Uluslararası Otel İşletmesi

Konaklama Tesisi Otel

Otel işletmeciliği, doğası gereği uluslararası bir özellik taşır. Uluslararası otelcilik endüstrisi, somut malların nakliyatını gerektirmediği için çoğunlukla görünmez ihracat olarak betimlenir; ülkeler arasında seyahat eden bireylere ağırlama hizmeti herhangi bir malın yer değiştirmesini gerektirmeden yerinde sunulur. Uluslararası ticaret ve bağlantıların artışı, otelcilik endüstrisine de doğrudan etkide bulunur. Her ne kadar tanımı ve sınırlarının belirlenmesi zor olsa da, bir otel işletmesinin doğası gereği uluslararası bir iş alanı olması, en az bir kere yabancı turist ağırlamış olmasıyla açıklanır. Operasyonları bulundukları ülkelerin dışına taşan uluslararası otel işletmelerinin geçmişi ise Ritz, Carlton, Kempinski, Waldorf Astoria gibi markaların doğduğu XIX. yüzyıla dayanır. Günümüzde dünyada en fazla ülkede varlık gösteren en büyük uluslararası otel grupları olarak Hilton Worldwide, Marriott International gibi markaların doğuşu da XX. yüzyılın ilk yarısına denk gelse de, küresel boyutta uluslararası otel işletmelerinin marka olarak genişlemesi 1980’li yıllarla birlikte hız kazandı. Bununla beraber, otel işletmelerinin grup ya da zincir olarak uluslararası boyuta yayılması havayolları firmaları sayesinde olduysa da, ilerleyen yıllarda bu model başarısız olup, havayolları otel işletmelerini satmak yoluna gittiler.

Otelcilik endüstrisinin ilk gelişim sürecinde uluslararası zincirlerin ağırlığı fazla olmadı. Ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle Hilton, Statler ve Sheraton gibi işletmeler liderliğinde hızlı bir gelişme süreci başladı. Hilton ve Sheraton otel işletmeleri, mülkiyet almadan işletmecilik anlayışıyla özellikle birinci sınıf uluslararası otel işletmeciliğinde dünya çapında hızlı bir yayılma süreci gerçekleştirmişlerdir. Her ne kadar dünyanın ilk otel zinciri Fransız César Ritz tarafından yaratılsa da, söz konusu yayılma anlayışı sayesinde Amerikan merkezli işletmeler uluslararası otelcilik endüstrisinde daha baskın hâle geldiler. Yıllar içerisinde ulusal otel işletmecileri, dünya çapında yayılarak uluslararası otel işletmeleri olarak hızla gelişmeye devam ettiler. Steinberger (Almanya), Accor (Fransa), Mandarin Oriental ve Shangri-La (Hong Kong), InterContinental (İngiltere), Riu ve Barcelo (İspanya), Fairmont & Raffles International (Kanada), Swissôtel (İsviçre) bunlar arasındadır.

1980’li yıllardan itibaren dünyada uluslararası markaların yayılmasını sağladı. Amerika Birleşik Devletleri’nin başı çektiği, dünyanın en önemli merkezlerinde uluslararası bir ortamda ağırlama hizmeti sunan otel grupları, Fransa, Japonya gibi gelişmiş ülkeler yanında Çin gibi gelişmekte olan ülkeler nezdinde de büyümektedir. Ancak dinamik pazar koşullarına göre marka çeşitlendirmesi, yapılandırması ve sunum tasarımlarının geliştirilmesi konusunda Amerika Birleşik Devletleri merkezli uluslararası otel işletmeleri daha başarılı durumdadır.

Otel işletmeleri, uluslararası grupların farklı coğrafyalara doğru genişlemeleri sürecinde, yerli gruplara göre sahip olduğu pek çok dikkate değer avantajlardan yararlanırlar. Bu avantajlar temel olarak, satış genişletme, coğrafi çeşitlendirme, kaynak ve emek alımı, dünya çapında marka bilinirliği olarak gruplandırılır. Daha detaylı bir deyişle, işletimlerde ölçek ekonomisi kapsamında elde edilen etkinlik ve kazançlar, finansman sağlama kolaylıkları, reklam ve pazarlama faaliyetlerinde geniş çapta dağıtım kanallarının sunduğu fırsatlar, merkezi rezervasyon sistemleri, mimari ve inşaat konusunda uzmanlık bilgisi, işletme standartları gibi, yeni üyelerin işletim ve pazarlamasını destekleyecek olanaklardır. Bunun yanında dünya çapında tanınan marka olmanın verdiği itibar ve satış kolaylığı, profesyonel kadrolar, yönetim uzmanlığı, teknik danışmanlık, üst düzey eğitim programları, işletim sistem ve standartları gibi olanaklar, fiziksel sermayesi yüksek otel işletmeleri için uluslararası kimliğin işletim ve yatırım geri dönüşlerine dikkate değer olumlu katkılarıdır. Bu karşılık, uluslararası otel işletmeleri açısından değerlendirildiğinde de kurumsal gelişim için yeni pazarlara erişim kolaylığı, yüksek gelir getirme potansiyeli taşıyan yeni turizm bölgeleri sayesinde kârlılıkları geliştirme, dünyanın farklı iş dinamiklerine sahip bölgelerinde varlık göstererek riskleri dağıtma gibi yararlar söz konusudur.

