Cennet Cehennem Obrukları (Korykion Antron)

Doğal ve Kültürel Miras Mağara

Maddeye katkıda bulunan yazarlar:
Yazar: Zehra SALTIK (2020) (Madde metni için tıklayınız)
Yazar: Fatma EFE (2020) (Madde metni için tıklayınız)
1 / 2

Cennet-Cehennem Obrukları, Silifke–Narlıkuyu yakınlarında bulunan, doğal yollarla oluşan; obruk, mağara ve çökük gibi isimlerle anılan iki büyük çukurdur. Tarihi ve turistik değeri olan bu mağaralar, son derece derin ve ilginç görünümleri ile her yıl çok sayıda kişi tarafından ziyaret ediliyor. Antik çağlardan günümüze kadar ününü koruyan bu mağaralar, mitolojik anlamlar taşıyor. Cennet Cehennem Çöküntüleri olarak da adlandırılan bu mağaralar, zaman içerisinde yer altı sularının kireç tabakasını eritmesi sonucu meydana geldi. Yer altına süzülen sular, kireçli kayaları eritip denize doğru giden dehlizler meydana getirdi. Zamanla bu dehlizler genişleye genişleye öyle bir duruma geldi ki yer kabuğu çöktü ve kocaman bir çukur oluştu. Obruk olarak adlandırılan bu çökme yapılar, kireçtaşından oluşan plato içerisinde gelişti. Keskin köşeli derin çukurlardan meydana gelen Cennet Cehennem Obrukları, yer altı mağara sisteminin çökelmesi sonucunda oluştu. Cennet ve Cehennem, tezat şekiller oluşturdukları için yerli halk tarafından bu isimler verildi.

Cennet Çukuru, ağız kısmı elips biçiminde olup 250 metre uzunluğa, 110 metre genişliğe ve 70 metre derinliğe sahiptir. Obruğa, çoğu antik olan 452 basamaklı oldukça geniş bir taş merdivenle iniliyor. Kuzey yamacı oldukça dik olan obruğun güney ucunda 200 metre uzunluğunda ve en derin noktası 135 metre olan bir mağara bulunuyor. Hemen girişinde küçük bir şapel bulunan mağaranın bitim noktasında Narlıkuyu’dan uzun bir yol katederek Akdeniz’e ulaştığı düşünülen ve mitolojik cehennem ırmağı Styks ile bağlantılı görünen bir yeraltı deresinin sesi duyuluyor. Antik yazar Strabon bu dereden “acı su” olarak söz ediyor. Mağaranın kaya duvarındaki yazıtta adının “Aous” olduğu yazıyor. Obruktan aşağı 300 basamak inildiğinde, ziyaretçileri bir kilise karşılamakta ve girişinde bulunan dört satırlık yazıtta bu kilisenin, beşinci yüzyılda Aziz Paulus adında dindar bir kişi tarafından Meryem Ana’ya ithafen yaptırıldığı yazıyor. Dolayısıyla bölgeye gelen Hristiyanların dikkatini çeken bu kilise, inanç turizminde önemli bir yere sahiptir. Bu kilisenin çatısının bulunmaması, en ilginç özelliğidir. Cennet Mağarası’nın bitimine yakın bir yerde Hellenistik Dönem’den kalma bir Zeus Tapınağı olduğu belirtiliyor ve merdivenli yolun da bu dönemden kaldığı sanılıyor. Mağarada sarkıt, dikit, sütun, duvar damlataşı şeklindeki oluşumlar görülmeye değerdir. Turizme açılan ilk mağaralardandır.

Cehennem Çukuru, tıpkı Cennet Çukuru’nda olduğu gibi erozyon nedeniyle tavanın çökmesi sonucu oluştu. Cennet Çukuru’na yaklaşık 75 metre uzaklıktadır. Cennet Çukuru’ndan daha küçük ve dar olan Cehennem Çukuru, 128 metre derinliğe sahip olup, ağız çapları 50 metre ve 75 metredir. Mağaranın toplam uzunluğu 150 metredir. Düşey, eğimli gelişmiş, fosil bir mağaradır. Mağarada mevsimsel yağışlara bağlı olarak oluşumlar gelişmeye devam ediyor. Kenarları içbükey olduğu için mağaranın içerisine inmek mümkündür. Mitolojiye göre Zeus, alevler kusan yüz başlı ejderha Typhon’u buradaki bir kavgada yendikten sonra, onu Etna Yanardağı’nın altına sonsuza dek kapatmadan önce bir süre Cehennem Çukuru’nda hapsetti.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

yigm.ktb.gov.tr/TR-10354/cennet-ve-cehennem-obruklari--mersin.html, (Erişim tarihi: 16.10.2019).

