Rhoiteion Bölgesindeki Kazı Çalışmaları

Arkeolojik Kazı

Çanakkale Yarımadası eski çağların Troas bölgesini kapsamaktadır. Neolitik Çağ’dan itibaren yarımadada birçok yerleşim yeri kuruldu. Troas bölgesinde kıyı şeridinde Ohphrneion kentinden sonra alçak bir kıyıda tepe üzerine Kos Adası’ndan gelme Astypalailılar tarafından kurulmuş bir şehirdir. Bu tepe Harapkale olarak bilinmektedir. Tarihçi Herodot, Herodot Tarihi adlı eserinde Çanakkale Merkez İlçe sınırları içinde bulunan Rhoiteion hakkında bilgi vermektedir. Herodot, MÖ 480’de Pers Kralı Kserkses‘in Yunanistan seferine giderken buradan geçtiğini anlatmaktadır. Likya’dan gelen Pers Ordusu’nun, Sardes’ten yola çıkarak İda Dağı’nı aştığını ve Skamandros Nehri’nde konakladığını belirtir. Gün ışıyınca Rhoiteion, Ophryneion, Dardanos kentlerini sola ve Troyalılar soyundan gelen Gergithleri sağa alarak Abydos kentine doğru ordunun ilerlemeye devam ettiğini belirtir. Strabon Coğrafya adlı eserinde Rhoiteion’un konumunun Ophryneion’dan sonra geldiğini belirtir. Troas bölgesindeki konumu ve kentin yıkılışı hakkında şu bilgileri vermektedir: “Bu kıyının uzunluğu Rhoiteion’dan Sigeion’a, Akhilleus anıtını kastediyorum, düz bir hat olarak 60 stadiadır (Bir Attika Stadia’sı 177,60 metredir). Bu yolun tümü, sadece Akhaialıların limanından 12 stadia uzaklıkta olan şimdiki İlion’un değil, aynı zamanda İda Dağı yönünde, 30 stadia içeride olan Eski İlion’un da yukarı kısmında uzanıyor”. Strabon, Skepsisli (Kurşunlu Tepe) tarihçi Demetrios’un yazdığı günümüze ulaşmayan Troas’ın Tarihi adlı eserinden Troya’ya göre Rhoiteion’un konumundan şu şekilde bahseder: “Demetrios’a göre bu bölgede İda Dağı silsilesinden başlayan ve biri doğruca Rhoiteion’a ve diğeri de doğruca Sigeion’a uzanan bir burun vardır. Bunlar denize doğru yarım daire oluştururlar ve şimdiki İlion’la denizden eş uzaklıkta, ovada son bulurlar ve İlion bu iki burnun bitiminin ortasındadır, hâlbuki eski yerleşme bu çıkıntıların başlangıcının arasındadır ve gene der ki, bu iki çıkıntı arası hem içinden Simoeis’in aktığı Simoeislilerin hem de Skamandrosluların Ovası’nı içerir”. Strabon, Simoeis Irmağı kıyısında kurulan Polisma/ Polion’a ilk yerleşenlerin Rhoiteionlular olduklarından şu şekilde bahsetmektedir: “Rhoiteion’a sahip olan Astypalaialılar, Simoeis Nehri üzerinde bulunan fakat iyi korunmayan bir yerde olduğundan kısa sürede yok olan ve şimdi Polisma diye adlandırılan Polion’a ilk yerleşenlerdendir. Şimdiki yerleşim ve tapınak, Lydialılar zamanındandır. Burası başlangıçta bir kent değildi, ancak daha önce de söylediğim gibi yıllar sonra yavaş yavaş gelişmiştir”. Plinius, ters yönden boğaz kıyısındaki kentleri sayarken Dardanos’tan sonra Rhoiteion kentinin geldiğini belirtir. Harapkale’nin Rhoiteion olduğu XIX. yüzyıldan beri bilinmektedir. Ancak batılı bazı gezginlerce kent Palaikastro adı ile tanınıyordu.

1970’li yılların başında J. M. Cook, Troas bölgesi’nde kapsamlı bir Arkeolojik ve topografik çalışma gerçekleştirildi. 1973 yılında yayımlanan bu çalışma; Troas bölgesi çalışmaları için önemli başvuru kaynakları arasındadır. J. M. Cook, merkez ilçe sınırları içindeki bazı yerleşimleri ziyaret etti ve bilgiler verdi. Cook, kentin konumu hakkında antik yazarlar ve gezginlerin söylediklerini değerlendirdi. Seramiklerin genel olarak Arkaik ve Klasik Çağ’a tarihlendiğinden bahsetti. 1977-79 yıllarında A. Akarca’nın Troas bölgesi arkeolojik yüzey araştırmasında, Kara Menderes Ovası ve Bayramiç tarandı, Neolitik Çağ’dan Demir Çağı sonuna kadar olan zaman dilimine ait yerleşimler araştırıldı. A. Akarca, yerleşimin Tunç Çağı’nda başlamış olduğunu ve MÖ VIII. ve VII. yüzyıllarda Kos Adası’ndan gelme Astypalailıların yerleşmesiyle genişlediğini belirtti. Strabon ve Plinius’un belirttiği gibi Aianteion ile yaptığı Simpoliteia Antlaşması ile iki şehirde de yaşam uzun süre devam etti. Akropolis üzerinde bulunan yaban keçisi üslubunda tek kulplu bir testinin omuzuna ait bir parça burada en geç VII. yüzyıl sonlarından beri oturulmuş olduğunu göstermektedir. MÖ V. yüyılda Rhoiteion, Mitilene nüfuzu altında bulunuyordu. Mitileneliler MÖ VI. yüzyılda boğazın ağzındaki Sigeion’u Atinalılara kaptırdıktan sonra boğaz içinde olmasından dolayı burası ellerinde tek merkez olarak kaldı. Ancak MÖ 427’de Rhoiteion’u tekrar Atinalılara bırakmak zorunda kaldılar. MÖ 425 yılında Atina-Delos vergi listesinde Rhoiteion kentinin de adı geçmektedir. MÖ IV. yüzyılda özgürlüğüne kavuşan kent bir defa gümüş sikke bastı. Nadir olarak bulunan bu sikkelerin ön yüzünde çelenkli Apollon başı arka yüzünde üç hilal vardır. MÖ 189’daki Apameia Antlaşması’ndan sonra Rhoiteion, Romalılar tarafından İlion’a bağlandı.

