Tripolis Antik Kenti
Doğal ve Kültürel Miras Antik Kent
Maddeye katkıda bulunan yazarlar:
-
2019
Tripolis Antik Kenti, Denizli merkezine 40 kilometre uzaklıktaki Buldan ilçesi, Yenicekent Kasabası ile Menderes nehri arasındaki yamaç üzerinde kurulmuştur. Tripolis, batıya ve kuzeye açılan vadilerle Ege’ye güneydoğusundaki Çürüksu Ovası ve vadileri ile İç Anadolu ve Akdeniz’e ulaşımı bulunan antik kentlerden biridir. Kentin güneyinde Çürüksu Vadisi’nde kurulmuş olan çağdaşı Laodikeia’ya 30 kilometre, Hierapolis’e ise 20 kilometre uzaklıktadır. Tripolis’in ilk kuruluşu hakkında kesin bilgilere sahip olunamamıştır. Helenistik dönemde Phrygia (Frigya), Karia (Karya) ve Lydia (Lidya) bölgelerinin kesişim noktasında olan kent, Lydia bölgesi sınırları içerisinde ilk kez Apollonia ismi ile kurulmuş ve kısa bir dönem Antoniopolis olarak da anılmıştır. MÖ I. yüzyıla tarihlenen şehir sikkeleri ve epigrafik kaynaklarda kentin ismi Tripolis olarak geçmektedir. Üç küçük topluluğun ya da yerleşim biriminin bir araya getirilmesi ile bir kent (polis) oluşturularak Tripolis adı verilmiş ve bu isim MS VII. yüzyılda kent terk edilene kadar varlığını korumuştur. Tripolis’in bir kent olarak geçmişi Helenistik döneme dayansa da, yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda elde edilen bulgular bölgedeki yerleşimin günümüzden 6000 yıl öncesine kadar gittiğini göstermektedir.
Tripolis’in de içinde bulunduğu Çürüksu Vadisi MÖ 190 yılında Seleukoslar ile Bergama Krallığı arasında yapılan Magnesia Savaşı’na kadar bağımsız kentlerden oluşmaktadır. Magnesia Savaşı’nı Bergama Krallığı’nın kazanması ve akabinde MÖ 188 yılında imzalanan Apameia Barış Anlaşması ile bölgenin yönetimi Bergama Krallığı’na geçti. MÖ 133 yılında III. Attalos’un ölümünden sonra vasiyeti üzerine, bölgenin yönetimi Roma İmparatorluğu’na geçmiştir. Tripolis en ihtişamlı yıllarını Roma döneminde yaşadı. MS. II. yüzyıldan itibaren Tripolis’te yeni bir yapılanmaya gidildi. Bu yenilenme sürecinde kentte şehir kapıları, caddeler, hamamlar, meclis binası, tiyatro ve stadyum gibi kamu binaları yapıldı. Roma İmparatorluğu döneminde bir süre Sardeis Conventusu’na dahil edilen kent, daha sonraları Apameia Conventusu içerisinde yer aldı. MS III. yüzyılda Roma’da senatörlük yapan Tripolisli Hermolaos’un kentin gelişiminde önemli rol oynadığı düşünülmektedir.
Tripolis, MS 325 yılında Nicaea Konsülü’nde Agogius, MS. 431 yılında Efes Konsülü’nde Commodus, MS 451 yılında ise Chalcedon Konsülü’nde Paulus tarafından Psikoposluk seviyesinde temsil edildi. Tripolis antik kenti MS II. yüzyıl sonları ile MS I. ve IV. yüzyıl ortalarında birçok deprem ve savaşa sahne olduğundan büyük hasar gördü. MS VI. yüzyıl sonları ve yedinci yüzyıl başlarında Anadolu’da etkili olan Sasani akınları nedeni ile Tripolis’te yaşayan insanlar geçici olarak kentin yaklaşık beş kilometre kuzeyinde yer alan Direbol’a ve daha güvenli olan dağ yamaçlarına taşınmışlardır. XIII. yüzyılın ilk yarısında Tripolis, Bizanslılar ile Türkler arasında birkaç kez el değiştirdi. Kentin yaslandığı dağın zirvesinde yuvarlak planlı bir kulenin bulunduğu bir kale kompleksi günümüze kadar varlığını korudu. Bu kalede 1243 yılında Nicaea (İznik) Kralı Ioannes Ducas Vatatzes ile Selçuklu Sultanı II. Gıyasettin Keyhüsrev arasında anlaşma imzalandı. 1300’lü yılların başından itibaren Tripolis’in, Germiyanoğulları ve İnançoğulları’nın kontrolü altına girmesiyle birlikte kentte Türk hâkimiyeti başladı. Daha sonra 1429 yılında Tripolis’inde içinde bulunduğu Denizli ve çevresi Osmanlı hâkimiyeti altına girdi.
