Kale-i Tavas (Tabae Antik Kenti) Örenyeri Kazıları

Arkeolojik Kazı Doğal ve Kültürel Miras Yerleşim Kazısı Antik Kent

Denizli’nin Kale ilçesi sınırları içerisinde ilçe merkezinin iki kilometre güneyinde, Denizli-Muğla karayolunun bir kilometre batısında, İç Batı Anadolu’yu, Güneybatı Anadolu’ya bağlayan geçit güzergâhında yer almaktadır. Antik dönemde İonia, Phrygia ve Lykia bölgeleri ile çevrilen dağlık bir alanda bulunan Karia bölgesinin Mobolla (Muğla) yolu üzerinde bulunan en önemli kentlerinden biri de Tabae’dir. Tabae kenti, kayalık bir alanın üzerinde birbirlerinden farklı iki yükseltiye sahip düz tepecikler ve bunların arasında yer alan düz alanda yer almaktadır.

Günümüzde Eski Kale olarak bilinen kentin Tabae, Tabai, Tabas, Taba ya da Tabenon şeklinde adlarının olduğu bilinmektedir. Tabae sözcüğünün kaya anlamına geldiği bölge hakkında araştırma yapan Bizanslı Etienne tarafından söylenmektedir. Anville Bourguignon, Coranncez ve Lous Robert gibi birçok araştırmacı da şehrin ismini kaya ile bağdaştırmaktadır. Tabae kentinin Tabenos isimli bir kahraman tarafından kurulduğu için bu isimle anıldığına ilişkin görüşler de mevcuttur. Taba kelimesinin maiyetindekiler, bağlı olan insanlar anlamına da geldiği ve şehrin isminin bu anlamda da kullanılmış olması ihtimal dahilindedir.

Tabae antik kentinin ilk kuruluşu hakkında şimdilik elimizde kesin bir bilgi mevcut değildir. Kentin yer aldığı coğrafya hakkında en erken tarihli bilgiler Hititler dönemindeki çivi yazılı tabletlerde bulunmaktadır. Anadolu’da Büyük İskender’den sonra kurulan antik kentlerden biri olduğu günümüze gelebilen kaynak ve buluntular ışığında söylenebilir. Kentte Helenistik dönemde ön yüzeyinde tanrısal başlamaktadır, arka yüzde ise kente ait tasvir ve yazıtların bulunduğu kendine özgün tipte gümüş, bronz ve bakır sikkeler bastırılmıştır. Kente ait MÖ III. ve II. yüzyıllara tarihlenen sikkelerin ön yüzeyinde Athena, Dionysos, Zeus, Apollon, Herakles, Thyke gibi tanrısal başlar, arka yüzeyinde ise Tabae kentine ait tasvirler, bereket boynuzu, geyik, ok ve sadak gibi figürler görülmektedir. Ayrıca sikkelerin arka yüzlerinde kente ait olduğunu vurgulayan Tabenon yazısı ile yönetici adlarına yer verildiği görülmektedir. Sikkelerde Tabae Ovası atların ve öküzlerin bulunduğu düzlük bir alan olarak tasvir edilmektedir. Tabae çevresinde Apollonia (Medet), Herakleia (Vakıf Köyü), Aphrodisias (Geyre), Sebantopolis (Kızılca) gibi antik kentlerle komşudur ve yakın ilişkiler içerisinde olmuştur.

Romalılar’ın Batı Anadolu’yu ele geçirmesiyle Tabae bir Roma şehrine dönüştü. Kale ile ilgili ilk tarihi kayıt MÖ 189’da Tabae’nin Roma ordularına mağlup olmasıyla ilgilidir. Titus Livius ünlü eserinde Roma Consülü Manlius Vulso’nun Tabae süvarisi ile savaşa tutuştuğunu ve Tabaelilerin savaşta gözü pek kişiler olduklarını anlatılmaktadır. Kentte Romalılar devrinde de üzerinde daha çok imparator isimlerinin bulunduğu bakır ve bronz sikkeler bastırılmıştır.

Tabae, Bizans döneminde bir piskoposluk merkezidir. Kentin Erken Bizans döneminde, Rufınus, Severus ve Basilius adlı üç piskoposu olduğu bilinmektedir. Kent Bizans döneminde İznik ve İstanbul konsüllerine temsilci göndermiştir. Bizans döneminde de kentin adı Tabenos, Tabenon ve Tabae olarak geçmektedir.

