Keçe Mağarası Kazısı

Arkeolojik Kazı

(Elbistan, Kahramanmaraş, 2015 - )

Keçe Mağarası, Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinin kırk kilometre kuzeyinde yer almaktadır. Bulunduğu konum itibariyle üç farklı ilin (Kahrmanmaraş, Malatya, Sivas) sınırlarının kesişme noktasındadır. Keçe Mağarası'nın içinde bulunduğu alan oldukça yüksek rakımlıdır (1730 metre), ayrıca birden fazla ve değişik büyüklükteki boşluklardan oluşan bir mağara kompleksidir. Kazı çalışmaları 2015 yılında Kahramanmaraş Müze Müdürlüğü başkanlığında yürütülmeye başlanmıştır. 2022 yılı itibariyle Doç. Dr. İrfan Deniz Yaman başkanlığında "Cumhurbaşkanı Kararlı Kazı" statüsüne geçirilmiştir. 

Keçe Mağarası hakkında bilgi veren ilk araştırmacı Prof. Dr. İsmail Kılıç Kökten'dir. 1959 yılında Kahramanmaraş çevresinde yürüttüğü araştırmalarla ilgili yayınında Keçe Mağarası’ndan sadece isim olarak bahsetmiştir. 2012 yılında Afşin-Elbistan çevresinde yürütülen prehistorik yüzey araştırması sırasında Keçe Mağarası ziyaret edilmiştir. Mağara kompleksinin doğu bölümünde yer alan küçük boyutlu bir mağara içerisinde duvar resimleri olduğu görülmüştür. Çeşitli işaret ve sembollerden oluşan resimlerle ilgili 2019 yılında detaylı bir çalışma yayınlanmıştır. Duvar resimlerinin yanı sıra mağara çevresinde görülen çeşitli arkeolojik bulgular nedeniyle bu alanda kazı yapılması gerekliliğine karar verilmiştir. 2015 yılında altyapı ve hazırlık çalışmalarının tamamlanmasıyla birlikte kazılar başlatılmıştır. Öncelikle mağaranın iç bölümünde ve aynı zamanda seki bölümünde yürütülen kazılarda çeşitli nitelikte buluntular tespit edilmiştir. İlerleyen yıllarda mağara içindeki çalışma sahalarına “A ve B alanları”, teras bölümündeki çalışma sahasına ise “C alanı” ismi verilmiştir.

Kazı çalışmaları; bir metrekarelik alanlara bölünen sahalarda doğu-batı yönünde harfler, kuzey güney yönünde ise rakamların yer aldığı karelaj sistemiyle yürütülmektedir. Her plankarede on sentimetre derinlikte kazı gerçekleştirilmektedir. Bu derinlik değeri (on santimetre) bir arkeolojik seviye değerine karşılık gelir ve kazı ilerledikçe/derinleştikçe değer artar. Aynı zamanda buluntuların tamamı üç boyutlu ölçüm sistemine göre kayıt altına alınmaktadır. Kazılar sırasında ortaya çıkarılan sedimanın (kazı toprağı) tamamı eleme işlemine tabi tutulur. Bu eleme sisteminde üç farklı boyutta elek kullanılarak en küçük boyuttaki eserlerin bile tespiti mümkün kılınmaktadır. Ayrıca gerek görüldüğünde yüzdürme (flotasyon) işlemi de uygulanmaktadır.  

Keçe Mağarası’nın içinde şekillendiği alan kireçtaşı anakayadır. Dış yüzeyle teması bulunan bölümlerde dayanıksız/kırılgan bir yapısı olan bu taş grubu, zamanla aşınmaya ve tahrip olmaya müsait bir yapıdadır. Nitekim mağaranın A ve B alanlarının bulunduğu büyük boşluk ve güneyde yer alan ikinci büyük boşluğun tavan bölümlerinin çöktüğü görülmüştür. Bu hadisenin tetikleyici etkenlerinden bir tanesinin olası depremler olduğu düşünülmektedir. Nitekim kayıt altına alınmış yakın çevrede çok sayıda deprem olması bu olasılığı güçlendirmektedir. Kireçtaşı anakayanın derin seviyelerine inildiğinde ise dış bölümün aksine travertene yakın sertlikte bir yapı görülmektedir. Mağara çevresinde kesilmiş bloklardan geriye kalan izler ve kesilmemiş halde bırakılan bölümlerden yola çıkarak bu alanın taş ocağı olarak kullanıldığı da görülmüştür. Yine anakayanın yüzey bölümlerinde hem zemin hem de mağaranın dış duvarlarında kaya mezarları mevcuttur. Sayısının fazla oluşu nedeniyle olasılıkla Roma Dönemi veya sonrasında bu alanın o dönemde yaşayan insanlar tarafından farklı amaçlarla kullanıldığı düşünülebilir.

Mağara kompleksinin bulunduğu alanın doğu bölümünde bir tepe üstü yerleşimi mevcuttur. Yüzeyde ve aynı zamanda dik yamaçta çok sayıda seramik ve yontmataş eserin varlığı bu alanın uzun süreli kullanımını işaret eder. Mağara kazılarında karşılaşılan durumla benzerlik gösteren kültürel evrelerin varlığı her iki alanın eş zamanlı kullanılmış olma ihtimalini güçlendirmektedir.

