Örgütsel Ekoloji
KAVRAM Yönetim ve Organizasyon
-
2025
1970’lerden sonra gelişen örgütsel ekoloji (organisational ecology) kuramı, örgüt teorisi ve ilgili anlayışa karşı geliştirilmiştir. Bu kuramının öncüleri, Michael T. Hannan, John Freeman, Howard E. Aldrich ve Glenn R. Carroll’dur. Örgütsel ekoloji, örgütsel analizin ana araştırma alanı olan “örgütü” genişletmiş ve “örgüt popülasyonları” ile “örgüt toplulukları” kavramlarını yeni analiz alanları olarak kabul etmiştir. “Örgütsel ekoloji” kavramı, tüm örgütlerin, özünde sosyal ve fiziksel sistemlerin karşılıklı bağımlılığıyla karakterize edilen karmaşık ekolojik sistemler olduğu gerçeğini açıklamak için kullanılmıştır. Yani örgütsel ekoloji, odak olarak bir örgütü değil; karşılıklı ilişkileri ile bir sistem oluşturan, bir dizi örgütün yarattığı örgütsel alanı ve bu alanın karakteristiklerini ele almaktadır. Bu kapsamda belirli örgütlerden oluşan bu alan “popülasyon” olarak nitelendirilmekte ve popülasyonlar "benzer faaliyetlerde bulunan ve benzer kaynak kullanım kalıplarına sahip örgütler bütünü” olarak tanımlanmaktadır.
Bir popülasyon içindeki örgütler hedefler, teknolojiler ve otorite biçimleri gibi ortak özellikleri paylaşmaktadır. Ayrıca irili ufaklı örgütler, farklı tipe, yapıya ve şartlara sahip olmasına karşın aynı popülasyonda yaşayabilmektedir. Sistemin herhangi bir yönündeki değişiklikler sistemin bütününde yankılanmaktadır. Bu kapsamda örgütsel ekoloji kuramı için “çevre”, örgütleri ve sistemleri etkilediği gibi örgütsel ve sistemsel değişimlerin de temelini oluşturmaktadır. Bu sebeple örgütsel ekolojinin, çevre ve örgütsel çeşitliliğin incelenmesine odaklandığını söylemek mümkündür. Görüldüğü üzere geniş bir yelpazede ele alınan örgütsel ekoloji kuramı, literatürde de çeşitli isimlerle ele alınarak “çevre bilim yaklaşımı, tabii seleksiyon yaklaşımı, örgütsel nüfus ve popülasyon ekolojisi” gibi isimlendirmeler ile kullanılmıştır.
Örgütsel ekoloji araştırmaları öncelikli olarak ise, belirli bir çevrede örgütlerin artmasına ve azalmasına odaklanmış; örgütlerin yine bu çevrede, yaşamlarını nasıl sürdürebileceklerini de önemli bir araştırma konusu olarak belirlemiştir. Kurama göre çevre, değişime ayak uyduran belirli sayıdaki örgütü seçmekte ve geriye kalanları ayıklamaktadır. Burada “ayıklanma” ile ifade edilen, çevrenin etkisi ve dönüşümü ile halihazırda bulunan örgütlerin belirli bir bölümünün kapanması ve bunlar yerine yeni örgütlerin kurulmasıdır. Örgütsel ekoloji kuramı, bu tip örgütsel değişimleri “seçim modeline” dayandırmaktadır. Seçim modeli doğrultusunda, örgütler çevreleri tarafından değişime itilmekte; bu zorlamalar neticesinde de örgütler ve popülasyonlar uyumsal değişimden ziyade örgütsel seçimlerle şekillenmektedirler. Yeni gelişen çevresel koşullara, belirli büyüklükteki ve yapıdaki örgütlerin uyum sağlaması, kendilerini değiştirip dönüştürebilmesi, hantal yapılarından dolayı basit olmayacağı için, adaptasyon da çoğu zaman mümkün değildir. Bu kapsamda, kurama göre çevredeki değişimlere karşın örgütlerin değişimi sağlayamamasının ya da değişime gidememesinin nedeni olarak ise çevreye karşı uyum direnci olan “yapısal atalet (hareketsizlik)” gösterilmektedir. Bu nedenle örgütsel ekoloji araştırmaları, belirli koşullar altındaki örgütsel popülasyonlardaki değişim süreçlerini açıklarken, adaptasyonu değil seçilimle değişen düzen üzerine kurgulanmıştır.