2 / 2

Mersin’in Silifke ilçesine bağlı Narlıkuyu beldesinde bulunmaktadır. Obruklar, antik coğrafi bölümlemede ise Kilikia bölgesi sınırları içerisindedir. Kilikia bölgesinin sınırları günümüzde Alanya’dan İskenderun Körfezi’ne kadar uzanmakta, kuzeyinde Toros Dağları, güneyinde Akdeniz kıyıları ile sınırlanmaktadır. Antik dönemde Kilikia bölgesi, Korakesion’dan (Alanya) Alexandreia Kat Isson’a (İskenderun) uzanan bölgeyi temsil etmektedir. Strabon tarafından bölge iki ayrı coğrafyaya ayrılmaktadır. Bunlar Ovalık Kilikia (Kilikia Pedias) ve Dağlık Kilikia (Kilikia Trakheia) olarak adlandırılmıştır. Ovalık Kilikia, Limonlu (Lamos) Nehri ile İskenderun (Alexandreia Kat Isson) arasındaki bölgeyi, Dağlık Kilikia, Limonulu (Lamos) Nehri ile Alanya (Korakasion) arasında kalan bölgeyi kapsamaktadır.

Dağlık Kilikia (Kilikia Trakheia) bölgesi’nin doğusunda Göksu (Kalykadnos) ve Limonlu (Lamos) akarsuları arasında kalan Olba bölgesi’nde bulunan Korykos bir kıyı kenti niteliği taşımaktadır. Korykos Mersin il merkezinin 60 kilometre güneybatısında, Silifke ilçe merkezinin 22 kilometre kuzeydoğusunda yer almakta olup bugün Kızkalesi beldesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

Antik dönemde oldukça önemli bir kent olan Korykos aynı zamanda sınırları içerisinde barındırdığı ve yüzyıllardır ayakta kalmayı başarmış olan ve görsel anlamda da etkileyiciliği halen devam eden arkeolojik kalıntıları ile önemini halen korumaktadır. Korykos’un hinterlandı içerisinde yer alan Cennet Cehennem (Korykion Antron) Obrukları, Korykos antik kentinin yaklaşık beş kilometre güneybatısında ve Silifke ilçesine 25 kilometre uzaklıkta yer almaktadır. Obruklar bölgede bulunan doğal, tarihsel, mitolojik ve arkeolojik dokusu ile dikkatleri çeken örenyerlerinden sadece biridir.

Cennet Cehennem (Korykion Antron) Obrukları, Miyosen dönemde bir yeraltı deresinin yol açtığı kimyasal erozyon sonucu tavanın çökmesi ile oluşmuş doğal obruklardır. Cennet obruğunun ağzı elips biçiminde ve 250 x 110 metre çapındadır, derinliği yaklaşık 70 metredir. Obruğun güney ucunda uzunluğu 200 metre ve en derin noktası 135 metre olan büyük bir mağara girişi bulunmaktadır. Cehennem obruğu, Cennet obruğunun yaklaşık 75 metre kuzeyinde yer alır. Ağız çapı 75 x 50 metre ve derinliği yaklaşık 128 metredir.

Cennet Cehennem obrukları (Korykion Antron) ile ilgili ilk ayrıntılı tasvirler antik dönem yazarlarından Strabon ve Pomponius Mela’nın çalışmalarında karşımıza çıkmaktadır.

Strabon “…ve gene bir burun olan Korykos’a gelinir. Bunun yukarısında, 20 stadion uzaklıkta, içinde en iyi safranın yetiştiği Korykos Mağarası vardır. O, büyük bir çember şeklinde, çevresi kayalık yamaçlarla çevrili, her yanı oldukça yüksek bir çukurdur. Aşağıya içine doğru inen kimse yamrı yumru ve çoğunlukla kayalık fakat funda türünden, daima yeşil kalan ve özel olarak yetiştirilmiş olan ağaçlarla dolu bir tabana ulaşır. Bu ağaçlar arasında safran yetiştirilen toprak parçaları bulunur. Burada içinde büyük bir kaynak olan birde mağara vardır. Bu kaynak saf ve saydam sulu bir ırmak meydana getirir, ırmak hemen yeraltına dökülür ve bir süre yeraltında aktıktan sonra denizde dışarıya çıkar ve Pikron Hidor (acı su) olarak adlandırılır” şeklinde Korykion Antron’u tarif eder.