Tabae çevresinde Türklerin hâkimiyeti Selçuklu kumandanlarından Mirza Bey tarafından XII. yüzyıl başlarında sağlandı. Türk döneminde kent Kale-i Tavas olarak adlandırılmıştır. Selçuklu Devleti’nin gücünün Kösedağ Savaşı (1243) sonucunda zayıflamasıyla Kale ve etrafında Menteşeoğulları etkinliğini arttırmış ve 1365 yılında Menteşeoğulları’nın eline geçmiştir. Bununla birlikte Menteşeoğullarının hâkimiyetinden önce de Tonguzlu Beyliği’ne eşit statüde bir beylik olduğu da kaynaklarda yer almaktadır. Yıldırım Beyazıd tarafından 1390-1391 yılında Menteşeoğulları’nın toprakları ele geçirmesiyle Kale-i Tavas Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Kale-i Tavas ve çevresi Ankara Savaşı (1402) sonrasında tekrar Menteşeoğulları hâkimiyetine girse de Osmanlı topraklarına kesin olarak II. Murat zamanında (1424) katılmıştır.

Kale-i Tavas’ı ziyaret eden seyyahlar eserlerinde kent hakkında bilgiler vermektedir. Kente 1330’lu yıllarda gelen İbni Batuta bir gün Kale dışında konakladığını daha sonra da Kale’nin kumandanıyla görüştüğünü söylemektedir. Cihannüma adlı eserinde Kâtip Çelebi, Kale’den söz eder ve kentte her hafta kurulan pazar ile kadılıktan bahsetmektedir. Osmanlı coğrafyasındaki birçok şehri gezen Evliya Çelebi Kale-i Tavas’a da 1670’li yıllarda uğramıştır. Evliya Çelebi, iç kalede bir cami,50 ev, dış kalede ise beş mahalle, beş cami, bir han, bir hamam, üç mektep, üç sebil, iki tekke, 300 ev ile altı zaviye olduğundan söz etmektedir. Kale-i Tavas’ta 1830’lu yıllarda ise 364 hane bulunduğu bilinmektedir.

Kale-i Tavas 1887 yılına kadar idare olarak Menteşe Sancağı sınırları içinde kalmış bu tarihten sonra Tavas kazasının Denizli Sancağı’na dahil olmasıyla Kale-i Tavas karyesi de Denizli’ye bağlandı. Kale’de 1950’li yıllara kadar yerleşim devam etmiş, fakat bu tarihten itibaren kent heyelan riskinden dolayı terk edilmeye başlanmıştır. Halkın Eski Kale’den taşınma sırasında, Cevher Paşa Camii, Çarşı Camii minaresi, Cevher Paşa Hamamı’nın bir kısmı ve temel seviyesinde üç çeşme dışındaki yapıların neredeyse tamamını sökülmüştür. Elde edilen malzemeler ise yeni ilçe merkezinde, müştemilat ya da ahır inşaatlarında kullanılmıştır. Yeni taşınılan ilçe merkezi resmi kaynaklarda “Kale” olarak geçse de halk tarafından hâlâ Kale Davaz/Kale-i Tavas şeklinde anılmaktadır.

Kale-i Tavas (Tabae’da antik kenti) Denizli Müze Müdürlüğü’nün başkanlığında, Ege Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Bozkurt Ersoy’un bilimsel danışmanlığında ilk kez 2007 yılında arkeolojik kazılara başlanılmış, 2008-2013 yılları arasında ise kazı başkanlığı Prof. Dr. Bozkurt Ersoy tarafından yürütülmüştür. Ersoy döneminde Gevher (Cevher) Paşa Camii haziresinde, Pazaryeri Camii’nde, Tekke Önü Mescidi’nde, Cevher Paşa Hamamı’nda, Roma hamamı olarak adlandırılan alanda, iç kale surlarında, I, II, III numaralı sarnıçlarda, I. numaralı (Osmanlı), Pazaryeri ve Hamam Yolu çeşmelerinde, kanallarda/mağaralarda kazı çalışmaları yapılmış ve buluntular değerlendirilmiştir.

Kale-i Tavas (Tabae antik kenti) örenyeri kazısına 2015-2020 yılları arasında Denizli Müze Müdürlüğü’nün başkanlığında, Pamukkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Beyazıt’ın bilimsel danışmanlığında devam edilmiştir. Prof. Dr. Mustafa Beyazıt döneminde Cevher Paşa Camii alt kısmındaki kanalda, Roma hamamında ve Ağalar Mescidi’nde çalışmalar yürütüldü, Kale-i Tavas’ta yaşamış halkla görüşmeler yapılarak yaşadıkları ev ve mahalleler hakkında bilgiler alınarak sözlü tarih çalışmaları yapılmıştır.

