Sivas Kayalıpınar Kazıları

Arkeolojik Kazı

Sivas şehri; Türkiye’de doğu-batı kuzey güney yol ağlarının kavşak noktasında yer almasından ve çağlar boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmasından dolayı kültürel açıdan önemli bir kenttir. Sivas, İskit, Kimmer, Pers, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde yerleşim görmüş olup; Anadolu Selçukluları döneminde de Anadolu’nun önemli kültür ve sanat merkezlerinden biri olmuştur. Sivas şehrinin yazılı tarihi MÖ 2000 yılının başlarında Hititler ile başladığı bilinmektedir. Sivas’ın tarihi çeşitli bölgelerinde yapılan araştırmalar ve kazı çalışmaları sonucunda ortaya çıkarılan Hitit şehirleriyle beraber başlamıştır. Bunun en temel kanıtı ise kazılar esnasında ele geçirilen çivi yazılı kil tabletlerdir. Hititlerin Anadolu’ya Kafkaslar üzerinden Güney İran, Mezopotamya yolu ile geldikleri kabul edilmektedir. Hititlerin Anadolu’daki en önemli yerleşim yerlerinin başında Boğazköy, Kültepe, Alaca, Alişar gelmektedir. Hitit şehirlerinde Asurlu tüccarların ticaret yaptıkları Karum adı verilen pazar yerleri bulunmaktaydı. Karum bu pazar yerlerinin büyük olanına, Vabartum ise karum’dan daha küçük olan pazar yerlerine verilen isimdir.

Konum olarak İç Anadolu Bölgesi’nin doğusunda yer alan Sivas Kayalıpınar Köyü, Sivas Merkeze 50 kilometre uzaklıkta yer alan Yıldızeli ilçesine bağlıdır. Kayalıpınar Köyü'nün bağlı bulunduğu Yıldızeli ilçesine ise yaklaşık 29 kilometre mesafe uzaklıkta olup, Kızılırmak Nehri'nin kıyısına kurulmuş eski bir yerleşim yeridir. Antik adı Samuha olarak bilinen yerleşim yerinin 3.800 yıllık bir geçmişinin olduğu yapılan kazılar sonucunda anlaşılmıştır. Bölgenin antik adı 2014 yılında gerçekleştirilen kazılar sonucunda ele geçirilen bir Hitit çivi yazılı tabletin çözümlenmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu kil tabletteki bilgilere göre kentin adı Samuha olarak belirlenmiştir.

Anadolu’da MÖ İkinci bin yıllarında en önemli kentlerden biri olduğu düşünülen Samuha antik kentinin adı; Hititlerin başkenti olan Boğazköy kazılarında ele geçirilen çivi yazılı kaynaklarda sıkça geçtiği bilinmektedir. Kayseri il sınırları içerisinde yer alan, kazılar sonucunda en eski çivi yazılı belgelerin ele geçirildiği Kültepe’de Eski Asur dilinde yazılmış çivi yazılı kil tabletlerde de Samuha kentinden bahsedilmiştir.

Samuha antik kenti, Asurlu tüccarların ticaret yaptığı küçük bir pazar yeri yani vabartum iken, MÖ XVIII. yüzyılda bu pazar yeri gelişerek önemli bir ticaret merkezi, yani karum durumuna getirilmiştir. Asur ticaret kolonilerinin Karum’u olan bu kentte Asurlular dönemine ait çok sayıda belge niteliğinde eser kaldığı bilinmektedir. Bölgenin tarihsel serüveni incelendiğinde Kayseri Kaniş Karum’u gibi büyük bir pazar yeri olması ve Kültepe çivi yazılı kil tabletlerinde bu kentin adının sıkça geçiyor olması o dönemde kentlerin birbiriyle etkileşim içerisinde olduklarının yazılı belge ile kanıtlanmış halidir.

