Türk Hamamı

Doğal ve Kültürel Miras Hamam

Türk toplumu, İslamiyet'in etkisi altında, temizlik ve hijyen konularına büyük önem vermiştir. Bu temizlik anlayışı, yıkanma eyleminin evlerde gusülhanelerde ve camilerde abdesthanelerde gerçekleştirilmesiyle sürdürülürken, geleneksel Türk şehirlerinde hamamların camilerden sonra şehirlerin önemli yapıları olarak inşa edilmesiyle kamusal alana yansımıştır. Osmanlı döneminde şehir mahalleleri genellikle cami, konak ve hamam üçlemesiyle planlanmıştır (Kuban 1996). Özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nda, Türk hamamları sadece temizlik için değil, aynı zamanda sosyal etkileşim, gelin görme, kına ve sünnet eğlencesi gibi kültürel etkinlikler ve çeşitli sağlık hizmetleri için de kullanılmıştır.

Hamam yapıları, işlevsellik odaklı bir anlayışla inşa edilmiş olup, gösterişten uzak ve süslemelerden arındırılmış bir mimari tarzın gelişimine katkıda bulunmuştur. Bu yaklaşım, hamamların kolayca ve ekonomik bir şekilde inşa edilebilmesini sağlamıştır (Demirarslan 1967). Örneğin, Osmanlı döneminde İstanbul'da cami sayısı azken, hamamlar birbirine benzer tarz ve işçilikle inşa edilerek tüm şehre yayılmıştır. Çünkü bireysel temizliğin toplumun sağlıklı gelişimi açısından önemli olduğu kabul edilmiştir. Özellikle Valide Sultanlar, Padişahlar gibi Saltanat erkânının, halka hizmet amacıyla çeşitli şehir, semt ve bölgelerde hamamlar yaptırdığı bilinmektedir. Örneğin; Haseki Hürrem Sultan tarafından 1556-57 yılları arasında Mimar Sinan'a yaptırılan Haseki Hürrem Sultan Hamamı önemli bir örnektir. Üsküdar Atik Valide Sultan Hamamı ise yine Mimar Sinan’ın eseri olup 1583 yılında III.Murad’ın annesi Haseki Nurbanu Sultan tarafından inşa ettirilmiştir (Kuban 1996). Sultan Süleyman Hamamı, Toptaşı Valide Sultan Hamamı, Edirnekapı Mihrimah Sultan Hamamı diğer örneklerden sadece birkaçıdır. 

Osmanlı tarihinde birçok hamamın inşa edilmesinin iki ana nedeni bulunmaktadır (Eyice 1960). Öncelikle, hamamlar, iyi bir gelir kaynağı olmaları nedeniyle ekonomik amaçlarla inşa edilmiştir. Ayrıca, hamamlar bulundukları topluluğun merkezi olan cami cemaatine hizmet etmek amacıyla yapılmıştır. Bu durum, toplumun başta temizlik olmak üzere çeşitli sosyo- kültürel gereksinimlerini karşılamak ve sosyal hizmet sunmak anlamına gelmektedir. Hamamların kârlı kuruluşlar olmaları, İstanbul'un her yerinde sayılarının hızla artmasına yol açmıştır. Benzer şekilde Anadolu ve Balkanlar başta olmak üzere Osmanlı coğrafyasında zamanla şehirlerin önemli yapıları haline gelmişlerdir.

