Çayönü Höyüğü
Doğal ve Kültürel Miras Höyük
Geniş, alçak bir höyük olan Çayönü Tepesi; Diyarbakır’ın Ergani ilçesininin bugünkü Hilar (yeni adı ile Sesverenpınar) köyünün kuzeyinde, Boğazçay adındaki küçük bir derenin kuzey yakasında, Ergani kasabasının yedi kilometre kadar güneybatısındadır. Tepenin koordinatları yaklaşık olarak 36°16´ K; 39°43´ D, deniz düzleminin üzerindeki kotu 832 metre kadardır. Çayönü Tepesi’nin en büyük birikinti kalınlığı, yani derinliği 4,5 metre, yüzey buluntularının yayıldığı alan tepenin doğu-batı ekseninde 250-300 metre, çayın kuzey yönünde ise 150 metre kadar olmakla birlikte, yapı ya da yerleşme alanı 30.000 m² dolaylarındadır. Boyu 50 metreyi geçen alanı, dünyanın ilk kent alanı olarak tanımlanıyor.
Çayönü, uygarlık tarihinin en önemli dönüşümlerinin yaşandığı, tarıma dayalı köy yaşantısının başlangıç dönemlerine başka bir deyişle Neolitik dönem olarak adlandırılan üç binyılı aşkın bir süreyi, göreli olarak iyi korunan yapı kalıntıları, zengin buluntu topluluğu ile Anadolu’da Çanak Çömleksiz Neolitik döneme ait bir köyün en kapsamlı görüntüsünü en iyi temsil eden yaklaşık olarak M.Ö. VII. bin yıllarına tarihlenen ve avcı-toplayıcı yaşamdan besin üretimine dayalı ilk köy yerleşmesi evresine geçiş gibi, insanlık tarihinin önemli ve ilginç bir dönemini yansıtan önemli kazı yerlerinden biridir. Günümüzden dokuz bin yıl öncesine ait kalıntıların üzerinde daha sonraki çağlara ait hemen hemen hiçbir dolgunun bulunmaması ve yapı kalıntılarının olağan dışı iyi durumda korunması, Çayönü'nü, sınırlı kazı alanları ve bozuk durumdaki yapı kalıntıları ile yetinmek zorunda kalan, bu döneme ait diğer kazı yerlerine göre" çok ayrıcalıklı bir duruma getirdi. Aslında Çayönü geçiş döneminin özelliklerini de yansıtıyor. Daha üretime dayalı tarımın yapılmadığı ve hayvanın tam anlamıyla evcilleştirilmediği dönemde avcı toplayıcı yaşam sürerken köyleşmenin en güzel örneklerinden birinin görüldüğü ve kentleşmeye geçiş aşamasında önemli adımlar atılan Neolitik yerleşim yerlerinden biridir.
Neolitik Çağ'ın ilk başlarına günümüzden dokuz bin yıl öncesine tarihlenen Çayönü yerleşmesi, yalnızca Anadolu değil Yakın Doğu arkeolojisinin de önemli bir merkezi durumuna geldi, insan, kültür tarihinin bu ilginç dönemini en iyi tanıtan kazı yeri olarak ün yaptı. Çayönü kazılarının en önemli sonucu olarak, Güneydoğu Anadolu Neolitik Çağ kültürlerinin çok karmaşık ve gelişken bir yapıya sahip olduğunu öğrendik. Çayönü yerleşmesi MÖ 7300 ile 6750 yılları arasındaki 550 yıllık bir süreci yansıtıyor.
1991 yılındaki kazı çalışmalarına kadar ortalama MÖ 10.000 yılı ile 5000 yılı arasındaki dönemi kapsayan 60 yapı katı bulundu, dallardan yapılma basit, yuvarlak kulübeden, taş temelli dörtgen yapılara geçiş, kapı, çatı, temel, su basmanı, merdiven gibi özelliklerin ortaya çıkışı, toprak dolgudan kerpiç tabanlarına, bundan da kerpiç tuğlaya nasıl geçildiği gibi, günümüze kadar gelen köy mimarisinin başlangıç ve oluşum süreci ortaya çıktı.