Referanslar
Denizli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü (2019). Tripolis Antik Kenti. http://www.pamukkale.gov.tr/tr/Antik-Kentler/Tripolis-Antik-Kenti, (Erişim tarihi: 21.11.2019); Erdoğan, E. ve Arıcı, S. (2018). Tripolis’de Bulunmuş Çocuk Dionysos Heykeli, OLBA, 26: 285-304; Koralay, T., Duman, B., Kadıoğlu, Y. K. ve Akyol, A. A. (2015). Tarihi Harç ve Sıva Örneklerinin Çoklu Analitik Yöntemler Kullanılarak İncelenmesi: Tripolis (Yenice/Denizli) Örneği. 31. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, 11-15 Mayıs, Erzurum: Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Yayınları; Ok, M. (2018). Tripolis’te Bulunan Sagalassos Kırmızı Astarlı Seramikleri, Anadolu Arkeolojisi Araştırmaları Dergisi (Arkhaia Anatolika), 1: 31-51.
Ayrıntılı bilgi için bakınız
Duman, B. (2009). Tripolis ad Maeandrum. Denizli: Denizli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları.
Antik dönemde Lydia, Karia ve Phrygia bölgesi sınırında, Lykos (Çürüksu) Ovası’nın kuzeybatısında, Maindoros (Büyük Menderes) Nehri kıyısında kurulan Tripolis; Ege Bölgesi’nin Denizli’de, Buldan ilçe merkezinin 16 kilometre doğusunda, Yenicekent beldesinde, 180-400 metre yükseltide tepelik bir alanda yer almaktadır.
Kentin kuruluşu ve adı ile ilgili bazı antik yazarlar farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Plinius kentin Lidyalılar tarafından kurulduğunu ve sınır kenti olduğunu belirtmektedir. Bazı bilim adamları kentin Attaloslar tarafından kurulduğunu söylemektedirler. Ramsay kentin kurucusunun Attaloslar olduğunu hemen güneyinde yer alan ve Seleukoslar tarafından kurulmuş olan Laodikya’ya karşı stratejik bir güç oluşturmak için kurulduğunu belirtmektedir. Strabon’a göre kentin adı Apollania’dır. Robert kentin Apollania ismi ile ilgili iki görüş ileri sürmektedir. Bunlardan ilki Bergama kralı I. Attalos’un karısı onuruna kurulan bir kent olması ile bu adı aldığı, ikinci görüş ise bu adın tanrı Apollon’dan gelmiş olduğudur. Ancak kentin ismi konusunda ağırlıklı görüş, bu bölgede Attalos egemenliğinden de önce yerleşimin var olduğu ve bu nedenle tanrı Apollon ile kentin adını ilişkilendirildiğidir. Uzun süre bu isimle anılan kentin adı Plinius’a göre bir süre Antoniopolis olarak anılmıştır. MÖ I. yüzyılda Roma imparatoru Augustus döneminde kent üç bölgenin (Lydia, Karia, Phrygia) kesişim noktasında olması nedeniyle bu bölgelerden gelen halkların yerleşim yeri olmuş ve bu nedenle Tripolis adını almıştır. Tripolis stratejik ve jeopolitik anlamda oldukça önemli bir noktada konumlanmış, ticaret yollarının geçiş güzergâhında yer almıştır.
