Gedikli Meyhane

Yeme-İçme İşletmesi Meyhane

İslam dini alkollü içecekleri bütünüyle yasakladığı için Osmanlı devrinde Müslümanların içki içmesi, üretmesi ve bunun ticaretini yapması yasaktı. Buna karşılık gayrimüslimler için böyle bir yasak söz konusu değildi. İçki, gayrimüslimler için rızık olarak kabul edilmiş olduğundan bunlara belirli şartlar dâhilinde üretim, tüketim ve ticaret izni verildi. Bu nedenle başta Galata ve Pera olmak üzere, İstanbul’un hemen her yerinde meyhaneler açıldı ve bir meyhane kültürü oluştu. İktisadî açıdan gedik, belli sayıda esnafa verilen imtiyaz, yani ayrıcalıktır. Bu ayrıcalık çerçevesinde bir esnaf veya zanaatkâr grubu belirli bir yerde belli sayıda dükkân açarak mesleğini icra ederdi. Mesleğini icra edebilmek için esnaf kâhyaları veya kethüdalardan alınan bu ruhsat, gedik olarak tanımlanmaktadır. Böylece gedik; mal ve hizmetlerin alım, satım ve üretim hakkı olarak tarif edilmektedir. Gedikler sayesinde iktisadî faaliyetler devamlılık kazandığı gibi gedikten doğan haklarla mesleki disiplinin yanı sıra hukuki yükümlülükler tespit edilir; aynı zamanda teşkilatlanma sağlanırdı. Meyhane gediği, meyhaneciler loncası tarafından verilir ve ömür boyu muhafaza edilirdi. Baba öldükten sonra da oğula geçerdi. Eğer evlat meyhanecilik yapmak istemezse veya meyhaneci, bir erkek evlat bırakmadan ölürse gedik, lonca aracılığıyla işin ehli bilinen ve namusuna kefalet edilen birine devredilirdi. Meyhaneler çoğunlukla Rumlar tarafından işletilirdi. Müşteriler yere kurulan sofralarda yer, içerdi. Gedikli meyhaneler, mutfaklarının temizlik ve zenginliği yanında aşçılarının ustalığı ile de anılırdı. Buralarda müdavimler tarafından özellikle balık ve et yemekleri tercih edilirdi. Kırım Savaşı’ndan sonra İstanbul’da açılan gazino, baloz, kafe ve lokanta gibi Avrupai mekânlarda masa ve sandalye kullanılmaya başlanınca meyhaneler de buna ayak uydurdu ve böylece yer sofralarından vazgeçilerek müşteriler masalarda ağırlanmaya başlandı.

Meyhaneler, bazı dönemler sert yasaklar ve toplu kapatma cezalarıyla karşı karşıya kaldı, fakat çok geçmeden yasaklar ortadan kalktı ve yeniden faaliyete başladı. Toplu kapatma kararları bir kenara konulacak olursa gedikli meyhaneleri kapatmak hiç de kolay değildi. Gedikten doğan haklar, devletin esnaf birliklerine tanıdığı en gelişmiş hukuki ve iktisadi haklar arasındaydı. Bu nedenle gedikli bir esnafın dükkânının kapatılması, padişahın arzusu bu yönde tecelli etse dahi mümkün olmazdı. Gedikli meyhanelerin dışında çok sayıda ruhsatsız meyhane de açıldı. Bunları nizamnameler çerçevesinde kapatmak zor olmazdı. Ancak iş gedikli meyhanelere gelince padişahlar bile çaresiz kalabilirdi. Mesela Mesih Ali Paşa Camii yakınındaki bir meyhane, 1897 yılında halkın şikâyetlerine konu oldu ve kapatılması istendi. Meyhane, camiye sadece 40 adım uzaklıktaydı. Yürürlükteki nizamname, meyhanelerin kutsal yapılara bu kadar yakın olmasına izin vermemekteydi. Ancak bir Rum tarafından işletilen meyhane, gedikli meyhane olduğundan, önce gedik hakkı devlet tarafından meyhaneciden satın alındı ve daha sonra kapatıldı. Yine Unkapanı’nda karakolun yakınında bulunan bir meyhanenin nizamnameye göre kapatılması kararlaştırıldı. Zira karakol yakınlarında meyhane bulunması yasaya aykırıydı. Fakat meyhaneci, gedik sahibi olduğunu ileri sürerek kapatma kararına itiraz etti ve olay Şûrâ-yı Devlet’e taşındı. Yapılan inceleme sonunda Şûrâ-yı Devlet, meyhaneciyi haklı buldu ve gedikli meyhanenin kapatılma kararını iptal etti. Tanzimat devrinde benimsenmeye başlanan yeni iktisadi anlayış, gedik uygulamasını da etkiledi. Bu dönemde tekel uygulamaları kaldırıldı ve ticari serbestlik getirildi. Bu çerçevede hazırlanan 1861 tarihli Gedik Nizamnamesi, gedik hakkı hususunda önemli sınırlamalar getirdi. Ardından, 1913 yılında çıkarılan bir kanunla da gedik hakları tasfiye edildi ve bu uygulama büyük oranda ortadan kaldırıldı.

Referanslar

Kal’a, A. (1990). Gediklerin Doğuşu ve Gedikli Esnafı, Türk Dünyası Araştırmaları, 67: 181-187; Koçu, R. E. (1973). Gedikli Meyhaneler. İçinde; İstanbul Ansiklopedisi, Cilt 11 (ss. 6064-6069). İstanbul: Koçu Yayınları; Koçu, R. E. (2015). Eski İstanbul’da Meyhaneler ve Meyhane Köçekleri. İstanbul: Doğan Kitap; Koyuncu, N. (2018). Osmanlı Devleti’nde Esnaf Gediklerinin Hukuki Esasları, Gelişimi, İlgası, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 26(2): 46-76; Zat, V. (1994). Meyhaneler. İçinde; Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, 5 (ss.434-443). İstanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Akbulut, U. (2016). Meyhanelerle Mukaddes Mekânlar Arasında Mesafe Tayini: Sultan II. Abdülhamid devri İstanbul’undan Örnekler, Karadeniz Araştırmaları, 49: 211-224.