç raporları Alman Doğu Araştırmaları Komisyonu tarafından 1893-1911 yılları arasında; son rapor ise Berlin Müzesi tarafından 1941 yılında yayımlanmıştır.

Antik Sam’al kentindeki kazılar yüzyılı aşkın bir sürenin ardından Chicago Üniversitesi Doğu Araştırmaları Esntitüsünden (Oriental Institute) D. Schloen tarafından hazırlanan Neubaur Projesi ile 2006 yılında yeniden başlamıştır. Halen devam etmekte olan arazi çalışmaları Aşağı Kent’e odaklanmakta ve Demir Çağı’nda Sam’al kentinin tarihsel, toplumsal ve ekonomik dokusunu aydınlatmayı amaçlamaktadır.

Zincirli Höyük’ün Demir Çağ öncesi tarihsel birikiminin canlandırılması yazılı kaynaklar ve arkeolojik verilerdeki eksiklik nedeniyle güçtür. Bu yönüyle ilk dönem araştırmalarında Sitadel’de açığa çıkarılan çömlekler; Neubauer ekspedisyonlarında Aşağı Kentteki dar bir alanda ulaşılan mimari tabakalar ve sit alanının birkaç yüz metre batısında tespit edilen bir mezar odası höyüğün henüz İlk Tunç Çağ’da (MÖ yaklaşık 3000-2000) yerleşim gördüğünün belgelenmesini sağlamıştır. Bununla birlikte daha ilgi çekici veriler Orta Tunç Çağ’a (MÖ yaklaşık 2000-1600) aittir. Kaniş/Kültepe’de (Kayseri) bulunan çivi yazılı bir tablet üzerinde ticari faaliyetlerde bulunan bir şahıs Sama’allı (sa-am-a-al) olarak tanıtılarak; böylece Zincirli Höyük’ün henüz ikinci binyıllarda Sam’al adıyla anıldığının anlaşılmasını sağlamıştır. Yerleşim, Geç Tunç Çağ’ın erken dönemlerinde Yukarı Mezopotamya merkezli Mitanni Krallığı’nın kontrolü altına girmiştir. İzleyen süreçte Hitit Krallığı’nın Suriye’ye yayılma politikasının bir parçası olmuştur. Nedenleri açık olmamakla birlikte bu tarihten sonra Zincirli Höyük’te iskân kesintiye uğramaktadır. Bununla birlikte, Hitit Krallığı’nın yıkılışını takip eden süreçte (yaklaşık X.-IX. yüzyıllar) kentin yeniden yerleşim gördüğü tespit edilmiştir. Pek çok araştırmacı tarafından Sami kökenli Aramilerin göçleriyle ilişkilendirilen bu süreç aynı zamanda höyükteki yerleşim tarihinin en parlak sürecini oluşturmaktadır. Yazıtlardan anlaşıldığı kadarıyla, Gabbār isimli bir kurucu etrafında toplanan hanedanlık Yeni Assur kralı II. Sargon tarafından MÖ yaklaşık 713’de tasfiye edilerek kent merkezden atanan bir vali aracılığıyla yönetilen eyalete dönüştürülmüştür. Sam’aldaki Yeni Assur egemenliği iç çatışmaların neden olduğu kargaşalara karşın yüzyıla yakın süre devam etmiştir. Bu süreç içerisinde Assur eyalet valileri tarafından çeşitli imar faaliyetleri gerçekleşmiştir. Bunlar içerisinde, kent kapısına yerleştirilen üzerinde Assur kralı Esarhaddon’a ait kabartma ve yazıt kuşağı bulunan Dikmetaş, kralın MÖ yaklaşık 671 yılında Mısır’a gerçekleştirdiği seferi konu eden gösterişli bir anıttır. Yeni Babil ve Med ittifakının M.Ö 612-605 yıllarında Yeni Assur Krallığı'nı bertaraf etmesi Sam’aldaki egemenliğin de son bulmasına neden olmuştur. Bu tarihten sonra Sam’al hakkındaki tarihsel veriler kesilmiştir. Zincirli Höyük’teki arkeolojik kazılar kısa bir süre kentin Akhamenid İmparatorluğu’nun kontrolü altına girdiği; Helenistik dönemle birlikte -MÖ yaklaşık 300 civarında- höyüğün tamamen terk edilerek günümüz Islahiye ilçesinde Nikopolis isimli yeni bir alana yerleşildiği anlaşılmıştır.