Hamamlar, işlevlerine ve kullanım şekillerine göre genel ve özel hamamlar olmak üzere sınıflandırılabilir. Ev, konak ve sarayların içinde bulunan hamamlarda, genellikle soyunma ve ılıklık bölümleri bulunmaz. Bu tür hamam binaları, bazen müstakil olarak, bazen de büyük yapı kütlesinin içinde yer alan hacimler olarak tasarlanmıştır. Bu tür hamamlar ‘özel hamam’ olarak isimlendirilir. Genel hamamlar ise ‘Halk Hamamı’ ya da ‘Çarşı Hamamı’ olarak da isimlendirilen halkın kullanımına açık mahalle hamamlarıdır. Ayrıca, tek ve çift hamamlar olarak da sınıflandırılan hamamlar, cinsiyetlere göre ayrılan alanlara sahip olup belirli saatlerde halka açık hale gelirler. Tek hamamlar genellikle belirli saatlerde erkekler veya kadınlar için ayrılırken, çift hamamlar, yan yana inşa edilmiş iki bölümden oluşur ve genellikle erkek bölümü kadın bölümünden daha geniştir (Eyice 1960). Semavi Eyice tarafından hamamlarda ‘Sıcaklık’ bölümünün planına göre de bir sınıflandırma yapılmış olup (Öztürk ve Mıhçıoğlu 2020);

  1. Haçvari dört eyvanlı ve köşe hücreli tip 
  2. Çok kubbeli sıcaklıklı tip 
  3. Ortası kubbeli, enine sıcaklıklı ve çifte halvetli tip 
  4. Soğukluk, sıcaklık ve halvet eş odalar halinde olan tip 
  5. Ortası kubbeli, enine sıcaklıklı ve çifte halvetli tip 
  6. Soğukluk, sıcaklık ve halvet eş odalar halinde olan tip olmak üzere hamamlar altı çeşittir.

  Türk hamamları mimari açıdan incelendiğinde genellikle şu bölümlerden oluşur:

1) Soyunmalık (Camekân): Hamam girişlerinde bulunan bu alan, yıkanma bölümüne geçmeden önce giysilerin çıkarıldığı ve yıkanma işlemi tamamlandıktan sonra dinlenilen bölümdür. Erkek ve kadın hamamlarında aynı özelliklere sahiptir. Ortasında fıskiyeli bir havuz bulunan, ‘peyke’ olarak adlandırılan sedirlerin çevrelediği dinlenme yeridir. Burada konuşulur, sohbet edilir, nargile ve kahve içilir. Genellikle bir köşede kahve ocağı bulunur (Demirarslan  1967). Son devirlerde soyunmalık kısmına, merdivenle ulaşılan ‘şirvan’ adı verilen bölümlenmiş ahşap kat bir ilâve edilmiştir (Ertuğrul 2009).

2) Ilıklık Bölümü (Soğukluk): Hamamlarda sıcaklık bölümü ile soyunmalık arasında bulunan bu mahal, ılık bir geçiş bölgesidir. Ilıklık ya da diğer adıyla ‘soğukluk’ bölümü, dinlenmek ve sohbet etmek için kullanılan, genellikle dikdörtgen planlı bir alandır. Burada, dinlenmek amacıyla mermer setler, temizlik hücreleri olarak adlandırılan bölümler ve dar girişleri bulunan tuvaletler yer almaktadır. Ilıklık bölümünün tavanı genellikle beşik tonozlar veya kubbelerle örtülmüş, bazen ise her ikisi bir arada kullanılmıştır (Ertuğrul, 2009).

3) Sıcaklık Bölümü (Hararet): Bu bölüm genellikle yüksek sıcaklıkta, buharın ve sıcaklığın yoğun olduğu; terleme ve cildin yumuşamasının sağlandığı ve yıkanmanın gerçekleştiği yerdir. Merkezinde mermerden göbek taşı bulunur. Göbek taşında terleyenler, kurna bekleyenler, dinlenenler aynı zamanda birbirleriyle sohbet ederler. Camekân bölümündeki sohbet ortamının yerini burada göbek taşı alır. Göbek taşı ısıtılmış bir taştır. Taşın etrafında oturarak terleme sağlanır. Yıkanma sırasında ise tersi görülür. Geriye çekilmiş eyvanlar, iki- üç kişinin birbirlerini ve etrafı rahatsız etmeden yıkanabildiği yerlerdir. ‘Halvet’ olarak isimlendirilen yerler mahremiyet açısından daha korunaklı düzenlenmiştir. Bu odacıklarda da iki- üç kişi bir arada yıkanabilmektedir. Gerektiğinde bir kişi tarafından da kapatılabilir (Demirarslan, 1967).