Tripolis’in doğusunda Hamambükü ve Yenice-Akkaya höyüklerinde yapılan kazılar kentin en erken yerleşim tarihini Geç Neolitik-Erken Kalkolitik döneme kadar dayandığını kanıtlamaktadır. Ancak Tripolis ve çevresinde yapılan kazılarda Hellenistik dönem öncesine ait bir yapı kalıntısına rastlanılmamıştır.
MÖ III. yüzyılın sonlarında Seleukos hâkimiyetinde olan Tripolis, MÖ 190 yılında Seleukos ve Pergamon krallığı arasında yapılan Magnesia Savaşı’na kadar bağımsız bir kent olma özelliğini korumuştur. MÖ 188 yılında yapılan Apameia barışı ile Pergamon Krallığı'na bağlanmıştır. MÖ 133’te Pergamon kralı III. Attalos’un ölümü sonrasında vasiyeti üzerine bölge toprakları Roma İmparatorluğu’na katılmıştır. Kent en parlak çağını Roma döneminde yaşamıştır. Kentte MS II. yüzyıldan itibaren yeni bir yapılanmaya gidilmiş caddeler, tiyatro, hamamlar, stadyum, meclis binaları gibi kamu binaları yapılmıştır. MS 325’de Nicaea konsülünde piskoposluk merkezi olarak ilan edilmiştir. Tripolis, MS 494 yılında Büyük Menderes grabeninde meydana gelen depremden etkilendi. MS VI. ve VII. Anadolu’da etkili olan Sasani akınları nedeniyle Tripolis halkının büyük bir kısmı kentin beş kilometre kuzeyinde yer alan Direbol’a (Dirbol) ve daha korunaklı dağ yamaçlarına taşınmışlardır. Bu taşınmadan sonra MS VII. yüzyıldan XIII. yüzyıla kadar kentte güçlü bir yerleşim izine rastlanmamıştır. XIII. yüzyılda Bizans ve Türkler arasında el değiştiren kent, 1304-1306 yıllarında Germiyanoğulları, 1429’da ise Osmanlı hâkimiyetine girmiştir.
Tripolis’te arkeolojik kazılar 1993 yılında Denizli Müze Müdürlüğü tarafından kazı ve temizlik çalışmaları olarak başlatılmıştır. Bu çalışmayla birlikte kentin ana caddelerinden biri olan sütunlu caddenin bir bölümü (9x27 metre) ortaya çıkartılmıştır. 2001-2003 yıllarında Türkiye Bilimler Akademisi adına Prof. Dr. Neşe Atik ve ekibi tarafından bölgede kültür envanteri kapsamında yüzey araştırmaları gerçekleştirilmiştir. Tripolis antik kentinde ikinci kazı çalışmaları 2007-2009 yıllarında Denizli Müze Müdürlüğü adına Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümünden Yrd. Doç. Dr. Aytekin Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilmiştir. Bu dönemde daha önce ortaya çıkartılan Sütunlu caddenin aradan geçen zaman içinde tekrar toprak altında kalmasıyla kazı çalışmaları ilk olarak burada başlatılmış, kazı çalışmalarının çoğu Sütunlu Cadde ve Doğu Nekropolünde gerçekleştirilmiştir. Tripolis antik kentinde üçüncü dönem kazıları 2012-2015 yıllarında Denizli Müze Müdürlüğü'nün adına Pamukkale Üniversitesi’nden Doç. Dr. Bahadır Duman'ın başkanlığında gerçekleştirilmiştir. Bu dönemde kentin tamamında yapılan kazı çalışmaları yanında geo-radar çalışmaları yapılarak kentin topoğrafik haritası ortaya çıkartılmış, kent planı oluşturulmuştur.