Tüm bunlar ele alındığında “örgütsel ekoloji”yi, yeni örgütsel formların, popülasyonların ve yeni örgütlerin ortaya çıkmasını ve bunların ardındaki sebepleri; örgütsel formların ve örgütlerin yok olma (ölme) nedenlerini-oranlarını; örgütsel formlardaki değişim oranlarını ve popülasyonu oluşturan örgütlerin çevrelerinden nasıl etkilediklerini, örgüt popülasyonları içindeki ve arasındaki dinamik etkileşimleri inceleyen bir kavram olarak tanımlamak mümkündür. Bu kapsamda, örgütsel ekoloji kuramına göre örgütlerin yapılarını değiştiren, şekillendiren, gelişimini ve değişimini sağlayan, nihayetinde özellikli bir popülasyon oluşumuna katkıda bulunan çeşitli unsurlar bulunmaktadır. Bu unsurlar; rekabet ortamı, niş pazar durumları ve çevredeki meşruiyet yapısıdır. Popülasyon üzerinde etkili olan unsurlar sadece örgütlerin yaş ve büyüklük gibi demografik nitelikleriyle sınırlı değildir; aynı zamanda örgütsel doğum (giriş) ve ölüm (ayrılma) oranları da belirleyici bir rol oynar.
Popülasyon üzerinde etkisi olan bu faktörlerden “örgüt doğumları” yeni örgütlerin kurulmalarını ifade ederken; “örgüt ölümleri” ise örgütlerin kapanmalarını ifade etmektedir. Bunun yanı sıra “örgütlerin yaşları” ve “büyüklükleri” de örgüt yaşam/ölümleri ve örgüt popülasyonları üzerinde etkilidir. Örgütsel ekoloji araştırmalarına göre, büyük ve köklü geçmişe sahip kurumların kapanma riski daha azdır; zira genç örgütler, yeni sosyal normları öğrenme ve değişime ayak uydurma süreçlerinde yerleşik örgütlere kıyasla daha sık başarısızlığa uğramaktadır. Bu sebeple de popülasyona yeni giriş yapan örgütlerde ölüm oranlarının daha fazla olacağı kabul edilmektedir. Ayrıca popülasyona örgütlerin giriş ve çıkış durumu, örgüt popülasyonunu oluşturan örgütlerin sayısını etkileyecektir. Bu durum da, doğal ekolojilerde "birey sayısının işgal edilen alana bölünmesi" olarak ifade edilen “popülasyon yoğunluğu”nu etkileyecektir. Bir popülasyonda yoğunluk az ise, kaynaklar bol ve rekabet düşüktür. Rekabet, popülasyonlardaki örgütlerin aynı kaynaklar için mücadele etmesine (örneğin, aynı hammadde kullanımı, aynı müşteri kitlesi vb) de bağlı olarak değişmektedir. Yoğunluk ve dolayısıyla rekabetin az olduğu dönemlerde buna bağlı olarak popülasyonunu oluşturan örgütlere benzer örgütler de kurulmayı sürdürecektir. Rekabet ve yoğunluk şiddetinin çok fazla artması örgüt ölümlerini de artıracaktır. Bu nedenle örgütler, literatürde niş olarak ifade edilen ve henüz keşfedilmemiş teknolojik veya coğrafi pazar boşluklarını bularak ve bu alanlarda iş yaparak, kendilerini rekabetten ve popülasyon baskısından kurtarabilmektedir. Ancak niş pazarların kapasitesi ya da ulaşabileceği maksimum büyüklüğü de sınırlıdır. Bu sebeple doygunluğa ulaşan nişler de aynı mantıkla rekabet şiddeti oluşturacaktır. Ayrıca mantıksal olarak her popülasyonun da aslında bir niş içinde çalıştığını söylemek mümkündür. Popülasyonun durumunu etkileyen bir başka faktör olan “meşruiyet” ise, örgüt formlarının toplumsal tanınırlığının yüksek olduğu zaman dilimini yani ilgili örgüt popülasyonunun toplumsal kabulünü ifade etmektedir. Bu durumda meşruiyet; oluşan sosyal normlara uymak, sosyal normları değiştirebilmek ve sosyal değerleri tanımlamak ile sağlanabilmektedir. Ancak örgütsel formun artan meşruiyeti, başlangıçta popülasyona yönelik yeni girişleri artırırken rekabet ortamını şiddetlendirmekte ve ilerleyen süreçte gelen "şiddetli" rekabet de ölüm oranlarını artırmaktadır.