Hitit Kralı Telepinu’nun (MÖ1500) Samuha kentinde resmi bir depo inşa ettirmiş olduğu çivi yazılı tabletlerden öğrenilmektedir. Hitit Krallığı boyunca (MÖ XVII.-XIII. yüzyıl) Samuha antik kentinin oldukça önemli olduğu bu bilgilerden de anlaşılmaktadır. Samuha’ya MÖ XIV. yüzyılda Büyük Kral Tuthaliya’nın saray halkıyla birlikte geldiği ve ülkeyi buradan yönettiği, hatta Samuha kentinde hayatını kaybettiği bilinmektedir. Hitit Kralı Tuthaliya’nın oğlu I. Suppiluliuma’nın çoğu sefere Samuha’dan hareket ettiği kaynaklarda geçmektedir. O dönemde Hitit Krallığı gelişerek firavunların hüküm sürdüğü Mısır’la birlikte eski dünyanın en güçlü devletlerinden biri olduğu bilinmektedir.

Hititlerin 3800 yıllık bir geçmişe sahip, bugün ki adı Kayalıpınar olan Samuda kenti’ndeki kazı çalışmalarına 2005 yılında başlanmıştır. Kazı çalışmaları Almanya Marburg Philipps Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Vuslat Müller Karpe'nin başkanlığında yürütülmektedir. yaklaşık 15 yıldır devam eden ve kazılar sonucunda elde edilen eserler Sivas Arkeoloji Müzesi ve Sivas Etnografya Müzesi’ne nakledilmiş olup, bu müzelerde sergilenmektedir.

Türkiye’de Hitit dönemine ait antik yerleşim yerlerindeki kazılar sonucunda Hitit tabletleri ele geçirilen altıncı merkez olması sebebiyle önemlidir. Samuha antik kentinin Hititlere ait yerleşim yeri olması ve Hititlerin başkenti Hattuşa ile Sarissa arasında yer alması da bölgenin önemini artırmaktadır. Yerleşim yerinde yapılan kazılar sonucunda Roma ve Bizans dönemlerinden kalma kültür varlıkları da ele geçirilmiştir. Tarihsel açıdan önemli olan bu bölgedeki kazılara 11.08. 2005 tarihinde başlanılmış ve bu kazılar 2009 yılına kadar aralıksız devam etmiştir. Kısa bir süreliğine kazı çalışmalarına ara verildikten sonra kazılara yeniden başlanılmış olup, 2014 yılında bölgede ilk yazılı tablet ele geçirilmiştir. Bu yazılı tablet sayesinde bölgenin antik adı olan Samuha bilgisine ulaşılmıştır.

Kayalıpınar yerleşiminin güneydoğu tepesinde kazılara başlamadan önce yapılan jeofiziksel ölçümler, anıtsal yapı kalıntılarının varlığına işaret eden somut veriler arasında gösterilmektedir. Kazılar sonucunda ün yüzüne çıkarılmış olan bu anıtsal yapıların kuzey-güney istikametinde olduğu ve Hitit döneminde yapılmış olduğu anlaşılmıştır. Güneybatı’da A binası, kuzeydoğu’da ise B binası olarak adlandırılan bu iki farklı yapının varlığı saptanmıştır. Yapıların inşa malzemesi ve inşa teknikleri incelendiğinde bunların aynı dönemde inşa edilmiş olduğu ve aynı yapı topluluğunun farklı birimler olduğu düşünülmektedir. Kalıntılardan yola çıkılarak bu tesis kuzey-güney doğrultuda inşa edilmiş olup, uzunluğu ise en az 65 metre genişliği ise yaklaşık 50 metredir. A binası, tepenin güney yamacının köşesine inşa edilmiş olup, beden duvarları alanın topografyasına uygun olarak inşa edilmiştir. Binanın temelleri alışılagelmişin dışında olup, kaya üzerine değil de Buzul çağından kalma çakılların ve Hitit öncesi yerleşim kalıntılarının üzerine inşa edilmiştir. Buradan anlaşıldığı üzere yerleşim yerinin tarihsel serüveni Hitit dönemi öncesine dayanmaktadır. A ve B binaları dışında bölgede 2005 yılında başlanılan kazılarda Orta Hitit dönemine ait üç adet çivi yazılı mühür baskısı ele geçirildi. Bu mühürlerin birinin üzerinde Büyük Kraliçe Tawanana’nın mühürü ibaresi okunmaktadır. Diğer bir mühür ise Hitit Prensi Katuzzili’ye ait mühür baskısıdır. Kral muhafız alayının komutanı unvanını taşıyan bu Hitit Prensi, Büyük Hitit kralı I. Suppiluliuma’nın (MÖ XIV. yüzyılın ilk yarısı) amcası ya da kardeşi olduğu düşünülmektedir.