Kentin yüksek bir tepelik alanın yamacında kurulmuş olması ve Büyük Menderes nehir yatağının varlığı sebebiyle doğal bir savunma sistemi oluşmuştur. Kent, MS 395 yıllarında surlarla çevrilmiştir. Kentin Doğu surları 690 metre uzunluğunda olup Erken Bizans dönemine aittir. Roma dönemi kent yayılım alanının sadece 1/3’ünü çevirmektedir. Kentin geri kalan kısmı sur dışında bırakılmıştır. Kentin Güney surları kentin merkez caddesinden geçmektedir. Kentin Batı surları Bouleterion’dan başlayıp, tiyatro hamamı ve tiyatro sahne binasından geçerek kuzeye doğru ilerlemektedir. Yukarı kale’nin dış surları, Geç Bizans dönemine (MS XIII. yüzyıl) aittir.
Kentin iki ana giriş kapısından güneyde yer alan Hieropolis kapısı, MS II. yüzyılda yapılmış, traverten ayaklar üzerinde mermer bloklarla yükseltilmiş kemerli bir kapıdır. Tripolis’ten güneydoğuya doğru devam edildiğinde Hieropolis’e ulaşıldığından bu ismi almıştır. Kentin iki ana giriş kapısından batıda yer alan Philadelphia kapısı, MS II. yüzyılda yapılmış, sadece bir traverten ayağı günümüze ulaşmıştır. Altı traverten ayak üzerinde yükselen iki gözlü ve kemerli giriş kapısı bulunmaktadır. Tripolis’ten batıya doğru devam edildiğinde Philadelphia’ya ulaşıldığından bu ismi almıştır.
Kentin güneyinde doğu-batı doğrultulu uzanan Sütunlu Cadde, 450 metre uzunluğunda ve 10 metre genişliğindedir. MS V. yüzyılda caddenin kuzeyine erken Bizans sur duvarı yapılarak cadde genişliği yedi metreye düşürülmüştür. Traverten zemin döşemesine sahip cadde üzerinde kent içine açılan iki giriş kapısı ve bir adet savunma amaçlı yapılmış kule yer almaktadır. Kentin güneyinde kuzey-güney doğrultulu uzanan Hierapolis Caddesi, Sütunlu Cadde’yi dikine kesmektedir. Erken Roma dönemine ait olan caddenin 150 metrelik kısmı açığa çıkartılmıştır. Cadde zemininin altında 0,70x1,5 metre ölçülerinde kanalizasyon sistemi bulunmaktadır. Hierapolis Caddesi’nin doğusunda caddeye paralel olan Doğu Portik, cadde ile birlikte inşa edilmiştir. Kentin ara sokaklarından biri olan Doğu Sokak, kuzey-güney doğrultusunda olup kuzeyinde Sütunlu Cadde ile birleşmektedir.
Kentin güneyinde, Hierapolis Caddesi’nin doğusunda yer alan Mozaikli Konut, MS IV. ve V. yüzyıllara ait olup üç mozaik zeminli, bir kireç harç zeminli, bir tuğla zeminli, bir fırın, bir hayvan barınağı, bir latrina ve bir apsisli yapıdan oluşmaktadır.
Sütunlu Cadde ile Hierapolis Caddesi’nin kesişim noktasında Roma dönemine ait, Erken Bizans döneminde çeşitli değişiklerin yapıldığı Orpheus Çeşmesi yer almaktadır. Mermer bir podyum üzerine yükselen Nymphaeum 5,60x3,0 metre ölçülerindedir. Sütunlu Cadde’nin doğusundaki su dağıtım merkezinden, pişmiş topraktan yapılmış künklerle çeşmeye kadar taşınan su, çeşmenin doğusundaki dinlendirme havuzuna gelerek buradan yeni bir künk yardımıyla ortadaki ana havuza akmaktadır. Hierapolis Caddesi’nin bitişiğinde, MS II. yüzyıla ait, “U” planlı, düz temelli, podyumlu, üç katlı inşa edilmiş Anıtsal Çeşme yer almaktadır. Cephe süslemesi Korinth, İon ve Kompozit sütun başlıklı düzenin bir arada kullanıldığı anıtsal bir yapıdır. Otuz iki metre uzunluğunda, yedi metre genişliğinde, 15 metre yüksekliğindeki Anıtsal çeşme 2018 yılında gün yüzüne çıkartılmış olup restorasyonu devam etmektedir.