Sonuç olarak örgüt ekolojisi, örgütsel yapılanma, örgütsel tasarım ve örgütsel davranışa ilişkin tüm soruları, kesinlikle nihai olarak yanıtlamamakladır. Ayrıca örgüt ekolojisi kuramı, deterministik olmakla; örgütlerin stratejilerini ve faaliyetlerini göz ardı etmesiyle; her örgütün yetkinlik ve kaynaklarının kendine özgü yapılarını dikkate almamasıyla; kurumsal, teknik, ekonomik, yasal, politik ve sosyal unsurlar olarak dış çevre unsurlarının, örgüt doğum ve ölümlerine olan etkilerinin üzerinde tam anlamıyla durmaması sebepleriyle eleştirilmiştir.
Referanslar
Abbott, K. W., Green, J. F. ve Keohane, R. O. (2016). Organizational Ecology and Institutional Change in Global Governance, International Organization, 70(2): 247-277; Çubukcu, M. (2018). Örgüt Yapısını Etkileyen Unsurların Örgütsel Ekoloji Kuramı Çerçevesinde Değerlendirilmesi, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, (57): 84-91; Erdil, O., Kalkan, A. ve Alparslan, A. M. (2011). Örgütsel Ekoloji Kuramından Stratejik Yönetim Anlayışına, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 12 (1): 17-31; Singh, J. V. ve Lumsden, C. J. (1990). Theory and Research In Organizational Ecology. Annual Review of Sociology, 16(1), 161-195; Turhan, M. S. ve Ari, Y. (2021). Örgütsel Ekoloji ve Kooperatif Örgütlenmeleri: Türkiye’de Tarım, Ormancılık Ve Balıkçılık Sektörü Üzerine Bir Analiz, Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi Dergisi, 56(3): 1436-1454.
Ayrıntılı bilgi için bakınız
Becker, F. (2007). Organizational Ecology and Knowledge Networks, California Management Review, 49(2): 42-61; Carroll, G. R. (1984). Organizational Ecology, Annual Review of Sociology, 10(1): 71-93; Hannan, M. T. ve Freeman, J. (1977). The Population Ecology of Organizations, American Journal of Sociology, 82(5): 929-964; Hannan, M. T. ve Freeman, J. (1989). Organizational Ecology, Harvard University Press; Hjalager, A. M. (2000). Organisational Ecology in the Danish Restaurant Sector, Tourism Management, 21(3): 271-280; Howell, M. L. (2014). The Logic of Urban Fragmentation: Organisational Ecology and the Proliferation of American Cities, Urban Studies, 51(5): 899-916; Scheiner, S. M. ve Willig, M. R. (Editörler). (2011). The Theory of Ecology, University of Chicago Press; Trist, E. (1977). A Concept of Organizational Ecology, Australian Journal of Management, 2(2): 161-175; Turhan, M. S. ve Arı, Y. (2022). Entrepreneurship in the Tourism Sector with the Perspective of Organizational Ecology: Evidence from Türkiye, Journal of Management and Organization Studies, 7(2): 27-46; Willig, M. R. ve Scheiner, S. M. (2011). The State of Theory in Ecology, in S. M. Scheiner ve M. R. Willig (Eds.), The Theory of Ecology, University of Chicago Press, Chicago, IL, ss. 333-347.