Günümüzden on iki binyıl kadar önce Çayönü'ne, göçebe yaşamı terk eden bir topluluk yerleşti. Burada, çanak çömlek yapmayı bilmeden, benimsedikleri toplumsal kuralları ödünsüz uygulayarak uzun yıllar yaşadılar. Yuvarlak planlı basit kulübelerle başlayıp giderek taş temelli, kerpiç duvarlı karmaşık yapılara kadar sürekli bir gelişme gösteren mimarileri, o dönem için basit barınaklar olmaktan çok, iyi tasarlanan, kullanım ve yaşam alanları iyice belirlenen ve kalıplaşan bir geleneğin temsilcisidir. Çanak Çömleksiz dönem M.Ö. 8200-6000 yılları arasına tarihleniyor ve altı evreye ayrılıyor; evrelerinin her birinde farklı yapı tipleri ve buna bağlı olarak da biçim değişikliği görülüyor. Bu nedenle, Çanak Çömleksiz dönemin her evresi, bir ev tipiyle temsil ediliyor ve buna göre adlandırılıyor.
Bilim dünyasında "ilk Köy Toplulukları Dönemi" ya da "çanak çömlek öncesi Yeni Taş Çağı" özellikleriyle tanınan Çayönü, en büyük değişimi evcil hayvanların girmesiyle yaşamaya başladı. Evcil hayvan sürülerinin girmesi, avcılığın beslenmedeki yerini azaltmasıyla birlikte tüm düzeni bozuldu. Çanak çömlek de yapılmaya başlanan bu yeni evre ile yerleşmede önceki dönemin katı kuralları ortadan kalktı, ölü gömme-ölü kültü değişti, planlı standart yerleşme düzeni bozuldu, önceleri çok temiz tutulan meydan bir çöplük durumuna geldi. Günümüzdeki köyler gibi rastgele gelişen, isteyenin istediği yere yapı yaptığı, gerektiğinde odalar eklediği, tam bir kargaşaya dönüştü. Kült eşyaları ortadan kalktı, yalnızca işlevsel nesneler kullanılmaya başladı. İlginç olan, bu değişim, yerleşimin nüfusunun azalmasına sebep olduğudur. Bu durum, yeni beslenme türünün getirdiği salgın hastalıkların bir sonucu mudur, yoksa hayvancılığa bağlı göçebe çobanlık mı başladı veya bilinmeyen nedenlerle topluluğun büyük bir kısmı başka bir yere mi göç etti? Bunların yanıtını gelecek dönemlerdeki araştırmalar verecektir.
Madenleri tanımaya, ilk olarak bakırı soğuk dövme yoluyla işlemeye, mimaride söndürülen kireç ve alçıyı kullanmaya, doğal camı ısıtarak biçim vermeyi denemeye başlayan Çayönü halkı, her alanda birçok değişme ve gelişmenin doğmasına olanak verecek bambaşka bir dünyanın kapılarım açtı; eski zamanlardan yenilere doğru, belli bazı önemli tarihi aşamalardan geçip evrimleşerek, çevresindeki kültürlerden farklı özellikleriyle çok ilginç, gelişkin özellikler taşıyan bir kültür ortaya koydu.
Çayönü'ne özgü buluntu türlerinin arasında en şaşırtıcı olanı, çanak çömleğin bulunmasından önce madenin kullanılmasıdır. Tarihte bilinen en eski metal nesnelerine Anadolu’da rastlandı. Bu nesnelerin en iyi bilineni ise Çayönü Tepesi'nde (Diyarbakır- Ergani) bulunan bakır kanca ve tığdır. Çayönü Tepesi’ndeki bakır, Ergani maden yatağının (20 kilometre. uzaklığında) geldiği düşünülüyor. Zengin bakır yataklarının yakınındaki konumu, daha MÖ dokuz bin yılda bakırın ısıtıldığı zaman kolay biçimlendirilebildiğini öğrenmelerini sağladı ve dünyanın bilinen en eski bakır aletleri Çayönü'nde kullanıldı. Çayönü’nde ele geçen buluntular, MÖ yedi binlerde bakıra dayalı bir endüstrinin olduğuna işaret etti. Bakırın yanı sıra bu çağda Anadolu’da, ilkel yöntemlerle de olsa kurşunun da işlendiği ve komşu ülkelere ihraç edildiği biliniyor. Bunun yanı sıra çakmaktaşı, Bingöl dağlık bölgesinden gelen obsidyen ve çeşitli başkalaşım kayaçlarından, gerek günlük kullanım için işlevsel, gerek süs eşyası, takı gibi sosyal sınıf göstergesi olacak özel beğeni eşyaları yapıldı. Dolayısıyla Çayönü kazıları, Neolitik Dönem buluntu topluluğunu, teknolojisi ve tüm çeşitlemesiyle yansıtıyor. Çayönünde ortaya çıkan “Ekstratif” metalurjinin daha da geliştirilerek eriyik haldeki madenden döküm eserlerin yapılmaya başlandığını göstermeleri açısından önem arz ediyor.
