Karkamış Antik Kenti ve Arkeoparkı
Doğal ve Kültürel Miras Antik Kent
-
2020
Gaziantep’in Nizip ilçesinde; Türkiye-Suriye sınırının sıfır noktasındaki Barak (Türkiye) ile Cerablus (Suriye) kasabaları arasında yer almaktadır. Fırat Irmağı’nın (Puratu/ Euphrates) hemen batı kıyısındaki konumu nedeniyle, Mezopotamya, Anadolu, Suriye, Levant ve Mısır’a kadar uzanan coğrafi düzlem içerisinde siyasi, askeri ve ticari açıdan daima stratejik bir öneme sahiptir. Geç Halaf döneminde başlayıp Ortaçağ ve sonrasına değin iskân gören kent, bu uzun zaman dilimi boyunca Ebla, Mitanni, Hitit, Assur, Babil, Akhamenid, Hellenistik Krallıklar, Roma, Doğu Roma (Bizans) ve Abbasi gibi devlet/imparatorlukların hajimiyetine girmiştir.
Kentin adı, erken dönem kayıtlarında gar-ga-mi-is / ka-ar-ka-mis şeklinde geçmektedir. Kamis’in İskelesi/Limanı"anlamına gelen bu adlandırmanın Kuzey Suriye’de tapınım gören Kamis adlı tanrıyla bağlantılı olabileceği düşünülmektedir. Bununla birlikte, yeniden imar edildiği Hellenistik ve Roma Dönemleri’nde yerleşimin adı değişmiş ve Europos (Avrupa) olarak anılmaya başlanmıştır.
Kargamış’ın arkeoloji literatürüne girişi, Halep’de görevli İngiliz konsolosu George Smith’in 1876 yılında bölgeye gerçekleştirdiği ziyaret ve buradaki yerleşim kalıntılarını yazılı kaynaklarda zikredilen antik gar-ga-mi-is / ka-ar-ka-mis kenti ile eşleştirmesinin ardından gerçekleşmiştir. G. Smith’in selefi P. Henderson 1878-1881 yılları arasında birkaç küçük sondaj kazısı düzenleyerek açığa çıkardığı heykeltıraşlık eserleri ve yazıtları İngiliz Ulusal Müzesi’ne taşımıştır. Bu küçük ölçekli arazi sondajlarının ardından ilk sistematik kazılar İngiliz Ulusal Müzesi’nin himayesinde 1911-1914 ile 1920 yılları arasında düzenlenmiştir. Kentin araştırma öncesi durumunu betimleyen çalışmalarda yerleşim alanının üç farklı bölgeden teşekkül olduğu not edilmiştir. Buna göre kuzeydoğuda doğrudan Fırat üzerinde yükselen alanda Sitadel tepesi; onun güneybatısında iç kent ve bugün kısmen Suriye/Cerablus içerisinde kalan savunma duvarına ait kalıntıların izlendiği dış kent bulunmaktadır. 1911’deki kazılar David G. Hogarth’ın yönetimi ve Thomas E. Lawrence, R. Campell-Thompson katılımıyla gerçekleşmiştir. Campell-Thompson, Sitadel ve Aşağı Saray Bölgesi olarak adlandırdıkları alanda; Lawrence ise Hogarth tarafından Sitadel’e açılan Büyük Merdiven’ler ve Sitadel’deki mezarlarda yapılan sondajlarda açığa çıkarılan çömlekler ve küçük buluntular üzerine çalışmıştır. 1912’de kazıların yürütücülüğünü R. Campell-Thompson üstlenmiştir. Ayrıca bu tarihten sonra C. L. Wooley’in de araştırmalara katıldığı görülmektedir. Bu dönem çalışmalarında, Aşağı Saray yanında ekip tarafından Kral Kapısı, Haberciler Duvarı, Güney Kapı, Hilani Yapısı olarak adlandırılan alanlar ile kentin kıyısındaki Yunus Mezarlığı’nda kazılar yapılmıştır. 1913-1914 yılları arasındaki kazı sezonları C. L. Wooley’in yönetimi ve Thomas E. Lawrence’ın yardımcılığında düzenlendi. Birinci Dünya Savaşı nedeniyle kesintiye uğrayan kazılar C. L. Wooley'in yönetiminde 1920 yılında tekrar başlamışsa da bir yandan savaş sonrası durum öte yandan Ulusal Kurtuluş Savaşı sürecin devamını engellemiştir. İngiliz arkeologlar tarafından gerçekleştirilen kazılara ilişkin raporlar 1914, 1921 ve 1952 yıllarında İngiliz Ulusal Müzesi tarafından basılan üç cilt ile bilim dünyasına sunulmuştur. İzleyen yıllarda, Türkiye ile Suriye arasındaki sınırın Bağdat tren yolunu izleyen güzergâh üzerinden çizilmesi Karkamış’daki arkeolojik kalıntılarının bir kısmının Türkiye ve geri kalanının Suriye/Cerablus’da kalmasına neden olmuştur. Öte yandan, iki ülke arasındaki sınırın 1956-1998 yılları arasında mayınlı arazi olarak kalması da 2011 yılına değin bölgenin arkeolojik araştırmalardan uzak kalmasına neden olmuştur. Bu tarihten sonra Türkiye ve İtalya arasındaki ortak işbirliği kapsamında İstanbul Üniversitesi’nden H Peker ve Bologna Üniversitesinden N. Marchetti’nin yürütücülüğünde bir ekip tarafından yeniden başlayan arkeolojik kazı ve çevre araştırmaları bugün halen devam etmektedir.