Tabae antik kentinin surlarından günümüze çok az kalıntı gelebilmiştir. Bunda surların zamanla ana kayadan parçaların kopup düşmesi ile insanlar tarafından sökülmesi etkilidir. Kentin bulunduğu tepenin etrafını tamamen çevreleyen bir dış sur ile iç kale surlarının varlığından kenti XVII. yüzyılda ziyaret eden seyyahlar söz etmektedir. İçhisar Mahallesi olarak adlandırılan yerde yapılan kazı çalışmalarında, iç kaleye ait burçların temelleri tespit edilmiştir. Elde edilen bulgular neticesinde burçta düzgün kesme blok taş ve kireç harcının kullanıldığı anlaşılmaktadır. Kazılar sırasında burcun geç dönemde konut olarak kullanıldığı anlaşılmıştır.

Kale-i Tavas, killi kireç taşından meydana gelen ana kaya kütlesi üzerine kurulmuştur. Ana kayanın doğal özelliklerinden dolayı kolay işlenmesi yanında aynı kolaylık yarılmalara ve kopmalarda neden olmuştur. Şehrin yamaçlarında ve altında ana kayaya oyulmuş pek çok mağara, kilise ve mezar yapıları bulunmaktadır.

Kentin altında yer alan kanallar genelde yüzeyden gelen suların toplanması ve tahliyesi için inşa edilmiştir. Burada toplanan su kent sakinleri tarafından tarım, temizlik ve tekstil olmak üzere birçok alandaki ihtiyaca göre kullanılmıştır. Aynı zamanda söz konusu kanallarla suyun toplanması ve tahliye edilmesinin, şehrin kenarlarındaki ana kayasındaki kopmaları da engellediği düşünülmektedir.

Cevher Paşa Camii’nin güneybatısındaki kanalda kazı çalışmalarında, iki metre derinlikte 114 metre uzunluğundaki kanalın, 23. metresinde su kaynağı tespit edildi ve su kaynağının yaklaşık 0,40 metre yukarısında haç işareti görülmüştür. Ayrıca kanalın içinde duvarın kenarına açılan su kanalı suyun başlangıç noktasından itibaren kanalın dolgu toprakla olan çıkışına kadar devam etmektedir. Kanal tavanında yeni yeni sarkıtların oluşmaya başlaması da ilgi çekmektedir.

Kale-i Tavas’ta başlıca su kaynakları çeşme, sarnıçlar ve su kanalları olmuştur. Kentte su kaynağı olmadığı için su çevredeki dağlardan getirilerek taksim mevkiinde toplanmıştır. Taksimde toplanan sular çeşmelerle bütün mahalle halkına ulaştırılmıştır. Kale-i Tavas’ta gerçekleştirilen kazılar sonucunda üç çeşme ile üç sarnıç ortaya çıkarılmıştır. Kale-i Tavas kentinin Aşağı ve Yukarı Pazar mevkii arasında kalan alanda bir numaralı sarnıç bunların içerisinde ayrı değer taşımaktadır. Toprak yüzeyinde herhangi bir ipucu vermeyen sarnıcın güneydoğusundaki tonozun üzerindeki havalandırma bacasının varlığıyla fark edilmiş ve yapılan kazılarla tamamen ortaya çıkartılmıştır. Roma dönemine tarihlendirilen sarnıç, kare gövdeli dört paye tarafından taşınan, birbirlerine yarım daire formlu kemerlerle bağlanan, kuzeydoğu-güneybatı yönlü konumlandırılmış beşik tonozlu iki sahınlıdır. Kentin girişindeki bir numaralı çeşmenin batısında yer alan ana kayaya oyulmuş iki ve üç numaralı sarnıçlar birbirlerine benzer özelliklere sahiptir. Kazı çalışmaları neticesinde sarnıçların içerisinden Roma dönemine tarihlenen (MS I. ve III. yüzyıl) çok sayıda seramik ele geçirilmiştir.

Kentte Roma döneminden kalan Odeon (Tiyatro), Roma Hamamı’nın batısında, Tekke Önü Mescidi Mevkii’nin kuzeyindeki doğu-batı doğrultusundaki yamaca konumlandırılmıştır. Günümüzde oturma basamaklarının büyük bir kısmı bulunmayan yapının batı kesiminde dört metre uzunluğunda iki sıra oturma basamağı kalmıştır. Kesme taştan yapılmış oturma basamaklarının devamındaki taşlar sökülerek, kent içindeki yapılarda kullanılmıştır.