Uluslararası otel işletmeleri bu büyüme (marka ve otel sayısının artması) ve genişlemeyi (coğrafi işletim sınırlarının genişlemesi) uygulayabilecek yöntemler geliştirmişlerdir; ancak bu yöntemler yıllar içerisinde kapsam, mülkiyet, yönetim ve iş bağlantıları çerçevesinde daha da karmaşık hâle geldi ve çeşitlendi:

Bağımsız otel işletmeleri (mülkiyeti özel ya da tüzel kişiye ait olan tesisler):

  • Herhangi bir zincir bağlantısı olmadan işletilen bağımsız otel işletmeleri
  • İmtiyazlı sözleşme veya konsorsiyum bağlantılı bağımsız otel işletmeleri

Kurumsal zincir mülkiyetinde ve işletmesinde otel işletmeleri

  • İmtiyazlı sözleşme (otel işletmesi sahibi ve işleten otel grubu açısından çeşitli avantajları olan bu yöntem, uluslararası otel işletmelerinin genişlemesinde en sı kullanılan yöntemdir)
  • Yönetim sözleşmesi (uluslararası otel işletmesinin, tesisin işletimi konusunda tam sorumluluk aldığı yöntemdir)
  • Konsorsiyum grubu (herhangi bir mülkiyet ya da işletim sorumluluğu olmaksızın merkezi rezervasyon, pazarlama ve tanıtım olanakları sağlayan yöntemdir)

Dünya çapında her ne kadar bağımsız otel işletmeleri sayı olarak üstünse de, oda sayısı bakımından ölçek olarak daha büyük olan zincir oteller baskın durumdadır. Uluslararası otel grupları ise, özellikle yönetim sözleşmesi ya da imtiyazlı sözleşme yollarıyla çeşitli ülkelerde marka ve işletim sistemlerini yaygınlaştırma yolunu tercih eder. Bazı gruplar, herhangi bir yönetim ya da işletim taahhüdü, desteği ya da standardı vermeden sadece marka kullanım hakkını sağlayarak çeşitli ülkelerde faaliyetlerini genişletir. Başvuru grupları ise, ortak bir ağ oluşturarak rezervasyon ve sınırlı pazarlama olanakları yaratır. Uluslararası otel işletmeciliğinde koşullara bağlı olarak ortaya çıkan çok sayıda seçenek olmasına rağmen genel eğilim, Amerika Birleşik Devletleri merkezli işletmelerde imtiyazlı sözleşme veya yönetim sözleşmesi, Asya merkezlilerde doğrudan otel mülkiyeti edinme ve yönetme, Avrupa merkezlilerde ise yönetim sözleşmesine ek olarak kısmen mülkiyet edinme yönündedir.

Otel işletmelerinin uluslararasılaşmasında en çok kullanılan yöntemler, yönetim sözleşmeleri ve imtiyazlı sözleşmelerdir ve bu yönelimin özellikle Amerikan modeli temelli imtiyazlı sözleşmeler şeklinde devam edeceği ön görülmektedir. Bu bağlamda her ne kadar otel işletmeleri antlaşmalarda belirlenen koşullar dâhilinde kısmen bağımsız mülkiyet olsalar da, diğer markalar karşısında tutunabilmek için markalarla konumlandırma yaparak belirli pazar bölümlerini hedeflerler.

Referanslar

Dev, C. S., Buschman, J. D. ve Bowen, J. T. (2010). Hospitality Marketing: A Retrospective Analysis (1960-2010) and Predictions (2010-2020), Cornell Hospitality Quarterly, 51 (4): 459-469.; Gee, K. C. ve Singh, A. J. (2008). International Hotels: Development and Management. Orlando: AHLEI Educational Institute; Lattin, G. W. (2005). The Lodging and Food Service Industry. Orlando: AHLEI Educational Institute; Van Hoof, H. B., Vallen, G. K., McDonald, M. E. ve Wiener, P. J. (2017). A Host of Opportunities: An Introduction to Hospitality Management. New Jersey: Prentice Hall; Yu, L. (1999). The International Hospitality Business: Management and Operations. New York: The Haworth Hospitality Press.