A binasının girişinde 24 ağustos 2005 tarihinde, oturan bir tanrıçaya ait taş kabartma ele geçirilmiştir. Bu kabartma XV.-XIV. yüzyıla tarihlenmekte ve 1,20 metre yükseklik ve bir ton ağırlığındaki taş blok üzerine yapılmıştır. Bu kabartmada sağa doğru yönlendirilmiş ve taht üzerinde oturan tamamen profilden işlenmiş bir figür görülmektedir. Figürün oturmuş olduğu tahtın ayakları aslanpençesi şeklindedir ve alta doğru bacaklar genişlemektedir. Tahtın bir başka özelliği de kabartma üzerinde betimlenmiştir. Tasvirde yer alan kişi, ayaklarına kadar uzanan bir kıyafet giymiştir. Bir elinde içki kâsesi, öteki elinde bir kuş tutar vaziyettedir. Kuş tasvirinin gövdesi büyük oranda kırılmıştır. Sadece kuyruk kısmı günümüze tam olarak gelebilmiştir. Figürün yüz hatları iyi korunmuş olarak günümüze ulaşmıştır. Başın sol kenarında bir kırılma mevcut olup buradaki kulağında küpe tasviri olduğu anlaşılmaktadır. Figürün kadın mı erkek mi olduğu bilinmemektedir. Fakat Alacahöyük’te bir tanrıça kabartması olması burada bulunan kabartmanın da bir tanrıça kabartması olduğunu düşünmeye yol açmaktadır. Bugün kabartmanın bir reprodüksiyonu Kayalıpınar’a koyulmuş, orijinali Sivas Arkeoloji Müzesi’ne taşınmıştır.

Bu katmanda yapılan kazılar sonucunda Eski Asurca yazılmış bir adet çivi yazılı kil tablet ele geçirilmiştir. Bu tablet üzerinde yazılan bilgiler incelendiğinde, esir alım satımından bahsedildiği görülmektedir. Kayalıpınar Anadolu’da Kültepe dışında Eski Asur dilinde çivi yazılı tabletlerin ele geçirildiği nadir yerleşimlerden biridir. Kazılar sonucunda gün yüzüne çıkarılan evin bir tüccara ait olduğu evde bulunan üzeri damgaları kil kapatmalar bu durumu ispatlamaktadır. Kil kapatmalar ın bir kısmı çuvalların sepetlerin ya da diğer kapların kapatılıp mühürlenmesinde kullanılmış olduğu belirlenmiştir. Bu bölgedeki kazılar sonucunda Kültepe’de rastlanılan silindir mühür baskı izlerine de rastlanılmıştır. Bu tarz kalıntılar Hititlerin var olduğu nadir kentlerde ele geçirilen buluntulardır. Buradaki silindir mühür buluntuları üzerinde o dönemde yaşamış olan hayvan motifleri işlenmiştir. Bu durum dönemin sosyal yaşantısı ve doğal çevresi hakkında da önemli ipuçları vermektedir. Arka arkaya dizilen üç adet aslan kafası, Anka kuşunun veya bir fantastik yaratığın yer aldığı mühür orta kısmının çevresi örgü motifi ile kaplanmıştır. Bu motifin benzerlerine Hitit coğrafyası sınırları içerisinde başta Kültepe olmak üzere, Alişar, Boğazköy, Acemhöyük ve Basra Körfezine kadar geniş bir alanda rastlanıldı. Bu motiflerin Asurlu tüccarlar sayesinde Anadolu’ya geldiği düşünülmektedir. Yine kazılar sonucu çıkarılan kil kapatmalar üzerinde, ayakları kıvrılmış oturur vaziyette, vücuduna oranla kafası oldukça büyük ve geriye doğru bakan antilop motifi bulunan mühür baskısına rastlanılmıştır. Bu mühür baskısına dört ayrı kil kapatma üzerinde rastlanıldı. Bu tarz eserlerin benzerleri Acemhöyük’te Sarıkaya Sarayı kazılarında ve Konya Karahöyük Kazısı’nda ele geçirilmiştir. Bu tarz eserlerin farklı bölgeler arası benzerlerinin ele geçirilmiş olması bölgeler arası etkileşimin ve alışverişin göstergesidir. Kayalıpınar yerleşimine antik dönemde bir yangın geçirdiği bilinmektedir. Bu yangın molozları arasında yine bir kil kapatma üzerinde spiral çerçeve içerisinde çift başlı kartal motifi görülmektedir. Bu motif gerek Bizans dönemi gerekse de Anadolu Selçuklu ve İlhanlı Beyliği tarafından kullanılmış oldukça önemli bir semboldür. Bu buluntu ile çift başlı kartal motifinin Hitit dönemine kadar uzanıyor olduğunu göstermektedir. Bu motifin benzer Kültepe’ de de ele geçirilmiştir. Kayseri ve Sivas illerinin yakınlıkları ve hem Hitit İmparatorluğu hem de Bizans İmparatorluğu dönemlerinde Kayseri’nin oldukça önemi bir kent olmasından dolayı, bulunan eserlerin birbiriyle benzer olması göz önüne alınırsa bu bölgelerde kültürel etkileşim ve ticaretin var olduğunun kesin kanıtıdır. Acemhöyük, Alişar ve Boğazköy kazılarında da bu mührün benzerlerine rastlanılması, Kaneş Karum’da başlayan ve onun karakteristik buluntuları özelliğini taşıyan bu mühür baskıları, farklı merkezlere Kültepe’den giden eserler şeklinde düşünülmektedir.

