Van Savatlı Gümüş İşlemesi

Doğal ve Kültürel Miras Hediyelik El Sanatı Somut Olmayan Kültürel Miras

Savat, metal yüzey özellikle gümüş üzerine derin olmayan oyuklar açılarak içine siyah renkli bir eriyik doldurularak yapılan bezeme tekniğine denilir. İslam dünyasında bu teknik için kullanılan savat, Arapça’da “karartı," "siyahlık” anlamına gelen sevad kelimesinden gelmektedir. Latince ise “siyah” kavramına denk gelen "nigellus" sözcüğünden türemiştir. Savatta, gümüş eserlerin üzerine açılan yivler ve yuvalara kükürt, bakır, kurşun ve gümüş elementlerinden oluşan siyah renkteki karışım doldurulmaktadır. Ancak her savat ustasının alaşımı elde ettiği ölçü farklılık göstermektedir. Savat gümüş işlemeciliğinde; gümüş, bakır, kurşun ve kükürt madenlerinden oluşan karışım ile elde edilen işçiliğin en önemli aşaması kalem kısmıdır. Kalem işinden önce dövücü ve biçimlendiriciler ile gümüş eserin üzerinde işlemler gerçekleştirilmektedir. Kalemle elde edilen manzara, arma, çiçek demetleri, yazı gibi çeşitli şekillerden sonra çizgi üzerinde, çelik kalemler yardımıyla kanallar açılmaktadır. Çizimden sonra ise potada eritilen siyah renkteki karışım, soğuduktan sonra havanda dövülerek toz haline getirilir ve eserlerin üzerine açılmış olan yivlere ve yuvalara doldurularak fırınlanır. Toz halindeki kükürt-maden karışımı, fırındaki ısı ile sıvılaşarak yivlerin ve çukurların içine yayılır ve eserin zeminine sıkıca yapışmasını sağlar. Daha sonrasında ise eser cilalanarak parlatılır.

Savat işçiliğinin tarihçesine bakıldığında oldukça eskiye dayandığı anlaşılmaktadır. Persler, Yunanlılar, Romalılar, Keltler, Anglosaksonlar, Cermen kabileleri ve Bizanslılar tarafından metal işçiliğinde, birtakım eşyalarda ve en önemlisi takılarda çok fazla kullanılmıştır. Savat, Orta Asya’da Türkistan’da Rusya’daki Kafkasya Bölgesi ve Türkiye’de de geniş bir yayılım alanı bulmuştur. MÖ 1350-900 yılları arasında Urartu ve Hurrilerin savat tekniği kullandıklarını, arkeolojik kazılardan elde edilen buluntulardan anlamak mümkündür. Anadolu’da savat, Birinci Dünya Savaşı öncesinde Van, Bitlis, Sivas, Erzincan, Eskişehir, Kula, Trabzon ve Samsun’da önemli bir zanaat koluydu. Hatta üretilen eserlerin büyük bir kısmı Avrupa’ya ihraç edilmekteydi. Ancak Van, savat işçiliğinde önemli bir konuma gelmiştir.  XIX. yüzyılın ikinci yarısında Van'da 120 savat atölyesinde yaklaşık olarak 400’e yakın savat usta ve kalfası olduğu çeşitli kaynaklarda geçmektedir. Van'da 900 ayar gümüş üzerine savat yapılırdı ve bu sebeple Osmanlılar, İstanbul dışında Van ve Diyarbakır vilayetlerine yüksek ayar gümüşe tuğra vurma yetkisi vermiştir. Van’da savatın ilk ustaları ise Ermeniler'di. Bu ustalar savatın Van’da gelişmesini sağladıkları gibi çevre illere yayılmasına büyük oranda katkı sağlamışlardır. Sonrasında ise Ermeni ustalar, İstanbul’a göç edince savat tekniğini ve sanatını burada sürdürmeye devam etmişlerdir. Hatta “Van işi” diye eserler imal etmeye ve Arap harfleriyle Van damgasını vurmayı unutmamışlardır. Özellikle ustalar, Van işi ince kalem ve Kafkas işi derin kalem denilen iki ayrı kalem stili kullanılmışlardır. İnce kalemle genellikle daha zarif eserler ortaya çıkarırken derin kalemle daha sade ve dayanıklı eserler elde etmişlerdir. Ustalar savat tekniğini; daha çok bilezik, yüzük, kolye, küpe, toka, broş, kemer ve kemer tokası, tepelik, muska ve hamayıl, alınlık gibi takı ve aksesuarlarda kullanmışlardır. Bunun yanı sıra tütün tabakası, sigara ağızlıkları, enfiye kutusu, fincan zarfları, tepsi, çay takımları, silah kabzası, kılıç ve hançerlerde, baston, at koşumları gibi çeşitli gümüş eşyalarda da savat işçiliğinin kullanımı oldukça yaygındı. Süsleme unsurlarında ise genellikle bitkisel ve geometrik bezemeler hâkimdi. Ayrıca hayvansal, figüratif ve istiflenmiş yazılardan oluşan süslemeler de tercih edilmekteydi. Çoğunlukla Van kentinin simgeleri arasında yer alan Van Kalesi, Akdamar Kilisesi, Hoşap Kalesi, Van kedisi, Van lalesi, Tanrı Haldi’den oluşan unsurlar konu olarak işlenmekteydi. Van’ın savat gümüş işçiliği, 1950’lere kadar İran, Isfahan şehrindeki gümüş işlere, Van damgası vurularak devam etmiştir. Fakat geçmişi Urartu medeniyetine kadar uzanan savat, zamanla eski önemini yitirmiş ve günümüze bunu sürdüren çok az sayıda usta ve atölye kalabilmiştir. 

Referanslar

Erginsoy, Ü. (1978). İslam Maden Sanatının Gelişmesi. İstanbul; Kuşoğlu, M. Z. (2009). Savat. İstanbul; Sözen, M. ve U. Tanyeli, (1986). Sanat Kavram ve Terimler Sözlüğü. İstanbul; Şekerci, H. (2014). Kuyumculukta Savat Tekniği ve Savatlı Takı Tekniği. Ankara; Taş, E. (2011). Savat Sanatı ve Bir Usta Sadık Binici. Ankara.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Taş, E. (2005), Van El Sanatları. Van; Van İl Yıllığı, (1967). Van; H. Çiloğlu, (2000).Van Yöresinin El Sanatları. İstanbul.