Glasgow Deklarasyonu 2021 (Glasgow Declaration) Turizmde İklim Eylemi Glagow Deklarasyonu

ULUSLARARASI (YURTDIŞI) KURUM-KURULUŞ

(Glasgow, İskoçya, 2021)

Glasgow Deklarasyonu 2021 (Glasgow Declaration) Turizmde İklim Eylemi Glasgow Deklarasyonu, turizm faaliyetlerindeki artışın hızlı gelişiminin iklimi etkilemesi nedeniyle, önümüzdeki on yılda (2030 yılına kadar) emisyonların yarıya indirilmesi ve 2050'den önce mümkün olan en kısa sürede Net Sıfır emisyona ulaşılması yönündeki küresel hedefleri desteklemek için verilen güçlü taahhütlerin güvence altına alınması konusunda artan ihtiyacın aciliyetine dayandırılan katalizör görevine sahip,  uluslararası beyandır. 

Uluslararası İklim Eylemi ve Turizm Etkileşimi

İskoçya'nın Glasgow kentinde 31 Ekim-13 Kasım 2021 tarihlerinde gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP26) veya İklim Zirvesinde, Glasgow Deklarasyonu, tanıtılarak resmen başlatılmıştır. İklim Zirvesinde ülkelere, iklim değişikliğiyle mücadele için ‘acilen adım atma’ çağrısı yapılarak, ülkelerden sera gazı salımlarını geçmişe oranla çok daha hızlı düşürmelerine yönelik planlarını gelecek yılki İklim Zirvesine kadar açıklamaları istenmiştir. İklim değişikliklerinin tetiklediği adaletsizlikleri de kapsayan Glasgow Deklarasyonunun, 2030 yılına kadar emisyonları yarıya indirme ve 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşma küresel taahhüdünü desteklemeye yönelik, turizm için önerdiği koordineli bir plan ve imzacılardan planlama, ölçme ve raporlama konusunda somut taahhütlerde bulunmalarını talep eden ilke kararları belirlenmiştir. 2050 yılından önce ve mümkün olan en kısa sürede net sıfır emisyona ulaşma küresel hedefini desteklemek yönündeki aciliyete odaklanılması bağlamında, gönüllülüğe dayanmakla birlikte, Glasgow Deklarasyonu Uygulama Raporu 2023 değerlendirmesine göre,  Aralık 2023 itibarıyla 850'den fazla kuruluş Glasgow Deklarasyonu’nu imzalamıştır.

Başta iklim değişiklikleri olmak üzere, günün getirdiği koşullarda sürdürülebilir turizm için yenilikçi yapısal hedeflere yönelik stratejilerin, katılımcı bir anlayışla oluşturulmasında rol alan önemli bir aktör, Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Organizasyonudur (UNWTO- The UN World Tourism Organization). Dünya Turizm Günü 2025 için önerilen “Turizm ve Sürdürülebilir Dönüşüm” teması yukarıda bahsedilen iklime bağlı konuların küresel düzeydeki önemini ortaya koymaktadır.  Bir taraftan ulaşımı hareketlendiren turizm faaliyetlerinin sağladığı sosyo-kültürel ve ekonomik olumlu dışsallıklar desteklenirken, diğer taraftan da iklim değişikliklerine olumsuz etkisi olan insan kaynaklı sera gazı salınımları nasıl yönetilecektir?.  

Turizm faaliyetlerinin salgın hastalıklar, savaş ve terör gibi nedenlerle, turizm güvenliğinin risk altına girerek gerilemesine karşılık; turizmin güçlendirilmesi, sürdürülebilir büyümeye katkı vererek gelişmesi için iklim değişikliklerinin de dikkate alınarak, sektöre yatırım yapmanın önemi bilinmektedir. 2023 Dünya Turizm Günü vesilesiyle, uluslararası topluma, devletlere, çok taraflı finans kurumlarına, kalkınmanın paydaşlarına ve özel sektör yatırımcılarına yeni bir turizm yatırım stratejisi etrafında birleşmeleri için bir eylem çağrısı ile teklif sunulmuştur. Bu çağrının ve sonraki yıllarda tespit edilen ‘turizm temalarının’ sistematik bir şekilde seçilmesi ve küresel iklim değişikliklerine karşı hazırlıklı bir turizm yapılanması hedefi konulması önemlidir. Bu makalenin işaret ettiği yeni çalışmalardan birisi de kamuoyuna açıklanan Glasgow (2021) Deklarasyonu duyurusudur.