Karkamış kentinin tarihsel birikimi yazılı kaynaklar aracılığıyla ve ancak kısmen yeniden canlandırılabilmektedir. Bu yönüyle kentin adı ilk olarak MÖ 3000 yılının ikinci yarısına tarihlenen bir antlaşma metninde geçmektedir. Suriye’de, merkezi bugün Tell Mardikh’de bulunan Ebla ile Dicle Havzası’ndaki Assur Krallığı arasındaki antlaşmada, Karkamış Ebla ülkesine bağlı bir kârum (ticari liman/rıhtım) olarak anılmaktadır. Mari ve Alalakh arşivlerinden temin edilen belgeler MÖ 2000 başlarında (yaklaşık MÖ 1800’lerde) Karkamış kentinin yöneticisi olan Aplahanda’nın otonom bir yönetime sahip olduğu ve Fırat Irmağı'nın batısındaki siyasi çalkantılarda Aššurlu I. Şamşi-Adad (yaklaşık 1809 BC – 1776) ve Babilli Hammurabi (MÖ yaklaşık 1850-1710) ile birlikte etkin bir rol üstlendiğini ortaya koymaktadır. Ne var ki, bu dönemi izleyen yaklaşık 400 yıllık süreç içerisinde Karkamış’a ilişkin bilgi veren yazılı kaynaklar son derece sınırlıdır. Mısır Kralı III. Tuthmosis, 13. krallık yılında Fırat’ı aşarak Mitanni (Hanigalbat) Ülkesi üzerine yürüdüğünü anlatmakta ve Karkamış’ı haraca bağladığı topraklar arasında saymaktadır. Kargamış MÖ XIV. yüzyılın ilk yarısına değin Hitit Krallığı’nın Mitanni Ülkesi üzerine düzenlediği seferlerde Hitit karşıtı direnişin bir parçası olmuştur. Bununla birlikte, Hitit kralı I. Suppililuma (MÖ yaklaşık 1358-1322) İkinci Suriye Savaşı’nın ardından ilkin Halep’den Kadeş’e kadar olan bölge ve ardından bir haftalık bir kuşatma sonrası Karkamış’ı Hitit ülkesine bağlamıştır. Boğazköy/Hattušaš arşivinden anlaşıldığı kadarıyla I. Suppililuma kenti ele geçirdikten sonra Sitadel’deki kutsal alanlara dokunmamış, ancak aşağı kentte büyük bir yıkım gerçekleştirerek kentin yönetimini ortanca oğlu Piyaššili’ye bırakmıştır. Karkamış, Hitit Devleti’nin MÖ yaklaşık 1180’de çöküşünün ardından Güneydoğu Anadolu-Kuzey Suriye bölgelerindeki Luvi kent devletçikleri içerisinde (Geç Hititler/Yeni Hititler/Suriye-Hitit) Hitit Devleti’nden bakiye kalan en önemli idari merkez olmuştur. Egemenlik alanını kısa bir süre de olsa Malatya’ya kadar genişleten Karkamış Krallığı, Hitit geçmişine atfen kendilerini kimi zaman büyük kral olarak tanıtan yerel hanedanlık üyelerince yönetilmiştir. Buna karşın MÖ VIII. yüzyıl ile birlikte Yeni Aššur’un Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu’ya odaklanan yayılma politikaları Karkamış Krallığı’nın kademeli olarak güç kaybetmesine ve MÖ 717 yılında II Sargon (MÖ yaklaşık 722-705) tarafından istila edilerek Yeni Assur Devleti’ne bağlı bir eyalete dönüştürülmesine neden olmuştur. Kabaca yüzyıl kadar sonra bu kez Med ve Yeni Babil ittifakıyla kıstırılan Yeni Assur’un güçten düşmesi MÖ yaklaşık 605-604’de II. Nebukadnezar’ın (MÖ yaklaşık 634-562) kenti ele geçirerek Yeni Babil egemenliğine almasıyla sonuçlanmıştır. Kısa bir süre Akhamenid hakimiyetinde kalan Karkamış, Hellenistik ve Roma çağlarında yeniden imar edilerek Europos (Avrupa) adını almıştır.
