Turizm sektörü, değişen tüketici beklentilerine bağlı olarak farklılaşmakta ve yeni deneyim biçimleri sunmaya yönelik eğilimler geliştirmektedir. Bu bağlamda, geleneksel kampçılığın konfor unsurlarıyla yeniden şekillendirilmiş bir versiyonu olan glamping kavramı öne çıkmaktadır. "Glamorous" (lüks) ve "camping" (kamp) kelimelerinin birleşiminden türetilen bu terim, Türkçeye "lüks kampçılık" olarak çevrilmiştir. Glamping, doğayla iç içe bir tatil deneyimi sunarken, modern konforlardan ödün vermeyen bir turizm türü olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda, bu turizm modelini tercih eden bireyler "glamper" olarak adlandırılmakta olup, genellikle doğayla iç içe bir deneyim yaşamak isteyen ancak geleneksel kampçılığın zorlu koşullarını tercih etmeyen turistlerdir. Glamping kavramı yalnızca çadır kampçılığıyla sınırlı olmayıp, karavanlar, kabinler, bungalovlar ve tiny house gibi farklı konaklama seçeneklerini de kapsamaktadır. Türkiye’de bu turizm modeli giderek yaygınlaşmakta olup, birçok işletme "glamping" adı altında faaliyet göstermektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2025 verilerine göre, Antalya, kampçılık açısından en çok tercih edilen destinasyon olarak ilk sırada yer alırken, Muğla ikinci, İzmir ise üçüncü sırada bulunmaktadır. Özellikle Muğla ve Antalya’daki kampçılık işletmeleri, geleneksel kampçılık hizmetlerinden glamping konseptine geçiş yaparak, pandemi sonrası değişen turizm trendlerine uyum sağlamıştır. Pandemi süreciyle birlikte bireysel ve doğa temelli turizm faaliyetlerine olan ilginin artması, bu işletmelerin sundukları hizmetleri yeniden yapılandırmalarına neden olmuştur. Bu noktada, Türkiye’de "Glamping" konseptiyle özel olarak kurulmuş ve sürdürülebilir turizme katkı sağlayan ilk işletme olarak "Mona Glamping" öne çıkmaktadır. Bu tesis, yenilikçi yapısı ve doğaya duyarlı işletme politikalarıyla dikkat çekmektedir.

İzmir’in Seferihisar ilçesine bağlı Sığacık yolu üzerinde konumlanan Mona Glamping, toplam üç dönümlük bir alan üzerine kurulmuş olup, altı sabit karavan ve bir tiny house ile hizmet vermektedir. İşletme, hem doğal çevresi hem de tasarım özellikleri açısından dikkat çeken bir yapıya sahiptir. Konum itibarıyla, yakın çevredeki plajlara, Seferihisar merkeze ve tarihi Kaleiçi bölgesine olan erişim kolaylığı ile avantaj sağlamaktadır. Mona Glamping, on iki ay boyunca faaliyet gösteren bir destinasyon olup, ziyaretçilere farklı mevsimlerde çeşitli etkinlikler sunmaktadır. İşletme bünyesinde canlı müzik etkinlikleri, ateş başı sohbetleri ve yürüyüş turları gibi aktiviteler düzenlenmekte, böylece glamperların hem sosyalleşmeleri hem de destinasyon içindeki turizm aktivitelerine katılımları teşvik edilmektedir. Ayrıca, bölgenin tarihi mirasını keşfetmek isteyen ziyaretçiler için Teos Antik Kenti’ne yürüyüş turları da organize edilmektedir. Tesis, misafirlerine ortak mutfak kullanım alanı, mangal yapma imkânı ve bir bar alanı gibi sosyal alanlar sunarak konaklama deneyimini çeşitlendirmektedir. Bu olanaklar sayesinde yalnızca konaklayan ziyaretçiler değil, aynı zamanda günübirlik misafirler de işletmeyi kullanabilmektedir. Mona Glamping, sürdürülebilir turizme katkı sağlayan çevreci uygulamalarıyla öne çıkmaktadır. İşletme, yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanmakta olup, güneş panelleri aracılığıyla elektrik üretmektedir. Bunun yanı sıra, termosifon sistemleri kullanılarak güneş enerjisiyle su ısıtılmakta ve doğal konveksiyon yoluyla sıcak su temin edilmektedir. Bu sayede, karbon salınımı minimum düzeye indirilerek, çevre dostu bir işletme modeli benimsenmiştir. Mona Glamping gibi işletmeler, bu alandaki öncü yapılarıyla, sürdürülebilir turizmin yaygınlaşmasına ve doğa dostu turizm anlayışının gelişmesine katkı sağlamaktadır. Gelecekte, glamping turizminin hem yerel hem de uluslararası düzeyde daha fazla ilgi görmesi beklenmekte olup, bu alandaki yatırımların sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda şekillendirilmesi büyük önem taşımaktadır.