Aziz Paul’ün MS 45 yılında Hıristiyanlığı yaymak amacıyla çıkarak ölüm tarihi olan 67 yılına kadar -Anadolu'da geçen- yolculukların izlerini taşıdığı kabul edilen bu rota dönemin önemli Roma kentlerinden geçerek hem tarihî hem de inanç temelli bir yolculuk deneyimi sunmaktadır.

Kate Clow öncülüğünde bir grup gönüllü tarafından, Perge ve Antakya antik kentleri arasında uzanan güzergâh üzerinde Türkiye’nin ikinci büyük uzun mesafe yürüyüş parkuru oluşturulmuştur. Bu parkur, tarihsel bağlamda Aziz Paul’ün izini taşıdığı kabul edilerek “Aziz Paul Yolu” adıyla adlandırılmıştır. Her ne kadar Aziz Paul’ün izlediği rotanın tam olarak belirlenmesi mümkün olmasa da, oluşturulan bu güzergâh sarp dağlar, derin kanyonlar, göller ve antik medeniyetlere ait arkeolojik kalıntılarla bezeli doğal ve kültürel açıdan zengin bir coğrafyadan geçmektedir.

Bu yol, Aziz Paul’ün Küçük Asya’daki ilk seyahatinde geçtiği yerler üzerinden yürüyüşçülere kırsala dair bir fikir vermek adına açılmıştır. Antalya’nın doğusunda yer alan antik Perge kentinden başlayarak, Eğirdir Gölü’nün kuzeydoğusundaki Yalvaç’a kadar uzanan yaklaşık 500 kilometrelik, işaretli bir uzun mesafe yürüyüş rotasıdır. Tamamı yürüyerek ortalama 27 günde kat edilebilen bu rota, tarihî ve doğal unsurları bir araya getiren özgün bir güzergâh sunar. Parkurun ikinci bir kolu ise, Antalya’nın yaklaşık 80 kilometre kuzeydoğusundaki Köprülü Kanyon Milli Parkı’nın girişindeki Beşkonak’tan başlayarak, Roma dönemine ait Adada Antik Kenti’nde ana rota ile birleşmektedir. Yürüyüş yolu, antik Roma yolları, keçi patikaları ve orman yollarından geçmekte olup, bazı bölümleri dağ bisikleti için de elverişlidir. Likya Yolu’na kıyasla daha vahşi ve bakir doğa koşullarına sahip olan rota, deniz seviyesinden başlayarak 2200 metreye kadar yükselir. Ayrıca, isteğe bağlı olarak tırmanılabilecek ve ortalama 2800 metre yüksekliğe ulaşan iki ayrı zirve alternatifi de bulunmaktadır. Yürüyüş temposuna bağlı olarak tamamı yaklaşık 30 gün süren yolun ideal yürüme zamanı Nisan - Mayıs ve Eylül - Ekim aylarıdır. Rota boyunca konaklama ihtiyacı, çoğunlukla yöredeki köy evleri ve küçük ölçekli pansiyonlar aracılığıyla karşılanabilmektedir.

Yürüyüş rotası, yön levhaları ve kırmızı-beyaz renkli işaretlemelerle belirgin hale getirilmiştir. Güzergâh, güvenli bir şekilde yürünebilir durumdadır. Katılımcılar, dilerlerse bu programı 7-8 güne indirerek yürüyüşü Eğirdir’de sonlandırabilmektedir. Söz konusu yürüyüş rotası, katılımcılara sadece fiziksel bir aktivite sunmakla kalmayıp, aynı zamanda doğal çevre ile bütünleşme imkânı da sağlamaktadır. Rota boyunca karşılaşılan etkileyici dağ manzaraları ve çam ormanlarının kokusuyla zenginleşen atmosfer, katılımcılara hem görsel hem de duyusal açıdan unutulmaz bir deneyim sunmaktadır. Ayrıca güzergâh üzerinde yer alan küçük ve otantik köylerden geçerken, yöre halkı ile kurulacak etkileşimler, yerel kültürün, geleneklerin ve yaşam pratiklerinin daha yakından tanınmasına olanak sağlayarak kültürel açıdan da değerli bir katkı sunmaktadır.