Son yıllarda sıklaşarak giderek şiddeti artan, gerek kıyılarda gerekse karada oluşan kuvvetli rüzgârlar, fırtınalar ile buzulların erimesi ve suların yükselmesi, sel gibi tehditkâr hale gelen birçok konu iklimle ilgilidir. İklim rejiminin altyapısını ve işbirliğinin temel kurallarını koyan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İklim konusu tartışmalı bir konu özelliğini korumaktadır. Paris Anlaşması 4 Kasım 2016'da yürürlüğe girebilmiştir. İklim değişikliği konusunda, önemli bir farkındalık yaratan ve yasal olarak bağlayıcı bir uluslararası düzenlemedir. Sözleşmenin temel amacı, küresel sıcaklık artışını bu yüzyıldaki artışın oldukça altında tutarak iklim değişikliği tehdidine karşı küresel tepkiyi güçlendirmektir. Sıcaklık artışını 1,5°C ile daha da sınırlamak için çaba gösterilmesi beklenmektedir.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) 2018'de yayınlanan 1,5°C Küresel Isınma Özel Raporunda, küresel ısınmanın 2°C'ye kıyasla 1,5°C ile sınırlandırılmasının biyoçeşitlilik ve ekosistemler üzerindeki ısınma etkilerini önemli ölçüde azaltacağı; sağlık, geçim kaynakları, gıda güvenliği, su temini, insan güvenliği ve ekonomik büyüme üzerindeki olumsuz etkileri azaltırken insanlığa daha fazla hizmet sağlayacağı öngörüsüne yer verilmiştir. Rapor, küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlandırmanın bir yolu olarak, karbondioksit (CO2) emisyonlarının 2030 yılına kadar 2010 seviyelerine göre yaklaşık yüzde 45 oranında düşürülmesi ve 2050 civarında Net Sıfıra ulaşması gerektiğini belirtmektedir. COVID-19 salgını ya da 2019 yılı pandemisi, 2020'de küresel seviyede sera gazı emisyonlarında yüzde 7'lik bir azalmaya yol açarak, Paris Anlaşmasının hedeflerine ulaşma çabalarına ‘Turizm Sektörünün’ ciddi katkı verebileceğini düşündürmüştür.

Aralık 2019'da UNFCCC COP25'te yayınlanan UNWTO/ITF'in araştırmasına göre, turizmden kaynaklanan CO2 emisyonlarının 2016 seviyelerine göre 2030 yılına kadar yüzde 25 artacağı tahmin edilmektedir. Bu tahmini verilere göre, turizm hareketliliği başladığında, bu hareketliliğin sonucunda emisyonların eski seviyesinden de yükseğe sıçrayabileceği beklentisine karşı önlem alma gerekliliği ortaya çıkmıştır.

Glasgow Deklarasyonu Sürdürülebilir Turizm Programı İlkeleri 

Turizm programlarının, Glasgow Deklarasyonundaki belirlenen hedeflere adapte edilmesi gereklidir. Uluslararası düzeyde hedeflenen bu çalışmanın referans ismi, Tek Gezegen, Sürdürülebilir Turizm Programı, (2021) -Glasgow Deklarasyonu: On Yıllık İklim Eylemi Taahhüdü, olarak belirtilmiştir. (One Planet, Sustainable Tourism Programme (2021) - Glasgow Declaration:a Commitment to a Decade of Climate Action). Glasgow Sürdürülebilir Turizm Programında yer alan temel ilkeler aşağıda özetlenmiştir. 

