Burgazada

Yerleşim Merkezi Deniz Destinasyonu

Maddeye katkıda bulunan yazarlar:
Yazar: Halim BULUTOĞLU (2020) (Madde metni için tıklayınız)
Yazar: Zehra SALTIK (2020) (Madde metni için tıklayınız)
1 / 2

1,5 kilometrekarelik alanı ile takımadalar içerisindeki en büyük üçüncü adadır. Yıl boyunca ortalama 1.500 kişi civarında olan nüfus yaz aylarında on bine yükseliyor. İlkçağlarda ada Panormos olarak bilinirken, Bizans döneminde "Antigoni" ismini aldı. Bu ad, Yunanlılar tarafından hala kullanılıyor. Yunanca bir kelime olan ve "kule" anlamına gelen “pyrgos”, Evliya Çelebi ve XIX. yüzyıl öncesinde yaşayan diğer gezginler tarafından bahsedilen ve adanın zirvesinde yer alan bir gözetleme kulesinden geliyor. Türkler tarafından kullanılan Burgaz ismi ise "pyrgos"un zamanla şekil değiştirmesiyle oluştu. 1794 senesinde Cosimo Comidas tarafından yapılan gravürde de bu gözetleme kulesi adanın zirvesinde yer aldı. Bu gravürde ada, bir meyve bahçesi ve tepenin yamacında yer alan iki ya da üç ekili araziden ibaret görünüyor.

Adanın tek tepesi olan ve Hristos Tepesi (İsa Tepesi) olarak da bilinen Bayraktepe, adanın ortasında yer alıyor ve 170 metre yüksekliğindedir. Köyün merkezi adanın kuzeydoğu kıyısında olup, yerleşim buradan kuzey kıyısının yüksek kesimlerine kadar yayılıyor. Sahil yolu denizden yükselen sarp kayalıklarıyla pek de imkan tanımayan güney kıyısı hariç, adanın her yerine ulaşıyor. Burgazada diğer adalar gibi eskiden tümüyle bir Rum köyüydü. 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren adaya sayfiye konutları yapılmaya başlandı. Bu konutlar Osmanlı İstanbul’unun zengin azınlıkları, yabancılar ve saray çevresinin ileri gelenleri tarafından yazlık olarak kullanıldı. Yazlık-kışlık kullanımı bugün de devam ediyor.

Adanın en canlı bölgesi iskele çevresidir. İskelenin solundaki kıyı boyunca uzanan balık lokantalarında her zaman taze balık bulunuyor. Adanın 170 metre yüksekliğinde tek bir tepesi vardır. Eski adıyla Hristos, yeni adıyla Bayrak Tepesi’ne çıkıp çevrenin doyulmaz manzarası izleniyor. Tepede Hristos Manastırının kalıntıları vardır. Manastır ilk kez 865’te yapıldı, IV. Murat zamanında yıkıldı, 1868’te yeniden inşa edildi. İskelenin solunda görülen burun, Moloz Burnu’dur ve üzerine iki ayrı Su Sporları Kulübü yapıldı. Burası aynı zamanda adanın eski plajıdır. Şimdi sadece üyeler girebiliyor. Adanın arka tarafındaki Kalpazankaya’nın adı Osmanlı döneminde burada kalpazanların sahte para basmasından geliyor. Bir başka ünü de 1 Mayıs’ın yasak olduğu 1940’lı yıllarda bayram kutlamak isteyenlerin gözlerden uzak olduğu için burayı seçmelerinden geliyor. Burada güzel bir kır lokantası da vardır. Özellikle günbatımında tercih ediliyor. İskeleden Kalpazankaya’ya giden yol, aynı zamanda gezinti yoludur. Cennet Yolu olarak da anılan bu yolun ortalarında Aya Yorgi Manastırı ve yanıbaşındaki Cennet Gazinosu’na varılıyor. Sonra da Turgut Reis mevkii izlenerek Kalpazankaya’ya ulaşılıyor. İskele civarındaki lokantalar, çay bahçeleri ve gazinolar temizdir. Az sayıda ama iyi balık lokantaları vardır.