4) Külhan: Türk hamamlarında sıcaklık bölümünün duvarına bitişik olarak konumlanan, sıcak su deposunun arkasında bulunan, her hamamda farklı boyutlara sahip bir hacimdir. Bu alan, hamamın ısıtılmasını sağlamak üzere ateşin yakıldığı, yakıtın depolandığı, atıkların biriktirildiği bir mekândır. Külhanın girişi genellikle hamamın arka tarafında bulunur (Ertuğrul 2009). 

Türk hamamları, işlevleri gereği dışa kapalı yapılar oldukları için dış cepheleri sade bir tasarıma sahiptir. Hamamların genel mimari tarzı, işlevselliği vurgulamaktadır. Hamam kompozisyonlarında, soyunmalık kısmının kubbesi öne çıkarak egemen bir öğe olarak belirir. Hamamların dış duvarları moloz taş kullanılarak yapılmıştır. Hamamlarda süslü taş işçiliği, genellikle mermer kurnalarda, oturma sekilerinin yanlarındaki kol dayama yerlerinde ve bazı hamamlarda halvet girişlerindeki geçiş kapılarının taçları gibi detaylarda görülür. Sıcaklık bölümünde sütunlar varsa, sütun başlıkları genellikle baklavalı ya da mukarnaslı motiflerle süslenir. Kadınlar bölümünde ise genellikle “gelin kurnası” adı verilen özel bir kurna daha zarif ve detaylı bir şekilde işlenir (Eyice 1960). İç mekanlarda hijyen açısından mermer ve çini gibi malzemeler tercih edilmiştir. Türk hamamlarında zemin ve duvarlarda mermer kaplama, Beylikler döneminden itibaren yaygınken, Anadolu Selçuklu dönemi hamamlarında sıva üzerine renkli boya ile yapılmış bazı kalem işi süslemelere rastlanır. 

Son olarak, hamamlar hakkındaki en güvenilir bilgiler genellikle Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde bulunmaktadır. Çelebi, hamamların genellikle halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapıldığını belirtirken, bazı yapıların zamanla dönüştürülerek hamam olarak kullanıldığını da ifade eder (Çelebi 2006).

Yararlanılan Kaynaklar

Bektaş, S. (2011). Ayasofya Haseki Hürrem Sultan Hamamı Restorasyon Önerisi ve Kütüphane Olarak İşlev Kazandırılması (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). İstanbul: Haliç Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü; Çelebi, Evliya (2006). Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi: Konya-Kayseri-Antakya-Şam-Urfa-Maraş-Sivas-Gazze-Sofya-Edirne. Çev. Y. Dağlı, A. Kahraman. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları; Demirarslan, Ü. (1967). -Türk Mimarisi Ders Notları. İstanbul: Devlet Güzel Sanatlar Akademisi; Ertuğrul, A. (2009: Hamam Yapıları ve Literatürü, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 7(13): 241-266; Eyice, S. (1960). İznik’de Büyük Hamam ve Osmanlı Devri Hamamları Hakkında Bir Deneme, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 11(15): 99-120; Kuban, D. (1996). İstanbul: Bir Kent Tarihi. İstanbul: Türkiye Ekonomik ve Sosyal Tarih Vakfı; Öztürk, Ç. (2020). Mıhçıoğlu, Elif. “Koruma ve Yeniden Kullanım Sorunları Bağlamında Mersin-Adana Bölgesi’ndeki Tarihi Hamamlara Bir Örnek: Tarsus’ta Yeni Hamam”, Kent Akademisi, 2020 13: 78-96; Yediyıldız, B. (1982). Vakıf Müessesesinin XVIII. Asır Türk Toplumundaki Rolü, Vakıflar Dergisi, XIV; 1-13.