Sivas Gök Medrese

Doğal ve Kültürel Miras Medrese

Sivas’ta bugün kale olarak tanınan toprak tepenin güneydoğu eteklerinde yer almaktadır. Yıpranmış olmasına rağmen günümüze kadar ulaşmayı başarabilmiştir. Gök Medrese, Anadolu Selçuklu Sultanlarından IV. Kılıçarslan’ın (663/1264) oğlu III. Gıyaseddin Keyhüsrev (684/1285) döneminin önemli vezirlerinden Sahip Ata Ali b. Hüseyin (684/1285) tarafından 670/1271 yılında inşa ettirilmiştir. Medresenin, biri Sahibiye diğeri ise Gök Medrese olmak üzere iki ismi bulunmaktadır. Sahibiye ismi yaptıran kişinin lakabı olan Sahip Ata’dan, Gök Medrese ismi ise yapımında kullanılan çinilerin gök mavisi renginden almaktadır. Taç kapının yan yüzlerindeki kitabelerden anlaşıldığı kadarıyla medreseyi inşa eden usta Kalûyân el-Konevî’dir. Kaluyan el-Konevi’nin, Gök Medrese’nin taş tuğla ve çini dekorasyonundaki uyumu düzenleyen, inşaatın yanında çini atölyelerinde tüm sorumluluğu üzerine alan sanatkâr olduğu ve 78 yaşındayken Gök Medresenin yapımını gerçekleştirdiği belirtilmektedir.

Gök Medrese zamanında iki katlı olarak inşa edilmiş ise de sonraki zamanlarda üst kat aslî durumunu neredeyse tamamen yitirmiş ve alt kısımda da sadece 13 oda kalmıştır. Bir zamanlar medreseye ait ve her gün 30 kişiye yemek dağıtılabilecek kapasiteye sahip bir imaret (dâr-ı ziyafet, misafirhane) yanında bir de hamamın yer aldığı bildirilmekte ise de bugün için bu yapılardan iz kalmamış durumdadır. Medresedeki bir kitabeden anlaşıldığı kadarıyla medrese, 1239/1823 yılında Sivas müftüsü Abdullah Efendi tarafından tamir edilmiştir. Gök Medrese 1926 yılının Haziran ayına kadar bir süre İmam ve Hatip Okulu, daha sonra da müze olarak kullanılmıştır. Son zamanlarda Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Sivas Belediyesi tarafından restorasyon kararı verildi ve bu nedenle etrafı çiftle çevrilerek koruma altına alınmıştır.

Medrese inşa edildikten sonra düzenlenen vakfiyeye göre medrese Müslüman fırkalardan hukukçular, fakihler, öğrenciler, alimler, Müslüman yoksullar ve Alevîlere vakfedilmiş, fıkıh ve tamamlayıcı şerî ilimler ile dini hükümlerin öğretimi için onlara mesken kılınmıştır. Gök Medrese için vakfedilen gelirler arasında 85 dükkân, iki hamam, iki han, bir kârhâne (işyeri), beş havasib, 30 hücre, 18 ev, iki emlak, bir yağhane, Sivas’a bağlı dokuz köy, dört bostan, bir çiftlik, 12 arazi, iki ahır, bir otlak, bir baklalık ve bir de değirmenin gelirleri yer almaktadır. Gök Medrese için gelirleri vakfedilen köyler arasında Sivas’a bağlı Bağçe, Oğtavid, Deyütsa ve Kozköy köyleri ile Bahi Bikar mezraası da bulunmaktadır.

