Yerleşimler, genelde kırsal ve kentsel olmak üzere iki grupta ele alınmaktadır. Bunlar birbirine karşıt gibi görülse de, birbirinin tamamlayıcısı niteliğindedir. Söz konusu ayrımda nüfus ve ekonomik faaliyetler öncül olmakla birlikte süreç içerisinde bunun değişebileceği görülmektedir. Kırsalı belirleyici diğer etmenler arasında kırsalın karakteristiklerini oluşturan yüz yüze ilişkilerin yoğunluğu, biz duygusu, doğal çevre özellikleri, geleneklerin yaşamı şekillendirmesi belirtilebilir.

Çeşitli disiplinlerde kırsala bakış bağlamında farklılıklar varsa da, tanımlamada nicel unsurlar yanı sıra nitel verilerin de etkili olduğu vurgulanabilir. Kırsal yerleşimler, konumuna (dağ, ova, vadi gibi); yerleşim biçimine (toplu, dağınık gibi); geçim kaynağına göre (tarım, hayvancılık, ormancılık gibi) farklı sınıflandırmalarda ele alınabilmektedir. 

Kırsal mimari, doğayla bütünleşen kırsal ortamlarda yer alan, yerel malzeme ile yapılan, yöreye özgü yapım geleneği ve mimari özellikleri yansıtan, genellikle geleneksel ekonomik işlevlerin (tarım, hayvancılık gibi) geçim kaynağını oluşturduğu mekânların mimaride görünür olduğu yapılardır.  Yerel halk veya yerel ustalar tarafından yapılan bu yapılar basit, yalın, işlevsel, çevre ile uyumlu ve kültürel kimliği yansıtan örneklerdir.  Kırsal mimari denildiğinde, ilk akla gelen kırsal evler ise de, ilintili mekânlar (ambar, depo gibi), kırsal yaşamın bütünleştirici sosyal mekânları olarak çamaşırhane, çeşme, ocak, ilkokul gibi yapılar da bundan ayrı düşünülemez.  

Kırsal mimari geleneksel köy yaşamının somut göstergesi olup, değişmeden günümüze ulaştığında geçmişin değerlendirilmesine katkı sağlar (Eres 2023). Söz konusu yapılar yerleşimlerin belleği olduğundan belgelenmeden yok olması, yalnızca yapıların değil, kırsal yaşamın değerlendirilmesine olanak sunan tarihi belgenin de yitirilmesi demektir.

Anadolu, kırsal mimari çeşitlemesi bağlamında son derece zengin ve çarpıcı örneklere sahiptir. Bu bağlamda Trakya’ya özgü yapı tipi olan Istranca dağlık bölgesinde yoğun olarak örnekleri görülen iğmeli yapılar (Eres 2023); Akseki kırsalının geleneksel düğmeli evleri (Peştivanlı) (Tay 2023); Doğu Karadeniz’deki kırsal yerleşimlerde de örnekleri görülen cephede taş ve ahşabın dekoratif bir doku oluşturacak şekilde birlikteliğini yansıtan göz dolmalı ve/veya muskalı düzende şekillenmiş evler (Özgüner 2017) farklı coğrafyalardan birkaç örnek olarak vurgulanabilir. Doğu Karadeniz’deki bu evlerin ayrılmaz bir parçası olan serander denilen ürünün saklanmasına yönelik yerden yükseltilmiş ahşap ambarlar da mimarileri ile dikkat çekicidir. 

Ülkemizde kırsal nüfus sürekli azalmaktadır. Sağlık, eğitim, iş, altyapı olanaklarındaki yetersizlikler, tarımın desteklenmemesi, süreç içerisinde toprakların bölünmesi gibi etmenler köyden kente göçü teşvik eden bir durum oluşturmaktadır. Kırsalın terk edilmesi, yöreye özgü kırsal evlerin hızla yıpranıp yok olması yanı sıra yerin somut olmayan kültürel mirasını oluşturan gelenek, görenekler, el sanatları gibi unsurların da yitirilmesine neden olmaktadır. Bu açıdan yerinde yaşam olanaklarını geliştirecek yöntemlerle kırsalın yaşatılarak korunmasına çalışılmalıdır. Bu da kırsal kalkınma ile sağlanabilir. Ancak bunun köyün karakteristikleri zedelenmeden gerçekleştirilmesi, yoğun bir turizm baskısından kaçınılması gerekir.  

2012 yılında köylerin 6360 sayılı yasa ile kentlerin mahalleleri durumuna getirilmesi hizmetlerin eşit ulaştırılmasına yönelik ise de, farklı açılardan sorunlar yaratmakta, köy kimliğini yok etmektedir.  

Ülkelerin kimliğinin ayrılmaz bir parçası olarak kırsal mimari mirasın somut ve somut olmayan değerleri ile yaşatılarak korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bu bağlamda her türlü çaba gösterilmelidir. 

Referanslar

Eres, Z. (2023). Trakya’da Geleneksel Köy Mimarisinin Son İzleri Istranca Dağlık Bölgesi Dalörgü Yapıları. İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları; Özgüner, O. (2017). Köyde Mimari Doğu Karadeniz. İstanbul: Dergâh Yayınları; Tay, L. (2023). Doğadan Sanata. Akseki köylerindeki düğmeli yapılardan örnekler, Sanat Tarihi Dergisi. 32 (1): 281-311.