Roma döneminde gerçekleşen imar faaliyetleri Karkamış antik kentindeki erken dönem mimari tabakalarının ya tamamen yok olmasına ya da fragmenter olarak günümüze ulaşmasına neden olmuştur. Süregiden arkeolojik araştırmalar çerçevesinde kentin esas itibarıyla Sitadel; İç Kent ve Dış Kent olmak üzere üç bölümden oluştuğunu ortaya koymaktadır. Onlar içerisinde kuzeydoğu’da yer alan sitadel, kuzeybatı ve güneydoğu uzanımlı iki tepeciğin üzerine oturmaktadır. Kazılarda Geç Tunç (Hitit) ve Erken Demir Çağ’a (Yeni Hitit) ait saray komplekslerine ait olduğu düşünülen kerpiç ve taş duvarlara ait mimari kalıntıları açığa çıkarılmıştır. Yine Sitadel’in Kuzeybatısında hayli tahrip olarak açığa çıkarılan taş temelli kerpiç duvar bedenine sahip yapının Kubaba Tapınağı olabileceği ileri sürülmektedir. Sitadel ile İç Kenti kademeli olarak birleştiren teraslı alan erken dönem kazılarında Aşağı Saray Bölgesi olarak adlandırılmışsa da yeni araştırmalarda İç Kentin Anıtsal Alanları olarak değerlendirilmektedir. Demir Çağ Karkamış’ının en eski yapılarına ev sahipliği yapan söz konusu kazı alanında MÖ XI. - X. yüzyıllarda Suhi-Katuwa Handanlığına mensup dört Karkamış yöneticisi tarafından inşa edildiği düşünülen anıtsal üç kapı (Su Kapısı, Kral Kapısı; Kraliyet Burcu) biri Fırtına Tanrısına ait iki tapınak kompleksi; kabartmalı orthostatlarla bezenmiş anıtsal bir merdiven ile üçgen formlu geniş bir avlu açığa çıkarılmıştır. Bu kamusal alanın avluya açılan tüm cephelerinde (Kabartmalı Uzun Duvar; Haberciler Duvarı; Büyük Merdiven Yapısı) kireçtaşı ve bazalttan kesilmiş orthostat bloklara işlenmiş kabartmalar ve atalara adanmış heykeller bulunmaktadır.
Av, Savaş, Şölen, Kamuya Takdim, Tanrılar Alayı, Rahip ve Rahibeler'den oluşan Tören Alayı gibi konuları içeren bu orthostat kabartmaları Demir Çağ Yakındoğu repertuarı içerisinde günümüze ulaşan en seçkin arkeolojik ve sanat tarihsel buluntular arasındadır. Askeri bölge içerisinde yer alan Karkamış antik kenti ziyarete açık değildir. Bununla birlikte, kentte açığa çıkarılan yazıt ve heykeltıraşlık eserlerinden oluşan bir koleksiyon Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.
Referanslar
Hawkins, J.D. s.v. (1976-1980). Karkamiš, Reallexikon der Assyrihologie und Vorderasiatische Archäologie, Band V: 426-446; Gilibert, A. (2014). Syro-Hittite Monumental Art and the Archaeology of Performance: The Stone Reliefs at Carchemish and Zincirli In The Earlier First Millennium BCE; Marchetti, N. (2014). Karkemish. An Ancient Capital on the Euphrates.
Ayrıntılı bilgi için bakınız
Marchetti, N. (Editör), Karkemish. An Ancient Capital on the Euphrates OrientLab Researches on the archaeology of the ancient Near East. Bologna: Ante Quem.