Dr. Öğr. Üyesi Derya Yılmaz başkanlığındaki bir ekip tarafından 2016- 2017 yılları arasında gerçekleştirilen Neolitik Çağ’dan Demir Çağı Sonuna Kadar Çanakkale İli Merkez İlçesi Arkeolojik Yüzey Araştırması kapsamında ziyaret edildi. Denizden 160 metre yükseklikteki kent, kıyıdaki en dik yamaç üzerinde kurulmuş olduğundan doğal bir savunma hattına sahiptir. Kentin batı kenarı ise ana kaya üzerinde yükselen oldukça sarp bir arazi olması nedeniyle olasılıkla burada sur yapısına gerek duyulmadı. H. Schliemann, 1880’lerde bu sarp kısım dışında kentin üç tarafını surla çevrili bulduğundan bahsetmektedir. Burada savunma hattında iki kuleden de bahseden Schliemann, burasını Rhoiteion değil Ophryneion olarak kabul etti. Günümüzde sura ait kalıntılar kentin doğusundadır. Kuzey-güney doğrultulu genişliği yaklaşık beş metreye kadar korunmuş sur duvarında tahribat olduğu belirlendi. Bugün harabenin üzerindeki tüm sırt çam ağaçlarıyla kaplı olup yer yer duvar kalıntıları görünmektedir. Daha önceden Çanakkale’deki İngiliz Konsolosu F. Calvert ve H. Schliemann da bu yamaçta yapı kalıntıları gördü. Muhtemelen, Rhoiteion bir akropolis ile aşağı şehirden oluşuyordu. Ancak Aşağı Şehrin surla çevrili olduğuna dair arkeolojik bir kanıt bulunmadı. Şehrin yakınında iki su kaynağı bulunmaktadır.

Birkaç parça Erken ve Orta Tunç Çağı parçası ile Arkaik dönem ve Geç Tunç Çağı gri seramiği kentte Klasik dönem öncesinde iskânın varlığına işaret etmektedir. Bunların arasında Troya III-IV paraleli spiral kabartmalı kahvemsi kırmızı astarlı ve perdahlı kaliteli hamurlu, iyi pişmiş vazo parçasını sayabiliriz. J. Cook yerleşimin Erken Tunç Çağı’na kadar indiğinden bahsetmektedir. A. Akarca, tespit ettiği Tunç Çağı seramiklerinin yanında kentin lodosa kapalı korunaklı bir limanı olduğunu belirti. Kentteki daha önceki çalışmalarda özellikle Orta ve Geç Tunç Çağı seramiğinin varlığı bilinmektedir. Seramikler ağırlıklı olarak Arkaik dönem ile MS II. yüzyıl özellikleri göstermektedir. Günümüzde tarla olarak sürülen yerleşim, tahrip olmaktadır.

Yararlanılan Kaynaklar

Akarca, A. (1978). Troas’da Aşağı Kara Menderes Ovası Çevresindeki Şehirler, Belleten XLII/165: 1-52; Calvert. F. (1860). Contributions to the Ancient Geography of the Troad: On the Site and Remains of Ophrynium, Archaeological Journal, 17: 291-296; Cook, J. (1973). The Troad An Archaeological and Topographical Stud. Oxford: Oxford University Press; Herodot (1991). Herodot Tarihi (Türkçesi: M. Ökmen). İstanbul: Remzi Kitabevi; Sevin, V. (2001). Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası l. Ankara: Türk Tarih Kurumu; Strabon (2012). Antik Anadolu Coğrafyası, Kitap: XII-XIII-XIV (Çev. A. Pekman). İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları; Tombul, T. (2015). Çanakkale Kültür Envanteri, Arkeolojik Yerleşim Alanları ve Sanat Tarihi Yapıları. Çanakkale: Çanakkale Valiliği Yayını; Yılmaz, D. (2019). Neolitik Çağ’dan Demir Çağı Sonuna Kadar Çanakkale İli Merkez İlçesi Arkeolojik Yüzey Araştırması, 2016-2018. İçinde; D. Yılmaz (Editör), Kuzey Troas’ta Yeni Araştırmalar Neolitik Çağ’dan Demir Çağı Sonuna Kadar Çanakkale Merkez Yüzey Araştırması. İstanbul: Ege Yayınları : 1-127.