Oppianos ve Apollodoros ise Korykion Antron’un mitolojisinden bahsetmektedirler. Mitolojiye göre yüz başlı canavar Typhon dünyanın kontrolünü ele geçirmek için Zeus ile cennet obruğunda savaşır, ilk mücadeleyi Typhon kazanır ve Zeus’un tendonlarını keser. Hareketleri kısıtlanan Zeus Typhon tarafından Korykion Antron’a hapsedilir. Baş tanrı Zeus’un yardımına tanrı Hermes ve oğlu Pan yetişir. Typhon’dan Zeus’un tendonlarını çalan Hermes ve Pan, Zeus’a tendonları vererek iyileşmesini sağlarlar. Savaşın ikinci bölümünde Zeus atağa geçer ve Typhon’u yenmek için tekrar Hermes ve Pan’dan yardım alır. Pan, Typhon’u balık yemek vaadiyle kandırır ve korunaklı mağarasından çıkan Typhon Zeus’un şimşeklerine hedef olur. Zeus böylece Typhon’un başına Etna yanardağını geçirir ve sonsuza kadar burada hapseder, inanışa göre o günden sonra Etna Yanardağı’nın püskürttüğü lavlar Typhon’un öfkesidir. Bu mitolojinin bugün Cennet-Cehennem obrukları olarak adlandırılan Korykion Antron’da geçtiği kabul edilmektedir. Hikayenin başrol oyuncularından olan Zeus ve Hermes’in birlikte yer aldığı başka bir mitolojik hikaye bilinmemektedir.

Antik yazarlar Korykos’u Hermes’in Kenti olarak anlatırlar, yani Korykos’un tanrısı Hermes’tir ve tapınım ona yapılır. Korykion Antron’da Hermes dışında hangi tanrılara tapınım olduğuna dair net bir bulgu olmamasına rağmen bazı ipuçları yol gösterici olabilmektedir. Cennet mağarasının girişinin doğu duvarında yer alan ve MS II. yüzyıla tarihlenen bir yazıtta Eupaphios adında birinin obruğa girmeden önce Hermes ve Pan’a dua ederek, söz konusu tanrıların gönlünü almaya çalıştığı belirtilmektedir. Yazıtta Hermes ve Pan’ın adının birlikte geçmesi obrukta her iki tanrının da tapınım görmüş olabileceği ihtimalini güçlendirmektedir. Tüm bunların yanı sıra Korykion Antron, Anadolu’da şimdiye kadar bilinen tek Pan Tapınağı olarak kabul edilmektedir.

Cennet obruğuna 450 basamak ile inilir ve obruğunun tabanında bir Meryem Ana Kilisesi yer almaktadır. Kilisenin girişi üzerinde bir epigram bulunmaktadır. Epigramda kilisenin Paulos adında birisi tarafından Meryem Ana’ya adandığı ifade edilmektedir. Kilise MS IV./V. yüzyıla tarihlenmektedir. Kilisenin apsisinin kubbesinde bulunan ve MS XII. yüzyıla tarihlenen freskde İsa ve havarileri betimlenmiştir. Kilisenin kuzey ve güney duvarlarında birer sıra kemerli küçük pencereler dikkat çekmektedir. Meryem Ana Kilisesi’nin tabanının altında polygonal duvarlar bulunmaktadır. Bu duvarların daha erken dönemlerde burada bulunan başka bir yapının temellerinin olduğu tespit edilmiştir. Kiliseyi ilginç kılan bir özellik ise kilisenin üzerine uzanan büyük kayaların olması ve bu sebeple hiçbir zaman çatıya ihtiyaç duymamasıdır. Devasa boyutlu kayalar kilisenin çatısı görevini üstlenmiştir ve kilise üst örtüsünün bulunmaması dolayısıyla oldukça ünik bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır.

Cehennem obruğunun kenarları dik ve iç bükey bir yapılanma gösterdiği için içerisine inilememektedir. Ancak mağara üzerinde bugün bile hala canlılığını devam ettiren zeytin ağaçlarına adak niyetinde bağlanan bez parçaları bu alanın kutsallığının günümüzde bile devam ettiğini ve insanlar tarafından ne denli önemsendiğini göstermektedir.