Eser hakkında sanat tarihi açısından ifade edilmesi gerekenler ise şunlardır: Selçuklu sanatının en seçkin ve en anıtsal yapılarından biri olan Gök Medrese, mimârî ile süsleme sanatının birbiriyle bütünleştiği nadide eserlerden biridir. Girişte bir taç kapı ve iki minareden oluşan bu yapı dikdörtgen bir plan üzere inşa edilmiş olup taç kapının solunda üç lüleli çeşme bulunmaktadır. Avlunun ortasındaki havuz daha geç bir döneme aittir. Taç kapının girişi basık kemerli, geçmeli renkli mermerdendir ve ayrıca bu giriş tabana kadar kesintisiz inmektedir. Üst köşe taşlarında yeni ve benzersiz bir motif olarak birer yaprak kabartma oturmuş durumdadır. Yaprağın içini birbirine geçmiş hayvan başları doldurmaktadır. Koç, arslan, domuz, yılan, fil ve ejder başlarının tespit edilebildiği bu kompozisyonda burç işaretlerinin kastedildiği ileri sürülmektedir. Türklerin 12 hayvanlı takviminde de bu hayvanların bir kısmının mevcut olduğu bilinmektedir. Bu takvimi oluşturan hayvanlar; ejder, sıçan, pars, sığır, tavşan, at, yılan, maymun, koyun, köpek, tavuk ve domuzdur. Dış şeritlerden sonra taç kapıyı üç yönden dönen geometrik ve bitkisel dekorlu bordürler çevrelemektedir ve portal üzeri mermer malzemeli dendanlarla son bulmaktadır. Bugün bu dendan motifli mermer taşlardan yalnızca iki tanesi minare diplerinde birer örnek olarak kalabilmiştir. Minare gövdelerinde eski gelenek olarak iri eşkenar dörtgenler varlığını sürdürürken, cephe yan kanatlarındaki iri sekiz köşeli yıldız dikkati çekmektedir. Ayrıca plastik sanatın şaheserlerinden biri olan taç kapıda mermer malzeme nedeniyle ışık-gölge değerleri genel görünüme önemli katkı sunmaktadır. Plastik dekorlu olan yan kulelerin taç kapı bezemesiyle denge sağlamak için dekore edildiği düşünülmektedir. Çini ve sırlı tuğla işçilikli minarelerle de berkitme kuleleri arasında bir denge arayışına gidilmiştir.

Minarelerin yükselttiği taç kapının iki yan tarafında, içe açılma ve aydınlanmayı sağlayan mermer ve mukarnas kavsaralı iki pencere yer almaktadır. Bu Minarelerin altında da iki kare alan göze çarpmaktadır. Bu alanın altında geniş ve dışa taşıntılı kaval silmelerin çizdiği büyük şekiller yer almaktadır. Yine kaval silmelerin oluşturduğu sekiz köşeli motif dikkat çekmektedir. Bunun alt kısmında kompozit bitki demeti kabartması mealinde simetrik şekilde yanlardan çıkan yaprak motifleri nar meyvesi, kuş ve en tepede de cepheden görünüşü yapılmış olan kartal motifi oturtulmuş durumdadır. Bu motif Hayat Ağacı motifi olarak isimlendirilmektedir. ‘Hayat Ağacı eski Türk literatürlerinde dünyanın merkezi olarak kabul edilir ve aynı zamanda gökyüzü seyahatinde merdiven işlevi görmektedir. Bu figürlerde yer alan tasvirlerde kartal tasviri; öbür dünyaya ulaşmakta yardımcı olmayı, nar meyveleri ile cennet; bolluk ve bereketin sembolü, küçük kuşlar ise gökyüzünün uçan ruhlarını ifade etmektedir. Hayat ağacı motifinin altında da kesişen iki karenin oluşturduğu sekiz köşeli yıldızı bir oktogon doldurmaktadır. İçinde yazı olup boşlukları kıvrık dallarla doludur. Yukarıda anlatılan motifler diğer minarenin altında da simetrik olarak işlenmiş durumdadır. Bu işleyiş özenli ve detaylı olduğu için malzemenin mermer olması nedeniyle daha da gösterişli durmaktadır. Günümüzde halen görkemli mimari yapısıyla ayakta durmakta ve Sivas’a gelen insanların ilgiliyle gezip gördükleri mekan konumunu korumaktadır.

Yararlanılan Kaynaklar

Şahin, S. (2006). Sivas Gök Medrese (Sahibiye Medresesi) ve Kitabelerindeki Rivayetlerin Hadis Değeri, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 10(1): 145-163.