Sütunlu Cadde ile kemerli yapı arasında bulunan ve cadde boyunca devam eden, üç mekandan oluşan Tabernalar, iki katlıdır. Duvarlarında fersklerde çeşitli hayvan ve bitki süslemeleri görülmektedir. Tabernalar, MS I. yüzyıldan MS V. yüzyıla kadar kullanılmıştır.
Kemerli yapının kuzey bitişiğinde yer alan Tonozlu yapı, iki kişiye ait kafatası ve duvarında cenaze ya da veda sahnesi betimlenen freskler sebebiyle MS IX. yüzyılda mezar olarak kullanıldığı sanılmaktadır.
Kemerli yapının kuzey bitişiğinde birbirine bitişik iki uzun koridordan oluşan, dikdörtgen formlu, Roma dönemine ait Granarıum’un kentin tahıl deposu olarak kullanıldığı sanılmaktadır.
Sütunlu Cadde’nin kuzey bitişiğinde yer alan Kemerli Yapı, Geç Hellenistik-Erken Roma dönemine ait olup, MS VI. yüzyıla kadar aralıksız kullanım görmüştür. 10,60x36,35 metre olan dikdörtgen bir forma sahip olan yapı, 14 sütun, 20 kemer ve kemerlerin üzerinde büyük kesme taştan yapılmış 88 çatı bloğu korunarak günümüze gelmiştir. Kemerli yapının üretim ve ticaretin gerçekleştirildiği depolama ve atölye olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Sütunlu Cadde’nin kuzey bitişiğinde yer alan Agora Erken Roma dönemine ait, dikdörtgen planlı, 3.300 metrekarelik bir alanda etrafı sütunlu galerilerle çevrilidir. Agora pazar alanı dışında festivallerin, şenliklerin ve gösterilerin yapıldığı, kutlamaların düzenlendiği kentin önemli kamusal alanlarından biridir. Agora güney oturma platformu ile Erken Bizans dönemi sur duvarı arasında Agora Güney Portik yer almaktadır. Bu alanda dükkân olarak kullanılan mekânlar bulunur. Agora kuzey oturma platformunun kuzey bitişiğinde Agora Kuzey Portik, Sütunlu Cadde’nin kuzeyinde Agora Batı Portik yer almaktadır. Kent merkezinde, güney bitişiğinde kent meclisi ve agoranın, doğusunda anıtsal çeşmenin, kuzeybatısında hamam ve tiyatro yapılarının bulunduğu alanda Devlet Agorası/Kutsal Alan yer almaktadır. MS II. yüzyılda yapılan bu alan dikdörtgen planlı (40x80 metre), ortasında geniş bir avlusu olan, etrafı sütunlu galerilerle çevrilidir.
Sütunlu Cadde’nin kuzey kenarında, Roma Agorasının batısında, 44x64 metre ölçülerinde, kesme traverten bloklardan yapılmış Bouleuterion (Meclis Binası) yer almaktadır.
Kentin batısında, Büyük hamam yapısının kuzeydoğusunda, MS II. yüzyılda topoğrafyaya uygun yamaca yaslandırılmış olan Tiyatro 8.000 kişilik’tir. Cavea (oturma sıraları) bir diazamo ile alt ve üst cavea olarak ayrılmıştır. Seyirci alanına giriş kuzeyden iki, güneyden beş tonozlu yapı ile sağlanmaktadır. Kırk iki metre uzunluğunda iki katlı olan sahne binasının toprak altında kalmış olan birinci katı günümüze sağlam ulaşmıştır.
Kentin kuzeybatısında spor ve kültürel faaliyetlerin yapıldığı Stadium, Roma dönemi yapısıdır. Oturma sıraları topoğrafyaya uygun olarak, yamaca yaslandırılmış konumdadır. Stadium 256 metre uzunluğunda, 66 metre genişliğinde olup, kuzey ucu “U” şekillidir. Batıdaki oturma sıralarının bir kısmı sağlam kalabilmiş, doğudaki oturma sıralarının büyük bir bölümü tahrip olmuştur.