Yapılan kazılar ve ele geçen buluntular incelendiğinde Kayalıpınar antik yerleşimi, Hitit öncesi ve Hitit İmparatorluğu'nun dönemlerinde önemli bir yerleşim yeriydi. Bu yerleşimde bir sosyal hayatın olması, ticaretin devam ediyor olması, Asurlu tüccarların burayı pazar olarak kullanması bize o dönem yaşantısı hakkında detaylı bilgiler vermektedir.

Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yapılan ve yapılmış olan kazılar sonucunda ortaya çıkarılan tarihi eserler gerek müzelerde gerek açık hava müzelerinde taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarıyla birlikte sergilenmektedir. Eski bir Hitit yerleşim yeri olan Samuha/Kayalıpınar antik kentinde de diğer Hitit yerleşimlerinde olduğu gibi taşınabilir ve taşınamaz kültür varlıkları kazılar sonucunda ele geçirilmiştir. Taşınabilir kültür varlıkları Sivas Arkeoloji Müzesi ve Sivas Etnografya Müzesi’nde sergilenmektedir. Eserlerin bu tür müzelerde sergilenmesi hem tarihi kültür varlıklarının korunmasının en doğru olarak bilinmesinin yanı sıra turizm sektöründeki çeşitlilik ve sürekliliğinde sağlanmasına yardımcı olmaktadır. Ayrıca kazılar sonucunda ortaya çıkaran bu antik yerleşim yerindeki taşınmaz kültür varlıklarının da tespit edilip gün yüzüne çıkarılmış olması ve bu eserler ile birlikte bu tarz yerleşim yerlerinin açık hava müzeleri haline getirilmesi de turizm açısından oldukça önemlidir. Tarihsel sit alanları yoğun olan Türkiye’de yerli ve yabancı turistlerin ve çeşitli araştırmacıların uğrak noktası olması, bu yerlerin tanıtılmasında önemli rol oynamaktadır.

Yararlanılan Kaynaklar

Karpe-Müller A. (2000). Kayalıpınar in Üstkappaklen, Ein Neverhethitscher Tontafeltfundplatz, MDOG 132: 355-365; Karpe-Müller A. (2006). Untersuchungen in Kayalıpınar 2005, (mit Beitragen von V.Müller-Karpe, E. Ricken, W. Sommerfeld G, Wilhelm, M. Zeilter), MDOG, 138: 211-247; Karpe-Müller A. (2009). Untersuchungen in Kayalıpınar und Umgebung 2006-2009, (mit Beitragen von E. Ricken, T. Mühienbruch Chr Salzmann, M. Zeilter), MDOG, 141: 173-238; Konargöçer M. (2017)., Prehistorik Çağ’ın Sonuna Kadar Sivas (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Sivas: Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Kuzuoğlu, R. (2010). Koloni Çağı Asurlu Tüccarlarından Assur-Rêî (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Torun, H. (2019). Kayalıpınar 2012 Yılı Kazılarında Ele Geçen Asur Ticaret Kolonileri Çağı Seramiği (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi), Kütahya: Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.