Kelenderis Örenyeri

Doğal ve Kültürel Miras Antik Kent

Günümüzde, Kelenderis antik kenti, Mersin'in Aydıncık ilçesinde yer almaktadır. Silifke ilçesinin 85 kilometre batısında, Anamur ilçesinin 52 kilometre doğusunda ve doğusundaki Mersin iline de 160 kilyometre uzaklıktadır. 

1796 yılında G. A. Olivier, Girne limanından Kelenderis’e uğramış ve buradaki yapılardan söz etmiştir. Akabinde M. Kinner, karayoluyla burayı ziyaret eder ve limanda yelkenli bekleyen tüccarlardan ve kasabanın fakirliğinden söz etmiştir. 1800’lerde W. M. Laeke, Karaman yolundan buraya uğramış ve kentin su yolları ve mezarları hakkında bilgi vermiştir. Kaptan F. Beaufort kent hakkında bilimsele en yakın bilgiler vermiştir. Kelenderis’in bir haritasını yapmış ve birçok önemli yapının lokalizasyonu hakkında bilgi vermesini sağlamıştır. 1891 yılında, Vital Cuinet’nin Paris’te basılan La Turquie d’Asie adlı kitapta kent hakkında kısa bilgi verilmiştir. 1910 yılında, Tanin Gazetesi’nden Ahmet Şerif, o yılların Kelenderis hakkında bilgiler verir. J. Carne, K. Beaufort’u referans vermiş ve kentin fakirliği ile limanın yolcular açısından öneminden söz etmiştir. V. Longlois’de 1853 yılında, buraya gelerek kentin kalıntılarından söz etmiştir. Fransız gezginlerden L. Duchesne ve M. Collignon’un 1877 gezi notlarında, benzer ifadeler kullanmıştır. R. Heberdy ve A. Wilhelm şu ana kadar ki en bilimsel ve ayrıntılı bilgiler vermiştir. 1954 yılında F. Stark kentin bazı yapıları ile kasabanın fakir ve kaba bir halkı olduğundan bahsetmiştir. İlk kazılar 1971 yılında Adana Müzesi, mezarlık kazısı yapmıştır. Buradaki kazılar Selçuk Üniversitesi’nden Selçuk Üniversitesi’nden Prof. Dr. L. Zoroğlu 1986 yılında itibaren aralık devam etmiştir. Prof. L. Zoroğlu’nun emekli olmasından sonra, 2021 yılından itibaren, kazılar boyunca yapılmak üzere, Batman Üniversitesi’nden Doç Dr. Mahmut Aydın tarafından yürütülmeye başlanmıştır. 

Kelenderis isminin kaynağı, arkeolojik ve epigrafik olarak tartışmalıdır. Kentin adı ilk kez MÖ 425 yılındaki Atina vergi listelerinde geçmektedir. MÖ V. Yüzyılın ortalarında itibaren sikkelerde Grekçe harf karakterli olarak “KR, Kelen, Kelender” şeklinde yazılmaya başlanmıştır. Kelenderis’ten türeyen  Kilindra/Kelendere ve son olarak da Gilindire’ye dönüşen isim, 1965 yılında bu isim değiştirilmiş ve kasabanın yeni adı Aydıncık yapılmıştır.

Antik Dönem’de Kelenderis Orta Dağlık Kilikya’nın sınırları içinde yer almıştır. Kilikya, kuzeyde Lykaonia, batıda Pamphylia ve Pisidia, doğuda ise Syria sınırları arasında kalan bölgedir. Akdeniz güneyde, Toros Dağları ise, kuzeyde doğal bir sınır oluşturmaktadır. Dağlık Kilikya’nın kıyısında bulunan kentler, rüzgardan korunaklı olup, yarımada ve adaların üzerine kurulmuştur. Kelenderis kenti bu çerçevede, Antik Çağ'da oldukça önemli bir liman kenti olarak değer görmüştür. Kentin buradan İç Anadolu’ya bağlanan yola sahip olmasıyla birlikte, Toroslar’ın yükseklerinde yetişen ve gemi yapımında kullanılan sedir ağaçlarını buradan ihraç etmesi kentin zenginleşmesinde önemli olmuştur. Ayrıca kent merkezinde üzüm ve zeytin üretimi yapılırdı. Günümüzde liman balıkçı barınağı olarak kullanılmaktadır.