“Turizm sektörü iklim değişikliklerine karşı oldukça hassastır ve aynı zamanda küresel ısınmaya neden olan sera gazları emisyonunun artmasına da katkıda bulunur. Bu nedenle turizmde iklim eyleminin hızlandırılması, sektörün dayanıklılığı açısından büyük önem taşımaktadır. İklim eylemi, sera gazı emisyonlarını ölçme ve azaltma ve iklim kaynaklı etkilere uyum sağlama kapasitesini güçlendirme çabaları olarak anlaşılmaktadır. İklimle ilgili hiçbir şey yapmamak, uzun vadede karşılaşılabilecek krizlerin maliyetini artıracak bir tutumdur. Bu nedenle de turizmin gelecekteki direncinin, sektörün düşük karbon desteği sağlama yönünde hareket ederek bu yolu benimseme ve 2030 yılına kadar emisyonları yüzde 50 oranında azaltma becerisine bağlı olacağına ilişkin turizm paydaşları arasında giderek artan bir fikir birliği bulunmaktadır”. Turizm sektörüne ‘bacasız sanayi’ derken ve kirletmediğine yıllardır yapılan vurgu hatırlandığında, günümüzde artan ulaşım hareketliliği nedeniyle yarattığı çevresel etkilerini de önemsemek gerekir. Turizm programında yer alan temel başlıklar uluslararası ilkesel duruşu göstermektedir.  

  • Turizmde CO2 emisyonlarının ölçümünü ve açıklamasını arttırmak,
  • Turizm operasyonlarının karbondan arındırılmasını hızlandırmak ve
  • Turizm sektörünü karbon azaltmaya dâhil etmektir.

Turizm paydaşlarının sera gazı emisyonlarını ölçme konusunda ilerlemelerini desteklemek için UNWTO, Mart 2023'te Turizm Sektöründe İklim Eylemi: Sera Gazı Emisyonlarını Ölçmek İçin Metodolojilere Ve Araçlara Genel Bir Bakış konusunda bir rapor yayınlamıştır. Rapor, Almanya Federal Çevre, Doğa Koruma, Nükleer Güvenlik ve Tüketiciyi Koruma Bakanlığı'nın (BMU) desteğiyle geliştirilerek ve BM İklim Değişikliği (UNFCCC) ile işbirliği içinde emisyonların azaltılması için beş göstergeyi öne çıkarmıştır. Belirtilen bu metodik yaklaşımın temel unsurları:  ölç, karbondan arındır, yeniden üret, işbirliği yap ve finanse et olarak tanımlanmıştır.   

Glasgow Deklarasyonu, turizmin dönüşümüne öncülük edenleri iklim eylemi için ortak bir dizi yöntem etrafında birleştirmektedir:

  • Önümüzdeki on yılda iklim eylemine yönelik, daha geniş bilimsel çerçevede hemen harekete geçme aciliyeti ile uyumlu, sektör çapında net ve tutarlı bir mesaj ve yaklaşım belirlemek,
  • Turizmin, turizmi dönüştürme ve mümkün olan en kısa sürede net sıfıra ulaşma yeteneğini hızlandıracak yöntemleri ve belirli eylemleri ana hatlarıyla belirtmek,
  • Turizmin tüm sektörlerindeki imzacılarını, kamuoyunun desteğini alarak, sektörün iklim acil durumuna verdiği tepkisini artırmaya teşvik etmek.

Glasgow Deklarasyonu: On Yıllık Turizm İklim Eylemi Taahhüdü kısaca özetlendiğinde; uzun zamandır dünyada fosil yakıtlara olan bağımlılığın, sürdürülebilirliği etkileyen arazi kullanım kararları yanında israfçı tüketim kalıplarının iklim değişikliğine, kirliliğe ve biyolojik çeşitlilik kaybına yol açtığı bilinmektedir. Geçirdiğimiz COVID-19 süreci bu olumsuz etkileri ve insan sağlığına yönelik riskler arasındaki etkileşimin fark edilmesini sağlamıştır. Doğayla ilişkileri yeniden dengelemeyi sağlamak;  doğa sağlığı ile kişisel, sosyal ve ekonomik refahı yenilemede kritik öneme sahiptir. Ayrıca, ekosistem- turizm ilişkilerini yeniden gözden geçirerek,  onarmanın gerekliliği ve önemi bilinmektedir.