Kale-i Tavas (Tabae antik kenti) örenyerinde, Cevher Paşa Camii kentte tamamen sağlam kalabilmiş tek yapıdır. Caminin kesin olarak hangi yılda inşa edildiği bilinmemekle beraber cümle kapısındaki kitabede H. 1235/M. 1819-1820 tarihi okunmaktadır. Taçkapı üzerindeki tarih caminin sonraki yıllarda geçirdiği onarımla ilişkilidir. Yapıya ismini veren Cevher Paşa’nın kim olduğu hakkında şimdilik elimizde bir bilgi bulunmamakla birlikte Menteşe Beyliği sülalesine mensup olduğu ve bundan dolayı yapının ilk inşa tarihinin XV. yüzyıl olabileceği kabul edilmektedir. 2006-2007 yıllarında geçirdiği kapsamlı onarım neticesinde yapıdaki kalemişi süslemeleriyle de dikkat çekicidir. Ramazan aylarında teravih namazları ve Cuma namazlarında yöre halkı tarafından kullanılan yapı nem dolayısıyla tahribata uğramakta ve son yıllarda da nem dolayısıyla kullanılmamaktadır. Harim mekânı ahşap sütunlarla mihraba dik uzanan üç sahna ayrılmış ve harimin üzeri düz ahşap tavanla örtülüdür. Caminin kesme taştan yapılmış mihrabı ve ahşap minberi bulunmaktadır. Caminin son cemaat yeri ve harimin duvar yüzeylerinde kalemişi bezemeler yer almaktadır. Kalemişi bezemelerde bitkisel motifler, madalyonlar ve dini içerikli yazılar mavi, kırmızı ve sarı renklerle meydana getirilmiştir. Caminin mihrabı alçıdan plasterle çevrelenmiş ve XIX. yüzyıl üslubunda bezemeler görülmektedir. Batı Anadolu Bölgesi’ndeki mihraplarda yaygın olarak görülen perde motifi Cevher Paşa Camii mihrabında da bulunmaktadır.

Kale-i Tavas’ta dış kalede yer alan Çarşı Camii günümüze kısmen sağlam gelebilmiş yapılardan bir diğeridir. Yapının inşası hakkında bilgi veren herhangi bir kayıt ya da kitabe bulunmamaktadır. Caminin duvarları kazılar sonucunda temel seviyesinde ortaya çıkarılmıştır. Yapıya sonradan eklenen kesme taş minarenin kürsüsünde bulunan H. 1284/ M. 1867-1868 tarihli onarım kitabesinde Feyzullah isimli bir usta tarafından yapıldığı belirtilmektedir. Bölgede yer alan benzer mimari özelliklere sahip camilerle karşılaştırıldığında caminin XVIII. yüzyıl sonu - XIX. yüzyıl ortalarında inşa edildiği söylenebilir. Cami, kuzey-güney doğrultusundaki dikdörtgen plânlı 15x11 metre ebatlarında harim mekânına sahiptir. Harimin kuzeyinde doğu-batı doğrultusunda bir son cemaat yeri ile batı cephesine bitişik bir minare yer almaktadır. Yapılan kazılar neticesinde harim mekânının kuzeyinde, ahşap desteklerle taşınan kadınlar mahfili bulunduğu, caminin hariminin ahşap direklerle üç sahna ayrılmış ve düz ahşap tavanlı olduğu düşünülmektedir. Bina kaba yonu taş, moloz taş ve kesme taş malzemeyle inşa edilmiştir.