Burgaz ünlü hikayeci Sait Faik’le de anılıyor. İskelede Sait Faik’in bir heykeli vardır. Hikayecinin yaşadığı ev, Aya Yani Kilisesi’nin hemen arkasında, şirin iki katlı beyaz köşktür ve müze olarak düzenlendi. Müze Pazartesi hariç her gün açıktır. Aya Yani Kilisesi ilk kez 842’de inşa edildi, birkaç kez yıkılıp yapıldıktan sonra en son biçimini 1896’da aldı. Bugünkü kilise, dokuzuncu yüzyılda adaya sürülen büyük din adamı Metodios’un kapatıldığı zindanın üzerine yapıldı. Bugün Aziz Metodios’un zindanı denilen hücreye on bir basamakla iniliyor ve burası 3.5x1.75 boyutlarında ve 2 metre yüksekliğinde taştan yapılmış bir odadır. Kilisenin hemen arkasına yedi taş basamakla inilen ayazma bulunuyor.

Adanın tek camisi 1953’te yapıldı. Adanın öteki dini yapıları arasında Kaplazankaya yolu üzerindeki Aya Yorgi Kudunas Manastırı ve Kilisesi, Hristos Tepesi’ndeki Hristos Manastırı kalıntıları yer alıyor. Adanın üç yanı plajdır. Cennet yolu eteklerinde, Kalpazankaya yolundan inilebilen Marta koyunda ve Kalpazankaya Gazinosunun kıyısında plaj işletmeleri bulunuyor.

2 / 2

Prens Adaları arasında üçüncü büyük adadır. 146,5 hektar genişliğindedir. Eski çağlarda ada Antigoni ve güvenli liman anlamına gelen Panormos gibi isimlerle anıldı. Osmanlı’nın fethinden önceki adı ise Yunanca kale/burç anlamına Pyrgos’du. Piri Reis’in Kitabü’l Bahriyye’sinde Burgazlu olarak geçmektedir. Tarihçi Hammer da bu adın bir zamanlar burada mevcut kaleden Panormum Kastrum’dan (Panormos adası şatosu) geldiğini savundu. Burgazada’yı Heybeli’den ayıran dar kanal dolayısıyla bazen de Boğazlı Ada diye söz etti. Adalar ilçesinin bir mahallesi olarak geçiyor. Kınalıada ve Heybeliada arasında yer alan Burgazada, yuvarlak biçimiyle diğerlerinden ayrılıyor. Adanın en yüksek tepesi, Bayrak Tepesi’dir. En uzun yeri kuzeybatıdan güneydoğuya 1.900 metre iken, en genişyeri kuzeydoğudan güneybatıya 1.300 metredir. Burgazada biri 170 metre, diğeri 60 metre olan iki tepe üzerinde kuruludur. Adanın tepeden denize doğru alçalan bir profili vardır. Adanın batı yamaçları nispeten daha diktir ve çok sayıda küçük sel yataklarıyla yarıldı. Adanın güney yamaçlarında ise dalgalara bağlı olarak oluşan yüksek ve dik falezler bulunuyor.

Burgazada’nın tarihinde Patrik Metodios önemli bir yer tutuyor. Ortodoks kilisesinin en saygın patriklerinden Metodios’un ada mahzeninde yedi yıl esir tutulduğundan bahsediliyor. Günümüzde bahsi geçen mahzenin üzerine Ayios İoannis Kilisesi’nin inşa edildiği söyleniyor. Tarihi kaynaklarda Patrik Metodios’un kilisenin altında yer alan on bir basamaklı bu zindanda tutulduktan sonra inşa edilen kilisede rahiplik yaptığı bilgisi yer aldı. Bir efsaneye göre İmparator Theophilos tarafından Burgazadası’ndaki bir mezar hücresine iki eşkıya ile birlikte hapsedilen resim taraftarı Methodios burada yedi yıl kaldı ve sonunda azizlik mertebesine erişti. İmparator öldükten sonra Methodios’un ricası üzerinde hücre üzerinde inşa edilen kilise, İstanbul’un fethi sırasında yıkıldı. 1759’da yeni baştan inşa edilen kilise, 1817’de bir tamirden geçti. 1894 depreminden sonra üçüncü kez inşa edildi ve günümüze geldi.