Kelenderis’in kim tarafından, ne zaman kurulduğu hakkındaki bilgiler yetersizdir. 1987 yılından başlatılan kazılarda, MÖ VIII. yüzyıl sonlarında, kentte ilk yerleşenlerle ilgili bilgilerin ele geçtiği görülmüştür. Antik yazarlardan Atinalı Apollodoros kentin bir Hitit tanrısı olan Sandon tarafından kurulduğu ifade edilmiştir. Başka kaynaklarda, bir Samos kolonisi olduğu vurgulanmaktadır. Bir rastlantı sonucu keşfedilen Gilindire Mağarası’nda ele geçen seramiklerden yola çıkıldığında, Kelenderis ve çevresinin Kalkolitik ve Erken Tunç Çağlarına kadar eskiye gidebildiğini göstermiştir. Ancak, özellikle MÖ birinci binden itibaren Kelenderis’in Anadolu ile Kıbrıs arasında bir uğrak noktası olarak değer görmüş olup, özellikle Hellenistik Dönem’de bu noktada ticari canlılığını devam ettirmiş olduğu görülmüştür. MÖ II. yüzyılın sonlarına doğru bölgede hakim olan Mısır Ptolemaioslar’ın bölgeden uzaklaşmasıyla, bölgede korsanlık ve köle ticareti giderek artmıştır. Ancak, buna rağmen, Kelenderis bu dönemde bağımsız hareket etmeye devam etmiş ve kendi sikkelerine basmıştır. Roma Dönemi’nde Romalılar’ın korsanlara yaptığı seferlerde, Kelenderis gemileriyle katkı yapmıştır. MÖ 81 yılından kalan bir yazıtta, Karya’daki, Lagina’daki (Yatağan) Hekate tapınağının kutsallığını kabul eden kentlerden birinde Kelenderis’dir. Bu durumun Roma Dönemi’nde Kelenderis’in önemini koruduğu göstermektedir. Ayrıca ele geçen sikkelerden yola çıkıldığında,  Kelenderis MS. IV. ve V.-VII. yüzyıl arasında varlığı koruduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum, MS 7VII. yüzyıl Arap akınlarıyla sonlanmıştır. Orta Çağ'da bir kale yerleşimine dönüştüğü, bölgenin Türklerin eline geçmesinden sonra da aynı amaca hizmet ettiği anlaşılmaktadır. XIII. ve XV. yüzyıllarda bölge önce Karamanoğulları sonrada Osmanlılar’ın eline geçmiştir. Kent, özellikle yakın dönemde, XIX. yüzyılda ise limanın yavaş yavaş gelişerek çok sayıda yeni depolar inşa edilmiştir. 

Başlıca yapılar

Antik kentin yerleşim alanı Yukarı Kent (Akropolis) olarak adlandırılan yarımada ve batısında yer alan Aşağı Şehir’in bulunduğu düzlükten oluşmaktadır.

Nekropolis Alanı: Mezarlık adı verilen bu alanda, çok sayıda ve farklı zamanlarda yapılmış olması nedeniyle, ayrıcalıklıdır. Bu mezar tipleri, çukur mezarlar, dromoslu yer altı oda mezarlar, beşik tonozlu mezarlar, Dört Ayaklı anıt mezar, lahitler, mezar taşlarıdır. Mezarlardan çıkan buluntulara göre, bu alanın Geç Arkaik, Klasik ve Erken Helenistik çağlarda kullanıldığını göstermektedir.

Dört Ayaklı Anıt Mezar (Baldakhin): Sekiz buçuk metre yüksekliğindeki anıt mezar dört köşeli her köşesinde birer kemer bulunan ve dört ayakla taşınan piramidal bir çatıya sahiptir. Görkemli yapı antik dönemde soyulmasından dolayı, herhangi bir buluntuya rastlanmamıştır. Ancak. L. Zoroğlu, mimari süslemelerden yola çıkarak, mezarı, MS II. veya III. yüzyıl başlarına tarihlemektedir.

Liman Hamamı: Liman girişinde yer alan büyük ve kompleks hamam, kentin üç ana mekanı ayakta kalabilen antik yapılarındandır. MS VI. yüzyıl başına tarihlenebilen zemin mozaiği görülmeye değer ender bir arkeolojik eserdir. Balıkgözü perspektifinde yapılan mozaikte limanın planının gösterilmesi açısından önem kazanmaktadır. Mozaikte, Kelenderis limanı, iki gemi, surlarla çevrili yarımada ve limanın çevresindeki yapılar betimleniyor. Kale, hamam, kilise, taverna gibi yapılar görülebilmektedir.

Küçük Tiyatro: MS II. yüzyılda yapıldığı düşünülen yapının küçük boyutlu olması sebebiyle meclis binası ve konser salonu olma ihtimali üzerinde durulmaktadır. Basamaklar, daha sonra dönemlerde çeşitli yapılarda devşirme taş olarak kullanıldığı için, yapı son derece viran durumdadır. Burası, zamanla Geç Osmanlı Dönemi’nde mezarlık olarak kullanılmıştır.

Kilise: XIX. yüzyılda yapıldığı düşünülen kilise oldukça sağlam olup, cemaati o dönemde yaşayan Rumlar’dan oluşmaktaydı.

Agora Bazilikası Mozaiği: Erken dönem Hıristiyan mozaik sanatının özelliklerini taşıyan bir mozaikte, dinsel sembollerle beraber, burada hayvanlar alemi ve günlük hayatla ilgili asma sarmaşık, palmiye ve çeşitli çiçeklerden bitkilerden yapılmıştır. Mozaikler, Geç Roma Erken-Bizans Dönem izleri taşımaktadır.

Referanslar

Zoroğlu, K. L. (1991). Kelenderis 1989 Yılı Kazısı, XII. KST-II, 301-322, Ankara; Zoroğlu, K. L. (1992). Kelenderis 1990 Yılı Kazısı, XIII. KST-II, 241-254, Ankara; Zoroğlu, K. L. (1993). Kelenderis 1991 Yılı Kazısı, XIV. KST-II, 165-180, Ankara; Zoroğlu, K. L. (1994), Kelenderis I Kaynaklar, Kalıntılar, Buluntular, Ankara; Zoroğlu, K. L. (1995). Kelenderis 1992 Yılı Kazı ve Onarım Çalışmaları, XV. KST-II, 189-209, Ankara.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Hellenkemper, H. – Hild, F. (1992). Neue Forschungen in Kilikien, Belleten LVI: 307-310; Tekocak, M. (2006), Kelenderis Roma Çağı Seramiği. (Yayınlanmamış Doktora Tezi). Konya: Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü; Zoroğlu, L. Kelenderis’in İlk Çağ Tarihi Hakkında Notlar. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları .