Orta Karadeniz Bölgesi Yüzey Araştırmaları

Arkeolojik Kazı Yüzey Araştırması

Prof. Dr. Mehmet Özsait tarafından 1986 yılından 2013 yılına kadar, kesintisiz olarak, her yıl, Amasya’nın merkez ilçe, Hamamözü, Gümüşhacıköy, Merzifon, Suluova, Göynücek ve Taşova ilçelerini, Samsun’un Lâdik, Havza, Kavak, Vezirköprü ilçelerini, Ordu’nun merkez ilçe, Kumru, Mesudiye ve Ünye, Tokat’ın merkez ilçe, Erbaa, Niksar, Reşadiye, Pazar, Turhal ve Zile ilçeleri, imkânlar el verdiğince, sistematik olarak araştırıldı. Mesudiye’nin sınır kesiminde yer alan, büyük oranda kültürel benzerliği olan Sivas’ın Koyulhisar ilçesinin kuzey kesimini de araştırmada; bölgede, Orta Kalkolitik ve özellikle Son Kalkolitik Çağ’dan (MÖ 4000) itibaren, İlk Tunç Çağları, Orta Tunç Çağı, Son Tunç Çağı, Demir Çağı, Hellenistik ve Roma Çağı ve Geç Antik Çağ’ın sonlarına kadar olan zaman dilimi içinde tarihleyebilecek 400 yerleşme yeri saptandı. Çanak-çömlek buluntularına göre saptanılan bu yerleşme yerleri içinde İlk Tunç Çağı (MÖ 3300-1900/1800) ve Roma Çağı yerleşmeleri çoğunlukta olduğu tespit edilerek, hemen hepsi ana özellikleriyle yayınlandı.

Amasya’nın bütün ilçelerinde ayrıntılı olarak yüzey araştırmaları yapıldı. Merzifon ilçesindeki araştırmalarda bölgenin en eski prehistorik yerleşmesi olan Üçtaş Hüyük’ü tespit edildi. Kayadüzü Kasabası’nın 500 metre kuzeydoğusunda yer alan kayalık ve Merzifon Ovası’na hâkim bir tepede kurulmuş olan Üçtaş Hüyük’ün yüzeyinde Orta Kalkolitik safhadan İTÇ başlarına kadar olan yerleşmelere tanıklık eden keramikler (çanak-çömlek) yanı sıra obsidiyen ve çakmaktaşından dilgi, kazıyıcı, çekirdek aletler görüldü. Yine höyük yüzeyinde bulunan üç adet küçük el baltası ile öğütme ve ezgi taşları Amasya Müze Müdürlüğü’ne taşındı.

Amasya ilinin Merkez ilçe, Hamamözü, Gümüşhacıköy, Merzifon, Göynücek ve Suluova ilçelerinde, Samsun’un Lâdik, Kavak ve Havza ilçelerinde yapılan yüzey araştırmalarında Demir Çağı malzemesi veren yerleşmeler tespit edildi. Bu yerleşmelerin 29 tanesinin yüzeylerinde görülen bir grup keramik dikkati çekti. Ağırlıklı olarak Merzifon, Gümüşhacıköy höyüklerinde bulunan bir tip kalınlaştırılmış kesik dudaklı façetalı kırmızı boya bezemeli keramik parçaları, teknik ve form bakımından, tanınan Demir Çağı keramiklerinden ayrı bir özellik gösterdiği tespit edildi.

Bulunan çanak-çömleklerin çağdaşlarının Boğazköy-Hattuşa’da, Büyükkaya’da sürdürülen kazılarda, Orta Plato’da gün ışığına çıktığını öğrenen kazı ekibi bunları yerinde gördü. Radyo karbon tarihleri Karanlık Çağ olarak adlandırılan bu Erken Demir Çağı döneminin Hitit İmparatorluğu’nun çöküşünden (MÖ 1190) hemen sonra, başladığı ve en azından MÖ X. yüzyıla kadar sürdüğü savını doğrulamıştır. Konu edilen bu Erken Demir Çağı keramiğine, diğer Demir Çağı malzemesi veren yerleşmelerin çoğunda rastlanmadı.

Araştırmayla, Orta Karadeniz’in bu kesiminin, Karanlık Çağ olarak bilinen tarihinin, kısmen de olsa, aydınlatılması sağlandı. Yine, Samsun’un Lâdik ve Havza ilçeleri ile Amasya’nın Merkez, Hamamözü, Gümüşhacıköy, Merzifon ve Göynücek ilçelerindeki araştırmalarda, 24 yerleşme yerinde, Galat Denen, Helenistik Çağ, Kızılırmak Havzası boyalı kaplarına ait buluntular elde edildi. Böylece, bu kültürün kuzeydeki yayılmasının sınırlarını belirlenmiş oldu.

Bölgede Demir Çağı yerleşmelerine tipik bir örnek de, Lâdik’te bulunan, Salur/Yüktepe Höyük gibi, bugün Lâdik Gölü’nü Tersakan Çayı’na bağlayan regülatörün iç kesiminde yer alan Köyiçi Tepesi yerleşmesidir. Köyiçi Tepesi’ndeki (=Yurtyeri) araştırmalarda Phryg (Frig) dönemine ait çanak-çömleğin, tekstil ağırlıklarının ve çatı kiremitlerinin yanı sıra pişmiş topraktan yapılmış, üzerlerinde geometrik ve bitkisel motifler olan kaplama levha parçaları da bulundu. Bunlardan iki kaplama levha parçası önemli olup, birinci parçada kabartma şeklinde yapılmış dağ keçisi figürü, ikinci parçada yine kabartma olarak yapılmış başı geriye doğru dönen aslan figürü bulundu. MÖ 64/63 - MS 21 yılları arasında yaşamış olan Amasyalı coğrafyacı Strabon, Geographika isimli eserinde (XII III 38) yakın bölgelerden bahsederken Lâdik Gölü (Stiphane L.) ile ilgili olarak da şu önemli bilgileri vermektedir: “… Stiphane isminde denize benzeyen bir göl vardır. Burada pek çok balık ve etrafında her çeşit otlak bulunur. Bu gölün kenarında şimdi terk edilmiş olan İkizarı (=Kizarı) Kalesi ve yakınında şimdi harabe halinde olan kralî bir saray vardır…” İkizari’nin yeri ile ilgili olarak farklı görüşler ileri sürülmüştü. Burada kaplama levhalarını bulunmasından sonra Köyiçi Tepesi’nin Strabon’da geçen İkizarı Kalesi’nin (Kizarı) olduğu kesin olarak anlaşıldı. Köyiçi Tepesi’nin yüzeyinde, Demir Çağı buluntularının dışında, İTÇ, MÖ ikinci Bin, Roma ve Bizans ve Selçuklu yerleşmelerine ait çanak-çömlek de görüldü.

Ordu –Mesudiye’de yapılan ayrıntılı araştırmada burada Son Kalkolitik Çağdan Roma Çağı sonuna kadar buluntular veren 71 yerleşme yeri, iki İTÇ Nekropolü ve iki tümülüs tespit edildi.

Tokat’ın Zile ilçesinde oldukça kapsamlı araştırmalar ve yayınlar yapıldı. Zile’nin dört kasabası ile 87 köyünün araştırılması sonucunda Son Kalkolitik Çağ'dan, Geç Antik Çağ sonuna kadar olan zaman dilimine ait 51 yerleşme yeri, üç tümülüs ve 16 kaya mezarı tespit edildi. Zile ilçesi, Hitit Çağı'nda, Maşat Höyük (Tapigga) tabletlerinde geçen Anzilia, Roma Çağı’ndaki Zela şehri olduğu tespit edildi. Bugün, ilçe içinde kalan, ovaya hâkim Zile Kale Höyük'te görülen çanak çömlek kırıklarından burada prehistorik çağlardan günümüze kadar yerleşme olduğu anlaşılmıştır.

Yararlanılan Kaynaklar

Özsait, M. (2000). Orta Karadeniz Bölgesi Yüzey Araştırmaları. İçinde; O Belli (Editör), Türkiye Arkeolojisi ve İstanbul Üniversitesi (ss. 335 – 341). İstanbul: İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü yayın no ; 4242; Özsait, M. (2005). 2004 Yılı Karadeniz Bölgesi Yüzey Araştırmaları,Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü, Haberler, İstanbul-Ocak 2005, 19: 28–29; Özsait, M. (2006). 2005 Yılı Karadeniz Bölgesi Yüzey Araştırmaları, Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü, Haberler, Mayıs–2006.