Mağaranın içinde yer aldığı köyün doğu bölümündeki kurumuş dere yatağında, silisli yerel taşlardan üretilmiş çok sayıda Paleolitik buluntu tespit edilmiştir. Bu alanın bir işlik yeri niteliğinde olması ilerleyen yıllarda benzer buluntuları içeren seviyelere kazı alanlarında rastlanabileceğine dair delil niteliğindedir. Paleolitik buluntular genel anlamda Alt paleolitik ve Orta Paleolitik Dönem özelliklerini yansıtır. Sözü edilen dere yatağının dışında mağaranın yakınlarında yüzeyde, alt bölümü kırılmış bir adet iki yüzeyli alet tespit edilmiştir. Ayrıca 2022 yılı kazı çalışmalarında bir adet kıyıcı bulunmuştur. Her iki buluntu Alt Paleolitik Dönem özelliklerini göstermektedir.

Günümüze kadar sürdürülen kazı çalışmalarında yüzey toprağının hemen altından itibaren buluntuların görülmeye başlanması dikkat çekicidir. Bu olayın temel nedenleri arasında erozyon ve insan tahribatının büyük rol oynadığı düşünülmektedir. Zira özellikle seki bölümündeki eğim ve mağara içinde/çevresinde görülen su taşkınlarının etkileri net biçimde görülmektedir. Mağara içerisinde A alanındaki kazılarda çok sayıda çukur alanla karşılaşılmıştır. Belirli bir düzeni olmayan bu alanların içinde ve çevresinde arkeolojik bir bulgu yer almamaktadır. Ekip üyemiz uzman jeologlarla yaptığımız değerlendirmeler sonucunda bu çukur alanların kaçak kazı çukurları olduğu öngörülmüştür. Dolayısıyla hem mağara içinde hem de sekide görülen buna benzer olaylar, dolgulara ciddi zarar vermiş ve karışmaya sebep olmuştur. Buluntu gruplarının genel tanımlaması mümkün olsa da henüz tutarlı bir tarihlendirme dizisi elde edilememiştir. Yüzey toprağının hemen altında görülmeye başlanılan metal eserler (sikke, çivi benzeri objeler vb.), cam eserler (cam kap parçaları, bilezik parçaları vb.) ve seramikler, stratigrafinin en üst bölümünde yer alırlar. Bu seviyenin altından ise az sayıda seramik grubunun yanı sıra yontmataş aletler ve yoğun biçimde kemik buluntu topluluğu gelmektedir. Keçe Mağarası’nın en karakteristik grubunu oluşturan kemik buluntu topluluğu içerisinde yer alan kemik ok uçları oldukça dikkat çekicidir. Genellikle 5 cm den daha küçük boyutta ve değişik tipolojik özelliklere sahip bu eserlerin araştırması halen devam etmektedir. Öncelikle görülmeye başlandıkları seviyeden itibaren tutarlı tarihlendirme sonuçlarıyla hangi zaman diliminde kullanıldıklarını anlamak öncelikli amaçlar arasındadır. Eğer bu durum netleşirse bu alt grubun hangi amaçlarla kullanıldıklarını anlayabilmek mümkün olacaktır. Yine kemik buluntu topluluğu içerisinde çeşitli tiplerde bız, iğne ve işlenmiş kemik örnekler mevcuttur.

Mağara kazılarında genellikle yerleşik hayat öncesine ait bulguların ortaya çıkmasının daha olası olduğu düşünülür. Fakat Keçe Mağarası örneğinde de görüldüğü gibi, farklı arkeolojik dönemlere ait kültür tabakalarının bir arada bulunması, bu tarz alanların -sanılanın aksine- farklı dönemler de kullanıldığını göstermektedir. Mağara kazılarının Türkiye arkeoloji araştırmalarına katkısı her geçen gün artmaktadır. Bu bağlamda Keçe Mağarası bu tarz çalışmalara katkı sağlayan kazı alanlarından bir tanesidir. İlerleyen yıllarda daha geniş alanlarda sürdürülecek kazılar ve mutlak tarihlendirme sonuçlarıyla birlikte yakın çevresindeki arkeolojik alanlar ve bölgesel karşılaştırmalar yapmak mümkün olacaktır.

Yararlanılan Kaynaklar

Yaman, İ. D. (2019). Prehistoric Paintings in the Keçe Cave (Kahramanmaraş-Elbistan), ADALYA, 22: 11-24; Yaman, İ. D. ve Erek, C.M. (2018). Keçe Mağarası Kazıları (2015-2017), 40. Kazı Sonuçları Toplantısı, 2. Cilt, ss. 455-468; Yaman, İ. D., Erek, C. M. ve Yaman, I. A., (2020). Keçe Mağarası Kazıları-2018, 41. Kazı Sonuçları Toplantısı, ss. 537-552; Yaman, İ. D. (2023). Elbistan Keçe Mağarası Kazısı-2021, 42. Kazı Sonuçları Toplantısı, 42, ss. 237-250; Yaman, İ. D., Prehistorik Dönem'de Yaşam Sınırı: Keçe Mağarası, Anadolu Prehistorya Araştırmaları Dergisi (APAD), 6: s.85-98; Yaman, İ. D., Elbitan Keçe Mağarası Kazıları-2019/2020, "2019-2020 Yılı Kazı Çalışmaları, Cilt 2, ss. 459-470.