Paydaşlar turizm faaliyetlerindeki iklimsel sorumluluklarını kabul ettiklerini : “Etkili iklim eylemi sağlamak için turizmi dönüştürmek üzere tüm paydaşları birleştirme konusundaki ortak taahhüdümüzü ilan ediyoruz. 2030 yılına kadar emisyonları yarıya indirme ve 2050'den önce mümkün olan en kısa sürede Net Sıfır'a ulaşma yönündeki küresel taahhüdü destekliyoruz. Yaklaşımımızın 2100 yılına kadar sanayi öncesi seviyelerin üzerinden 1,5°C’den fazla olmayacak şekilde artmasıyla tutarlı kalmasını sağlamak için eylemlerimizi sürekli olarak en son bilimsel önerilerle uyumlu hale getireceğiz. En son UNWTO/ITF göre, turizm CO2 emisyonları 2005'ten 2016'ya kadar en az yüzde 60 arttı ve ulaşımla ilgili CO2, 2016'da küresel emisyonların yüzde 5'ine neden oldu. Karbonsuzlaştırmayı hızlandırmazsak, sektör CO2 emisyonları 2016'ya kıyasla 2030 yılına kadar yüzde 25 veya daha fazla artabilir” ifadesiyle onaylamaktadır. 

Uluslararası düzeyde doğayı korumayı hedef alan anlaşma ve sözleşmelerdeki hedeflerle de uyumlu olarak ziyaretçilere deneyim sunmanın karbon ve malzeme yoğunluklu yollarından hızla uzaklaşıp, bunun yerine topluluk ve ekosistem refahına öncelik vermenin, turizmde düşük karbonlu bir geleceğe dönüşümde öncü olabilirliği vurgulanmaktadır. Ortada gözlemlenebilen çok yönlü tehditler, emisyon değerlerinin düşürülmesi bir yana sıfırlanması gibi radikal bir hedef koymayı gereklilik haline gerektirmektedir. İklim değişikliği, kirlilik ve biyolojik çeşitlilik kaybı çoğu turizm faaliyetini esasen tehlikeye atmaktadır. Yükselen deniz seviyeleri, daha sık ve şiddetli görülen seller ve diğer ekstrem hava olayları altyapı ve tedarik zincirlerinden gıda güvenliğine kadar yerel toplulukların yaşam kalitesini ve geçim kaynaklarını her yerde tehdit etmektedir.

İklim değişikliğinin etkileri ve toplumsal dirençlilik, ülkelere göre değişiklik gösterse de, kırılgan gruplar üzerinde daha şiddetli olmak üzere dünyada herkesi tehdit etmektedir. Açıkça adresi belli edilmese de çoğu kere ada devleti olan sömürülen halklara da işaret edilmektedir. Eğer harekete geçilmez ise genç nesiller bu hareketsizliğin olumsuz etkilerinden en fazla zarar görecek gruplardır.   

2050'den önce Net Sıfır'a adil bir geçiş için turizm sektörünün de diğer sektörler gibi, sorumlulukları olduğu ve ‘Turizm Sektörünün’ çalışmalarının yeniden tanımlanmasının fayda sağlayabileceği görüşü genel kabul görmektedir. Mamafih, bu çalışmaların eylemsel içeriğinin netleştirilmesi için ülkelerin davranış kalıplarını etkileyen kültürel alışkanlıkları da dâhil olmak üzere çok yönlü bilimsel çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır. 

İklim eyleminde turizme yönelik çalışmalar için oluşturulan ve geliştirilmeye açık planlarda izlenilmesi ve açıklanması gereken temel yöntemler şunlardır.  