Burgazada, XVII. yüzyılda Evliya Çelebi’nin seyahatnamesine de konu oldu. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde Burgazadayı şu sözleriyle anlattı: “Kalesi deniz kıyısında yalçın kayalar üzerinde dört köşe küçük bir kaledir. Ada 10 mil genişlikte ve oldukça verimlidir. Üç yüz kadar bahçeli tatlı suyu olan kuyulu evleri vardır. Halkı Rum’dur. Çok az sayıda Yahudi ve Ermeni de bulunmaktadır. Mamur kiliseleri vardır. Keçi ve tavşan gayet boldur. Dağlardaki bağların hesabı yoktur. Halkı zengin gemicilerdir.” Grelot ve Le Byrunn gibi gezginlerin notlarına göre Burgazada, XVII. yüzyılın sonlarında yerli Rumlar ile yabancıların tercih ettiği sayfiye yerlerinden biriydi. Türklerin ise adaya içki içmek için geldiklerini belirttiler.

Rivayete göre İstanbul’da ilk kalıp para Kalpazankaya’da üretildi. Adanın arkasında bulunan ve Kalpazankaya adı verilen burunda, Osmanlı döneminde adada gizlenen bir grup kalpazan çok sayıda sahte para imal etti. Kalpazankaya adının da buradan geldiği sanılıyor. Kalpazankaya, günümüzde ada ziyaretçileri açısından güneşin batışını seyretmek için olmazsa olmaz bir noktadır. Burası ziyaretçilerine güzel bir manzara izleme fırsatı sunuyor. Burgazada’da ziyaretçilere eşsiz bir manzara keyfi sunan bir diğer nokta, Madam Martha Koyu’dur. Asıl adı Holikyo olan bu koy, daha sonraları Madam Martha adıyla anılmaya başladı. Martha Arat, güzelliği dillere destan Lübnanlı Katolik bir Ermeni’ydi. Türkiye’nin ilk balerinlerindendi. Kendisi gibi bir Ermeni olan Berc Kazar ile evlenen Martha, klasik İstanbul Ermenilerinden oldukça farklıydı. Tam bir doğa tutkunu olan Martha, yaz kış denize çıplak girmesiyle bilinirdi. Dönemin giyim tarzına uymayan kıyafetler giyerek akşamları iskelede kocasını beklerdi. Ancak bir süre sonra dedikodular çıkmaya ve yayılmaya başladı. Kulağına kadar gelen bu dedikodulara dayanamayan Madam Martha, geride bir not bırakarak kendini bu koyun bulunduğu yerde denize attı. Koyun ismi o tarihten sonra Madam Martha Koyu olarak anıldı.

Burgazada’da gezilip görülmesi gereken önemli bir yapı da Sait Faik Abasıyanık Müzesi’dir. Burası Aya Yani Kilise narteksinin (giriş kısmı) karşısında, yüksekçe bir setin üzerinde inşa edilen ve 1930’lu yıllara kadar Fener’li Doktor Aleksandros Spanudis’in yazlık olarak kullandığı köşktü. 1930’lu yıllarda yazar Sait Faik Abasıyanık tarafından satın alındı. 1934-54 yılları arasında yazar bu köşkte yaşadı ve eserlerini bu köşkte yazdı. Yazar, adanın simgesi durumuna geldi ve ada ile özdeşleşti. Ahşap yapı, yazarın annesi Makbule hanımın ölümünden sonra bakımsızlıktan köhnedi. Darüşşafaka Cemiyeti yapının onarımını üstlendi ve 1964’te Burgazada Güzelleştirme Derneği tarafından müze olarak hizmete açıldı. Ayrıca adanın, Heybeliada ve Kınalı Ada’ya bakan tarafında başka güzel ahşap köşkler bulunuyor.