Sam’al antik kentinden günümüze ulaşan arkeolojik veriler Yukarı ve Aşağı Kentten oluşan iki parçalı bir yerleşim planına sahip olduğunu göstermektedir. Kent dairesel formlu çift kabuklu bir sur duvarı ile kuşatılmıştır. Çapı 720 metreye ulaşan bu sur duvarı yüz burçla desteklenen güçlü bir yapı gösterir ve güney, kuzeydoğu ve kuzeybatıdaki üç kapı yapısıyla Aşağı Kente geçiş vermektedir. Yeni dönem kazılarında Aşağı Kentin kuzeybatısında kentin elitlerinin yaşadığı konutlar tespit edilmiştir. 2010 yılında bu konutlardan birinin içerisinde bugün uluslararası üne kavuşan Katumuwa isimli saray memuruna ait kabartmalı bir mezartaşı orijinal konteksinde açığa çıkarılmıştır. Kentin kuzeyindeki yukarı kent ikinci bir sur duvarı ile aşağı yerleşimden ayrıldı. Aynı eksene yerleştirilmiş kabartmalı orthostatlar ve koruyucu aslan heykeltraşlığı ile bezenmiş iki kapı İç Kaledeki Yukarı ve Aşağı Saray olarak adlandırılan idari merkezlere yol vermektedir. Saray yapıları, bir avlu etrafında toplanmış, uzun cephede, sütunlu ön-avlulara sahip kompleksler olarak tasarlanmıştır. Yakındoğu mimarlık tarihinde (Bit) Hilani tipi olarak adlandırılan bu yapıların girişlerinde, kentin güney kapısında ve içkalenin dışkapısındaki gibi kabartmalı ortostatlar, kral heykeli, kimi Hilanilerde sütunlarını taşıyan bezemeli kaideler, kabartmalı dikmetaşlar ve Aramice, Fenikece yazıtlar mevcuttur.

Zincirli’de Güney Kapı, İç Kale, Dış ve İç Kapılar, Saray Cepheleri ve çevresinde açığa çıkarılan heykeltıraşlık ürünleri av, savaş, şölen/ziyafet ve anlatımcı karaktere sahip dinsel temalar geniş bir repertuara sahiptir. Bu eserler, bugün İstanbul Şark Eserleri Müzesi ile Berlin’deki Ön Asya Müzesi’nde (Vorderasiatische Museum) sergilenmektedir.

Yararlanılan Kaynaklar

Gilibert, A. (2014). Syro-Hittite Monumental Art and the Archaeology of Performance: The Stone Reliefs at Carchemish and Zincirli. İçinde; The Earlier First Millennium BCE; V R. Herrmann - J. D. Schloen. (2014). İçinde; Remembrance of Me: Feasting with the Dead in the Ancient Middle Eashicago: Oriental Institute Museum Publication: 37.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Wartke, R.. B. (2005). Sam’al: Ein aramäischer Stadtstaat des 10. bis 8. Jhs. v. Chr. und die Geschichte seiner Erforschung, Staat Museum zur Berlin: 96; Schloen, J. D. (2014). The City of Katumuwa: The Iron Age Kingdom of Sam’al and the Excavation of Zincirli, In Remembrance of Me: Feasting with the Dead in the Ancient Middle East, Editörler; V R. Herrmann - J. D. Schloen. Chicago: Oriental Institute Museum Publication 37: 27–38