Asur Kalesi

Doğal ve Kültürel Miras Kale

Asur Devleti, MÖ 2000-600 yılları arasında yaklaşık 1400 yıl egemenliğini sürdüren bir medeniyettir. Eskiçağ’da devletlerarasında yine ticari ve kültürel ilişkiler olsa da genelde birbirlerine karşı çetin bir askeri saldırı, savaş ve askeri zafer elde etme çabaları içinde oldular. Asur ordusu o dönemlerde genelde asker bulma, ordu yapısı, stratejik yöntemler, iletişim ve teçhizat açısından çağının en güçlü ordularındandı. Kuzey Irak’ta Sincar Dağı ve Mardin’de bulunduğu belirtilen aslan steli, Ön Asya’da büyük zaferler kazanan Asur ordusunun kaleler fethedecek ve nehirleri geçecek savaş araç ve gereçlerine sahip olduğunu göstermektedir.

Asurlular tarafından yapıldığı tespit edilen Asur Kalesi’nin üç tarafı derin vadilerle çevrili bir coğrafyada olduğu, bir tarafının ise oyularak bir kaya üzerine oturtulduğu görülmektedir. Kale oldukça büyük bir sahadadır ve kalenin iç kısımlarının sığınak ve depo şeklinde kullanıldığı bilgisi vardır. Bölgede bulunan büyük kayaların altı oyularak, bugün için bilinen ve izlenen dört tünel yardımıyla kaleden metrelerce ötedeki vadilerde bulunan hamama varılıyordu. Bu hamamın Dicle Nehri’ne kavuştuğu bilgisi mevcuttur. Kısacası zor dönemlerde Asurlular için düşmandan kaçmak için muhteşem şekilde düşünülerek yapılan bu tüneller yardımıyla yeraltında yer değiştirmek ve düşmanlardan saklanmak mümkündü. Eğilli Yuhanna’nın Kilise Tarihi adlı kitabı ikinci cildinde; Hunlar ile Doğu Roma İmparatorluğu arasında geçen savaşlarda hem yöredeki halkın hem de askerlerin Asur-Eğil Kalesi’ne sığındıkları ifade edilmektedir. Asur Kalesi’nin batı ve ön bölümünde çivi yazısı ile Asur kral figürü vardır. Bu yazı ve figür güneşin iyi yansıdığı günlerde daha rahatça görülebilmektedir. Asur Kalesi’ndeki bu çivi yazısı ve kral figürü, ilgili tarihi kalıntıların her ikisinin Asurlulara ait olduğu savını güçlendirmektedir.

MÖ 1000’lerde Yeni Asur Devleti, Anadolu’ya dair politikalarında önemli değişiklikler yaparak, önce Doğu Anadolu, sonra tüm Anadolu’yu hâkimiyeti altına almak istemiştir. Çünkü Asur Devleti için Doğu Anadolu’da bulunan maden yataklarını ve tüm yeraltı rezervlerini ele geçirmek ve işletmek çok önemliydi. Buraların halkını ise, vergiye bağlayıp hazinesine gelir kaydetmeyi amaçlıyorlardı. Asurlular karşılaştıkları Arami tehlikesini savuştursa da Urartu Devleti’ne karşı başarılı olamamış ve MÖ VIII. yüzyılda dahi Malatya’nın batısına bile geçememiştir. Hem Asurlular hem Urartuluların o dönemlerde amacı aynıydı; Doğu Anadolu’nun maden yataklarına sahip olmak. Ayrıca Asur-Urartu politikaları nedenliyle Güneydoğu Anadolu, Suriye ve Doğu Anadolu başta olmak üzere tüm bölgenin sürekli savaş halinde olduğuna dair bilgiler mevcuttur.

Referanslar

http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/1842/19394.pdf, (Erişim tarihi: 06.11.2019); https://rotadiyarbakir.com/tarihi-yerler/egil-asur-kalesi, (Erişim tarihi: 06.11.2019); Kurt, M. (2009). Yeni Asur Devletinin Kuzey Yayılımı ve Doğu Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları, 1-13.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Gökçek, L. G. ve Akyüz, F. (2013). Asur Ordusu, Tarih Araştırmaları Dergisi, 32(54): 41–62; http://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423867177.pdf, (Erişim tarihi: 13.11.2019).