Burgazada’nın diğer bir en önemli özelliği Türkiye’nin ilk sanatoryumlarından birine ev sahipliği yapmasıdır. Ayrıca Türkiye’de ilk hayvanat bahçesi de bu adada kuruldu. Adada ormanlık alan önemli bir yer kaplıyor. 2003 yılında Bayraklı Mevkii’ndeki çöplükte meydana gelen yangın, ada tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bu yangın sonrasında ağaçlık alanın önemli bir kısmı yangında kül oldu. Bu olaydan sonra harekete geçen sivil toplum örgütlerinin ve orman müdürlüğünün 450 dönüm arazi üzerinde yaptıkları çalışmalar önemli sonuçlar verdi.

Burgazada XIX. yüzyılda yapılan iki manastıra da ev sahipliği yapıyor. Rum Ortodoks Aya Yorgi Garipi Kilisesi ile ilgili ilk referanslar XVII. yüzyılın kayıtlarında yer aldı. 1859 yılında eklenen öğrenci yurdunun bu manastırdan gelen bir keşiş tarafından yaptırıldı. Manastırın adında yer alan Garipi kelimesi kimilerine göre Arapça Garip, Fakir kelimesinden geldi. Kimilerine göre ise bu ismi, bahçede bulunan kuyudan aldı. Bu manastır 1917 yılında Bolşevik Devrimi’nden kaçan Beyaz Ruslara ev sahipliği yaptı. Manastırdan içeri girenleri, Aya Yorgi ile İsa’nın doğumunu müjdeleyen freskler karşılamaktadır. 1999 yılında İstanbul depreminde büyük zarar gören manastır ve 2005 yılında restore edildi. İsa’nın değişimi ya da başkalaşımı anlamına gelen Metamorfoz Manastırı ise dokuzuncu veya onuncu yüzyıllar arasında bir zamanda İsa Tepesi’nde eski bir Yunan Tapınağı’nın yerinde kuruldu. Çok ince bir işçiliğe sahip olan manastır, oyma sütun başları ve duvarlarla çevrilidir. Kilise 6 Ağustos günü Metamorfoz yortusunu kutlamak için buraya akın edenlerle doluyor.

Burgazada’da 1953 yılına kadar herhangi bir cami inşa edilmedi. İstanbul’un fethinin beş yüzüncü yıldönümü dolayısıyla 1953 yılında belediyenin verdiği bir arsada küçük bir cami inşa edildi. Özellikle yaz aylarında günübirlik ziyaretçilerin uğrak yeri olan adada, bisiklet ile gezmek, denize girmek en çok yapılan aktivitelerdir. Çok sayıda otelin varlığından bahsedilmese de konaklamalı ziyaretçileri de ağırlıyor. Burgazada ayrıca çadırlı kamp yapmak isteyenler için de uygun alanlar barındırıyor. İstanbul’un her iki yakasından da kısa bir vapur yolculuğuyla ulaşılan Burgazada’ya Bostancı, Kadıköy, Eminönü ve Beşiktaş’tan gidilebiliyor.

Yararlanılan Kaynaklar

Ada Gazetesi (06. 01. 2019). Burgazadası, https://www.adagazetesi.com.tr/kategori/burgazadasi, (Erişim tarihi: 27.05.2020); Adalar Belediyesi (2020). Burgazadası, http://www.adalar.bel.tr/ilcemiz-sayfasi/burgazada.html, (Erişim tarihi: 27.05.2020); Adalardan.net (2014, 28 Ağustos). Burgazada’nın Tarihçesi, https://www.adalardan.net/burgazadanin-tarihcesi/, (Erişim tarihi: 27.05.2020); Çelebi, E. (2003). Emin Liman Burgazada, http://earsiv.sehir.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11498/441/001580059010.pdf?sequence=3, (Erişim tarihi: 27.05.2020); Karsan, S. (2007). Burgazada Kentsel Sit Koruma Önerisi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü; Seyahat Dergisi (2017). Burgazada Gezilecek Yerler ve Gezi Rehberi, https://seyahatdergisi.com/burgazada-gezilecek-yerler-gezi-rehberi/, (Erişim tarihi: 27.05.2020); Tonguç, S.E. (2017, 23 Ekim). Beş Adımda Burgazada, https://www.hurriyet.com.tr/seyahat/yazarlar/saffet-emre-tonguc/5-adimda-burgazada-40616688, (Erişim tarihi: 27.05.2020).