Tedbir: Seyahat ve turizmle ilgili tüm emisyonlar ölçülüp açıklanması sağlanmalı,  

Metodolojiler ve araçlar: Ölçüm, raporlama ile ilgili çalışmalar Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) ile ilgili yönergelerle uyumlu, doğrulanabilir, erişilebilir ve şeffaf olmalı, 

Karbonsuzlaştırma: Turizmin gelişimini hızlandırmak için iklim bilimi ile uyumlu hedefler belirlenmeli ve uygulanmalı,

Dekarbonizasyon: Bu yöntem içeriğine ulaşım, altyapı, konaklama, aktiviteler, yeme-içme ve atık yönetimi girmektedir. Dengelemede emisyon miktarlarındaki gerilemeyi sağlamadaki gerçekçilik için, tamamlayıcı bir rol üstlenilmeli,

Yenileme: Doğanın karbonu azaltma yeteneğini artırmak için,  ekosistemleri eski haline getirecek ve koruyacak tedbirler alınmalı, 

Sektörün, turizmin büyük bir bölümünün dayandığı biyoçeşitliliği, gıda güvenliğini ve su arzını korumanın yanı sıra iklim değişikliğinin etkilerine karşı en hassas bölgelerde direnç oluşturma, uyum sağlama ve afetlerden etkilenen risk altındaki toplulukları destekleyecek çalışmalar yapılmalıdır.  

Ziyaretçilerin ve ev sahibi toplulukların doğa ile daha iyi bir denge kurmasına yardımcı olarak işbirliği yapılması, risklere ve çözümlere ilişkin kanıtları tüm paydaşlar ve misafirlerle (turist) paylaşılması ve oluşturulan planların olabildiğince etkili ve koordineli olmasını sağlamak için birlikte çalışma disiplini önemlidir. Ulusal ve diğer alt kademelenmedeki yönetimlerle birlikte her düzeyde yönetişim ve eylem kapasitesini artırarak uygulamak gerekmektedir. Paydaşlar:  sivil toplum kuruluşları, büyük şirketler, orta ve küçük ölçekli işletmeler, hassas gruplar, yerel topluluklar ve ziyaretçiler/turistlerdir.

Finans: Organizasyon kaynakları ve kapasitesi belirlenen hedefleri karşılamak için yeterli olmalıdır. Eğitim, araştırma ve etkin uygulamaların finansmanı da dâhil olmak üzere iklim planlarında geçişi hızlandırmak için uygun olduğunda maliye ve politika araçları kullanılmalıdır.

Glasgow Turizmde İklim Eylemi Deklarasyonu Uygulama Raporu 2023 gibi raporlarla gelişmeler, güncellemelerle takip edilecektir.  

Glasgow Turizmde İklim Eylemi Deklarasyonunda, her tipten turizm kuruluşunun turizmde iklim eylemini hızlandırmak ve koordine etmek için imzaladığı taahhütte aşağıda listelenen gerekleri yerine getirmeleri beklenmektedir.

  • 2030 yılına kadar emisyonları yarıya indirmek ve 2050'den önce mümkün olan en kısa sürede net sıfıra ulaşmak için küresel iklim hedeflerini desteklemek,
  •  İmzacı olduktan sonraki 12 ay içinde İklim Eylem Planları sunmak (veya mevcut planları güncellemek) ve akabinde bunları uygulamak,
  • Planları Deklarasyonda yer alan: ölçmek, karbondan arındırmak, yenilemek, işbirliği yapmak ve finanse etmek olarak belirlenen bu 5 metot ile uyumlu hale getirmek, 
  • Geçici ve uzun vadeli hedeflere yönelik ilerleme ve gerçekleştirilen eylemler hakkında yıllık olarak kamuoyuna raporlama yapmak ve
  • İşbirlikçi bir ruhla çalışmak, iyi uygulamaları ve çözümleri paylaşmak ve ek kuruluşların imzacı olmalarını, hedeflere mümkün olan en kısa sürede ulaşmak için birbirlerini desteklemelerini teşvik etmek için bilgi yaymak.