Örenyerinde halk tarafından Tekke Önü Mescidi olarak bilinen yapı, 2010 ve 2011 yılları arasında yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkarılmıştır. Yapı, örenyerinde Cevher Paşa Camii’nin güneydoğusunda dış kalede bulunmaktadır. Mescidin Osmanlı arşiv belgelerindeki bilgilere göre 1834 yıllarında inşa edildiği anlaşılmaktadır. Eski Kale’nin yeni yerleşim yerine taşınması sırasında birçok yapıda olduğu gibi Tekke Önü Mescidi’nin taşları da temel seviyesine kadar sökülerek 1965 yılında yeni yerleşim yerinde inşa edilen Yılancıoğlu Camii’nde kullanılmıştır. Yeni kurulan kentte inşa edilen Yılancıoğlu Camii’nin minaresindeki kitabede ise H.1292/M.1875-1876 tarihi yer almaktadır. Osmanlı arşiv belgelerindeki tarih ve minarenin kitabesindeki tarihin farklı olması mescid ve minarenin farklı zamanlarda inşa edildiğini göstermektedir. Tekke Önü Mescidi’nin sonraki yıllarda camiye dönüştürülmesi de bu durumun sebebini oluşturabilir. Tekke Önü Mescidi’nin duvarlarının tamamı sökülse de yapının güneydoğu köşesindeki malzemelerden mescidin köşelerinde düzgün kesme taş malzeme, diğer bölümlerinde ise moloz taş malzeme kullanıldığı anlaşılmaktadır. Yapılan kazı çalışmaları sonucunda, harim mekânının yaklaşık 13,40x8,10 metre ebatlarında dikdörtgen plânlı olduğu tespit edilmiştir. Yapının duvar kalınlıklarının ince olmasından dolayı üzeri düz ahşap tavanla örtülü olduğu düşünülmektedir. Kazılar neticesinde, harim mekânının kuzeyinde üç bölümlü son cemaat yeri tespit edilmiştir ve son cemaat yerinin doğu ve batı kenarlarının duvarla kapalı olduğu anlaşılmıştır. Son cemaat yerinin de üzeri ahşap direklerle taşınan düz ahşap tavanlıdır.

Kale-i Tavas’ta günümüze kadar bazı bölümleriyle ulaşabilen bir diğer yapı ise Cevher Paşa Hamamı’dır. Hamam kentin kuzeyindeki sarp vadi kenarında inşa edilmiştir. Hamamın inşası hakkında kentte yer alan Cevher Paşa Camii’nin vakfiyesinde vakfa ait bir hamamın olduğu belirtilmesi ve hamamın plân ve malzeme özelliklerinden dolayı XV. yüzyılda Cevher Paşa tarafından inşa ettirilmiş olabileceği kuvvetle muhtemeldir. 2011 yılında kazı çalışmalarına başlanılan hamamın plân tipi, haçvari dört eyvanlı köşe hücreli plân tipi ile üç eyvanlı iki köşe hücreli plân tipinin farklı bir varyasyonunu uygulandığı görülmektedir.

Örenyerindeki buluntuların bazıları günümüzde Denizli Pamukkale Hierapolis Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. Kale-i Tavas’ta (Tabae antik kenti) 2007 yılından bu yana sürdürülen kazı çalışmalarda kentin farklı yerlerinde MS I. ve II. yüzyıllar arasına tarihlendirilen küçük boyutlu mermer Aphrodite, imparator, Tykhe başları ve Asklepios heykelciği bulunmuştur. Bunların yanı sıra el, kol ve baş parçaları bulunan bronz heykelciklerde kentte bulunan değerli kültür varlıklarındandır.

Kentteki kazı çalışmalarında Orta ve Genç Tunç Çağı’ndan (MÖ 2000-1200) başlayıp, XIX. yüzyılın üçüncü çeyreğine kadar tarihlendirilen bol miktarda seramik malzeme ortaya çıkartılmıştır. Seramiklerde sırlı ve sırsız parçalar bulunmakta ve bunların çok azında figürlere yer verildiği görülmektedir. Sırlı seramiklerin içerisinde sgrafitto teknikli Bizans, Beylikler, Erken Osmanlı (İznik), Kütahya ve Çanakkale seramiklerinden parçaların yanı sıra Aydın Karacasu üretimi seramiklere de rastlanılmaktadır.

Örenyerinde gerçekleştirilen kazılarda çeşitli dönemlere tarihlendirilen bronz, bakır, gümüş, nikel ve nadiren altın olmak üzere birçok sikke bulunmuştur. Kazılarda bulunan sikkelerin üzerinde yoğun bir şekilde korozyon tabakaları görülmekle birlikte, Roma, Bizans, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’ne ait oldukları anlaşılmaktadır.