Korykion Antron’da cennet obruğun üzerinde Hristiyanlık döneminde kiliseye dönüştürülmüş ve MS II. yüzyıla tarihlenen Hellenistik dönemde inşa edilmiş bir tapınak bulunmaktadır. Kireç taşından yapılmış olan Dor düzenli bu tapınak üç evreden meydana gelmektedir. Öncelikle peribolos yani kutsal alanı çevreleyen duvar yapısı inşa edilmiştir. Polygonal tarzda yapılmış olan bu duvarın içine ve kısmen üzerine in antis planda bir tapınak yapılmıştır. Son evrede ise tapınak Hristiyanlık döneminde kiliseye dönüştürülmüştür. Korykion Antron’daki tapınağın Dor düzeninde inşa edildiğine dair kanıtlar tapınak alanı içerisinde bulunan ve bugün hala görülen bir kısmıda toprak altında kalmış olan sütun tamburları ile üstyapı elemanlarıdır. Korykion Antron Tapınağı, Kilikia bölgesinde sütunları günümüze ulaşan nadir tapınaklardan biridir. Sütun gövdesi tamburlardan oluşmaktadır ve tamburların üzerinde 20 adet Dorik yiv dikkat çekmektedir. Sütun yüksekliğinin en az 5,50 – 5,60 metre olduğu konusunda görüş birliği bulunmaktadır. Sütunların yanı sıra tapınak alanında Dor düzenine sahip başlıklar bulunmaktadır. MÖ V. veya VI. yüzyıllarda kiliseye dönüştürülmüş olan tapınak 39 x 23 metre ölçülerinde yapılmış ve yeniden yapımı sırasında tapınağın yönü değiştirilerek kilisenin doğuya bakması sağlanmıştır. Kilisenin bugün apsisi ve kuzey duvarı olarak kullanılan özgün tapınak duvarı dışında fazla bir bölümü ayakta değildir. Tapınağın kuzeydoğu köşesinde bir isim listesi yer almaktadır. Bazı görüşlere göre bu isim listesi tapınakta görev yapmış rahiplere aittir. Bir diğer görüşe göre ise Korykion Antron’da bir Pan kültü bulunmaktadır ve bu kült içerisinde önemli bir yere sahip olan atletik yarışmalarda başarı gösterenlerin isimlerinin yazılı olduğu listedir.

Korykion Antron Kilikia bölgesinde yüzyıllardır süregelen dini inanışların mimariye ve sanata ne şekilde etki ettiğinin görüldüğü önemli alanlardan sadece bir tanesi olarak bugün bile heybetini korumaktadır. Dünyanın birçok ülkesinden ziyaretçi almaya devam eden Korykion Antron günümüz adıyla Cennet-Cehennem Obrukları turizm açısından oldukça etkin bir göreve sahiptir.

Cennet- Cehennem obruklarının yaklaşık 600 metre kuzeybatısında derinliği 15 metreyi bulan bir mağara daha bulunmaktadır. Oldukça nemli olan sarkıt ve dikitlerle dolu olan bu mağaranın astım hastalarına iyi geldiği söylenmekte ve bu sebeple adına Astım ve Dilek Mağarası denilmektedir.

Yararlanılan Kaynaklar

Elton, H. Schneider,E. Equini, Wannagat,D. (2007).Temple to Church, the Transformation of Religious Sites from Paganism to Christianity in Clicia. İstanbul: Ege Yayınları; Feld, O. & Weber, H. (1967). Tempel und Kirche über der Korykischen Grotte (Cennet – Cehennem) in Kilikien, Istanbuler Mitteilungen, Band, 17: 254 – 278; Strabon (1987). Coğrafya (Anadolu). Kitap XII, XIII, XIV (Çev.: A.Pekman). İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları; Şahin, H. (2012). Korykion Antrondaki tapınak Zeus Tapınağı mıdır? Adalya, XV: 65 – 73; Şahin, H., Yüksel, F.A. & Görücü, Z. (2010). Korykion Antron ve Göztepesi: Eski Problemler, Yeni Bulgular, Yeni Çözüm Önerileri, Adalya, XIII: 65-91.; Tulumcu, G. (2015). Doğu Dağlık Kilikia (Olba) bölgesi, Hellenistik ve Roma dönemi Tapınakları (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Mersin: Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Durukan, M. (2019). Olba Hanedanlık ve Sonrası, academia.edu, (Erişim tarihi: 09. 11. 2020).