Konunun hedefi olan sera gazının azaltılması için Sera Gazı Protokolü ve emisyon kapsamları çalışmaları yapılmaktadır. GHG-Sera Gazı Protokolü (Greenhouse Gas Protocol), özel ve kamu sektörü faaliyetleri, değer zincirlerinden ve azaltma eylemlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını ölçmek ve yönetmek için küresel standartlaştırılmış bir çerçevedir. Farklı emisyon kaynaklarının kapsamı üç tipe ayrılmıştır. Bir şirketin kendi operasyonlarında ve daha geniş değer zincirinde yarattığı farklı karbon emisyonu tiplerini gruplaştırmaktadır.

  • Kapsam 1 emisyonları: Bir kuruluşun doğrudan yakıtların yanması veya sahip olduğu mülklerde ve araçlarda soğutucuların kullanımı yoluyla neden olduğu emisyonlar.
  • Kapsam 2 emisyonları: Bir kuruluşun örneğin binaları ısıtmak ve/veya soğutmak için elektrik veya enerji satın alarak dolaylı olarak neden olduğu emisyonlar. 
  • Kapsam 3 emisyonları: Kuruluşun değer zinciri boyunca dolaylı olarak sorumlu olduğu emisyonlar. Kapsam üç ayrıca kendi içinde alt 15 tip emisyona ayrılmaktadır.

İklim koşulları, kuşkusuz ekosistemler ile insan sağlığı ve refahı arasındaki bağlantıda yer almaktadır ve bu unsurlar birbirinden bağımsız değildir. ‘Tek Sağlık’ olarak ve turizm faaliyetlerinin niteliği gereği farklı disiplinlerin birlikte çalışmasını da gerektirmektedir. Turizm hareketliliğini sağlayan ziyaretçilerin bu bütünlüğü sağlayıcı çalışmaları finanse etmeye teşvik edilmesi önem taşımaktadır. 

İşbirliği denildiğinde;  çeşitli paydaşların (örneğin, destinasyon yönetim yapılanmaları, ticaret kuruluşlar, büyük şirketler, tur operatörleri, sertifikacılar veya danışmanlık hizmetleri) emisyonların azaltılması ve yukarıda ifade edilen hedeflerde ilerlemeyi daha da hızlandırmak ve sektör genelinde iklim eylemine katkıda bulunmak için her birinin birbirinden farklı ve tamamlayıcı rolleri belirginleşmektedir.  Bu çabalara ilişkin plan, program ve girişimlerin yapıldığı çalışmalar iyi örnekler olarak paydaşlarca paylaşılmaktadır.

Giderek artan sayıda kuruluş, ‘İklim Eylem Planlarının’ bir parçası olarak tedarik zincirleriyle aktif olarak etkileşime girmektedir. Yaklaşımlar arasında tedarikçi anketleri dağıtmak, iklim taahhütlerinin kanıtını talep etmek veya iklim eylemi eğitimi sağlamak yer almaktadır. Bu yaklaşımlardan, kazanılmış tecrübelerden yararlanılarak yeni çalışmalar oluşturma ve diğer paydaş aktörlerin bu çalışmalardan faydalanarak, daha geniş çapta uygulanabilir araçlar geliştirme kapasitesi elde edebileceği düşünülmektedir. Üniversiteler, ticaret kuruluşları ve turizm yönlendiricilerinin çalışmalarında beklenen kurumsal işbirliği ve bütünleşiklikte rol almaları ve örnek olmaları, ayni zamanda yöntemsel kabullenmeyi sağlamayı güçlendirme etkisi yaratabilecektir. Bu işbirliklerinde, coğrafi özellikler ve sektörel ağların işleyişini de belirleyen sertifikasyon şemalarının oluşturulması gibi kapsamlı çalışmalar beklenmektedir.