Kale-i Tavas (Tabae Antik Kenti) örenyeri ve Kavaklıpınar Mevki Kale-i Tavas Mezarlığı kazılarına 03. 06. 2021 tarihinden itibaren 4065 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Prof. Dr. Mustafa Beyazıt’ın başkanlığında devam edilmektedir

Yararlanılan Kaynaklar

Anonim (2016). Kale-i Tavas (Tabae Antik Kenti) Örenyeri ve Kale-i Tavas Mezarlığı. Denizli; Beyazıt, M., Beyazıt Y., Atıcı, A., Canseven, M., Baysal, H. H. (2020). Kale-i Tavas (Tabae Antik Kenti) Örenyeri ve Kavaklıpınar Mevkii Kale-i Tavas Mezarlığı Kazıları 2018, 41. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu (17-21 Haziran)b. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları: 389-402; Beyazıt, M., Beyazıt Y., Gital, B. D., Çelemoğlu, Ş., Şen, M., Atıcı, A., Baysal; H. H. (2018). Kale-i Tavas (Tabae Antik Kenti) Örenyeri ve Kale-i Tavas Mezarlığı Kazıları 2016, 39. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu, (22-26 Mayıs). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları: 329-346; Beyazıt, M., Beyazıt, Y., Gital, B. D., Çelemoğlu, Ş., Atıcı, A., Baysal, H. H. (2019). Kale-i Tavas (Tabae Antik Kenti) Örenyeri ve Kavaklıpınar Mevkii Kale-i Tavas Mezarlığı Kazıları 2017, 40. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu (07-11 Mayıs). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları: 71-84; Beyazıt, Y. (2018). Kale-i Tavas Kazası Merkez ve Kırsalında Vakıf Kurumları (XVIII.-XIX. Yüzyıllar). İçinde; CIEPO 22 Uluslararası Osmanlı Öncesi ve Osmanlı Çalışmaları Komitesi II, K. İnan, M. Tosun, D. Çolak (Editörler). Trabzon: 57-79; Beyazıt, M. (2016). Kale-i Tavas (Tabae) Kazıları, Geçmişten Günümüze Denizli Dergisi: 64-72; Çakmak, Ş., Demiralp, Y., Kuyulu, İ. (2013). Kale-İ Tavas (Tabae) Cami ve Mescitleri. İçinde; Kaledavaz Sempozyum Bildirileri (02-03 Nisan 2012), T. Tok, Ö. K. Aydemir. Deniz: 28-38: Çam, B. F. (2018). Sculptures from Tabae/Kale-i Tavas. İçinde; Sculpture in Roman Asia Minor, Proceedings of the International Conference at Selçuk, 1st.-3st. October 2013, ÖAI (Österreichisches Archaologischhes Institut Sonderschriften Band, M. Aurenhammer (Editör). Wien: 431-440: Ebu Abdullah Muhammed İbn Batuta Tanci (2004). İbn Batuta Seyahatnamesi. S. Aykut, Hazl. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları: Ersoy, B. (2009). Kale-i Tavas (Tabae) 2007 Yılı Kazısı, 30. Kazı Sonuçları Toplantısı, Cilt-3. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları: 41-56: Ersoy, B. (2010). Kale-i Tavas (Tabae) 2008 Yılı Çalışmaları, 31. Kazı Sonuçları Toplantısı, Cilt-4. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları: 301-314, Ankara: Ersoy, B. (2011). Kale-i Tavas (Tabae) 2009 Yılı Çalışmaları, 32. Kazı Sonuçları Toplantısı, Cilt-3. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları: 122-134, Ankara: Kılıç Y. ve Başol, S. (2013). Eskiçağda Kaledavaz ve Yöresi. İçinde: Kaledavaz Sempozyum Bildirileri (02-03 Nisan 2012), T. Tok ve Ö. K. Aydemir (Editörler). Denizli: 185-197; Kütükoğlu, M. (2002). XVI. Asırda Tavas Kazasının Sosyal ve İktisadi Yapısı. İstanbul: Ofset Hazırlık ve Baskı; Kütükoğlu, M. (2007). XIX. Asır Ortalarında Tavas Kazası. İstanbul: Milenyum Yayınları; Laflı, E. (2013). Kale ve Çevresindeki Antik Kentler: Sikkeler Işığında Roma Döneminde Kuzeydoğu Karia Kentleri, Kaledavaz Sempozyum Bildirileri (02-03 Nisan 2012), T. Tok ve Ö. K. Aydemir (Editörler), Denizli: 46-81; Livy Titus (MCMXXXVI/1936). Livy XI Books XXXVIII- XXXIX, Translation: Evan T. Sage, Cambridge: Harvard Universty Press; Kaya, K. (2012). Davaz ve Kenti, Kaledavaz Sempozyum Bildirileri (02-03 Nisan 2012), T. Tok ve Ö. K. Aydemir (Editörler). Denizli: 82-88; Wittek, P. (1999). Menteşe Beyliği (Çev. O. Ş. Gökyay) Ankara: TTK Yayınları.