Beldibi Mağarası

Doğal ve Kültürel Miras Mağara

Beldibi, Batı Toroslar’ın eteklerinde, 36˚42’ kuzey enlemi ile 30˚33’ doğu boylamı üzerinde bulunuyor. Antalya Körfezi’nin batı kıyısında, Antalya’dan 40 kilometre uzaklıkta, Çamdağ Tüneli’nin çıkışında, Kemer’e bağlı Obaköy yakınında, Akdeniz’e 50 metre uzaklıkta ve deniz seviyesinden 30 metre yükseklikteki bir kayaaltı sığınağıdır. Çevresi çam ormanıyla kaplı Beldibi Mağarası, üst Paleolitik, Epipaleolitik ve Neolitik avcılar tarafından gerektiğinde bir sığınma ve yurt yeri olarak kullanılmıştır. Mağara günümüzde, yerli ve yabancı turistlere devamlı açık olan bir arkeolojik sit alanıdır; anayoldan yürüyerek ulaşılmaktadır. Paleolitik Çağ, Mezolitik Çağ ve Neolitik Çağ katlarını en iyi yansıtan buluntu yerlerinden biridir. Beldibi, Karain’den sonra, Antalya’nın ikinci önemli Prehistorik merkezidir. Yukarı Mağara ve Aşağı Mağara olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Mağaranın her iki kesimi, küçük aileler şeklinde insan topluluklarını barındırmaya yetecek büyüklüktedir. Mağara, 1956’da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nden Enver Bostancı tarafından saptanmış; 1959’da kazılar başlamıştır. Dolgu kazılarında 4,52 metre derinliğe inilmiştir. Kaya sığınağının yakınında kayalarda boyayla yapılan şematik insan, hayvan (dağ keçisi ve geyik) ve av resimleri görülmüştür. Ayrıca kaya yüzeyine kazınarak yapılan koşan geyik resmi bulunmuştur. Bostancı, Beldibi kültür katlarını yukarıdan aşağıya doğru A’dan F’ye doğru adlandırdı; F-D arasını Üst Paleolitik Çağ olarak belirledi. D katının üst bölümlerinde mikrolit (küçük taş) aletler ortaya çıkmıştır. D ve C katları arasında, içinde çok az çakmaktaşı aletinin bulunduğu ve Würm buzullaşmasının ikinci dönemine ait bir plüvyal (yağmurlu dönemi) kat vardır. C katını yukarıdan aşağıya C1 ve C2 dönemi diye ikiye ayırmıştır. C2’nin alt bölümlerinde ele geçen buluntular yalnızca birkaç çakmaktaşı alet, kumtaşından kaba figürler ve demir oksitle veya mangan oksitle boyanan çakıl taşlarıdır. Buluntular arasında, beyaz kalker ve deniz hayvanı kabukları, katkılı hamurdan iyi fırınlanmamış çanak çömlek parçaları, dar ağızlı kaplar ve çeşitli biçimli tutamaklar da vardır. C1’in üst bölümlerinde ise, yarımay, yamuk, üçgen biçimli mikrolitler, kazıcılar, uçlar, kalemler ve deliciler yaygın olarak görülmüştür. Çakmaktaşı ve kemikten yapılan oltalar, biz ve uçlar da bu katın diğer buluntuları arasındadır. Bunların içinde, üstünde kazınarak yapılan çapraz çizgilerin bulunduğu, balığa benzer 16 santimetre uzunluğundaki bir çakıltaşı en ilginç bulgulardan biridir. C1 katının içinden kümeler halinde demir oksit yumruları, boyalı çakıl taşları ve kumtaşından bir gerdanlık çıkmıştır. Geometrik biçimli mikrolitler, delgiler, uçlar, kalemler, yonga ve kazıyıcılar burada ele geçen çakmaktaşı aletlerdir. Ayrıca çeşitli deniz kabuklarının, geyik ve keçi dişleri ile boynuzlarının yanı sıra, insan kafatası kemiklerinin de bulunduğu C1 katı, 12-10 bin yıl öncesine tarihlenmiştir. C ve B katları arasında Würm buzullaşmasının üçüncü dönemi ile çağdaş bir başka plüvyal (yağmurlu dönem) kat bulunmuştur. Buradan yukarıya doğru bunu izleyen B2 ve B1 katları ise Pleistosen’den-Holosen’e geçiş süresine (MÖ yaklaşık 10-9 bin yıl öncesi) dahil edilmiştir. B2’nin en önemli özelliği mikrolit aletlerin yanı sıra ilk kez çanak çömlek kalıntılarının da ortaya çıkmasıdır. Koyu yüzlü, açkılı çanak çömlekler, kaba özlü ve deniz kabuğu katkılı hamurdandır. Geometrik biçimli mikrolitlerin sayısı alttaki katlara göre daha fazladır. B1’de mikrolit aletler devam ediyor, ama sayıları gittikçe azalmıştır. Özellikle geometrik biçimli mikrolitler çok seyrekleşmiştir. Buna karşılık çakmaktaşından büyük boy kalem ve kazıyıcıların çoğaldığı görülmüştür. B2’den çıkan çanak çömlek türü B1’de de devam etmiştir. En üstte 70 santimetre kalınlıktaki A katında ise Neolitik Çağ ve Antik Çağ’a ait buluntular bulunmuştur. 1960, 1966 ve 1967 yıllarında kazıya devam edilerek doğuda altı metre derinliğe inilmiştir. Beldibi Mağarası’nda yaşayan toplulukların avcı ve toplayıcı olduklarını, ancak çevrelerindeki yabani tahılları orak-bıçaklarla topladıklarını, ele geçen diğer bulgulara bağlı olarak söyleyebilmek mümkündür. Karain Mağarası’nda eksik olan Mezolitik kültürün de bu yerleşme yeri tamamlamaktadır. Günümüzde mağaranın içi doğal tahribat sebebiyle büyük ölçüde zarar gördüğünden bir kısım dolgu tabakaları yağmur suları ve rüzgârlarla sürüklenerek aşınmıştır.

Yararlanılan Kaynaklar

Bostancı, E. Y. (1961). Researches on the Mediterranean Coast of a New Paleolithic Site of Beldibi Near Antalya, Anatolia, (6): 87-162; Bostancı, E. Y. (1963). Human Fossils Remains in Beldibi and Beltaşı Rock Shelters on the Mediterranean Coast of Anatolia, Antropoloji, (1): 17-36; Bostancı, E. Y. 1964. Beldibi Kazılarında Çıkan Önemli Sanat Eserleri, Antropoloji, (2): 21-31; Bostancı, E. Y. (1965). Beldibi, Belbaşı Mezolitiği ve Diğer Mezolitik Buluntularla Olan Münasebetleri, Antropoloji, (3): 55-148; Bostancı, E. Y. (1967). Beldibi ve Mağaracık’ta Yapılan 1967 Yaz Mevsimi Kazıları ve Yeni Buluntular, Türk Arkeoloji Dergisi, (16): 51-56; AnaBritannica. (1987). Beldibi, Cilt: 3, (ss. 550). İstanbul; Ana Yayıncılık; https://kemertour.com/tr/blog/beldibi-magarasi, (Erişim tarihi: 25.11.2019); https://www.wikizeroo.org/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvQmVsZGliaV9NYSVDNCU5RmFyYXMlQzQlQjE, (Erişim tarihi: 25.11.2019).