Kuşkusuz çalışmaların finans boyutu önemlidir. Paydaşlar doğal olarak finans zorluklarının üstesinden gelebilecek fonlar ve destekleyici yöntemlerin oluşturulacağına güvenmek istemektedir. Hâlihazırda planlama çalışmalarının ilk veya ‘başlangıç’ özelliği taşıması nedeniyle, geçmişle mukayese olamayacağından onun yerine, daha çok ‘geleceğe yönelik niyet’ ifadesinin belgelerde yer alacağı baştan kabul edilmektedir. Ayrıca COVID 19 pandemisinin turizm çalışmalarına olumsuz etkisinin tamamen geçmediği de sıkça vurgulanan bir konudur. Aslında turizm sektörü tam bir güçlenme beklentisi içindedir, finans konusu üzerinde çalışılması ve geliştirilmesi gereken temel bir konu olma özelliğini korumaktadır. 

Yapılan değerlendirmelere göre daha çok konaklama hizmeti sunanlar, seyahat acenteleri ve ilgili sivil toplum kuruluşları imzalamada öne çıkmaktadır. Merkezi düzeydeki kurum ve kuruluşlar ile belediyeler gibi yerel düzeydeki yönetsel kademelenme içinde yer alan yönetimlerin katımlarının giderek artacağı beklenmektedir. Ayrıca üniversite desteği de imzalayanlar arasında bulunmaktadır. 

Turizme bağlı gelir dağılımı, belirtilen hedeflerin gerçekleştirilmesinde nasıl sağlanacak ve uygulamada uzlaşılacaktır?. Gibi sorgulamalar aşılması gereken önemli bir eşiktir. Kim yüz yüze seyahat içinde kalacak, kimler dijital dünyada turist olmaya isteklilik gösterecektir gibi kişisel/kurumsal tercihler de stratejik planlarda önemlidir. Geliştirilmiş eylem planları için gerekli veri toplama metotları aracılığıyla (çalıştay, beyin fırtınası vb), disiplinlerarası bir yaklaşımla çalışılması önemsenmelidir. Bu çalışmalar yakın ve uzak gelecekçilik (fütürizm) olup, olumlu sonuçları ancak sonraki süreçlerde uygulamada değerlendirilebilecektir. Kuşkusuz başarısı için küresel işbirliği, dayanışma gereklidir ve olmalıdır. 

Türkiye; Paris Anlaşması’nı, 22 Nisan 2016 tarihinde, New York’ta imzalamış, 7 Ekim 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Kararı ile onaylanmıştır. Anlaşmanın iç hukuk onay süreci tamamlanarak, onay belgesi, Ekim 2021 tarihinde BM Sekretaryasına teslim edilmiştir. Belirtilen idari süreçler bağlamında, Paris Anlaşması’na işlevsellik kazandırılmıştır. Ayrıca Küresel kalkınma gündeminin iklim değişikliği, yeşil dönüşüm, yenilenebilir enerji, sürdürülebilir gıda sistemleri, afet risklerinin azaltılması ve dijitalleşme ile sürdürülebilir sıfır atık yönetimi konusu On ikinci Kalkınma Planı (2024-2028) öncelikleri öncelikleri arasındadır. 

Türkiye net sıfır emisyon hedefini 2053 yılı için ilan etmiştir.  Belirtilen çalışmaların önemli bir adımı İklim Kanunudur. Kanunun amacı 2053 yılında Net Sıfır Emisyon Hedefi ve Yeşil Büyüme olup,  iklim değişikliğine uyum faaliyetleri bağlamında sera gazı emisyonlarının azaltılmasında gerekli planlama ve uygulama araçlarını, gelirleri, izin ve denetim gibi planlamadan kontrole kadar olan yönetim sürecini belirlemek ve emisyon ticareti uygulamasıyla, üretimde yeni teknolojik çalışmaları desteklemektir. Hava kirliliğini de azaltarak flora(bitki varlığı), fauna(hayvan varlığı) habitatı ve insan varlığının yaşam kalitesini artırmaya yönelik yasal ve kurumsal çerçeve yeni bir bakış açısıyla belirlenmektedir. 