Kentin batısında Philedaphia kapısının girişinde MS II. yüzyıl Büyük Hamam yapısı 5414 metrekare, dikdörtgen planlı, simetrik sıralı tiptedir. Kesme traverten bloklardan yan yana ve birbirine paralel dört salondan oluşan hamam yapısında mekanlar arasındaki geçişler kemerlerle sağlanmıştır. Kentin ikinci hamamı olan Tiyatro Hamamı kentin batısında yer almaktadır. Sıralı, 2648 metrekare, dikdörtgen planlı, MS II. yüzyıl traverten bloklardan yapılan hamam yapısı frigidarium (soğukluk), tepidarium (ılıklık) ve caldarium (sıcaklık) bölümlerinden oluşmaktadır. Günümüze sadece batı ve güney duvarları ulaşmıştır.
Tiyatronun güney bitişiğinde, tiyatro hamamının kuzeybatısında Tiyatro Hamamı Sarnıcı yer almaktadır. Üçü dikdörtgen, biri kare olmak üzere birbirleriyle bağlantılı dört mekandan oluşan, kesme traverten, akarsu çakılları ve tuğla malzemeden inşa edilen sarnıç, tiyatro hamamının su deposu olarak kullanılmıştır.
Sütunlu Cadde’nin doğusunda yer alan Erken Bizans Kilisesi 2, Geç Roma-Erken Bizans dönemlerine ait olup, kuzeye bakan bir apsis, apsisin batısında ve doğusunda bir oda, güneyde üç nef ve narteks bölümlerinden oluşmaktadır. Erken Bizans sur duvarı ile kemerli yapının arasında bulunan Erken Bizans Kilisesi ise MS V. ve VI. yüzyıla ait olup, narteks, naos ve apsis bölümünden oluşmaktadır.
Kentin kuzey, doğu, batı ve güneyinde Nekropol alanları yer almaktadır. Kentin Kuzey nekropolinde daha çok kaya mezarları yer alırken, Batı nekropolünde kesme travertenden ve anakayaya oyularak yapılmış dörtgen planlı çukur mezarlar, lahit mezarlar, traverten tonozlu mezarlar yer almaktadır. Doğu nekropolü lahit mezarlar ve kaya mezarları yoğunluğu oluştururken az sayıda anıt mezarlar tespit edilmiştir. Kentin batısında ve güneydoğusunda ise yer yer Erken Bizans dönemine ait tonozlu mezarlar yer almaktadır. Kentin güneyinde bulunan lahit mezarla Güney Nekropolünün varlığı tespit edilmiştir.
Referanslar
Duman, B (2013). Son Arkeolojik Araştırmalar ve Yeni Bulgular Işığında Tripolis ad Maeandrum, Cedrus I, Mersin: 179-200; Duman, B. (2018). Geç Antik Çağ’da Lydia Tripolis’i (MS 4. yüzyıldan Sasani Tahribatı’na Kadar). Geç Antik Çağ’da Lykos Vadisi ve Çevresi, Laodikeia Çalışmaları Ek Yayın Dizisi 1: 343-368; H. R. Rackham, W. H. S. Jones ve D. E. Eichholz, (Çev.) (1971). Plinius, Natural History. Cambridge, Londra; Jones, A. H. M. (1971). The Cities of the Eastern Roman Provinces. Oxford University; Pamukkale Üniversitesi, https://www.pau.edu.tr/tripolis/tr erişim tarihi:20.09.2020, (Erişim tarihi: 01. 10. 2020); Ramsay, W. M. (1961). Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası (Çev. Mihri Pektaş). İstanbul; Robert, L. J. (1954). La Carie II: Histoire et Geographie Historiquele plateau de Tabai et ses environs. Paris; Sevin, V. (2001). Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası. Ankara; Strabon, Geographika (2012). Antik Anadolu Coğrafyası Kitap: XII-XIII-XIV (Çev. A. Pekman). İstanbul: Arkeoloji Sanat Yayınları.