Çayönü’nün, farklı ekolojik çevre ve hammadde yataklarına sahip coğrafi bölgelerin kesişme noktasında bulunması, değişik yörelerden ekonomik gereksinimlerini karşılaması ve farklı bölgelerle ticari ilişkiler kurması kültürel, sosyal ve ekonomik anlamda etkileşimi sağladı. Bingöl yakınlarından obsidyeni getirtmeleri ve Akdeniz kabukluların bölgede görülmesi, bölgeler ve kültürler arası etkileşimi güçlendirdiği söyleniyor. Özellikle bakır boncuğun kült merkezlerinde bulunması dönem insanının bakırı ateşte eritip şekillendirdiğini gösteriyor.
Anadolu’da Çayönü halkının, hasır yapımını bildiği ve üretimini yaptığına arkeolojik çalışmalar sonucunda ulaşıldı. Hasırın evlerin tabanlarında yere serilerek ve mekânları bölme amacıyla kullanıldığını söylemek mümkündür.
Arkeolojik kazılar sonucunda keten bitkisinin tarihteki en erken verisi, Çayönü Tepesi’nde ortaya çıkan ve MÖ sekiz bine tarihlenen bulgulardır. Ketenin, işlendiğine dair en erken izler ise Konya’nın güneydoğusundaki Çatalhöyük’te bulundu ve MÖ altıncı bine tarihlendi. Çayönü insanı o dönemde keteni keşfetti ve ip haline getirerek günlük hayatında, özellikle dokumacılıkta kullanmaya başladı. Anadolu’da en erken keten dokuma (MÖ. yedinci bin) Çayönün’de açığa çıkarıldı.
Çayönü, Neolitik mimarinin ve yerleşme düzeninin süreç içinde izlenmesini sağlayan ayrıcalıklı bir kazı yeridir. Çayönü, kült binalarının sadece en güzel örneklerini vermekle kalmadı; aynı zamanda süreç içinde kült bina sistemlerinin nasıl geliştiğini de ortaya çıkardı.
Çayönü, mimarinin gelişim sürecini somut verilerle en açık şekilde gösteren halen tek kazı yeridir.
Referanslar
Çambel, H., Braidwood, R. J., Özdoğan, M. ve Schirmer, W. (1988). 1987 Yılı Çayönü Kazıları. İçinde; X. Kazı Sonuçları Toplantısı I (ss. 37-56). Ankara: TC Kültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Başkanlığı; Çambel, H. ve Braidwood, R. J. (1980). İstanbul ve Chicago Üniversiteleri Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmaları Karma Projesi: 1963-1972 Çalışmalarına Toplu Bakış. İçinde; Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmaları I (ss. 13-14). İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları; Çambel, H., Braidwood, R. J. ve Özdoğan, M. (1982). Çayönü Kazısı 1981 Yılı Çalışmaları. İçinde; IV. Kazı Sonuçları Toplantısı (ss. 9-24). Ankara: Hacettepe Sosyal ve İdari Bilimler Döner Sermaye İşletmesi Tesisleri; Ehsani, A. ve Yazıcı, E. Y. (2016). Anadolu’da Bakır Madenciliği ve Kullanımının Kısa Tarihçesi, Yer Altı Kaynakları Dergisi, 9: 43-48; Oktay, B. (2008). Taş Çağı’ndan Tunç Çağı’na Anadolu’da Maden Sanatın Gelişimi ve Kullanımı, Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, 21: 15-33; Özdemir, M. (2017). Neolitik Dönem Anadolu Mimarisinden Bir Kesit: Çayönü, Tarih ve Gelecek Dergisi, 3(3): 248-265; Özdoğan, M. (2010). Çayönü: Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e Tarihlenen Bir Yerleşim Yerinde Koruma ve Alan Düzenleme Çalışması, Türkiye Bilimler Akademisi Kültür Envanteri Dergisi (TÜBA-KED), 8: 141-154; Özdoğan, M. (2010). Çayönü: Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e Tarihlenen Bir Yerleşim Yerinde Koruma ve Alan Düzenleme Uygulaması, Türkiye Bilimler Akademisi Kültür Envanteri Dergisi (TÜBA-KED), 8: 141-154; Karaoğlan, H. (2017). MÖ 2000’de Anadolu’da Kumaş Üretimi (Arkeolojik Buluntular Işığında), Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1: 103-116; Tuna, C. (2000). Mağaradan Kente Anadolu’nun Eski Yerleşim Yerleri. İstanbul: İletişim Yayınları.