Uluslararası yaklaşım, 2050 yılını işaret ederek, mümkünse bu yılın daha öne çekilmesine vurgu yapmaktadır. Türkiye’nin 2053 yılı taahhüdüyle hedefi üç yıl daha uzattığı ve önümüzdeki 25 yıllık bir sürecin sonunu yakalamaya odaklanmadığı eleştirilebilir. Net sıfır emisyon hedefinin 2050 yılına çekilerek uluslararası kabullerle ortaklık sağlanması ve gereği üzerinde çalışılmasında kurumsal-toplumsal uzlaşma önemlidir. 

Küresel Sürdürebilirlik

Nihai tahlilde, dünya bütününde sürdürülebilir gelecek adına, ortaya konulmuş ve iklim adaletini gerçekleştirerek yaşam kalitesini artırma açısından turizm yönüyle de paydaşlar açısından ciddi bir çaba vardır. Bu istekliliği destekleyerek güçlendirmek ve avukatlığını yapmak toplumsal-kurumsal sorumluluk açısından önem taşımaktadır. 

Referanslar

Glasgow Deklarasyonu Turizmde İklim Eylemi, https://www.unwto.org/the-glasgow-declaration-on-climate-action-in-tourism, (Erişim 27.06.2025); World Tourism Organization (2024), Glasgow Declaration Implementation Report 2023-Advancing Climate Action, UNWTO, Madrid, DOI: https://doi.org/10.18111/9789284425242, (Erişim tarihi: 11.07.2025); İklim Eylemi, https://www.unwto.org/sustainable-development/climate-action, (Erişim tarihi: 27.06.2025); One Planet, Sustainable Tourism Programme (2021) -Glasgow Declaration: a Commitment to a Decade of Climate Action; https://www.unwto.org/sustainable-development/climate-action, (Erişim tarihi: 26.06.2025); Sürdürülebilir Turizm Glasgow Deklarasyonu, https://www.oneplanetnetwork.org/programmes/sustainable-tourism/glasgow-declaration, (Erişim tarihi: 26.06.2025).

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Bütünleşik Afet Yönetiminde Disiplinlerarası ve Disiplinlerötesi Çalışma Felsefesi: Fırtınalar İçin Bir Yaklaşım, (Editörler).Karaman, Z.T. ve Çakır, Ö. (2022). Ankara. https://avesis.deu.edu.tr/proje/a5879d49-f140-4f8d-8207-787a735cd810/butunlesik-afet-yonetimde-disiplinlerarasi-ve-disiplinler-otesi-calisma-felsefesi-firtinalar-icin-bir-yaklasim, (Erişim tarihi: 11. 07. 2025); Karaman, Z. T. (2020). Food Safety and the Coronavirus Pandemic, Open Journal of Social Sciences, 8, 334-357. https://doi.org/10.4236/jss.2020.89027, (Erişim tarihi: 11. 07. 2025); Karaman, Z. T. (2021). Exploitation and Administration of Disasters, Advances in Social Sciences Research Journal, 8(8): 400–425. https://doi.org/10.14738/assrj.88.10678. 27.06.2025, (Erişim tarihi: 11. 07. 2025); Karaman, Z. T. (2022). An Understanding of Inter and Transdisciplinary Aspects of Urban Resilience, Open Journal of Social Sciences, 10, 195-215, https://doi.org/10.4236/jss.2022.104014, (Erişim tarihi: 11. 07. 2025); Karaman,Z.T. (2022). Fırtınaların Kültür Varlıklarına Etkisi, https://www.tarihikentlerbirligi.org/yayinlar/yerel-kimlik/2022-2/#flipbook-gecmisten-gelecege-yerel-kimlik-72/13, (Erişim tarihi: 11. 07. 2025)

Konuyla ilgili diğer maddeler için bkz.: